Sigortacılar uzayı da teminat altına alıyor
Soğuk savaş döneminde hayatımızdaki yeri büyümeye başlayan uzay sektörü dünyanın en rekabetçi alanlarından biri olmaya devam ediyor. İnsanlığın merakını gidermenin ve hatta geleceğini belirlemenin yanı sıra uzay sektörü dünyamıza oldukça kritik bir altyapı sağlıyor.
Günümüzde uzay sadece büyük oyuncuların oyun sahası olmaktan kurtulmuş durumda. 57 ülkenin en az bir uydusu bulunurken, dünyanın neredeyse tamamı uyduların verdiği hizmetlerden ve olanaklardan faydalanıyor. Uzay teknolojileri, yakın dönemde Filipinler’de gördüğümüz gibi doğal afetler sonrasında insani yardımın gerekli bölgelere ulaştırılabilmesinde büyük kolaylık sağlıyor. Uzay faaliyetleri aynı zamanda eğitim, gıda güvenliği, kamu sağlığı, su kaynaklarının yönetilmesi ve nükleer güvenliğe kadar pek çok konuda yardım sağlıyor. Bu alandan gelen bilgiler ışığında hazırlanan hizmetler sayısız iş sürecini hızlandırmanın yanı sıra, risklerin anlaşılması ve azaltılması konusunda da önemli bir rol oynuyor.
Dünyamızda olduğu gibi uzayda da riskler bulunuyor. Uzayın önemi her geçen gün artarken, uzaydaki varlıkları korumanın değeri de buna paralel olarak artıyor. Uzayda başıboş dolanan enkazlar ve frekans karışması gibi unsurlar uydulara zarar verebiliyor ya da işletme masraflarını ciddi ölçüde artırabiliyor. Asteroidler ve büyük güneş fırtınaları gibi tehlikeler ise insanlığı tehdit ediyor. Rusya’da düşen Chelyabinsk meteoru ve yarattığı hasar bunun örneklerinden bir tanesi.
DEMİRDEN GÖKYÜZÜ
Barajlar, sulama, güç nakil şebekeleri gibi modern altyapılar ve hava tahmini, afet yönetme ve iklim değişikliklerini gözlemleme gibi bilimsel faaliyetler için uydular tarafından sunulan hizmetler hayati önem taşıyor. Uzay sistemleri aynı zamanda risklerin tahminini ve engellemesini de sağlıyor.
Neyse ki, uzay artık büyük devletlerin tekelinden çıkmış bulunuyor ve bu teknolojilerden tüm dünya faydalanabiliyor. Uzayda faaliyet gösteren ülkelerin sayısı gün geçtikçe artıyor. 2001’de sadece 26 ülkenin uydusu varken, günümüzde 57 ülkenin bir ya da birdan fazla uydusu bulunuyor. Gittikçe daha fazla hükümet uzay üzerine yapılacak yatırımların sosyal, ekonomik ve teknolojik alanda buluşlarını uluslarını ileriye taşıyabileceğinin farkına varıyor. Bunun yanında küçük şirketler ve hatta bireyler bile küresel uzay ekonomisinin parçaları olmaya başlamış bulunuyor.
Profesyonel, hükümet destekli astronotların yerine, özel şirketler tarafından gerçekleştirilen uzay turizminin başlaması ile beraber uzay sektörü yüksek seviyede ilgi ve bununla beraber sermaye çekmeye başladı. 650’den fazla müstakbel astronottan yapacakları uzay yolculukları için depozito alan özel şirket Virgin Galactic’in geliri 100 milyon doları buluyor. Bu yolcu sayısı ise günümüze kadar uzaya giden 550 astronottan daha fazla.
UZAYA YATIRIM DÜNYAYA YATIRIM
Uzaya harcanan her kuruş misliyle dünyamıza geri dönüyor. Uzayda varlıkların dizayn edilmesi, araştırılması, geliştirilmesi ve üretilmesi için binlerce insan istihdam ediliyor ve dünya ekonomisine milyarlarca dolar akıyor. Ancak, uzayın etkisi bıraktığı ekonomik ayak izinden anlaşılandan çok daha fazla. Uzay sektörü, küresel GSYİH’nin %1’ine denk gelse de, uzay sektörü gerçek değerini ekonomilerin büyümesine olan doping etkisinden alıyor. Uzay yatırımları tüm dünyaya kritik bir altyapı sağlamanın yanı sıra sayısız iş kolunun giderlerini azaltıp, verimliliğini artırarak milyonlarca müşteriye fayda sağlıyor, uydular ise hava ve doğal afet tahminleriyle insanların hayatını kurtarıyor. Uzay programlarına yapılan yatırımlar sağlık gibi alanlarda teknolojik gelişimler olarak geri dönüyor ve dünya çapında sağlık kalitesini artırıyor. Bu teknolojiler insanların arasındaki bağı güçlendirmek ve uzun dönemli sürdürülebilir küresel büyüme sağlamak için kritik bir rol üstleniyor.
DÜŞÜNÜLDÜĞÜ KADAR UZAK DEĞİL
Dünyadaki her insan uzaya 130 kilometre mesafede yaşıyor. Siyaset bilimi uzmanı Daniel Deudney’nin dediği gibi, uzay çoğu insana, yaşadıkları ülkenin başkentinden daha yakın. Günümüzde yaklaşık bin uydu yörüngemizde dolaşarak insanlığa hizmet sağlıyor. Ancak, sektörü tehlikeye sokabilecek riskler de bulunuyor. Bu risklerin arasında uyduların verdiği hizmetlerin etkileyebilecek spektrum kalabalığı ve radyo parazitleri, uydulara zarar verebilecek enkaz parçaları ve uzayda kullanılan donanım parçalarının metalaşmasından doğan sorunlar bulunuyor. Ancak, asıl önemli risk uzay teknolojilerinin faydaların küçümsenmesi ya da tam anlaşılamaması. Uzay teknolojileri olmadan medeniyetin üstüne kurulduğu sayısız kamu, özel ve sivil uygulama kullanılamaz duruma gelebilir. Bu felaket senaryosunun engellenmesi için, uzay sektörü oyuncularının hükümetler, iş dünyası ve sivil toplum ile işbirlikleri yaparak, sektörünün dünyada karşılaştığı engelleri aşmak için kolektif çözümler üretmesi gerekiyor. Uzayın sektörünün kritik görevinin anlaşılması ve gerekli adımların atılması büyük önem taşıyor.
Uzay seyahat sigortası
Seyahat iptali ve sağlık gibi teminatları kapsayan uzay seyahat sigortası, seyahat sağlık sigortası ile benzerlik gösteriyor. Uzay turizminin maliyetleri düştükçe, sigorta şirketlerinin müşterilerine sundukları poliçelerin primleri de paralel olarak azalıyor. Normal seyahat sigortası ürünleriyle benzer olan uzay seyahat sigortalarında primler,
yolculuk masraflarının
%3’ü ile %5’i arasında
seyrediyor.
UYDULAR NASIL SİGORTALANIYOR?
Uydu sigortaları 3 riski kapsıyor:
– Fırlatma operasyonunun başarısız olması,
– Uydunun zarar görmesi, imha olması ya da yörüngeye oturmaması,
– Uydunun ya da ekipmanın üçüncü partilere zarar vermesinden doğan sorumluluk durumu.
Uydular fırtlatma rampasının taşınmasından fırlatılışına, yörüngeye girmesinden, yörüngedeki faaliyetlerine kadar pek çok evrede karşılaşılabilecek sorunlara karşı sigortalanıyor. Uydu işinde üretim, fırlatma ve işletme süreçleri sigortalanabilirken, primler riske göre değişiyor. Genelde bir uydu 10-15 büyük ve 20-30 kadar küçük sigorta şirketi tarafından ortak olarak sigortalanıyor. Bu sigortalarda, poliçe imzalandıktan sonra uyduda sorun çıkarsa, savaş, nükleer patlama, haciz, elektromanyetik karışıklık ya da sabotaj olmadıkça, şirketler tüm hasarı ödemek zorunda kalıyor.
Kaynak: 2014 Dünya Ekonomi Forumu raporu