Kontrol edilen yabancı kurum kazançlarının Türkiye’de vergilendirilmesi
TAM mükellef kurumlar ve tam mükellef gerçek kişiler, gerek Türkiye’de ve gerekse yurtdışında elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden Türkiye’de vergilendirilmektedir. Kanuni veya iş merkezi Türkiye’de olan kurumlar tam mükellef kurum, Türkiye’de yerleşmiş gerçek kişiler ise tam mükellef gerçek kişi sayılmaktadır.
Buna göre, bir tam mükellef kurum ya da gerçek kişinin paylarına (hisselerine) sahip oldukları yurtdışındaki şirketlerden elde ettikleri kâr payları (temettüler) da Türkiye’de vergilendirilecektir. Bu kâr payları üzerinden muhtemelen kaynak ülkede de vergi ödeneceğinden, Türkiye’de söz konusu gelirler üzerinden hesaplanan gelir veya kurumlar vergisinden belli şartlar ve sınırlar dahilinde yurtdışında ödenen vergiler tevsik edilmek şartıyla indirilebilecektir.
Kâr paylarının elde edilmiş olması için normal olarak ilgili kurumca pay sahiplerine dağıtılmış olması gereklidir. Ancak, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinde düzenlenmiş “Kontrol Edilen Yabancı Kurum” hükümleri buna bir istisna oluşturmaktadır. Şöyle ki; aşağıdaki şartların varlığı halinde, yurtdışındaki kurumun kazancını dağıtıp dağıtmamasına bakılmaksızın (kazancın ilgili olduğu yılın son ayı itibarıyla) bu kuruma iştirak etmiş tam mükellef kurum ya da gerçek kişi ortağın payına isabet etmiş kâr payını elde etmiş sayılması söz konusu olacak ve Türkiye’de vergilendirme buna göre yapılacaktır. (Gerçek kişiler için Gelir Vergisi Kanunu’nun menkul sermaye iratları ile ilgili 75. Maddesinin 2. Fıkrası hükmü mevcuttur):
- Tam mükellef Türk kurumları ya da gerçek kişilerin doğrudan ya da dolaylı olarak ayrı ayrı ya da birlikte yabancı kurumun en az % 50 sine sahip olmaları,
- İştirak edilen yabancı kurumun gayrisafi gelirinin % 25 veya fazlasının faaliyet ile orantılı sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı suretiyle yürütülen ticari, zirai veya serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşması. ( Yabancı kurumun kâr payı elde ettiği kurumun aktif ticari ya da sınai faaliyetle uğraşması bu kâr payının pasif niteliğini değiştirmez.)
- Yabancı iştirakin ticari bilanço kârı üzerinden % 10’dan az oranda gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması.
- Yurt dışında kurulu iştirakin ilgili yıldaki toplam gayrisafi hasılatının 100.000 lira karşılığı yabancı parayı geçmesi.
Konuyu basit bir örnekle açıklayalım; tam mükellef BAŞ ve tam mükellef Bay A yurtdışındaki bir şirketin (yabancı kurum) toplam olarak % 60 hissesine sahiptir. Bu şirketin 2014 yılı gayrisafi gelirinin % 50’sini kâr payı ve kira geliri teşkil ederken şirketin 2014 yılı gayrisafi hasılatı 500.000 liradır. Yabancı kurumun ticari bilanço kârı üzerinden taşıdığı vergi yükü % 10’un altındadır. Bu durumda, bu yabancı kurum kontrol edilen yabancı kurum sayılma şartlarını taşıdığından 2014 kazancını dağıtmasa bile B AŞ ve Bay A, kendi ortaklık paylarına isabet eden kâr paylarını 2014 yılı gelirlerine dahil ederek beyan edeceklerdir.
Kontrol edilen yabancı kurum ile ilgili hükümler, bir vergi güvenlik müessesesi niteliğindedir. İlgili madde gerekçesinde bu hükmün amacının; uluslararası vergi uygulamalarındaki gelişmelere paralel olarak, ticari ve sınai mahiyette olmayan, yatırımlarını yurt dışında düşük vergi oranlı ülkelere yönlendiren mükellefler ile Türkiye’de yatırım yapan mükellefler arasındaki vergi eşitsizliğinin giderilmesi olduğu ifade edilmiştir.
Yurtdışındaki iştirak edilen kurumca daha sonra kârın ortaklarına dağıtılması halinde ise, daha önce kontrol edilen yabancı kurum hükümleri uyarınca vergilendirilen kısmın tekrar Türkiye’de vergiye tabi tutulması söz konusu olmayacaktır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 33. maddesinin 2. fıkrası ve Gelir Vergisi Kanunu’nun 123. maddesinin son fıkrası uyarınca; bu şekilde Türkiye’de beyan edilen kâr payları üzerinden hesaplanan kurumlar vergisi veya gelir vergisinden, kontrol edilen yabancı kurum nezdinde ödenmiş olan vergiler mahsup edilebilecektir.
Türkiye ile yabancı devletler arasında düzenlenmiş olan çifte vergilendirilmenin önlenmesine yönelik bazı anlaşmaların hükümlerinin ayrıca değerlendirileceği tabiidir.