Trafik en önemli sorunumuz mu? (7)

GEÇENLERDE İstanbul şehir içi trafik karmaşası ile ilgili çok güzel bir teşhis yazısı vardı, olduğu gibi iletiyorum.
***
İstanbul’da gökdelenler yapılıyor yolları yok. Her isteyen, istediği yerde park ediyor. Öncelik kimin,belli değil. Motosikletler, moto-kuryeler ölüm saçıyor. Otomobillerin sağından, solundan motosiklet çıkabiliyor, göremeyip, yol vermezsen, aynana çarpıp kırıyor. Minibüsler, taksiler, kavşakların ortası dahil, canlarının istediği her yerden müşteri alıyorlar. Otobüsler birbirleri ile yarışıyor. Kamyonlar en sol şeritte fink atıyor. Hafriyat kamyonları, topraklarını döke döke birbirleriyle yarışıyorlar. Belediye otobüsleri ve kamyonların egzoz gazından göz gözü görmüyor. Sigara yasak ama egzoz gazı serbest.Otomobiller için park yerleri yetersiz. Trafiğe açık olması gereken yollar park nedeniyle tek şeride düşüyor. Birçok dükkan önlerine kazıklar çakıp park edilmesini önlemeye çalışıyor, ama bu kez de kazıkların önüne park edilip, yol daha da fena kapatılıyor.
***
Bu yazıdaki her cümle bir trafik suçu ve her cümlenin içeriği içinde bulunduğumuz trafik karmaşasının ta kendisi. İnsanlar kendi menfaatleri doğrultusunda, başkalarının haklarını hiç düşünmeden, çözüm yollarını bulmuşlar. Tabii ki otoritenin olmaması gözlerini daha da karartmış her geçen gün kuralları daha da bozmuşlar. Ve sonuç olarak şehirlerimiz, araç sürücülerinin her dilediğini korkusuzca yaptıkları, trafik karmaşasının hüküm sürdüğü mahaller haline gelmişler.
***
İngiltere’de trafikten (şehir içi) sorumlu insanlara ‘Trafik Warden’ deniyor ve bu görevliler belediyelere bağlı çalışıyorlar ve sadece trafikle ilgililer. Yanlış yere park ettin veya bir trafik suçu işledin anında yanında biterler ve cezayı hemen keserler. ABD ve birçok ülkede bu işi polisler yapar ama neredeyse hepsinde polis belediyeye bağlıdır. Bence bu konuda bizim ülkemizde de sorumluluğu belediyelere vermek daha doğru olur. Spora çok büyük destek verecek kadar bol kaynağı olan belediyelerin trafik konusunda daha organize olarak ve büyük bütçelerle sorunların üzerine gidebileceklerini tahmin ediyorum, en azından bu günkünden çok daha iyi yaparlar denetim konusunu. Yine bu işi yaparken sigorta sektöründen ve gönüllü STK’lardan da hem maddi hem manevi destek almaları şarttır.
***
Gelelim işin eğitim tarafına. İlköğretim birinci sınıftan itibaren hem trafik ile ilgili hem de insan ilişkileri ile ilgili yoğun dersler verilmelidir. Karşıdaki insanın haklarına saygı gösterilmesi, konulmuş olan kurallara ve kanunlara uyulması, doğru ve düzgün bir insan olunması gibi insanı insan yapan tüm özelliklerin kaliteli bir şekilde ve örneklerle anlatılması ve hatta tüm bunların her yıl tekrarlanması gerekir. Böylece küçük yaşlardan itibaren kafalara bu doğru ve gerçek bilgiler kalıcı olarak kaydedilir. Bireyler büyüdükleri zaman bu bilgilerin ışığı altında doğru hareket etmeyi benimsemiş olurlar. Sistemin ve öğretilenin dışında yanlış hareket edenler ise bıkmadan, usanmadan ve affedilmeden, otorite tarafından cezalandırılırlar. Bu çok çok önemli, kuralları çiğneyen ve hata yapanlar, diğer vatandaşların huzuru ve iyilikleri için, affedilmeden cezalandırılmalıdırlar, trafik karmaşasından ancak böyle kurtulunur.
***
Trafik sorunumuzun kısa vadeli çözümü çok sıkı denetimde yatıyor. Sadece bu konudan sorumlu ve tercihen belediyelere bağlı birimler oluşturulmalı ve sürücülere şu mesaj verilmeli: ‘kurallara uymaz isen kesin cezayı yersin’. Örnek vereyim Kağıthane, Bomonti, Dolmabahçe tünellerinde max sürat 70 km, geçerseniz ceza hemen evinize postalanıyor. Tünele hızla girenler hemen 70 km’ye düşürüyor hızını, neden, cezadan korktukları için. Her zaman geçerlidir, ama kesinlikle uzun vadeli olarak eğitimle de desteklenmelidir.
Trafik sorunlarını Batılı ülkeler böyle çözmüşlerdir, aklın yolu birdir.
Şu an içerisinde olduğumuz durum gibi hiçbir önlem almadan bu karmaşa kendi kendine kesinlikle düzelmez .

Yorum yazın