Sarı makineleri izlemek…
ANADOLU yakasının en gözde semtidir Kadıköy. Özellikle Bostancı, Bağdat Caddesi, Göztepe, Sahrayıcedit gibi semtlerimizde bugünlerde aracınız ile bir yerden bir yere gitmek isterseniz üç kez düşünmeniz gerekir. Çünkü tüm bu semtlerimiz ve etrafındaki mahallelerde kentsel dönüşüm nedeni ile çalışan iş makineleri ve dev sarı damperli kamyonlar tüm sokakları trafiğe kapatmıştır.
Aracınız ile bir sokaktan çıkıp diğerine geçmek adeta kabus gibidir. Ne kadar iyi sürücü olursanız olun bilin ki bu sokaklarda araç kullanırken ya da park ettiğiniz yerde sarı damperli kamyonlardan biri aracınıza sürtüp geçecektir. Siz zannetmeyin ki bu dev iş makineleri aracınıza zarar verdiğinde sürücüsü inip özür dileyecek ya da zabıt tutacak. Siz “aman ne oluyor“ demeye kalmadan arkasından öyle bakar kalırsınız.
Şimdi ise bundan 35-40 yıl önce yapılan binalar kentsel dönüşüm için yıkılmakta, yeni binaların satışından daire sahipleri ve yenilemeyi yapan inşaat firmaları inanılmayacak büyük kârlar (rant) sağlamaktadır. Konu inşaat olunca insan ister istemez eskilere gidiyor. 1960’lı yıllardan sonra toprağın rant için önemli bir araç olduğu anlaşılınca binaların hızla inşası için vazgeçilmez yeni sihirbazlar yani o zaman halkımızın diline yeni yeni yerleşen “sarı makineler” dediğimiz dozer, loder, exkavatör, beton mikseri ve benzeri inşaat makineleri ekmek su gibi ithal edilmeye başlanmıştı.
Sarı makineler memlekete gelince; rant uğruna eskiye ilişkin ne var ise çılgınca delice mahalleleri evleri, ahşap konakları, güzele, doğala ait ne var ise yok etmeye ve etrafı betonlaştırmaya başladık. Her yerde her mahallede karınca gibi sarı makineler çalışıyordu. Yıkım denilince özellikle İstanbul halkının aklında iki semt kalmıştır. Birincisi Beşiktaş Karaköy arası hattı ikincisi ise Aksaray Vatan Caddesi hattı. Buralarda tarihi değeri olan sayısız bina sarı makinelerin yıkımından nasibini alarak yok olup gitmiştir. Bu arada ne büyük kültür hazinelerimizi kaybettiğimizi ise çok sonra anlayacaktık.
İşte o büyük yıkımlar sırasında sarı makineler toprağı kazmaya başladığında etrafa bolca insan toplanır ve izlemeye başlardı. Bu izleme işi kahvede oturmaktan hem iyi, hem ücretsiz hem de dozer çalışırken her türlü yorum yapmaya açık bir seyirlikti.
Ne yalan söyleyeyim çocukken ben de Şişli’de Mecidiyeköy’de inşa edilen binaların temel kazıların çoğunu izlemişimdir. Veeeee nihayet yıllar sonra tarih tekerrür etti bir saatten fazadır sarı makineleri izliyorum…
Kimse yadırgamasın o sarı makineleri seyretmenin büyüsü hiç bir şeyde yoktur. Emek yoğun bir sistemden makine yoğun endüstriyel sisteme geçişin tüm aşamalarını sarı makinelerin kepçelerinde görebilirsiniz…
Sakın sarı makinelere öyle boş boş baktığımızı sanmayın. Marx’ın kapitalist sistem için tüm eleştirel görüşleri bu seyirlikte yatmaktadır. Felsefe kitaplarında çok karşılaştığımız “zamanı ruhu” kavramı işte bu sarı makinelerin kepçelerinde asılıdır.
Zaman, o binaların yıkılıp yenilerinin inşası sürecinde anılarımızı birden bire su üstüne çıkarır. Siz şahit olun olmayın o yıkılan evlerin her odası farklı bir dünyadır. Kepçe her vurduğunda o farklı dünyalarda sıkışıp kalmış anılar göklere yükselir bir daha geri dönmemek üzere. Tıpkı sokağımızın başındaki binanın yıkımında olduğu gibi. 25 yıllık anılarımız sokağı terk ediyor… Zamanın ruhu ne diyor acaba?