“S.G.S.H.”

ZORUNLU katılım ya da sosyal güvenlik hizmetleri ile ilgili bir kısaltma değil ama katılsanız iyi olur:
Sade yaşa, sıkça Gül, çok Sev, büyük Hayal et”.
Geçtiğimiz günlerde televizyonda izlediğim sıradan bir filmde gördüm bu sloganı. Filmin ana karakteri kimsesiz çocuklara yardım için kurulmuş sivil toplum örgütünde çalışan bir kadın; bu yazı da kadının birkaç sahnede görünen bilgisayarının yan duvarında asılı…
Kasmadan yaşamak. Bir şeye mutlaka sahip olmak, bir şeyin intikamını almak, birilerini ya da bir şeyleri yarışta geçmek için değil de sadece bir yerlere varmak, ya da sadece o yolculuğu yapmak için yaşamak. Zor insanlardan uzak durarak, zor durumları olabildiğince pas geçerek, dolambaçlı yollar veya dik yokuşlardan elden geldiğince uzak durarak yaşamak.
Üzülecek, endişelendirecek, umutsuzluğa sevk edecek bu kadar çok şey varken sık sık gülebilmek belki yukarıdaki 4 önermenin en zoru ama bu bile olası. Çünkü hangi zorluk içinde olursak olalım bizi güldürebilecek gelişmeler var. Ne sıkıntılar yaşarsak yaşayalım yanına gittiğimizde sıcaklığını ve samimiyetini hissedebileceğimiz sevdiklerimiz ve dostlarımız var. Tek başımıza bile olsak ekran karşısına geçip izlenecek o kadar çok komedi seçeneği, okunacak o kadar mizah dergileri, izlenecek o kadar tiyatro oyunu var ki. Yeter ki arada sırada gülme gereksinimi hissedelim, yeter ki karanlık ve sisli günlerde bile kendimize gün ışığı yaratabilecek gücü kendimizde bulalım.
Ve sevmek. İnsanı sevmek. Hayvanı sevmek. Doğayı sevmek. Ama en birincili ve önemlisi kendini sevmek. Her şey iyi iken, işler yolunda iken bir şeyleri, birilerini sevmek çok zor değil, ya da seviyor gibi görünmek. Fakat esas sevgi işler kötü giderken, yollar sisli, hedefler puslu olduğunda gerekli. Çünkü sevgi en üşüdüğünde insanı ısıtan, en çaresiz kaldığında yaşama tutunduran, en öfkeli olduğunda limana yanaştıran sihirli bir güç.
Sade ol, gülümse, sev ama hayal etmeyi de bırakma. Çünkü ancak hayali olan insanlar kendilerini ve toplumları geliştirirler. Bu belki de şu an içinde olduğumuz birçok çıkmazın da ilacı çünkü ters bir bakış açısıyla, hayali olmayanlar yeterince sevmiyor, sevgisiz insanlar daha az gülüyor, bu sıkıntılı ruh halleri de kendilerinin olmayan, kendilerine yakışmayan karmaşık yaşamların içine bırakıveriyor insanları.
Hayal etmek güzel ama bunun da mantık ve öngörü sınırları içinde olmasında fayda var. Örneğin yeni bir iş kurmak isteyen bir kişinin içinde mobil erişim ve iletişim olmayan bir fikre kapılmaması gibi. Ya da kentini, ülkesini değiştirmeyi düşünen birisinin gidebileceği yerlerdeki coğrafi, insani, kültürel ve ekonomik koşulları göz ardı etmemesi gibi.
Öte yandan ben ne dersem diyeyim, sizler neler yapmayı düşlerseniz düşleyin, çoğunlukla başımıza geleni yaşıyor ve çokça da bunları kabullenmek durumunda kalıyoruz ama en azından 2017’nin başımıza iyi şeylerin geldiği, kendimiz, sevdiklerimiz ve tüm insanlık için güzel ve olumlu haberler aldığımız bir yıl olmasını isteyebiliriz sanırım.
Bunun yanında olabildiğince gitmediğiniz yerlere gidin, okumaya fırsat bulamadığınız kitapları okuyun, eğlenmek ve gülmek için fırsat kovalayın, kendinizi rahat hissettiğiniz aile ve arkadaş ortamlarında sıkça bulunun, bilmediğiniz bir şeyler öğrenin, bilmeyenlere bir şeyler öğretin.
Kendinize ve ailenize zaman ayırın, aile fertleri ile daha sık ve daha keyifli zaman geçirin.
Büyükleriniz ve uzaklardaki akrabalarınızı ve dostlarınızı da ihmal etmeyin, istediğiniz kadar gidemeseniz bile sık sık arayın onları.
2017’nin nümerolojideki karşılığı 1 ( 2+0+1+7=10; 1+0=1).
“1” sayısı yeni bir döngünün başlangıcı olarak kabul ediliyor nümerolojide; 9 yıllık bir yaratıcılık, öğrenme ve büyüme döngüsünün başlangıcı. Kulağa hoş geliyor ve umarım öyle de olur hepimiz için.
Tüm mutsuzluk, tatsızlık ve anlaşmazlıkların 2016’da kalmış olmasını umarken hepinizin yeni yılını kutlar, herkese barış, sağlık ve mutluluk dilerim.
Görüşmek ve SGSH’lemek üzere.

Yorum yazın