Sigorta denetimi yalnız işvereni değil madendeki işçiyi de korur
13 Mayıs’ta Soma’da resmi rakamlara göre 301 madencinin hayatını kaybettiği maden faciasının ardından pek çok soru akıllara takıldı, çok farklı görüşler ortaya atıldı. İşçi güvenliği için madenlerin kamulaştırılmasından tutun da denetleme mekanizmasının ne şekilde işletilmesi gerektiği konusuna kadar farklı görüşler medyada konuşuldu. Ancak zaten sigortacılık bilincinin zayıf olduğu ülkemizde bir denetim mekanizması olarak risk yönetimi ve maden sigortacılığı konusu ne yazık ki basında tartışılmadı, kamuoyu bu konuda bilgilendirilmedi. Biz de Sigortacı Gazetesi olarak maden sigortacılığı konusunda merak ettiklerimizi bu konuda Türkiye’deki en yetkin isimlerden biri olan Marsh Risk Yönetimi ve Danışmanlığı Birimi Yönetici Direktörü Hakan Kayganacı’ya sorduk, kendisiyle madenciliği ve maden sigortacılığını konuştuk. Madencilik endüstrisinde ilk kez Güney Afrika’da çalışmaya başlayan Kayganacı dünyadaki örneklerle zenginleştirerek Türkiye’de madenciliğin durumunu anlattı.
Türkiye’de özel şirketlerin madencilik sektörüne girişi nasıl ve ne zaman oldu?
Türkiye’de madencilik gelişmiş bir endüstri değil. Diğer ülkelere baktığımızda yabancı yatırımcılar uzun yıllardır madencilikte ön planda. Yabancı yatırımcıların Türkiye’de kömürden ziyade altın, bakır gibi madenlerde etkin olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni devlet politikası olabileceği gibi Türkiye’deki kömür madenciliğinin zor şartlarda gerçekleşmesi ya da Türkiye’de çok kaliteli kömür olmamasından da kaynaklanıyor olabilir. Ancak özellikle son 20 yıldır Türkiye’de daha fazla sayıda yabancı yatırımcı madencilik faaliyetine başladı. Bu da madencilik konusunda özel sektör için bir know-how* oluşturdu. Bundan önce Türkiye’nin madencilik konusundaki kültürü zayıftı. Belki kömürle alakalı olarak devlet içindeki TKİ’yi (Türkiye Kömür İşletmeleri) farklı bir yere koymak lazım.
Dolayısıyla 2000’li yıllarda bir hareketlenme oldu. Ama madencilik esas olarak 2010’dan sonra çok gelişti. Yani yapılan yatırımların ardından bunların geri dönüşlerinin görülmeye başlanması, bunlarla ilgili mega yatırımların düşünülmeye başlanması 2010’lu yılları buldu. Burada 100 milyon euronun üzerindeki yatırımların düşünülmeye başlanmasından bahsediyoruz.
Yabancı yatırımcılar gelmeden madencilik yapılmıyor muydu?
Elbette yapılıyordu. Aslında işletilmeyen lisansların geri çağrılmasıyla sektör bayağı bir ivme kazandı. Yani elinde lisansı olup madencilik işi yapamayan veya bu konuda know-how’ı olmayan firmalar piyasadan çekildiler.
Madencilik Türkiye’de aslında uzun yıllardır yapılıyor ama madenciliğin yapılma şekli gayet basit. Kömürü ayrı bir yere koyarsak, zenginleştirme** içermeyen, komplike bir yeraltı tesisi bulunmayan bir yapıydı madencilik. Türkiye’de madenciliğin ileri aşamaya geçmesi ciddi projelendirmelerle olabildi. Bu projeleri ancak 2010’dan sonra görmeye başladık.
Neden bu konuda TKİ’yi ayrı tutuyoruz?
Ankara Beypazarı’ndaki Çayırhan Kömür Madeni’ni TKİ işletiyordu ve TKİ döneminde gerçekten bir stardı. Burada dünya rekorları kıran üretimler yapılıyordu. Kullanılan sistemler, şartlar itibarıyla örnek gösterilen bir yerdi. O dönemde orada staj yaptığım için bunu görme fırsatına sahip oldum.
Soma felaketinin ardından madencilikle ilgili birçok görüş ortaya atıldı. Madencilik endüstrisine ne açıdan yaklaşmak daha sağlıklı olacaktır?
Bir faaliyetin endüstriyel bir hal alması için belli şartlar gerekiyor. Birincisi, endüstri olmaya namzet sektörün kendine ait bir kanunu ve belli işletme şartlarının olması lazım. O alanı düzenleyen bir hukuki düzenlemenin olması lazım. İkincisi, bununla ilgili insan kaynaklarının olması gerekiyor. Üçüncüsü, bunu destekleyen bir finansal sisteme ihtiyaç var.
Dördüncüsü de, bir sigorta aracısı gerekli. Benim de uzmanlık alanım olan sigortayı ön plana çıkartmak gerekirse öncelikle şunu söylemek isterim ki, sigorta aslında mal sahibini ve işvereni koruyan bir mekanizma gibi görünse de aslında denklem içerisinde çok önemli bir denetleyici görevi var. Ben hep konunun dışında olan kişilere kaskoyu örnek veririm… Bir sigorta şirketi aracınıza kasko yapmıyorsa ya çok kötü bir sürücüsünüzdür ya da arabanız kusurludur. Bir işletmenin de sigortalanamayacak şekilde olması aslında o işletmenin sorunları olduğunu gösterir. Bu bakımdan maden sigortacılığı madenleri denetleme açısından önemli bir görevi yerine getirmektedir. Sigortanın böyle bir görevi olduğunun unutulmaması lazım. Sigortanın içerisinde bir sürü alt başlık var. Sigorta, işin takip edilmesi, o işin devamlılığı, çalışanların güvenliği, şirketin kâr üretebilmesi, belli standartlara uyum sağlaması gibi birçok unsuru sağlamaya yardımcı olmaktadır. Sigortanın burada çok ciddi bir kontrol mekanizması görevi var.
Bu söylediğiniz akla yangın sigortalarını getiriyor. Bir işletmeye yangın sigortası yaptırılması da denetimler sebebiyle işçileri koruyan bir uygulama aslında…
Gelişmiş bir maden nasıl bir hasar sonucunda durursa dursun, aslında birçok açıdan insani kayıplar yaşanması olasıdır. Önemli olan bu can kayıplarını önlemektir. Örneğin, can kaybı yaşanmasa da şirket, üretimin durması, işletmenin üretim yapamaması, vergilerini ödeyememesi, işçilerine maaş ödeyememesi gibi birçok unsurla karşılaşabilir. Bizim elimize her yıl dünyada yaşanan büyük hasarlar geliyor. Baktığımızda madencilikte mega hasarlar yaşanabiliyor. Milyar dolarlara varan hasarlar oluyor. Bunları sadece fiziki hasar olarak düşünmemek lazım. Bunların içinde tazminatlar, iş durması, iş durması sonucu kâr kaybı gibi unsurlar da var. Dolayısıyla madenlere yapılan sigortalara ve Türkiye’deki düzene bakmak lazım.
1 numaralı konu şu: Türkiye’de özellikle yeraltı madenciliğinin işin içine girdiği yerlerde birçok sigorta şirketinin trete istisnası olduğunu görüyoruz. Yani sigorta şirketleri madenlere teminat verirken zorlanabiliyor. Bunun iki nedeni olabilir. Yaşanmış hasarlar negatif bir algı yaratabilir. Yani sigorta şirketi bu endüstriye girmeme kararı alabilir. Bir de ülkedeki düzenlemelerin eksikliği ya da az olması nedeniyle sigorta şirketleri madenleri sigortalamayabilir.
Ayrıca hasar maliyetlerinin çok yüksek olması da sigortacıların gözünü korkutuyor olabilir…
Bir şirketin ciddi bir maden yatırımı yaparken sigorta yaptırmadan bu işe başlıyor olması, madencilik operasyonlarına bağlı riskleri sigortalatmadan bu işlere girmesi zor ve güç. 200 – 300 milyon dolarlık bir yatırımı sigortalatmamayı düşünmek çok kolay değil. Aslında benzer bir süreçten enerji sektörü de geçti. Enerji sektörü ve riskleri 10-15 yıl önce çok bilinen bir konu değildi, ne sigorta şirketlerinde ne de bankalarda uzmanlar vardı. Bunu destekleyen bir sermaye yapısı kurulmamıştı. Ama bugün baktığımızda bankalar, sigortacılar bu işi gayet iyi öğrendiler. Dolayısıyla ciddi bir gelişme kaydedildi. Türkiye’de madenciliği de bu aşamada görüyorum.
Madencilikteki riskler nelerdir?
Projenin oluşturulması sırasında birtakım hatalar yapılabilir. Bunun için proje çok ciddi bir biçimde ele alınmalıdır. Siz 100 milyon doların üstünde bir proje yapıyor, bir maden açmak istiyorsanız bunu ciddi bir şekilde projelendirmek zorundasınız. Projelendirmenin içine risk yönetiminin konması çok önemli. Yani ‘bizi makro anlamda ne gibi riskler bekliyor’ sorusu proje aşamasında değerlendirilmeli. Bu risklerin hangisi projelendirilebilir? Bu risklerin hangisi sigortalanır, hangisi sigortalanmaz, hangisi kontrata dökülebilir, hangi riskler transfer edilebilir. Zaten bir şirket, ilk kez madencilik işine soyunuyorsa kesinlikle risklerini devretmeyi istemelidir.
Bir madenin zarar etme ihtimali çok mu yüksek?
Madenciliği bekleyen risklerden bahsettik. Siz planlamanızı doğru yapmadıysanız, iyi bir projelendirme yapmadıysanız, maliyetin 50 olmasını bekliyorken bu miktar 100’e çıkabilir. Proje süresi uzadıkça sizin sermaye yeterliliğiniz tehdit altına girebilir. Rezervle ilgili doğru araştırma yapmamışsınızdır, beklediğiniz kârı elde edemeyebilirsiniz.
Proje ve izinlerin ardından hem yeraltı hem yerüstünde bir inşaat dönemi planlarsınız. O inşaat sürecini zamanında tamamlayamazsanız, ortaya beklentileri karşılayacak sonuçlar çıkmıyorsa ekstra maliyetler ortaya çıkabilir. İnşaat aşamasını siz bir yıl iki yıl olarak planlarsınız ancak beş yıl sürebilir.
Ya da üretim maliyetlerinizi çok iyimser planlarsınız, üretim maliyetleri bu planı çok çok aşar ve siz madendeki üretimi durdurma kararı bile alabilirsiniz.
Ben uzun yıllar Türkiye’de madenciliğin özellikle yerüstünde zenginleştirme aşamasındaki eksiklerin enerji maliyetleriyle alakalı olduğunu gördüm.
Zenginleştirme pahalı bir işlem mi?
Yeraltındaki cevher saf halde bulunmaz. Örneğin altın madeni yerüstüne çıkarıldığında bir tonda sadece 3-4 gram saf altın bulunur. Altın ayrıştırılarak kıymetli miktara ulaştırılır. Yüzde 70’in üzerinde zenginleştirilince ancak nihai bir ürün elde etmiş olursunuz. Zenginleştirme için gereken tesisler çok ciddi boyutlarda bir yatırım gerektiriyor. Yerüstünde kuracağınız tesis, yeraltından daha maliyetli olabilir. Yerüstü tesislerinin değeri 150 – 200 milyon doları bulabilir.
Türkiye’de madenleri sigortalatma zorunluluğu var mı?
Yok.
Zorunlu trafik sigortası varken, zorunlu deprem sigortası varken, kamu nasıl oluyor da maden işletmelerine sigortayı zorunlu tutmaz?
Yüzde yüz katılıyorum size. Türkiye istisna mıdır bilmiyorum ama Çin’de de benzer şekilde özelleştirmeler yapılıyor, Çin’de de büyük madencilik şirketlerinin birçoğunun hala sigortası yok. Tabii bunu doğru bir örnek olarak vermiyorum. Batı’ya baktığınızda sigortasız iş yapan herhangi bir madenci şirket göremezsiniz. Sigorta almanın şekilleri var. O kadar büyük madencilik şirketleri var ki 100 milyon dolara kadar oluşabilecek riskleri üzerinde tutabiliyor. Ama bahsettiğimiz mega hasarları düşünerek bunlar için yine sigorta yaptırıyorlar. Yani bilançoyu iflasa götürecek riskler sigortalanıyor.
10 yıl kadar Güney Afrika Cumhuriyeti’nde çalıştınız. Güney Afrika deyince insanın aklına hemen iki şey gelir; madenler ve ırkçılık… Güney Afrika’daki çalışma koşulları ya da Güney Afrika’daki şirketlerin sigortacılığa yaklaşımı nasıldı?
Güney Afrika, Rusya, Kanada… Bunlar gerçekten madenciliğin bir endüstri olduğu ülkeler. Güney Afrika, özellikle ihracatının önemli bir miktarını madencilikten yapan, dünyanın önemli altın, platin, kömür üreticisi ülkelerinden. Ayrıca önemli grupların sadece ve sadece madencilikle uğraştığı bir ülke. Genel olarak Güney Afrika başta olmak üzere saydığımız ülkelerdeki madencilik faaliyetlerinin yapısına baktığımızda madencilik faaliyetlerini düzenleyen çok önemli kanunlar olduğunu görüyoruz. Bunu destekleyen dünyayla entegre bir sigorta dünyası var. Çok önemli okullar var. Daha üniversite yıllarında hatta daha lisede okurken burs kazanıp madencilik okuyacağını garanti altına alıp kendi insanlarını yetiştiriyorlar. Ben Güney Afrika’ya gittiğimde üniversiteyi bitirmiştim. Staj yapan öğrencilerin pratik olarak benden daha ileride olduklarını gözlemlemiştim. Madencilik bu ülkelerde 4 bin metreye gitmiş. Biz ise henüz 1000 metrelerdeyiz. 4 bin metrede madencilik yapmak kolay iş değil. 15 bin kişinin çalıştığı madenler var. Her gün 500 bin kişi madenlere giriyor. E, peki hiç kaza olmuyor mu, mutlaka oluyor. Ama düzenlemeler bunları minimize ediyor. Kontroller sadece devletin sorumluluğunda değil. Sizin şefiniz üretim sahasına gelip üretimi durdurabiliyor. İç denetim çok önemli. Yaşanacak bir olumsuzluğun sorumlulukları çok büyük. Sistem özel sektörde çalışan yöneticilere güvenmiş durumda ve onların birincil görevi belli standartları gözeterek üretim yapmak.
*KNOW-HOW NE DEMEK?
Bir firmanın üretim teknolojisi veya işletme yönetimiyle ilgili olarak sahip olduğu belirli bilgi ve becerilere verilen isim. Know-how anlaşmalarıyla firmalar sahip oldukları bu özel bilgi veya beceri tekniklerini yurtiçinde veya yurtdışındaki diğer firmalara satabilir ya da kiralayabilir.
**ZENGİNLEŞTİRME NEDİR?
Bir cevherdeki çeşitli mineralleri, cevher hazırlama işlemlerini uygulayarak, endüstrinin gereksinimine en uygun hammadde haline getirmek ve ekonomik değer taşıyanları, ekonomik değer taşımayanlardan ayırmak için yapılan işlemlerin tümüne cevher zenginleştirme denir.