Yangın Sigortası Vergisi tartışması çözüm arıyor

 Yangın Sigortası Vergisi tartışması çözüm arıyor

Belediyeler, sigorta şirketlerinin tarafı olduğu yangın teminatı içeren bütün sigorta sözleşmelerinin Yangın Sigortası Vergisi’ne (YSV) tabi olduğunu ve bu sözleşmeler uyarınca tahsil edilen tüm primlerin yüzde onunun kendilerine aktarılması gerektiğini düşünüyor. Buna karşılık sigorta şirketleri, yangın sigortalarında yalnızca yangın rizikosu karşılığında alınan primin vergi matrahı olabileceğini savunmakta.

Ülkemizde yürürlükte olan vergilerden biri de “Yangın Sigortası Vergisi” (kısaca YSV) olarak bilinen vergi. Düzenlendiği yasa, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’dur (RG 29/5/1981 Sayı: 17354). Söz konusu kanunun 40 ilâ 44’üncü maddeleri aşağıdaki gibi:

3. Yangın sigortası vergisi:

Konu:
Madde 40 – Belediye sınırları ve mücavir alanlar içindeki menkul ve gayrimenkul mallar için yapılan yangın sigortaları dolayısıyla alınan primler; Yangın Sigortası Vergisine tabidir.

Mükellef:

Madde 41 – Yangın Sigortası Vergisini, sigorta şirketleri ödemekle mükelleftir.

Matrah:

Madde 42 – Yangın Sigortası Vergisinin matrahı, yapılan yangın sigorta muameleleri dolayısıyla alınan primlerin tutarıdır.

Sigorta şirketleri vergilendirme dönemi içinde iptal edilen yangın sigorta muamelelerine ait primleri, iptalin vuku bulduğu döneme ait matrahtan indirilebilirler.

Nispet:

Madde 43 – Yangın Sigortası Vergisinin nispeti yüzde 10’dur.

Beyan ve ödeme:

Madde 44 – Mükellefler bir ay içindeki vergiye tabi muamelelerini ertesi ayın 20nci günü akşamına kadar bağlı bulundukları belediyeye bir beyanname ile bildirmeye ve hesaplanan vergiyi aynı sürede ödemeye mecburdurlar. Beyannamelerin şekil ve muhtevası Maliye ve Ticaret bakanlıklarının görüşü alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca tayin ve tespit olunur.

Yangın Sigortası Vergisi (YSV) son zamanlarda belediyeler ile sigorta şirketleri arasında görüş ayrılıklarına ve uyuşmazlıklara yol açmıştır. Tartışmalar ve yargıya da yansıyan çekişmeler esas olarak şu iki hususa ilişkin bulunmaktadır:

– “Taşınır ve taşınmaz mallar için yapılan yangın sigortaları” deyiminden ne anlamak lazımdır?

– “Yangın sigortaları dolayısıyla alınan prim” acaba hangi anlama gelmektedir?

Belediyeler (en azından bazıları), sigorta şirketlerinin tarafı olduğu yangın teminatı (yangına karşı sigorta koruması) içeren bütün sigorta sözleşmelerinin YSV’ye tabi olduğunu ve bu sözleşmeler uyarınca tahsil edilen tüm primlerin yüzde 10’unun kendilerine aktarılması gerektiğini düşünmektedirler.

Buna karşılık sigorta şirketleri, yangın sigortalarında yalnızca yangın rizikosu karşılığında alınan primin vergi matrahı olabileceğini savunmaktadırlar.

Sigorta şirketleri YSV matrahını birbirinden çok farklı belirledikleri için, ülkemizde YSV’ye ilişkin yeknesak bir vergi uygulaması gerçekleşmemiş ve sonuçta bazı belediyeler yargıya başvurmuşlardır. Bu arada, yasanın açık hale getirilmesi yönünde bazı girişimler de yapılmıştır. Mesela, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’nün Belediye Gelirleri Kanunu m.40’a ikinci fıkra olarak aşağıdaki hükmün eklenmesi yolunda adımlar attığı bilinmektedir:

“(2) Yangın Sigortası adı altında düzenlenmeyen sigortalarda yangın riskine isabet eden primler de verginin konusuna dahildir”

Belediye Gelirleri Kanunu m. 40’a ikinci fıkra olarak yapılması düşünülen ekleme; alışılmış anlamdaki yangın sigortalarından başka, poliçe ana teminatı “yanma zararları” olmamasına karşın yanma halinin
de sigorta kapsamına alındığı, taşınır ve taşınmaz mallar için yapılan tüm sigortaların YSV’ye tabi sayılmasını sağlamaya daha doğrusu bu husustaki duraksamaları belediyeler lehine ortadan kaldırmaya yöneliktir. Söz konusu ekleme ile yanma riskinin dahil olduğu kara taşıtları (kasko), yük (taşıma), tarım, mühendislik (inşaat, montaj, elektronik), deniz araçları ve hava araçları sigortalarında yanma rizikosuna karşı alınan primlerin de YSV’ye tabi olduğu tartışmasız hale gelecektir.
Sigortacılar yapılması tasarlanan değişikliğe karşı çıkmışlardır. Gerekçeleri şunlardır:
– YSV başlangıçta yangın söndürme biriminin (itfaiye) desteklenmesi ve güçlendirmesi için öngörülmüştür.
– YSV’nin taşınır ve taşınmaz tüm mal sahiplerinden alınması gerekir. Çünkü belediye hizmetlerinden yalnızca sigorta yaptıranlar değil, belediye sınırları içinde yaşayan herkes yararlanmaktadır.
– Nitekim belediye hizmetlerine
ilişkin başka vergilerde (mesela Çevre Temizlik Vergisi) vergi ödemesi gereken kişi (mükellef), hizmetten yararlanan kişidir.
– YSV yükünü yalnızca sigorta yaptıranlara yüklemek (ki konutlarda sigorta yaptırma oranı %15, işletmelerde ise %30 civarındadır) haksızlıktır.

– Sigortacılar yalnızca yangın sigortası ile yangın sorumluluğu teminatı bakımından yanmaya ilişkin prim hesaplamaktadırlar. Yanma rizikosunun temin edildiği diğer sigortalarda ise yanma karşılığı prim hesabı yapılmamaktadır.

Bu sebeple yangın sigortası dışındaki sigortaların da YSV’ye tabi kılınması sorun yaratacaktır. Mesela, hayat sigortasında kişinin yangın sonucu hayatını kaybetmesi olasılığı bakımından ayrı bir prim belirlenmemektedir.
– Öte yandan, yer değiştirmesi söz konusu olabilen (taşınır) mallara ilişkin sigortalarda (mesela yük sigortası ile kara, hava deniz araçlarının sigortası) hangi belediyenin ne oranda hak sahibi olacağını saptamak zordur.

-Geçmişi de kapsayacak biçimde YSV uygulama alanının genişletilmesi “hukuk güvenliği” ilkesine aykırı düşecektir.

YARGI AYNI GÖRÜŞTE DEĞİL

Bazı yargı kararlarında (özet olarak) şu değerlendirmelerin yapıldığı da görülmektedir:
– Yangın dolayısıyla oluşacak hasarlar karşılığı olarak sigortacıya yapılan ödemeler yangın primine dahildir.

-Yangın dolayısıyla oluşan kâr kaybı ve benzeri farklı isimler taşıyan ancak yangın nedeniyle oluşacak riskin ortadan kaldırılmasını amaçladığı açık bulunan sigortalar da birer yangın sigortası niteliğindedir.

-Bu sigortalar için hesaplanan primler de yangın sigorta primine dahildir.

Görüldüğü gibi yargı (en azından yakın zamanlara kadar verilen bazı kararlarda) sigortacıların görüşlerine sıcak bakmamıştır. Sigortacılar bu durum karşısında aşağıda kısaca özetlediğimiz şu ek savunmaları dile getirmişlerdir:

– YSV ülkemizde ilk olarak, 14.04.1930 tarihli 1580 sayılı Belediye Kanunu ile “Sigorta şirketlerinin itfaiye masra arına iştiraki” başlığı altında yasalaşmıştır.
– Daha sonra 09.07.1948 tarihli 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 15’inci maddesinde “Yangından korunma masra arına sigorta kumpanyalarının iştirak payı” başlığı altında yeniden düzenlenmiştir. Nitekim, Belediye Gelirleri Kanunu’na ilişkin 1945 tarihli Komisyon Raporu’nda “1580 sayılı Belediye Kanunu ……yangınların kolaylıkla söndürülmesinden sigorta şirketlerinin faydalanmalarını göz önüne alarak bu şirketlerin kendi primlerinden bir kısmını belediyelere bırakmaları amacını gütmüştür” açıklaması yapılmıştır.

– Anlaşılacağı gibi YSV sigorta şirketlerinin, yangından korunma masra arına yönelik ödediği “iştirak payı” niteliğindedir. Belediyeler, YSV’yi yangın söndürme (itfaiye) masra arını gidermek ve hizmeti sürdürebilmek üzere almaktadırlar.

– Yangın Sigortası Genel Şartlarının Sigortanın Kapsamı başlıklı A.1 maddesinde yangın sigortası ile “yangının, yıldırımın, infilakın veya yangın ve infilak sonucu meydana gelen duman, buhar ve hararetin” kastedilmekte olduğu açık olarak yazılmıştır.
– Bu Genel Şartların “A.3- Ek Sözleşme İle Teminat Kapsamına Dahil Edilebilecek Haller ve Kayıplar” maddesinde yer alan ek teminatlar ise aslında yangın sigortası kapsamında değildir.
– Nitekim sel, su baskını, fırtına, grev, lokavt, kötü niyetli hareketler gibi rizikoların yangınla bir ilgisi yoktur. Yangın dışındaki bu rizikolar ancak tara ar isterlerse ve üzerinde anlaşırlarsa sigorta kapsamına alınmaktadır.
– Dolayısıyla YSV’nin, yalnızca Genel Şartların A.2 bölümünde belirtilen taşınır ve taşınmaz malların yangın nedeniyle uğrayacağı maddi zararlar karşılığı toplanan prim tutarı (kısmı) üzerinden hesaplanması gerekmektedir.
Yukarıda özetlediğimiz sav ve karşı savlar hakkında şunları belirtebiliriz:
•Belediye Gelirleri Kanunu m.40’ın sözü, YSV’nin yalnızca Yangın Sigortası Genel Şartları uyarınca yaptırılan bir yangın sigortasının ana teminatı (yangın, patlama, yıldırım düşmesi) karşılığında ödenen primle sınırlı tutulmasını zorunlu kılan bir anlatım içermemektedir.
• Dolayısıyla yoruma açık bir durumun söz konusu olduğu söylenebilir.
•Yorumun nasıl yapılması gerektiği ise tartışılabilir.
• Yorum farklarını, tartışmaları ortadan kaldırmak için yeni bir yasal düzenleme yapılması uygun olur.
• Bu yeni düzenlemede YSV’nin sigortacılar tarafından ödenmesi gereken bir vergi olmaktan çıkarılıp hizmetten yararlananlara yüklenmesinin en doğru çözüm olduğu kanısındayız. Yararlananlar arasında sigortacıların da yer almasının gerekip gerekmeyeceği ise ayrıca tartışılabilecek bir husustur.
• Şu anki uygulama çerçevesinde YSV sigorta yaptıran kişiler üzerindedir. Sigortacı toplam prim içinde onlardan tahsil ettiği vergi tutarını belediyeye aktarmaktadır. Oysa yangın söndürme hizmetinden o beldede yaşayan herkes yararlanmaktadır.
• Kaldı ki günümüzde yangın söndürme birimi tarafından yalnızca yangınla ilgili olarak değil, birçok başka bağlamda da hizmet verilmektedir (mesela sel, deprem gibi hallerde verilen hizmetler veya diğer hallerde hayvanlar dahil canlılara ve mallara yönelik kurtarma hizmetleri)

• Yurt dışında Yeni Zelanda’da YSV konusunda (2020 yılında tam olarak yürürlük kazanan) yeni bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre “acil durum vergisi” adı altında bir verginin sigorta aracılığıyla tahsili söz konusudur. Mal sigortası yaptıranlar (sigorta müşterileri) bu vergi tutarını sigortacıya ödemekte o da ilgili kamu kuruluşuna aktarmaktadır. Vergi yükümlülüğü yalnızca yangın sigortası için değil bütün mal sigortaları bakımından söz konusudur.

• Avustralya’da acil durum müdahale birimlerini desteklemek amacıyla alınan bir “yangın söndürme hizmetleri mülk vergisi” (Fire Services Property Levy) mevcuttur. Bu vergi yerel makamlar tarafından toplanmaktadır. Anlaşıldığına göre sigortacılar devrede değildir.

• İsviçre’de en azından bazı kantonlarda bizdeki gibi sigorta şirketlerinin ödemekle yükümlü olduğu bir “yangın vergisi” öngörülmüştür.

• Almanya’da “Yangından Koruma Vergisi Kanunu” (Feuerschutzsteuergesetz) uyarınca sigortacılardan alınan bir vergi söz konusudur. Buna göre yangın ve yangın dolayısıyla kâr kaybı sigortası, (yangın sigortası ile temin edilebilecek rizikoları karşılayan) konut sigortası ve (yangın sigortası ile temin edilebilecek rizikoları karşılayan) ev eşyası sigortası uyarınca alınacak primler üzerinden vergi ödenmesi söz konusudur. Buna karşılık yangın teminatı içeren diğer sigortalardan alınan primler Yangından Koruma Vergisi Kanunu’na tabi değildir.
• Bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi, değişik ülkelerde farklı çözümler benimsenmiştir. Kanımızca en doğrusu Avustralya’dakidir.
• Sigortanın zorunlu olmadığı (veya zorunlu olsa dahi buna uyulup uyulmadığının gereği denetlenmediği ve/ veya yaptırıma tabi tutulmadığı) bir ülkede yangın (daha doğrusu acil durum) vergisini sigorta yaptıranlara yüklemek makul bir çözüm sayılmaz.
• Tarihsel sebeplerle (sigortacıların da yangın söndürme birimlerinin hizmetlerinden yararlandığı dikkate alınarak -nitekim yangın en az zararla söndürülebilirse sigortacının ödeyeceği sigorta tazminatı azalacaktır – ve devlete denetim ve tahsilat bakımından kolaylık sağlaması açısından) sigortacılar üzerinden tahsil edilen bu verginin artık hizmetten asıl yararlanan mal sahiplerine aktarılması doğru olur.
• Sigortacılar geçmişteki bazı uygulamalarının cezasını yeteri kadar çekmiş sayılabilirler (Rivayete göre başka birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de “ re mark” (yangın plakası) uygulaması söz konusu olmuştur. Bu uygulama çerçevesinde bazı sigortacılar, sigortaladıkları evlere kendi kimliklerini belirtmek ve yangın söndürme görevlilerinin bu evlere daha önce müdahalesini sağlamak için plakalar çakmışlar ve bu evleri öncelikle söndüren yangın görevlilerini de daha sonra ödüllendirmişlerdir).

İlginizi Çekebilir