“Sigorta bilincini artırmak için ürünlere odaklanmalıyız”
“Toplumda sigortacılık kültürünü oluşturmak ve sigorta bilincini artırmak için sektör olarak ürünlere daha çok odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum.”
Deprem gerçeğine karşı sigorta bilincini artırmak için neler yapılabileceği hakkında değerlendirmelerde bulunan AXA Türkiye CEO’su Yavuz Ölken, “Öncelikle can kayıplarının ana sebebi depremler değil doğru inşa edilmeyen binalardır. Bunu bir kenara büyük harflerle yazmakta fayda var, yola bu noktadan çıkmalıyız. Buna ek olarak son yıllarda Marmara depreminin yakın bir zamanda gerçekleşeceğine yönelik çok ciddi öngörüler olmasına rağmen üzerinden 25 yıl geçen 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nden bu yana bölgede deprem sigortası oranlarının hala yeterli seviyelere ulaştığını söyleyemeyiz. Bireyler olarak depremin gerçekleşmesini önleyemesek de depremin beraberinde getireceği felaketleri minimuma indirebilmek yine bizlerin elinde. Deprem hemen meydana geldikten sonra can güvenliği, aile bütünlüğü, barınma vb. temel ihtiyaçların karşılanmasının ardından uzun vadede depremin geride bıraktığı kalıcı hasarların hayatlarımızı daha da zorlaştırmaması için önlemlerimizi önden almalıyız. Bilinçli vatandaşlar olarak sigortanın temel bir ihtiyaç olduğunun farkında olmalıyız. Bireylerdeki sigorta bilincinin ve farkındalığının yüksek seviyelerde olması maalesef ki yaşadıkları kötü tecrübelerle bağlantılı. Bunu geçtiğimiz yıl yaşadığımız, asrın felaketi olarak nitelenen depremler silsilesinden sonraki ilk 3 ay içinde 3 katı artan sigortalanma oranlarının yüksekliğinden örneklendirebiliriz. Ancak yine sigortalanma oranları gösteriyor ki yaşanan felaketlerin hemen peşi sıra hızlıca artan sigorta yaptırma bilinci, takip eden sonraki aylarda yine eski seviyelerine düşüyor. Bu da bizlere sigorta bilincinin ve farkındalığının hep yüksek seviyelerde kalabilmesi için eğitimden, yerel yönetimlerle iş birliğine kadar geniş bir perspektifte yapılması gereken birçok işin olduğunu gösteriyor. Temel problemlerin; sigortacılığın eğitim müfredatında yer alamamasından ve maalesef toplumda sigortacılık kültürünün oluşturulamamış olmasından kaynaklandığını görüyoruz. Bu kültürü oluşturmak ve sigorta bilincini artırmak için sektör olarak ürünlere daha çok odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum. Önce varlık sigortaları ve hayat sigortalarına odaklanmalıyız. Bununla birlikte önümüzdeki 3-4 yıl sonra daha çok kaynak bulabileceğimiz sigorta ürünlerini konuşmak yerine; asıl odaklanmamız gereken ürünler konut ve KOBİ sigortaları ve bunların penetrasyon oranlarını artırmak olmalı. Türkiye Sigorta Birliği’nde çok fazla eylem planı üzerinde çalışıldığını biliyorum. Birliğin çalışmalarına ek olarak, sigorta sektörünün atması gereken adımlardan bir diğeri de OSB’ler ile belediyelerin kurumlar arası iş birliklerini artırmak olmalı. Bizler ise bu geliştirici planları biraz daha acenteler ve brokerler üzerinden sahaya yaymalıyız. Ben sigorta bilincini artırmayı hepimizin ortak çabasıyla geliştireceğimizden çok umutluyum. Bu adımların atılması ve geliştirmelerin yapılması muhakkak ki ülkemiz için de önemli gelişimleri de beraberinde getirecektir” ifadelerini kullandı.
‘SEKTÖR BİLİNÇ ARTIRICI GÜZEL ADIMLAR ATTI’
Sektörün, Kahramanmaraş Depremi sonrasında sigorta bilincinin artırılmasına yönelik çok güzel atılımlar gerçekleştirdiğinin altını çizen Ölken, “Bunlardan bazıları; sigorta sektörü çalışanlarına acil durum yönetimi, hasar tespiti ve müşteri hizmetleri konularında güncelleme eğitimlerinin verilmesi; acentelere müşterilere doğru bilgi verebilmeleri için özel programlar düzenlenmesi ve halka yönelik bilgilendirme kampanyaları yapılması idi. Gerçekleşecek olası depremlere karşı mevcut reasürans kapasiteleri yeterli mi konusunu değerlendirebilmek için öncelikli olarak ülkemizdeki sigortalanma oranlarını ele almak gerekir. Ülkemizde; sınai ve kurumsal rizikolarda %90’ın üzerinde bir sigortalanma oranı var. Zorunlu olan deprem sigortasında, konut-deprem sigortasında sigortalanma oranı %50. KOBİ segmentinde %25, konutlarda %30, kaskoda %35, zorunlu trafik sigortasında %90. Yani gidilecek çok yol var. GSMH oranı olarak baktığımızda %1,9 seviyelerindeyiz. Gelişmiş pazarlarda bu oranların 4 kat daha büyük olduğunu görüyoruz. Tüm metrikler bizlere gösteriyor ki; 100 milyar dolarlık Kahramanmaraş depreminde; eğer sigortalılık oranı %60-70’lerde olsaydı 30 milyar dolarını ülke olarak kendi cebimizden değil reasürans marifetiyle dışarıdan içeriye alabilecektik. Türkiye’de sigorta şirketleri reasürans kapasitelerini düzenli olarak gözden geçirmekte ve uluslararası iş birliklerini artırmakta, bu sayede olası büyük depremler karşısında finansal dayanıklılıklarını sağlamaktalar. Sigorta şirketlerinin, gerçekleşecek olası depremlere karşı mevcut reasürans kapasitelerinin artırılabilmesi için reasürörleri sadece bir aracı olarak görüp o şekilde hareket etmek yerine mevcut şartlarını iyileştirmeleri ve risk tutma konusunda aktif olmaları gerekmektedir. Şirketler, bunu sağlayabilmek ve aynı zamanda rekabet güçlerini korumak için hem mali yapılarını güçlendirmeli hem de teknik kapasitelerini artırarak sürdürülebilir büyüme ve gelişim sağlamalıdır. Sigortacılıkta 34’üncü yılını dolduran bir sigorta profesyoneli olarak söyleyebilirim ki; mesleğe ilk atıldığımda ülkemizdeki sigortalanma oranları bugünkü oranların 3’te 1’i idi. Oranlardaki büyümenin 30 yılda sadece 3 misli olduğunu söyleyebiliriz. Sektörümüzün, sigorta şirketlerinin, acentelerin, biz sigorta profesyonellerinin ve sigortalılarımızın ortak çabası ve gayreti ile çok daha iyi noktalara geleceğimize inanıyorum” açıklamalarında bulundu.