Trafik, en önemli sorunumuz mu? (8)
GEÇTİĞİMİZ aylarda trafiğin düzelmesi için en önemli iki unsurun denetim ve eğitim olduğundan bahsetmiştim. Ve de denetimin kesinlikle caydırıcı bir şekilde yapılması gerektiğini defalarca vurgulamış ve gelişmiş ülkelerin bu konudaki uygulamalarından örnekler vermiştim. Eğitimin bu konudaki önemine geçmeden yine ülkemizde yaşanan bazı ölümlü kaza ve vakaları da yazmak istiyorum.
Okuyunca göreceksiniz denetim ve eğitimin önemini.
***
Elimizdeki resmi verilere göre son 10 yılda trafik kazalarında 40.619 kişi hayatını kaybetti, 2 milyon 300 bin kişi de yaralandı. Ben ölen insan sayısının kesinlikle daha fazla olduğu kanısındayım, hastanede, yaralıyken ölenlerin bu istatistiğe yansımadığı tahminindeyim. Bu on yılda 9 milyon 970 bin 475 hasarlı, yaralamalı ve ölümlü trafik kazası yaşanmış.
Yılda ortalama 1 milyon trafik kazasının yaşandığı ülkemizde günde 2.754, saatte ise 114 trafik kazası gerçekleşmiş. Günde ise ortalama 11 kişi hayatını kaybetmiş. Bayram tatillerinde ise günde ortalama 30-40 kişi hayatını kaybetmiş.
***
Ocak ve ekim ayları arasında, 2015 yılında, 201 bin 645 iş kazası yaşanmış ve 1025 kişi hayatını kaybetmiş. Tabii ki bunlar SGK’nın resmi kayıtlarına göre olan rakamlar, kayıt dışı olanları artık siz yorumlayın. Türkiye iş kazalarında Avrupa birincisi ve dünya üçüncüsü. Kötü neticelerde hep ön sıralarda olmak bizim kaderimiz mi olmuş acaba, bu kötü kader nasıl değiştirilir? Yıllardır bu kötü gidişi ve kötü rakamları değiştirmek ve iyileştirmek için ne yapmışız ve ne yapılmalı? İş kazalarını azaltmak için tabii ki denetim çok önemli ama daha da önemlisi bence eğitim.
***
Tabii ki eğitimden kasıt ‘kaliteli eğitim’, ve de her birimin bu eğitimden geçmesi. Yani sürücü de, denetim yapanlar da, yol inşaatlarından sorumluların da bu kaliteli eğitimden geçmeleri gerekir. Peki kaliteli eğitimi nasıl sağlarız? İşte ülkemizde yıllardır bir türlü başaramadığımız maalesef budur. Eğitimde kaliteyi yakalamak için ilk yapılacak şey, eğitimi verenleri, yani eğiticileri, kaliteli hale getirmektir. Eğitici yetiştiren yüksekokullar ve üniversitelerin okutulan kitaplardan ders müfredatına kadar her şey yeniden ele alınarak düzeltilmeli daha kaliteli eğitim verilecek şekle getirilmeli. Talebeler çağdaş ve analitik düşünceye, okuduklarını sorgulamaya, insan haklarına saygı göstermeye, nezaket kurallarını öğrenmeye ve tatbik etmeye yönlendirilmelidir. Bu okullardan mezun olanlar haliyle öğrendiklerini ders verdikleri okullarda talebelere aktarmalılar ve eğitimde kaliteyi sağlamalılardır. Bu konudaki örnek alınacak ülke Polonya’dır, 10 yılda yapılan eğitim hamleleri ile, PİSA araştırmalarına göre, 18’incilikten 8’inciliğe gelmiş ve çok önemli bir başarı yakalamıştır.
***
Polonya eğitimde Avrupa’nın çok gerisinde kaldığını görerek 10 yıllık bir ‘Eğitim Programı’ hazırlamış. Burada önceliği, eğiticiliği ve eğitici yetiştiren okulların cazibesini artırmaya vermişler. Tüm eğitmen yetiştiren yüksekokullar ve üniversitelerde ders müfredatları değiştirilmiş ve kaliteli eğitmen yetiştirmeye yönelik hamleler yapılmış. Öğretmenliği cazip ve tercih edilen bir meslek haline getirmek için çalışma koşulları değiştirilmiş ve öğretmenlere ders anlatma konusunda tam özgürlük verilmiş. Öğretmen maaşları yükseltilerek, parlak talebelerin bu mesleğe yönelmeleri sağlanmıştır. Polonya çok ciddi bir şekilde ve tavizsiz bu programa devam ederek 10 yılda %100 bir başarı göstermiştir. Yaptıkları ve başarıları çok karmaşık değil, bizim de yapacağımız öğretmenlik mesleğini özendirerek iyi talebelerin tercihlerinin bu mesleğe yönelmesini sağlamaktır.