“Last Minute …”

1990’LARDA girdi yaşamlarımıza. Son dakika seyahat, son dakika uçak bileti, son dakika otel rezervasyonu vs.
Yapılan bir araştırmaya göre 40 yaş altındakilerin %77’si son 3 yılda en az bir tane son dakika seyahat hizmeti kullanmış. Bu oran yaş arttıkça %50’ler ve altına iniyormuş.
Hem öyle, hem de değilim. Dostlarla spontane bir akşam yemeği yaşamın en keyifli olaylarından biri. Ya da hiçbir otel rezervasyonu yapmadan uçağa atlayıp bilmediğin bir yerlere gitmek.
Ama öte yandan zamana karşı yapmak zorunda olduğum bir konuysa ya da yaptığımın sonuçları başkalarını etkiliyorsa veya yapacağım şey kapsamlı bir sürecin bir kısmı ise kesinlikle son dakikacı değilim.
Dün öğleye doğru Levent’te bir görüşmem vardı. Aniden bastıran kar yağışını görüp normalden yarım saat erken çıktım ofisten. Buna rağmen Levent’e 10 km kala trafik resmen durdu. O tıkanıklığı yarım saatte aşarken iki gözlemim oldu: İlki Maslak Oto Sanayi’ye girmeye çalışan iki şerit dolusu araç ana caddeyi tıkıyordu. İkincisi de TEM yolu sapağında yine üç koldan gelen araçların sapak civarında yarattığı ana yol sıkışması idi.
Oto Sanayi’ye sapmaya çalışanlar büyük olasılık “daha zaman var” diye değiştirmedikleri ya da henüz satın almadıkları kış lastikleri için servislere gitmeye çalışanlar. TEM’deki birikme de “ben iyi şoförüm” deyip yolda kalanların ya da yengeç dansıyla gidenlerin yarattığı kaos.
O görüşmeye 1 saat 15 dakikada gittim, normalde günün o saatinde en fazla yarım saatlik yol. Görüşme sonrası ofise dönüşüm de 2 buçuk saat sürdü. Yolda kalanlar, 5 metre ileri geçmek için akışı mahvedenler.
Kar araçları, çekiciler, tuz dökme araçları, belediye otobüsleri…Hepsi mahsur kaldı yollarda bu düşüncesiz insanlar yüzünden.
Ehliyet/kimlik değişimi, vergi konuları, araçlara takılacak bilmem ne cihazları vs. her şeyimiz son dakika. Kapılarda kuyruklar, internet sitelerinde çökmeler sonra. Sana tanınan aylarca süre içinde yarım saatte halledeceğin bir iş iken sona kaldığın için saatlerce uğraşıp bazen de halledememek hele.
Haa diyeceksiniz ki sanki borçlarımıza, randevularımıza, verdiğimiz diğer sözlere sadığız da son dakikacılık konusunda farklı olmamızı mı bekliyorsun? Evet, sonuçta benzer davranışlar gibi ama ilk kategori daha bireysel, daha az kişiyi ilgilendiriyor ama mesela kabak lastiğinle yola çıkıp yolu kapatıyorsan binler, on binler etkileniyor senin düşüncesizliğinden.
Yıllardır yerli yöneticilerin kaos yönetimi ve hızlı karar almada yabancılara göre daha başarılı ve etkin oldukları konuşulur çeşitli platformlarda. Bunun en önemli nedenlerinden birinin de genlerdeki bu son dakikacılık olduğunu düşünüyorum.
Evet, işleyen demir ışıldar, daha esnek karar verme süreçleri olur, stres süresi kısalır ve baskıya direnç artar vs ama öte yandan da çok önemli olduğu öngörülemeyen fırsatlar uçar gider, bencillik ve düşüncesizlik artarken kolektivizm, toplumsal fayda aşağılara düşer.
Son dakika stresi yaşamamak için hem dijital hem de fiziki ajandalarımda yapmam gereken işler için emniyet marjlı süre sonları kullanıyorum. Emniyet marjı uzun süreli işler için kaç hafta, orta vadeli işler için kaç gün, kısa vadeli işler için kaç saat önce harekete geçmem gerektiği anlamında.
Meteoroloji “19-23 Şubat’ta sıkı kar yağışı” diyorsa (orta vade) “en geç 15 Şubat’ta kış lastiklerini taktır”, 10 Nisan haftası önemli bir yenileme için müşteriye gitmem gerekiyorsa (uzun vade) “en geç Mart son hafta müşteri raporlarını hazır et”, ya da Çarşamba günü Muhtasar ödenecekse (kısa vade) “Çarşamba sabah 09:00’da para hazır olmalı ve ödeme yapılmalı” gibi…
Tabii ne kadar hazırlıklı, öngörülü olursam olayım benim de bir sürü son dakikam var ama en azından bir kısmını önceden hallederek kendime daha fazla zaman yaratmış oluyorum.
Görüşmek üzere,

Yorum yazın