Sigorta Tahkim Komisyonu

BANA göre uzun yıllardır göz ardı edilen sigorta tüketici haklarının korunmasına yönelik en önemli adımlardan biri hatta en önemlisi Sigorta Tahkim Komisyonun kurulması ve sağlıklı olarak işleyişinin sağlanmasıdır.

5684 sayılı Kanunun 30. maddesi çerçevesinde 17.08.2007 tarih ve 26616 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelikle Sigorta Tahkim Komisyonu kurumsal anlamda yaşama geçmiştir.

Sigorta Tahkim Komisyonu, sigorta ettiren veya sigortadan menfaat sağlayan kişiler ile sigorta tahkim sistemine üye sigorta kuruluşları arasındaki sigorta sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların, bu alanda uzmanlaşmış hakemler tarafından basit, süratli ve adil bir biçimde çözülmesi amacını gütmektedir.

Kendisine yapılan başvurulara konu olan uyuşmazlıkların en süratli ve isabetli bir şekilde çözülmesi hedefinden yola çıkan Komisyon, sigorta uyuşmazlıkları bakımından başvuru sahiplerine, mahkeme sürecine göre daha hızlı ve daha kolay sonuç almaları imkanını tanıyan yeni ve pratik bir alternatif sunmaktadır.

Gerçekten de bir hakem ve hayatının 15 yılı adliye koridorlarında geçen bilirkişi olarak STK’nun sigorta tüketicileri ile sigorta sözleşmesinden kaynaklanan haklardan yararlanan üçüncü kişilerin (zamansal anlamda) lehine çalıştığını en iyi gözlemleyen uzmanlardan biriyim.

STK’nu kurulmadan önce bizzat yaşadığım örnek ve çok acı bir süreci bu noktada sizler ile paylaşmak isterim. Ancak şu hususun belirtilmesi gerekmektedir. STK uyuşmazlıklarında karar verme süresi dosyanın hakeme tesliminden itibaren dört aydır. Kısacası bir uyuşmazlık dosyası ek süreler talep edilmedikçe dört ay içinde karara bağlanmak zorundadır.

Gelelim benim örnek dava dosyası sürecine; 1992 Yılında Almanya’da yaşayan Türk G. Koller, eşi Alman F.Koller ve bir yaşındaki bebekleri ile tatile geldikleri İstanbul’da Ataköy’ün en lüks restoranların birinde kebap yerler. Bir saat sonra 26 yaşındaki G.Koller rahatsızlanır ve o dönemde Yeşilköy’de bulunan İstanbul’un en lüks ve gözde özel hastanesine kaldırılır. Midesi yıkanması gereken G.Koller’e kalp rahatsızlığı olduğu gerekçesi ile bu yönde müdahale yapılır ve G. Koller bu müdahale ile bitkisel hayata girer.

Hasta kısa süre sonra eşi tarafından özel uçakla Almanya’ya götürülür insanüstü bir tıbbi çalışma ve eşinin moral desteği ile bilinci açılır ancak vücut fonksiyonları sıfırdır ve tam felç söz konusudur. G.Kollerin ölümüne kadar 7 yıl alternatif tıp da dahil olmak üzere tedaviler için çok büyük sağlık masrafları yapılır. Masallara konu olacak özveri ve gayretle eşinin yanından tek bir gün ayrılamayan F.Koller eşinin rahatsızlandığı 1992 yılının sonunda Avrupalı kültür ve bilinci ile hastaneyi mahkemeye verir.

İçerik ve parasal boyut açısından sorumluluk sigortaları branşında nerede ise ülkemizde bir ilktir bu dava. Dava dosyası tıbbi müdahale yönteminde hastane/doktorların kusuru var mı yok mu saptanması için beş yıl hekim bilirkişilerde dolaşır.

Nihayet hastane kusurlu bulunur ve kusur oranı saptanır. Hastanenin sorumluluk sigorta poliçe limitinin çok yüksek olmasına, maddi ve manevi talebi karşılamasına rağmen dosyaya sigorta hukukunu ve tekniğini bilen tek bir uzman atanmadığı için bu kez de tazminat davası Yargıtay’a beş kez gider gelir.

Yargıtay’ın son bozma kararından sonra dosyanın kapsamını gören “sözde bilirkişiler” dosyayı almak istemez. Nihayet sigorta tazminatları konusunda deneyimli bir hakim tarafından İstanbul Üniversitesine yazı yazılarak uzman sigorta hukukçusu ve sigorta hasar tekniğini bilen bir öğretim üyesi talep edilir. Üniversitede benim adımı yazar ve mahkemeye bildirir.

Dava açılışından itibaren aradan tam 15 YIL geçmiştir. Mahkeme başkanı dosyayı kısaca özetledikten sonra dosyayı almaya kaleme gittiğimde bana dört büyük çuval dolusu belge dosya olarak gösterilir. Son olarak söyleyeyim hayatımda üzerinde üç ay durmadan çalıştığım her belgesini açtığımda göz yaşlarıma hakim olamadığım tek dava dosyasıdır.

Kusur saptandıktan sonra bu karmaşık dosya için denetime elverişli bilirkişi raporu düzenleyecek uzman bulunamadığından dosya tam 10 YIL Yargıtay’ın tozlu koridorlarında boşu boşuna dolaşmıştır.

15 yıllık mahkeme dava süreci ile Sigorta Tahkim Komisyonunun zorunlu 4 aylık dava sürecini karşılaştırdığımızda daha iyi anlaşılabiliyor değil mi Sigorta Tahkim Komisyonunun önemi.

Yorum yazın