Yürürlükte olan ZTS yeni işletenin sorumluluğunu bir süre daha temin etmeli

Yürürlükte olan ZTS yeni işletenin sorumluluğunu bir süre daha temin etmeli

Noter aracılığıyla aracın devredilmesinde devralan yeni araç işleteninin devir tamamlanmadan önce sigorta yaptırması uygulanabilir çözüm niteliğinde. Fakat bunun denetlemesi çok mümkün olmayacaktır. Bu yüzden işleten değişikliği sırasında yürürlükte olan ZTS sözleşmesinin yeni işletenin sorumluluğunu bir süre daha temin ediyor olması yerinde bir çözümdür.

Anayasa Mahkemesi’nin 23.1.2024 gün ve E. 2023/130 K. 2024/17 sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu (KTK) m.94 fk.3 ve fk.4 iptal edilmiştir. Bu iptal kararı AYM kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı günden (5 Mart Salı) dokuz ay sonra yürürlüğe girecektir. İki fıkrası iptal edilen KTK m.94 iptal kararı öncesinde şöyle idi:

Sigorta sözleşmesinin verilmesi ve işletenin değişmesi halinde yapılacak işlemler

  1. (Fıkra 1 daha önce kaldırılmıştır)
  1. Sigortalı aracı işletenlerin değişmesi halinde, devreden kişi 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorundadır.
  1. Sigortacı sigorta sözleşmesini durumun kendisine tebliği tarihinden itibaren on beş gün içinde feshedebilir.
  1. Sigorta fesih tarihinden on beş gün sonrasına kadar geçerlidir.
  1. Bu madde hükmüne uymayanlar 1 800 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.

İptal kararına konu olan fıkralar uzun zamandır tartışma yaratmaktaydı. Özellikle Zorunlu Trafik Sigortası Genel Şartları (ZTSGŞ) ile KTK m.94 fk.3 ve 4 arasında uyumsuzluk olduğu ve bunun da sorun yarattığı çok büyük bir çoğunluk tarafından (yerinde olarak) dile getirilmekteydi. ZTSGŞ’nin ilgili maddesi aşağıdaki gibidir.

C.4. SİGORTALININ DEĞİŞMESİ

Sigorta sözleşmesi, sözleşmeye taraf olan sigortalıyı takip eder.

Sigortalının değiştiği her durumda mevcut sözleşme değişim tarihi itibarıyla kendiliğinden sona erer ve ilgiliye gün esasına göre prim iadesi yapılır.

Ancak, mevcut sözleşme sigortalının değiştiği tarihten itibaren onbeş gün süresince herhangi bir işleme gerek kalmaksızın ve prim ödenmeksizin yeni işleten için sözleşme yapılana kadar geçerlidir.

ZTSGŞ, işleten değişikliği olasılığında sigorta sözleşmesinin (önceki işleten bakımından) sona ermiş olacağını (C.4 fk.2); fakat on beş gün süreyle yeni işleten bakımından (yeni işletenin sorumluluğu için sigorta yaptırılana kadar) yürürlükte kalacağını öngörmektedir. KTK ise, sigortacının işleten değişikliği üzerine sigorta sözleşmesini (değişikliği öğrenmesini izleyen 15 gün içinde) feshedebileceğini, eğer fesih hakkını kullanırsa, sigorta korumasının fesih tarihinden on beş gün sonrasına kadar yürürlükte kalacağını hükme bağlamaktadır. KTK düzenlemesi çerçevesinde, sigortacı fesih hakkını kullanmadığı takdirde, önceki işleten tarafından yaptırılan ZTS’nın süre sonuna kadar yeni işletenin sorumluluğu için koruma sağlamayı sürdüreceği anlaşılmaktadır.

AYM kararı şu bağlamda verilmiştir:

Motorlu aracı için ZTS yaptırmış olan (önceki) işleten, sigorta süresi içinde aracını başkasına devretmiştir. ZTS sözleşmesinin KTK m.94 fk.4 gereğince yeni işleten bakımından koruma sağladığı zaman kesiti içinde yeni işleten araçla yaptığı kazada başkasına zarar vermiştir. Bu zarar (ve bundan kaynaklanan sorumluluk) sigorta sözleşmesinin tarafları arasındaki ilişkide (sigorta sözleşmesi hükümleri ve/veya bu sözleşmeye uygulanacak yasa hükümleri uyarınca) teminat dışındadır. Ancak ZTS poliçesini düzenlemiş bulunan sigortacı (sigorta ettiren işletenle olan ilişkide tazminat ödeme yükümlülüğünü tümüyle veya kısmen ortadan kaldıran sözleşmesel veya yasal savunmaları zarar görene karşı ileri süremediği için (KTK m.95 fk.1) ona ödeme yapmak zorunda kalmıştır. Sigortacı daha sonra KTK m.95 fk.2’ye dayanarak sigorta ettirene (önceki işletene) rücu etmiştir (önceki işleten aleyhine icra takibi başlatmıştır). İtiraz üzerine takip durunca sigortacı itirazın iptali davası açmıştır. Bu davaya bakan Adana 4. Tüketici Mahkemesi Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla sigortacının rücu isteminin dayanağı olan KTK m.94 fk.3 ve 4’ün iptali talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur.

Başvuruda aracını satan kişinin mülkiyet hakkının sona erdiği; buna rağmen kendisinin itiraza konu olan KTK m.94 fk.3 ve 4 uyarınca sigorta sözleşmesinden kaynaklanan (sigortacıya karşı) sorumluluğunun (hiçbir kusuru olmasa da) devam ettiği; bu nedenle onun mülkiyet hakkının ihlal edilmiş olduğu; diğer yandan tüketici işlemi niteliğini taşıyan sigorta sözleşmelerinde bu sözleşmenin sona ermesi konusundaki takdirin sigortacıya bırakılmasının da Devletin tüketiciyi koruma yükümlülüğüne aykırılık oluşturduğu belirtilerek KTK m.94 fk.3 ve 4’ün Anayasa’nın mülkiyet hakkını koruyan 35inci ve Devlet tarafından tüketiciyi koruyucu önlemlerin alınmasını öngören 172inci maddeleriyle bağdaşmadığı öne sürülmüştür.

Anayasa Mahkemesi, öncelikle Anayasa’nın 13 ve 48’inci maddeleri bakımından değerlendirme yapmıştır. Anayasa m.48 sözleşme özgürlüğüne ilişkindir. 13’üncü madde ise temel hak ve özgürlüklerin ancak yasayla ve ölçülülük ilkesine göre sınırlanabileceğini hükme bağlamaktadır. AYM, iptali talep edilen KTK m.94 fk.3 ve 4 ile motorlu aracın işletilmesinden dolayı zarar görme olasılığı bulunan üçüncü kişilerin korunmasının amaçlandığını ve bu amacın meşru bir amaç olduğunu belirledikten sonra “ölçülülük” açısından inceleme yapmıştır. Ölçülülük ilkesinin “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluştuğunun altını çizen En Yüksek Mahkeme, elverişlilik alt ilkesinin temel hak veya özgürlüğe yasa ile getirilen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı sağlamaya elverişli olması; gereklilik alt ilkesinin ulaşılmak istenen amaç bakımından hak veya özgürlüğe sınırlama getirilmesinin zorunlu olması (aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün bulunmaması) ve orantılılık alt ilkesinin de getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin bulunması anlamına geldiğini vurgulamıştır. AYM, iptali istenen KTK m.94 fk.3 ve 4’ün üçüncü kişileri koruma amacı bakımından elverişli olduğunu; fakat önceki işletenin, davranışlarını kontrol etme imkanına sahip olmadığı sonraki (yeni) işletenin üçüncü kişilere zarar veren eylemlerinden sorumlu tutulmasının (onun hak ve özgürlüklerine) “ağır bir müdahale” niteliğini taşıdığını ve ancak daha hafif bir tedbirin bulunmaması halinde “gerekli” görülebileceğini; devir veya satış işlemi gerçekleştirilen motorlu aracın tescil edilmesi veya trafiğe çıkarılması öncesinde ZTS yaptırılmasının üçüncü kişileri (KTK m.94 fk.3 ve 4’e eşdeğer şekilde) korumaya yeterli olacağını; bu bakımdan KTK m.94 fk.3 ve 4 hükümlerinin “gerekli” sayılamayacağını; bu kurallarla hedeflenen sonuca daha hafif bir sınırlamayla ulaşılmasının mümkün olduğu gözetildiğinde KTK m.94 fk.3 ve 4’ün “ölçülülük” ilkesini ihlal ettiğini belirterek iptal kararı vermiştir.

İptal kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasından dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi öngörülmüştür. Bunun sebebi, iptal edilen hükümlerin yerine yeni bir yasal düzenleme yapılıncaya kadar ortaya çıkabilecek kanun boşluğunu önleme gereksinimidir.

Kanımızca Anayasa Mahkemesi kararı hatalı bir varsayıma dayanmaktadır. Aracın başkasına devredilmesi üzerine işleten sıfatı sona erdiğinde artık sigortacının önceki işletene rücu etme olanağı ortadan kalkar. KTK m.95 fk.2 sigorta sözleşmesi veya bu sözleşmeye uygulanan yasa hükümleri uyarınca sigorta ettirene karşı tazminat yükümlülüğü bulunmayan sigortacının bu hususu savunma olarak zarar görene karşı ileri süremediği için ona ödemede bulunmak zorunda kaldığı takdirde sigorta ettirene rücu edebileceğini öngörmekte ise de bu hüküm sigorta ettiren araç işleteninin sigortacı tarafından yapılan ödeme sayesinde tazminat borcundan kurtulmuş olacağı haller için anlam taşımaktadır. Diğer bir anlatışla KTK m.95 fk.2’nin amacı, sigortadan yararlanma hakkı olmadığı halde, sigortacının gerçekleştireceği tazminat ödemesi sayesinde zarar görene karşı (sanki sigorta korumasına hak kazanmış gibi) sorumluluktan kurtulan işletenin nedensiz yere zenginleşmesini önlemektir. Oysa işleten sıfatının sona erdiği hallerde KTK uyarınca sorumluluk doğmayacağı gibi, önceki işleten için sigortadan haksız şekilde yararlanma da konu dışıdır. Sigortacının yapacağı ödeme ile (zarar görene karşı) sorumluluktan kurtulan kişi yeni işletendir. Rücu isteminin de sigortadan yararlanmaya hakkı olmamasına rağmen sigortacının ödemesi ile sorumluluktan kurtulan bu kişiye (yeni işletene) yöneltilmesi lazımdır.

KTK m.95 fk.2’de “sigorta ettirene rücu edilebileceğinden” söz edilmiş olması yanıltıcıdır. Yasal düzenleme “sigortadan yararlanan kişiye rücu edilebileceğinin” hükme bağlanması şeklinde olmalıydı. Nitekim kaynak LCR’de (İsviçre Karayolları Trafik Kanunu) sigortacının “sigorta ettirene veya sigortalıya rücu edebileceği” diğer bir anlatışla rücu muhatabının “sigortadan yararlanan kişi olduğu” (isabetli bir biçimde) açıkça öngörülmüştür (LCR m.65 fk.3).

Bundan başka, işleten değişikliği üzerine, sigorta sözleşmesinin “zarar görene karşı sigortacı bir süre daha sorumlu olacak şekilde yürürlükte kalması” kanımızca yeni işletenin sigorta ettiren konumuna gelmesini (gelmiş sayılmasını) gerektirir. Çünkü yukarıda da vurguladığımız gibi önceki işletenin araçla ilgisi ve araçtan kaynaklanabilecek sorumluluğu (işleten değişikliği üzerine) artık bulunmamaktadır. Dolayısıyla önceki işleten aracını devretmesi (işleten değişikliğinin gerçekleşmesi) üzerine sigortalanabilir çıkara sahip olmaktan çıkmıştır. Genel hükümler kısmında yer alan ve sorumluluk sigortaları hakkında da uygulanması lazım gelen TTK 1408(1) cümle 2 uyarınca “sözleşmenin yapıldığı anda var olan menfaat, sözleşmenin süresi içinde ortadan kalkarsa, sözleşme o anda geçersiz olur”. Şu halde yeni işletenin olası zarar görenlere karşı sorumluluğunu temin etmek üzere yürürlükte kalmayı sürdüren ZTS sözleşmesini önceki işletenin (halâ) “sigorta ettiren” olduğu bir sözleşme saymak uygun düşmemektedir. Çünkü kendisinin sigorta konusu çıkarı son bulmuştur.

O halde KTK m.94’teki gibi “işleten değişikliği üzerine (sigortacı fesih hakkını kullanmazsa) ZTS sözleşmesinin yürürlükte kalacağı” çözümü benimsendiği zaman, sözleşme ilişkisinin “yeni işletenle” sürmesi gerekmektedir. KTK bu hususta açık bir hükme yer vermemekte ise de kaynak İsviçre yasası (kanımızca yerinde olarak) açık bir biçimde sigortanın yeni işletenle devam edeceğini öngörmüştür (LCR m.67 fk.1). Sözleşme yeni işleten ile sürdüğünde ise, sigortacının KTK m.95 fk.2 uyarınca zarar görene (sigorta sözleşmesine veya bu sözleşmeyi düzenleyen yasa hükümlerine göre yeni işletenin sigorta teminatından yararlanma hakkı bulunmamasına karşın) ödeme yapmaya kanun gereği mecbur kalması halinde, rücu edebileceği taraf sigorta ettiren konumuna gelmiş (ve sigortacının gerçekleştirdiği ödeme ile sorumluluktan o ödeme oranında kurtulmuş) bulunan yeni işletendir.

Sonuç olarak AYM tarafından verilen iptal kararı, iptale konu olan hükümlerin (KTK m.94 fk.3 ve 4) mevcut olmayan bir sorumluluğa yol açtığı inancı ile (sonraki işletenin sorumluluk sigortasından yararlanma hakkı olmaksızın üçüncü kişiye verdiği zararı ödemek zorunda kalan sigortacıya karşı önceki işletenin sorumlu olduğu kabul edilerek) oluşturulmuştur.

Bununla birlikte, sonuç şu bakımdan olumlu sayılabilir: İptal edilen KTK m.94 fk.3 ve 4 zaten aksamakta ve değiştirilmeleri gerekli bulunmakta idi.

Kaynak İsviçre hukukunda benimsenen çözüm şu şekildedir: LCR m.67 uyarınca

  • Motorlu aracın işleteni değiştiğinde, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan hak ve borçlar yeni işletene geçer (fk.1 cümle 1)
  • Ancak eğer yeni aracı trafikte kullanma izni başka bir sorumluluk sigortası esas alınarak verilmişse, önceki sigorta sözleşmesi geçersiz hale gelir (fıkra 1 cümle 2)
  • Önceki sigortacı sorumluluk sigortası sözleşmesini, işleten değişikliğini öğrendiği tarihten başlayarak on dört gün içinde feshedebilir (fıkra 2).

Bizde AYM tarafından önerilen alternatif çözüm (devir işlemi veya aracın trafiğe çıkarılması öncesinde yeni işleten tarafından kendi adına ayrı bir ZTS yaptırılmış olması) sigortacıların istemlerine uygundur. Sigortacılar işleten değişikliği halinde ZTS teminatının derhal (değişikliğin gerçekleştiği anda) kendiliğinden (herhangi bir hukuksal işleme gerek olmaksızın) son bulması yönünde bir düzenlemeyi (veya hiç değilse önceki işletenin yaptırmış olduğu ZTS çerçevesinde sağlanan sigorta teminatının işleten değişikliğini izleyen kısa bir süre sonra -mesela üç gün- yeni işleten bakımından da ortadan kalkması biçiminde bir düzenlemeyi) tercih etmektedirler. Noter aracılığıyla aracın devredilmesi (resmi, kurala uygun işlem) halinde devralan yeni araç işleteninin devir tamamlanmadan önce sigorta yaptırması uygulanabilir çözüm niteliğindedir. Buna ilişkin sistem altyapısı ilgililerin verdiği bilgiye göre mevcuttur. Fakat resmi devir işlemi dışındaki bütün diğer işleten değişikliklerinde aracın yeni işleten tarafından trafiğe çıkarılması öncesinde yeni işleten adına ZTS yaptırılmış olması gereği öngörülse dahi buna uyulmasını etkili bir biçimde denetlemek (şu anki koşullarda) mümkün olmayacaktır. Bu bakımdan işleten değişikliği sırasında yürürlükte olan ZTS sözleşmesinin yeni işletenin sorumluluğunu (hatta ek prim alınmaksızın) bir süre daha temin ediyor olması yerinde bir çözümdür. AYM kararı aslında hatalı bir varsayıma dayandığı için yapılacak yeni düzenlemede “önceki işletenin yaptırdığı sigorta sözleşmesinin yeni işletenin sorumluluğunu temin edecek şekilde bir süre daha (ek prim alınmaksızın) yürürlükte kalması” kuralına yer vermekte fikrimizce hukuken hiçbir sakınca yoktur. Yalnızca AYM’nin kararında değindiği sakıncayı ortadan kaldıracak (zaten benimsenmesi gereken çözüme açıklık getirecek) ek hükümler öngörülmelidir.

Temel çerçeve şöyle olabilir:

  • Noterde devri yapılan araçlar için, devrin tamamlanması, devralan yeni işletenin kendi adına ZTS yaptırmış olması koşuluna bağlı kılınmalıdır.
  • Noterde araç devri dışında gerçekleşen işleten değişikliklerinde önceki işletenin yaptırdığı ZTS, ek prim alınması söz konusu olmadan on beş gün süreyle yeni işletenin sorumluluğu yönünden yürürlükte kalmalıdır.
  • Bununla birlikte, önceki işletenin yaptırdığı ZTS, yeni işletenin kendi adına ZTS sözleşmesi kurması olasılığında işleten değişikliğini izleyen on beş günden önce de (yeni ZTS yapıldığı anda) son bulmalıdır.
  • Önceki işletenin yaptırdığı ZTS işleten değişikliği üzerine yeni işletenin sorumluluğunu temin etmek üzere bir süre daha yürürlükte iken yeni işleten tarafından sigortacının sigorta sözleşmesine veya bu sözleşmeye ilişkin yasa hükümlerine göre tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmuş bulunduğu bir zarara yol açılmış olur ve sigortacı da zarar görene karşı (sorumlu olmadığını ileri sürmesi kanunda yasaklandığı için) ödeme yapmak zorunda kalırsa, yeni işletene rücu edilmeyeceği (açıkça) öngörülmelidir.
  • Bunun yanında KTK m.95 fk.2 metnindeki “sigorta ettiren” sözcükleri yerine “ödeme sayesinde sorumluluktan tamamen veya kısmen kurtulmuş olan sigorta ettiren veya sigortalıya” ifadesi eklenmelidir. Böylece KTK m.95 fk.2’nin şu içerikte olması sağlanmalıdır: “Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda ödeme sayesinde sorumluluktan tamamen veya kısmen kurtulmuş olan sigorta ettiren veya sigortalıya başvurabilir”.
  • Bunlardan başka, KTK’da sigortaya ilişkin olarak yapılmış olan düzenlemenin “özel hüküm” oluşturduğu ve (arada fark olduğu ölçüde) TTK’daki sorumluluk sigortalarına ilişkin düzenlemeden önce geleceği öngörülmelidir.

Bu noktada ayrıca zorunlu sigortalara ilişkin TTK 1484(2) hükmünün de incelenmesi lazımdır. TTK 1484(2) uyarınca “sigorta ilişkisinin sona ermesi, zarar görene karşı ancak, sigortacının sözleşmenin sona erdiğini veya ereceğini yetkili mercilere bildirmesinden bir ay sonra hüküm doğurur”. TTK 1484(2), sigortacıya bir bildirim görevi yüklemektedir. Sigortacı sözleşmenin sona erdiğini veya ereceğini yetkili mercie bildirecektir. Aksi halde sözleşmenin sona ermesi (zarar görene karşı) ancak bu bildirimin yapılmasından bir ay sonra söz konusu olacaktır. Belirtmemiz gerekir ki yetkili merciin hangisi olduğu henüz netlik kazanmamıştır. SBM’nin (Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi) yetkili olduğu kabul edildiği takdirde ZTS poliçeleri sözü geçen merkezde ilk düzenlenme anından itibaren ve ne zaman sona ereceğine ilişkin bilgi de dahil olmak üzere kayıt altına alınmakta olduğundan, sigortacı fikrimizce zaten baştan bildirim yapmış durumdadır. TTK 1484(2) “sigortanın ne zaman sona ereceğinin bildirilmesini” yeterli gördüğü için poliçe SBM’de kayıt altına alındığı anda aslında yasanın öngörmüş bulunduğu bildirim şartı yerine gelmektedir. Dolayısıyla sigorta sözleşmesinin süre bitimi nedeniyle sona ermesi ile ilgili olarak ZTS bakımından TTK 1484(2)’nin uygulama alanı kalmamaktadır. Buna karşılık sigorta sözleşmesinin herhangi bir nedenle kararlaştırılan süre dolmadan önce sona ermesi olasılığında sigortacı zarar görene karşı (derhal bildirimde bulunursa) en az bir ay daha sorumlu kalmaya devam edecektir (bildirimin geç yapılması olasılığında bu süre daha da uzayacaktır). Sigorta sözleşmesinin son bulması işleten değişikliği yüzünden söz konusu olmuşsa ve yeni işleten de sigorta sözleşmesi veya sigorta sözleşmesini düzenleyen yasa hükümleri uyarınca sigortacının edim yükümlülüğünden tümüyle veya kısmen kurtulduğu bir zarara yol açmışsa, acaba sigortacı zarar görene ödeme yaptıktan sonra kime rücu edebilecektir?

Yukarıda KTK m.94 fk.3 ve 4’e ilişkin olarak yaptığımız değerlendirme TTK 1484(2) bakımından da geçerlidir. Bu uzama süresi içinde sigorta ilişkisinin önceki işletenle son bulduğu ve yeni işletenle sürdüğü, sigortacının da (yaptığı ödeme sayesinde zarar görene karşı sorumluluktan kurtulan) yeni işletene rücu etmesi gerektiği sonucunun TTK 1484(2) bakımından geçerli olduğunu kabul etmek lazım geldiği kanısındayız. Dolayısıyla TTK 1484(2) hükmünün (yetkili merciin SBM olduğu kabul edilerek) ZTS hakkında uygulanma olanağının mevcut olduğu fikri benimsense dahi, bu hükmün de işleten değişikliği olasılığında sigortacıya önceki işletene rücu hakkı vermeyeceği sonucuna ulaşıyoruz.

Diğer taraftan, yukarıda da belirttiğimiz üzere, KTK’daki ZTS’ye ilişkin kuralların “özel hüküm” olarak öngörülmesi zaten TTK 1484(2) hükmünü devre dışı bırakacaktır. Fakat şu anda KTK’daki düzenlemenin TTK’ya kıyasla özel hüküm olup olmadığı tartışmaya açıktır.