Misafirhane

GERİYE dönüp bakınca kişi hüzünleniyor. Bu, geçmişin muhasebesini yapmaktan kaynaklanıyor. Oysa şu dünya misafirhanesinde her şey o an yaşanıp, bitiyor. Gerisi laf-ı güzaf. Pişmanlık duymak veya iyi anların tekrarını beklemek gereksiz. Sadece, bir kişiye hakkımı helâl etmiyorum!..
Bu safsataları neden karaladım?
Bu ay 84 bitip, 85 başlıyor. Standartlara göre süre bitti, penaltılar atılıyor, hakemin çift düdüğü bekleniyor.
Aşağıya aktardığımın, yukarıda yazdıklarımla örtüşmesi imkânsız. Ortak nokta 85, o kadar…
Bir sonraki bölümdeki ekonomistin görüşlerinin ise Arjantinli yazar BORGES’LE örtüşen pek çok noktaları olduğunu hayretle müşahede edip paylaşmak istedim. Birincisi pişmanlıklar, ikincisi bir jenerasyonun yaşamı. Yetişemedik, geçmiş olsun…

ANLAR
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya
İkincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Görmediğim birçok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem, yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85’indeyim ve biliyorum…
Ölüyorum…
Jorge Luis Borges Arjantin-1985
Bu bölümü, ING Bank’ın organize ettiği Uluslararası Ticaret Semineri’nde Euler Hermes’in Baş Ekonomisti, LUDOVIC SUBRAN’ın sunumundan özetledim:
“Artık klasik ekonomi teorileri yetersiz gelmeye başladı, çünkü dünyadaki tüketicinin profili ve davranış biçimi değişmeye başladı. (18-35 yaş arası) Alışılmışın dışında reaksiyonlar veriyorlar.
O yüzden onları algılamadan ekonominin seyrini ve gidişini anlamamız zor.
Bu yeni tüketicilerin özellikleri ve yaşam felsefeleri nedir?
Bir bağımlılıkları yok.
Bu yüzden milliyetçilikten uzaklar.
Dünya vatandaşı olmayı hedefliyorlar.
Dinlere ve ideolojilere karşı soğuklar. Ama hayvan haklarına, çevreye, insan haklarına duyarlılar. Genel olarak aktivistler. Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorlar.
Algıları çok açık, çok hızlı öğreniyorlar.
Sabah 9 akşam 5 tipi işlerde çalışmak istemiyorlar.
Evlenip tek bir kişi ile ömür geçirmeye sıcak bakmıyorlar. Evlenirlerse de sürmüyor, bir kaç yılda boşanıyorlar.
Lüks araba alıp borç ödemek istemiyorlar.
Bu sistem hantal geliyor onlara. Duruma göre bisiklet, motosiklet, taksi ve metroyu tercih ediyorlar.
Şık, spor, rahat kıyafetleri seçiyorlar.
Slogan “Ulaşılabilir Lüks” Teknolojiye ve iletişime sınırsız para harcıyorlar, çünkü bu onlar için özgürlük demek.
Eğlenceye, yeme-içmeye ve seyahate para harcıyor, birkaç yıl çok çalışıp, bir iki yıl dünyayı gezmeyi hedefliyorlar.
Anı yaşıyorlar. Tasarruf yapmıyorlar.
Dolayısıyla genel ekonomi kuramlarında geçen “şu koşullar gerçekleşirse tasarrufa ya da tüketime yönelme olur” gibi teoriler işlememeye başlıyor.
Çünkü tüketici profili değişiyor.
Dünya ekonomisinde durgunluk baş gösteriyor. Klasik tüketim düşüyor.
İleride bu konuda yazılan teorilerin Nobel Ekonomi Ödülü alacağı söyleniyor.”

Yorum yazın