Yükselen değer: Sadelik

SON dönemde bazı kavramlar çok daha önem kazanmaya, ön plana çıkmaya başladı.
“Sadelik” bunların başında geliyor.
İnanılmaz düzeyde bir bilgi bombardımanı içinde yaşıyoruz. Aynı zamanda, yoğun bir tempo, koşuşturmaca içindeyiz. Artık zaman çok daha kısıtlı ve değerli.
Dolayısıyla, uzun, ağdalı, detaylı, komplike anlatımlar, toplantılar, sunumlar için harcayacak vaktimiz yok.
Aradığımız, ihtiyacımız olan bilgiye, ürüne, hizmete en hızlı, en pratik ve en kolay şekilde ulaşmak istiyoruz.
Bunun yolu da sadelikten geçiyor.
Çünkü sade hale getirdiğinizde, anlatması kolay, anlaması kolay ve uygulaması kolay hale geliyor.
***
İnsan yaradılışı gereği, etrafındakiler kendisini beğensin, sevsin, takdir etsin ister.
Bunun için de bilgimizi, uzmanlığımızı, çalışkanlığımızı, yeteneğimizi ve sahip olduklarımızı göstermek isteriz. Bunun yolunun da, konuşmalarımızı, yazılarımızı, sunumlarımızı, ifadelerimizi, tarzımızı daha gösterişli, süslü, abartılı, detaylı hale getirmekten geçtiğini düşünürüz.
Ne büyük bir yanılgı.
Maalesef aynı yanılgıya bazı şirketler de düşüyor.
Sahip oldukları ürün yelpazesini, müşteriye sundukları seçenekleri, hizmet modellerini daha komplike, daha sofistike, daha detaylı hale getirdiklerinde, müşterilerinin gözünde daha pozitif bir algı yaratacaklarını düşünüyorlar.
Oysa, kendine, bilgisine, uzmanlığına, ürünlerine, teknolojisine güvenenin, abartıya, süslemeye, komplike hale getirmeye ihtiyacı yoktur.
Yazarken, anlatırken, konuşurken, sunarken sadeleştirebilenler hep daha dikkat çekici olmuştur.
Örneğin, internet sitesinde ziyaretçileri sayfalar ve menüler arasında dolaştırıp, bilgi bombardımanına tutmak yerine, ihtiyacı iyi anlayıp, beklenileni tam anlamıyla karşılayan son derece sade bir site hazırlamak, çok daha zor, çok daha emek isteyen ve çok daha pozitif etki bırakan bir durumdur.
Artık tüm odak noktasının mobil teknolojilere, yani sürekli yanımızda taşıdığımız, daha küçük ekranlı cihazlara yönelmekte olduğunu dikkate aldığınızda, sadeleştirmenin önemi katbekat artıyor. Ufacık ekran üzerinden bilgiyi sunmanız, ürününüzü satabilmeniz ve müşterinizin ihtiyaçlarını karşılayabilmeniz gerekiyor.
***
Benjamin Franklin, yazdığı bir mektubun sonuna şu notu düşer; “Yeteri kadar vaktim olmadığı için mektubu daha kısa yazamadım, kusura bakmayın.”
Leonardo Da Vinci’nin sadelik konusuna yaklaşımı çok daha çarpıcıdır; ”sadelik, sofistike olmanın en uç noktasıdır.”
Yine Einstein’in çok bilinen sözlerinden birisidir; “Herhangi bir entelektüel ahmak, konuları daha büyük ve kompleks hale getirebilir. Tersi yönde ilerlemek için ise, bir dâhinin dokunuşuna ve cesaretine ihtiyaç duyulur.”
Bu dönemin öne çıkan dâhileri arasında yer alan Steve Jobs, sadelik konusunda inanılmaz derecede takıntılıydı. Örneğin, ipod, iphone, ipad gibi cihazların tasarım aşamasında, sadelik adına, ön yüzlerinde sadece tek bir tuş olmasında inat etmişti.
***
Sade, yalın, doğal, ama bir o kadar da fonksiyonel, özgün ve kaliteli olmayı başarabilmek.
Dijitalleşme ve e-şirket olma yolundaki bir kurumun en önemli özelliklerinden birisinin bu olduğunu düşünüyorum.
Sadelik kavramını aslında sadece ürün tasarımı, internet sitesi gibi alanlarda değil, daha geniş bir bakış açısıyla, kurumun tüm süreçleri için ele almak gerekir.
Kurum içi iklime ve organizasyonun bütününe sadeliği yansıtabilenler, yeni dönemde rakiplerine göre bir adım öne çıkacaklardır.
Konfüçyüs’ün dediği gibi, aslında yaşamın kendisi sadedir, onu komplike hale getirme konusunda biz ısrar ediyoruz.

Yorum yazın