Kelimeler uçup gitmez, iz bırakır
“KAVGA insanla kader arasında değil artık, insanla kelime arasında” demiş Cemil Meriç. Ben de bu mottodan yola çıkarak, özellikle son dönemde trafik poliçeleri ile ilgili olarak yaşamış olduğumuz kaotik döneme ilişkin birkaç saptama yapacağım.
10 milyar TL’yi aşkın üretimi ile trafik sigortası mercek altına alınmayı zaten çoktan hak etmiş idi, ancak çıkarmış olduğu birkaç büyük arıza ile son yıllarda tüm dikkatleri üstüne çekmeyi başaran bir sigorta branşı durumunda. İnsanlar kavramların değil, kendi
zihinlerindeki tek taraflı, muğlak ve çoğu kez de üstünkörü ve tam olarak araştırılmamış temsilleri üzerinde kavga ediyorlar. Zihnimiz depoladığı kelimelerin temelini oluşturduğu bu bilgileri bir bilgisayar gibi birbirinden bağımsız olarak depolamaz, birbiri ile ilişkilendirir ve ağlar şeklinde depolar. Bu yüzden her birimize depo edilen aynı kelime her zihinde farklı ve kimsenin çözemeyeceği
bir özellikte anlamlar ağına bağlıdır. Ancak bu anlamlar zaman içinde hareket ederler ve şekil değiştirebilirler.
Dolayısı ile öncelikle trafik sigortalarında geçmişe dair tecrübelerimizi ve öğrendiklerimizi, bugünkü koşullara göre değiştirmemiz gerektiğini, lütfen artık anlayalım. Ne yollar eski yol, ne hastaneler eski hastane, ne cezalar, ne
trafik kuralları, ne trafikte seyreden araç sayısı, ne otomobillerin teknolojisi artık eskisi gibi değil, hepsi değişti, çoğu gelişti. O halde geçmişe saplanıp kalmak ve her yeniliği, biz onu eskiden öyle yapmazdık gibi kalıplaşmış bir engel ile sınırlamaya çalışmanın doğal olarak doğru olmadığı konusunda da hemfikir olalım.
Beynimizin konuşma ve anlama işlemlerini gerçekleştirmiş olduğu bölgelerden bir veya birkaçı fiziken hasar görür ise, oradaki işleve ait bir söz yitimi tablosu ortaya çıkar. Ancak hiçbir fiziksel hasara uğramaksızın, tamamen sağlıklı beyinlerde de görülebilen ve aynı kelimelerin tamamı ile zıt anlaşılmasına sebebiyet veren , ve toplumun tüm katmanları arasında ciddi iletişim problemine yol açan bir zihin hastalığına tutulmuş görünüyoruz; “Celbedilmiş Toplumsal Söz Yitimi /CTS”. Kelimelerin tam olarak manası üzerinde anlaşamadığımız ve bazen de kasıtlı olarak bu anlamları ortak dile çevirmediğimiz bu durumlar çoğu kez derin ve uzun süren kavgalar ile neticeye ulaştırılamadan sürüp gidiyor. Trafik sigortaları ile ilgili olarak kanun koyucu bir dizi şeyler yaparken, diğer oyuncular kendi kavramları ile durumu değerlendirip, yapılan hiçbir yeniliğe layık olduğu şekilde yaklaşamıyor. Ne için kavga ettiğimizi bilir durumda mıyız? Siz bir sigorta şirketini yönetiyor olsanız, zarar etme pahasına fiyatlarınızı düşürüp, komisyonlarınızı artırır mıydınız? Veya kamu düzeni ve menfaatini gözetmeyen bir yeniliğe üst düzey bir kamu görevlisi olarak imzanızı atar mıydınız?
Elbette hayır. Sadece trafik sigortalarında değil, tüm uzlaşma sağlanmayan diğer alanlara da ait olmak üzere bir “İletişim Anayasası” benimsemek zorundayız. Doğru bilgiye ulaşmalı ve fikirlerimizi bu rasyonel temel üzerinde şekillendirmeliyiz, elbette farklı görüşlere saygılı olacağız, ancak bu farklılık her aklına geleni söyleme özgürlüğü ile karıştırılıyor çoğu kez ve sarf edilen bu yanlış kelime dizinleri uçup gitmiyor, zihinlerde zararlı bir zehir olarak kalıyor. Doğruya ulaşmak için tek yol yoktur, işte bu yollardır, zenginlik ve farklılık, ama doğru tektir. İnsanlar genellikle kendi kafalarındaki seçeneğin en doğru olduğunu ve diğer herkesin görüşünün ihanet ve ahmaklık olduğunu düşündüğü için de bir ego savaşı haline dönüşür farklı alternatiflerin çarpışması. İletişime ve kullandığımız kelimelere daha fazla özen göstereceğimiz bir yeni yıl olmasını temenni ediyorum.