Pera gezisi ve tarihi Rejans Lokantası

SEVGİLİ dostlar, bir süredir yoğun çalışmanın verdiği bıkkınlık, memleketimizin zor günleri, içimizi karartan birçok gelişme olunca bir yerlere gitmek, ortak duyguları paylaşmak da  zor oldu. Ben yine de bir vapur seferi ile Pera’ya gidip Beyoğlu’nu arşınlayıp kalabalık içinde kaybolmak istedim.
Vapura bindiğimde kulağıma duygulu nağmeler ile bir müzik parçası geldi… Galiba televizyon açık dedim ama hiç de öyle değilmiş. Üç tane pırıl pırıl genç “Fikrimin İnce Gülü”nü çalıyor yani canlı müzik… Ne hoş bir karşılama… İstanbul silueti eşliğinde ruhumu Boğaz’ın ışıltılı dalgaları ile yıkayan birkaç Türk sanat müziği parçası dinledim ki çok şeye bedel.
Beyoğlu İstiklal Caddesi’nden inip Tünel’e doğru yavaş yavaş yürüdüm… Uzun zaman olmuş Cadde-i Kebir’de yürümeyeli…İnsan bir şekli ile elektrikli ve tedirgin hava hissediyor…Beyoğlu’nun eski cıvıl cıvıl havası yok… Ruhumuzu karartan bir çok şeye karşın İstiklal Caddesi’ni yarılıyor ve Olivya Geçidi’nden yürüyüp ünlü Rus Lokantası Rejans’a giriyorum.
Sanırım zaman tüneli dedikleri şey bu olsa gerek… Her şey birden anlamını kaybediyor ve siz 1930’lu yılların Beyoğlu’na dönüyorsunuz. Bakalım neymiş bu zaman tüneli ve neler olmuş. Sevgili dostlar, İstanbul’un en eski restoranlarından birinin adının önüne 1924 eklenen Rejans, eskiden olduğu yerde tekrar açıldı. Biz de gidip bakalım bir teftiş eyleyelim dedik.
İlk olarak 1932’de Mihail Mihailoviç, Tevfik Manars ve Vera Protoppova tarafından açılmış Rejans. Müdavimleri arasında Atatürk de var. Hatta öyle ki, Atatürk’ün Rejans’ta bir masası var. Hep aynı masaya rezervasyon yaptırır, hep aynı masada yemek yermiş.
2011’de kapanan ve pek çok anı ile dolu olan Rejans, 360 İstanbul’dan bildiğimiz Mike Norman ve Sasha Khan’ın elinde yeniden ruh bulmuş. Orijinaline sadık kalınarak dekore edilmiş, hatta mönüsü bile geçmişten geliyor 1924 Rejans’ın. İçeri girdiğiniz anda zaman tünelinden geçmiş gibi hissediyorsunuz kendinizi. 1900’lere ışınlanıyorsunuz adeta. Eski ahşap giydirme duvarlarda mekanın eski müdavimlerinin isimleri perçinlenmiş.
Mekan ve Pera üzerinde yaptığımız uzun sohbetlerde 92 yaşındaki genç  David Kohen Üstadın anıları bizleri adeta  tarihin koridorlarında gezindirdi. 360’ın sahipleri şehrin en iyi şeflerinden Mike Norman ile Sasha Khan eskiyi yaşatan, ama yeni lezzetlere de yer veren güzel meze ve ana yemekler için bir mönü hazırlamışlar.  Hiçbir şey baskın değil. Her şey soft, füzyon ve dengeli…
Biz bu kadar değişik mezeyi ne zaman yedik, zaman nasıl bu kadar çabuk geçti anlayamadık. Sıra ana yemeklere geldiğinde zaten ben doymuştum… Mekan ve sohbet adına şefin önerdiği Dana Stragonoff söyledim ama baktım ki yazık olacak 3 kişi ortak olduk… Finalde tatlıya geldiğimizde; 360 İstanbul’da Mike Norman’dan tatlı yemiş biri olarak tatlılar konusunda kendisinin ne kadar özenli ve hassas olduğunu biliyorum.
Buradaki tatlılar ise lezzetin yanı sıra bir sürpriz. Mesela Crepe Suzette Omlet şeklinde önünüze geliyor. Sorbet ise yere düşmüş bir külah dondurma gibi. Fiyatlara gelince açıkçası İstanbul’un en pahalı restoranlarından biri olan 360’ın fiyatlarını yazarlar diye tahmin ettim ama fiyatlar çok uygun… Tabii havyar yemezseniz.
ÖZEL BİR NOT: 92 yaşındaki genç üstadımız David Kohen aradı ve dedi ki “Neden bu yediklerini de Facebook sayfanda yazmadın”… Kendisinin notunu aynen buraya ekliyorum…”Timuçin üstadım yediklerini anlatmıyor: Beluga İran havyarı, Piroshky, çıtır ördek salatası, Bortch çorbası smetanalı, İmperial Pojarsky, süt dana kotlet, Kiev beze ve  mereng çikolatalı milföy.”
Başka bir Pera gezisinde buluşmak dileği ile…

 

ataturkmasa

Yorum yazın