Cemre şaşırdı
İLKBAHAR başlangıcında yedişer gün arayla önce havada, sonra suda ve toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık artışına “cemre” adı veriliyor.
Arapça sözcük olan cemre, “kor durumunda ateş” anlamına geliyor.
Türk ve Altay halk kültürüne ve mitolojisine dayalı bir inanış sonucu cemrenin, sıcaklığın artışına neden olan ekolojik bir olay olduğunu söylememiz mümkün.
Cemre, tamamen bir doğa olayı olmasına rağmen; mitolojinin efsanelere dayalı bazı saptamalarına çok sırt çevirmemek gerekli. En azından hayatımıza renk katıyorlar.
Baharın habercilerinden olan ilk cemre 19-20 Şubat tarihlerinde havaya düştü.
Gelin görün ki cemre şaşırdı.
Çünkü tam bu tarihlerde uzun süreden beri yağmayan kar başta İstanbul olmak üzere tüm ülkemizde kendisini hissettirdi.
O kadar kusur kadı kızında da olur.
Bu yazının hazırlandığı tarihte, ikinci cemrenin 26-27 Şubat tarihlerinde suya, 5-6 Mart tarihlerinde de havaya düşmesi bekleniyor.
Bakalım bu sefer de cemre yine şaşıracak mı?
Aslında cemrenin şaşırdığı falan yok. Cemreyi şaşırtan biziz. Biz insanoğlu…
Cemrenin şaşırmasının asıl nedeni, küresel ısınma.
Küresel ısınma, Sanayi Devrimi ile başlayan ve özellikle geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünyamızı tehdit eden önemli sorunların başında geliyor.
Demografik büyüme, kentleşme ve sanayileşmenin hızlanması sonucunda başlayan çevre kirliliği iklim değişikliğine neden oluyor.
Cemre şaşırmasın da ne yapsın.
Çevre kirliliği; hava kirliliği, deniz kirliliği, su ve iç su kirliliği, toprak kirliliği olarak hayatımızı tehdit ediyor ve dünyanın sıcaklığı giderek artıyor.
Bir de gürültü kirliliği var ki, o cemrenin sorumluluğunda değil.
Yunanlı filozof Aristoteles’e göre evrenin yapısı 4 temel elementten oluşuyor: Ateş, hava, toprak ve su.
Hepsine tek tek bakalım.
Ateş
İngilizlerin bir atasözü var: Fire is a magnificent servant but a terrible master. Ateş mükemmel bir hizmetkâr, ancak kötü bir efendidir.
Ateş, insanlığın varlığından beri hayatın olmazsa olmazlarından biridir. İnsanlığın evriminde önemli bir yeri vardır. Özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra hayatımıza başka bir boyut kazandırmıştır. Kontrol altında tutulduğu sürece bizim hizmetkârımızdır. Hayat verir, ısıtır, tıpkı sevgi gibi. Ama kontrolümüz dışına çıkınca her şeyi yakar, yok eder. Can alır. Haftalarca süren Kaliforniya Yangını’nın verdiği zarar unutulur gibi değil.
Yakın bir geçmişte yaşadığımız Kartalkaya Yangını’nı hatırlayın, acısı hala dinmedi. Maalesef henüz bir sorumlusu yok.
Su
Su, hayat veren ateşi söndürür, ama aynı zamanda hayatı temizler, arındırır. Su da ateş gibi olmazsa olmazlardandır.
Toprak
Toprak, Aşık Veysel’in dediği gibi her şeydir. Benim sadık yârimdir. Ne emek verirsen toprağa, o sana kat kat geri verir. En önemlisi günümüz geldiğinde bizi bağrına basacak olan odur.
Hava
Bedava sandığımız tek şeydir. Ama çok değişkendir. Hiç güven olmaz. Baksanıza cemreyi bile şaşırttı. Nasıl şaşırmasın garibim.
Orhan Veli’nin dediği gibi, “bizi bu havalar mahvetti.”
Cemreyi de…