
Sektör serbest tarife istiyor
Begüm Demir– begum@sigortacigazetesi.com.tr
Sektörün amiral gemisi trafik branşında yaşanan sorunlar sigorta şirketlerinin yükünü artırmaya devam ediyor. Acenteler poliçe arzında sorun yaşarken vatandaşlar fiyatlardan şikâyetçi. Sektörün isteği ise en kısa sürede serbest tarifeye geçmek.
Sektörün uzun kuyruklu branşı trafikte sular durulmuyor. Her yıl zararın büyüdüğü ve katlanılmaz hale geldiği trafik branşında vatandaşlar sigorta fiyatlarından acenteler ise poliçe arzındaki sorunlardan dem vuruyor. Trafik teklif platformu ve prim artışları gibi uygulamalar ise trafikte yaşanan sorunlara çare olabilmiş değil.
TAVAN FİYAT VE ÖNCESİ
Peki, trafik sigortasında sorunlar ne zaman başladı? 2017 yılında uygulamaya alınan tavan fiyat sonrası sorunlar başladı diyebiliriz. Ancak bu tarihten öncesine de bakmak gerekiyor. Türkiye’de 1953’te başlayan Zorunlu Trafik Sigortası’ndaki tarifeler; 7 basamak, 15 araç türü ve il gruplarına göre 2008’e kadar devlet tarafından belirleniyordu. O dönemde sigorta şirketleri tarifeler nedeniyle zarar ettiğini belirterek serbest tarife istiyordu. 2008 yılında, dönemin Hazine Müsteşarlığı’ndan sorumlu bakanı Mehmet Şimşek’in onayıyla 1 Temmuz 2008 tarihinden itibaren serbest tarifeye geçildi. Fiyatlarda ne yukarıya ne de aşağıya kısıtlama bulunmayan bu uygulamada tam serbestlik söz konusuydu. Tam serbest tarifeye geçiş sonrası sigorta şirketleri arasında ciddi bir fiyat rekabeti görülmeye başlandı. Oluşan fiyat rekabeti, sigorta şirketlerinin bu sefer devletin müdahale edip taban fiyat koymasını istemesine neden oldu. “Taban fiyat” uygulaması, 1 Ekim 2008’de hayata geçti. 2015 yılının Kasım ayına kadar basamak, araç türü ve il bazlı taban fiyat çalışmaları yapıldı ancak ortada herhangi bir tavan bulunmuyordu. 2015’te taksilerde aşırı fiyat yükselişi nedeniyle sadece taksiler için tavan getirilirken 2016 yılında tüm araçlarda genel fiyat artışı oluştu. Bu artış sonrası kamyon, otobüs, minibüs gibi araç türlerinde aşırı yüksek prim talepleri görülmeye başlandı. Sigorta şirketleri riskli gördüğü aracın primini yüksek tutarak portföylerine almaktan sakınıyordu. Zorunlu olan bir sigortada arz sıkıntısı yaşanması nedeniyle 12 Nisan 2017’de basamak, araç türü ve il bazında tarife tavanları uygulaması devreye alındı. Tavan fiyat uygulaması sonrası açıklamalarda bulunan dönemin Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, zorunlu bir sigorta olan trafikte vatandaşı korumak amacıyla fiyatlara müdahale ettiklerini ve fiyatlar makulleşince tavanı kaldıracaklarını söylemişti. Ancak trafikte ne fiyatlar makulleşti ne de sorunlar azaldı.
MALİYET ÇOK FİYAT YETERSİZ
Bugünkü noktada sigorta şirketleri, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) tarafından belirlenen fiyatların üzerine çıkamıyor. Sorun tam da burada başlıyor. Çünkü artan maliyetler karşısında belirlenen fiyatlar yetersiz kalıyor. Araç ve yedek parça maliyetleri ile özellikle bedeni hasar hesaplamalarında önemli bir belirleyici olan asgari ücret artışları trafikteki yükü oldukça artırıyor. Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) verilerine göre, 2023 yılında trafikte teknik zarar 13,7 milyar liraya ulaştı. Hasar prim oranı ise %130’ları geçmiş durumda. Yani her 100 liralık prim üretiminde 30 liralık zarar oluşuyor.
SERBEST TARİFE NE GETİRECEK?
Gelinen noktada sektörün zararının büyük bir kısmını oluşturan trafik sigortasında serbest tarifenin mutlaka gelmesi gerektiğini belirten sektör paydaşları, bu sayede iyi-kötü sürücü ayrımı olacağını dile getiriyor. Çünkü mevcut sistem, iyi ve kötü sürücüyü ayrıştıramıyor. Ek olarak sektör, serbest tarife yanında kişi temelli poliçe ve doğrudan tazmin sisteminin de hayata geçirilmesi ile yapısal sorunların çözüme kavuşacağını düşünüyor. Bu iki uygulamayı kısaca anlatmak gerekirse Avrupa’da 70’lerden beri var olan doğrudan tazmin sisteminde trafik kazalarında zarar gören sigortalı araç sahibi karşı tarafın sigorta şirketine başvurmak yerine, kendi sigorta şirketine başvurarak hasar ödemesini alabiliyor. Sigorta şirketi de hasara neden olan aracın sigortacısından ödediği hasarı rücu ediyor. Kişi temelli poliçede ise sürücü listesi temel alınıyor ve kişinin sürüş davranışları değerlendiriliyor. Her sürücüye ayrı poliçe düzenlenmiyor. Onun yerine araç-sürücü bağı koparılmadan aracı kullanacak kişilerin bir listesi oluşturulup o listede yer alan kişilere fiyatlandırma yapılıyor. Fiyatlandırma ise hasar geçmişleri ile aracın markası ve model yılı, hasar geçmişi, risk derecesi gibi diğer kriterler ışığında yapılıyor.

Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar:
Trafik sigortasında sürdürülebilirliğin sağlanması için serbest tarifeye geçiş yapılmalı
Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar, sigortalı ve sigortacı açısından sürdürülebilirliğin sağlanması için serbest tarifeye geçiş yapılarak iyi sürücü – kötü sürücü ayrımının yapılabilmesinin, kişi temelli poliçeye geçiş yapılabilmesinin, doğrudan tazminin sisteminin gelmesinin yapısal sorunların çözülmesi ile bir anlam ifade edeceğini ve trafik sigortalarında beklenen ortama erişileceğini belirtti.
Zorunlu Trafik Sigortası’nda yaşanan sorunlarla ilgili konuşan Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar, şu değerlendirmelerde bulundu: “Tahkim dosyalarının %90’ı trafik, %70 ve üzeri adedini ise değer kaybı dosyaları oluşturuyor. Son 5 yılda tahkim dosya adetleri 90 binli adetlerden 2023 sonu itibarıyla 600 bin adede ulaştı. Yani burada 5 yılda 6 kat artan bir adet yoğunluğu oluştuğu görülüyor. Bu yıl beklenen dosya adedi ise 700 bin civarında. Buna karşın Türkiye’de oluşan kaza adetleri ise 1,1 milyon adet. Araç sayısı her yıl 1 milyon artıyor, frekans ise düşüyor. Dolayısıyla her yıl 1,1- 1,2 milyon adet hasar olurken, değer kaybı talebinin neredeyse hasar adedini yakalamak üzere olduğu görülüyor. Burada ciddi bir dosya enflasyonu var. Zaten 100 araçtan özel araç sahibi 3’ü kaza yapıyor, kurumsal araçlardan ise 7 tanesi. Yine bu kanal ile hem maliyet artıyor hem de hiç kaza yapmayan şahıs sigortalı yılda 100 aracından 7 tanesi kaza yapan firmaların maliyetlerini yüklenmiş oluyor.
‘TAHKİM TALEBİ SAYISI ARTIYOR’
Burada talebi yaratan aslında aracılar. Bunlar vekâleti olan kişiler. Bu vekâleti alabilmek için de kazalardaki tarafların kişisel verilerine izinsiz ulaşmak için büyük çaba sarf ediliyor. Peki, neden bu kadar uğraş? Tahkimdeki dosyaların %80’i 15 bin lira ve altındaki dosyalar. 2024 yılı için ortalama tahkime yansıyacak anlaşmazlık miktarının 15 bin lira seviyelerinde olacağı yine tahkim istatistiklerinden anlaşılmaktadır. Buna göre 15 bin liralık bir ortalama anlaşmazlık tutarında sigorta şirketine maliyet eğer dosya icraya konu olmaz ise 34 bin 745 lira; eğer bu dosya bir de icraya konur ise bu durumda tutar 15 bin liradan 44 bin liraya ulaşıyor. Dolayısıyla vekâlet ile dosya takibi yapanlar açısından dosya talebine mukayeseli olarak 1’e 3 bir kazanç olduğu ve bu tablodan da göreceğiniz gibi bu farkın mağdurlara değil, masrafları alan, müşteri bilgilerine izinsiz erişerek müşterileri ikna eden aracılara gittiği anlaşılıyor. Özetle dosya sayısı azalıyor, ama tahkim talebi sayısı artıyor. Her bir tahkim dosyası maliyeti neredeyse üçe katlıyor. Buraya dosyası gidenler kaza yapanlar hatta çok kaza yapanlar ancak, bu maliyetin parasını havuz ya da tarife yolu ile ödeyenler kaza yapmayan sigortalılar oluyor. Tam serbestliğe özellikle sigortacı ile sigortalı/mağdur arasına izinsiz eriştiği kişisel verileri elde ederek giren aracıların topladıkları vekâlet ve yarattıkları talep sonucu dosya maliyetini %268 artırmasına sebep oluyor. Buna bir dur denmez ise %96’sı kazaya karışmayan sigortalılarda bir farkındalık yaratılmaz, tüketiciler %96’nın haklarını korumaz, tahkim olması gerektiği gibi ihtiyari bir müessese olmaz ve yapısal sorunlara çözüm bulunmaz. Tüm bunlarla birlikte sektör bu branşta teknik zarardan kurtulamaz. Serbest tarifeye geçiş yapılarak iyi sürücü kötü sürücü ayrımının yapılabilmesinin, kişi temelli poliçeye geçiş yapılabilmesi, doğrudan tazminin sisteminin gelmesinin yapısal sorunların çözülmesi ile bir anlam ifade edecek ve trafik sigortalarında beklenen ortama erişilebilecektir. Sigortalı ve sigortacı açısından sürdürülebilirlik bu şekilde sağlanabilir.”
TSB Genel Sekreteri Özgür Obalı:
“Serbest tarife denilince aklımıza ilk adil prim geliyor”
Prim dağılımının daha adil olması gerektiğini ifade eden TSB Genel Sekreteri Özgür Obalı, “Serbest tarife denilince aklımıza ilk gelen şey adil prim. Bunun önünü açmak için de serbest tarifenin gündeme gelmesini istiyoruz. Temel hedefimiz bütün sigortalılarımız adına doğru ve adil primin yansıtılması” dedi.
Serbest tarife konusunun sıcak gündemlerinde yer aldığını belirten Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Sekreteri Özgür Obalı, “Trafik sigortasında vuku bulan arz sorunu, fiyatlama gibi birtakım konuların vatandaşlarımız da dâhil olmak üzere tüm tarafları yorduğunu görüyoruz. Bunun da tek çıkış yolunun serbest tarifeden geçtiğini düşünüyoruz. Bu konuda SEDDK da dâhil olmak üzere bütün paydaşlarımızla farklı platformlarda görüş alışverişlerinde bulunuyoruz. Trafik sigortasını etkileyen belirleyici faktörlerden bir tanesi maliyetler ve sektör olarak maliyetleri yönetemiyor olmamız. İkincisi primi belirleyemiyor olmamız. Demek istediğim primi belirliyoruz ama bir tarife tavanı var. Üçüncüsü de gelir yetersizliği. Bu noktada da son birkaç yıldır uygulanan politikaların bunda çok önemli tetikleyici rolü var. Sektör bir süredir en azından teknik olarak oluşan zararlarını mali gelirlerle kompanse etme yönüne gitmişti ama o da artık mümkün olmayınca sesler yükselmeye başladı. Nihayetinde geçen yıl sonunda SEDDK ile yapılan birtakım görüşmeler sonrası trafik sigortası tarifesinde bir düzenlemeye gidildi. Belli ölçüde sektörü rahatlatacak şekilde revize yoluna gidilerek Mayıs ayından itibaren bir endekse bağlanması kararlaştırıldı. Ancak uzun vadede bunun da çözüm olmayacağı yönünde bir endişemiz var. Serbest tarifeye geçişi konuşmamızın temelinde sürdürülebilirlik bulunuyor. 26 milyon civarında aktif sigorta bulunuyor. Bunun 14 milyonu 4 yıl ve daha uzun süredir kaza yapmayan iyi sürücülerden oluşuyor. Sıfırıncı basamak dediğimiz ve trafik canavarı olarak nitelendirdiğimiz 7 bin civarı sigortalı bulunuyor. İyi sürücüler kötü sürücülerin üzerindeki primin bir kısmını sırtlamak zorunda kalıyor. Prim dağılımının daha adil olmasını istiyoruz. Bunun çözümünün de serbest tarifeden geçtiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
DOĞRU VE ADİL PRİM VURGUSU
“Serbest tarife denilince aklımıza ilk gelen şey adil prim. Biz bu primle bunu yapabileceğimizi düşünüyoruz” diyen Obalı, “Bunun önünü açmak için de serbest tarifenin gündeme gelmesini istiyoruz. Serbest tarifenin tüketiciye en önemli yansıması adil prim olacaktır. Öte yandan serbest tarifeyi destekleyecek birtakım faktörleri de beraberinde düşünmek gerekiyor. Birincisi doğrudan tazmin sistemi. İkincisi ise sürücü temelli bir yapıya geçmemiz lazım. Temel hedefimiz bütün sigortalılarımız adına doğru ve adil primin yansıtılması” dedi.
‘REKABET ORTAMI OLUŞACAK’
Serbest tarifeye geçildiğinde nasıl bir tablo oluşacağını değerlendiren Obalı, şunları söyledi: “Ciddi anlamda bir rekabet ortamı olacaktır. Sektörün iyi sürücüyü daha iyi primle ödüllendirme ve kötü sürücünün riskini de primle ondan almak yönünde refleksi olacaktır. Sektör çok daha istekli trafik sigortası kesiyor olacaktır. Vatandaş çok daha iyi fiyatlarla sigortaya ulaşabiliyor olacaktır. Market disiplini çerçevesinde her şey doğru fiyat mekaniğinde, talep edenle arz eden arasında düzgün bir dengeye oturacaktır. Sigorta sektörünün önü açılacaktır. Motor branşı hâlâ Türkiye’de sigorta sektörünün önemli bir lokomotifi. Toplam prim üretiminin %45’i kasko ve trafikten geliyor. Bunun aşağı yukarı %30’unu zorunlu trafik sigortası oluşturuyor.”
TOBB SAİK Başkanı Levent Korkut:
Trafik sigortasında problemin özü tavan fiyat
Sektörün lokomotifi konumundaki trafik sigortasında yaşanan problemlerin özünün tavan fiyat olduğunu belirten TOBB SAİK Başkanı Levent Korkut, en kısa sürede serbest tarifeye geçilmesi gerektiğini vurguladı.
En kısa sürede serbest tarifeye geçilmesi gerektiğinin altını çizen TOBB SAİK Başkanı Levent Korkut, “Problemin özü tavan fiyat. Trafik sigortası sektörün lokomotifi konumunda. Sektör, trafik sigortasında teknik zarar ediyor. Acenteler de bu durumun mağdurlarından biri. Acenteler şu an trafik poliçesi bulamıyor” ifadelerini kullandı.
‘KONTROLLÜ BİR SERBESTLİK BEKLENTİSİ’
Acentelerin serbest tarifeden beklentisinin tam bir serbestlik değil, tavanın optimum noktasını bularak %25 aşağısı ya da yukarısı olacak şekilde sınırlı bir serbestlik olduğunu belirten Levent Korkut, “Serbest tarifenin yanında mutlaka doğrudan tazmin sisteminin olması gerekiyor. Doğrudan tazmin ile müşteri, acenteye yönelecek ve fiyata değil hizmete odaklanacak. Ek olarak havuzun altında iş yapışın yasaklanması gerekiyor. Yani havuz fiyatının altında fiyat verilmesinin önü kesilmeli. Sonuç olarak acenteler olarak serbest tarifeden anladığımız kontrollü bir serbestlik” şeklinde konuştu.