Meçhule giden kayık

301 madencinin tabutlarla mezarlığa taşındığı bugünlerde yazı nasıl yazılabilir bilemiyorum.

Allah son yolculuğuna çıkan madencilerimizin yolunu açık etsin, mekanları cennet olsun, nur içinde yatsınlar.

İçimden yazmak gelmiyor ama hayat devam ediyor… İstesek de, istemesek de böyle…

Son yolculuğumuza çıkarken bindirileceğimiz araç ve gideceğimiz yer belli.

“Artık demir almak günü gelmişse zamandan, meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan” dizelerinde gemiye benzetilen tabut bizim bindirileceğimiz son vasıta. Tabii şansımız varsa… Kiminin o şansı bile yok.

İster misiniz biz hayata dönelim ve başka bir taşıttan, kayıklardan bahsedip konuyu biraz dağıtalım.

Tarih boyunca kayıklar insanları denizlerde taşımışlar. Kayıklar sadece insanları taşımak için değil, hemen her ihtiyacı karşılamak üzere tasarlanmış.

Bizans döneminin önemli ulaşım aracı “Pereme” kayığından başka kaç tanesi Bizanslılardan miras kalmış bilmiyorum ama bir araştırmaya göre Osmanlı’da İstanbul’un fethinden, 1850’li yıllara kadar, dört asır boyunca 28 çeşit kayık kullanılmış.

İki kıta arasında Osmanlı’yı Anadolu’dan Trakya’ya, Trakya’dan Anadolu’ya taşıyıp durmuşlar.

Kimisi “Saltanat Kayığı” olmuş sultanları dolaştırmış, kimisi kendisine “Kırlangıç” demiş, saraylı hanımları Sadabad’da, Küçüksu’da gezdirmiş.

Kimisi günümüzün söndürme gemilerine ilham olmuş, yangın tulumbalarını taşımış; kimisi de kar ve buz taşıyıp nice yanığın yüreğini serinletmiş.

Deniz yüzeyini temizleyen “Dolap Kayıkları” varmış. Demek Deniz Temiz Derneği’nin (TURMEPA) temeli o günlerde atılmış.

Daha nice kayık çeşidi var ama yerimiz dar. İşte bazıları: Odun Kayığı, Hanım İğnesi Kayığı, Kancabaş Kayığı, Elçilik Kayığı, At Kayığı, Balıkçı Kayığı, Safra Kayığı, Sandal, Çete Kayığı…

Boğaziçi’nde yolcu taşımacılığı birbirinden güzel kayıklarla yapılmış. Tadilatları tamamlanınca orijinalliklerini biraz kaybetmiş olmalarına rağmen, Osmanlı kayıklarının çok güzel örneklerini İstanbul Deniz Müzesi’nde görmek mümkün.

1960’lı yıllarda Kadıköy’den Haydarpaşa’ya yolcu taşıyan kayıkları hatırlıyorum ama geçmiş günlerden günümüze balıkçı kayığından ve sandaldan başka ulaşabilmiş olanı var mı bilmiyorum.

Kayıklar; deniz, göl ve nehirde gezmek ve belirli miktarda yük taşımak için kullanılan, genellikle kürek, bazen de yelken gücüyle yürütülen deniz araçları. Çoğunlukla kadim denizciler tekneden bahsederken “kayık” kelimesini kullanıyorlar.

Kayıkların en büyük özellikleri ağaçtan yapılmış olmaları. Hepsi ahşap… Son zamanlarda kayık yapımında plastik maddeler de kullanılıyor ama bana göre ahşabın tadını hiçbiri vermiyor.

Burada sadece Boğaziçi’nde kullanılan kayıklardan bahsettim. Oysa kayıklar çeşitli tip ve boylarda dünya denizlerinde tarih boyunca dolaşıp durmuşlar. Hepsi birbirinden güzel, hepsi birbirinden zarif…

Gerçek olan bir şey var ki, denizin büyüklüğü karşısında kayıklar küçücük. Boylarına bakmadan koca denizlere kafa tutuyorlar ve bu halleriyle nice büyük sanatçıya esin kaynağı oluyorlar.

Şairler, ressamlar kayığı ve denizi nasıl betimlemişler, onu gelecek yazımıza bırakalım. Bu kadar yeter, bakalım bize nasıl bir kayık nasip olacak onu düşünelim.

 

Yorum yazın