İşletmeler için tehlike: “Rigor Mortis” Ölüm Katılığı!
HIZLA kararlar almaya ve esnekliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde, işletmelerin sıklıkla yaşadığı değişim ve dönüşüm çabalarının tehlikede olduğunu gösteren bir kavramı gündeme almanın faydalı olacağını düşünüyorum. İşletmelerin yakalanma riskinin yüksek olduğu bu durumun adı: “Rigor mortis”dir.
Rigor mortis nedir? Rigor mortis, ölüm katılığı demektir. Biyolojik ve fizyolojik bir olay olarak, kaslardaki biyokimyasal bir değişiklikten kaynaklanan ve ölünün uzuvlarını katılaştıran bir ölüm belirtisidir. Katılaşan canlı bir organizma, esnekliğini kaybetmekte ve belli bir süre sonra şekil değiştirmesi mümkün olmamaktadır. Daha sonra katılaşmış olan bu organizma “dekompoze” olmaktadır. Yani ayrıştırmaya, bozunmaya uğramaktadır.
İşletmelerin Rigor mortis hali ise, organizasyonların ihtiyaç duydukları anda hızla değişime gidememeleri, değişim ve dönüşüm zamanında, tam olarak ve zorlanmadan bu isteklerini gerçekleştirememeleridir. Bu tip organizasyonlar bir tür “ölüm katılığı” eğilimine girmişlerdir. Yani yapılarında katılaşma başlamış demektir. O halde, sormamız gereken soru nedir? Rigor mortis hali işletmelerin hangi faaliyet alanlarından başlamakta ve direkt olarak etkilemektedir? Bu durum daha çok, şirketlerin mevcut varlıklarını ya da finansal anlamda güçlü olma yapılarını mı zorlamaktadır? Bu katılaşma, böylesine dar bir alanla değerlendirilmemelidir. Geniş bir anlam haritasıyla değerlendirmek gerektiğinde, bunu işletmenin çevre koşullarında uyum hızı ve esnekliği çerçevesinde yapmamız gerekir.
Özellikle bugünlerde karar vericilerin, çok daha fazla öngörüde bulunacağı ve doğru kararlar vermek zorunda kalacağı bir zaman dilimi içine girdiklerini söyleyebiliriz. Liderlerin, organizasyonlarının çevresindeki hareketlenmeye daha duyarlı hale geleceği bir durumsal yapıya girmekteyiz. İşletmelerin yapılarını etkileyecek, dış çevredeki stratejik konuların belirlenmesi ve anlaşılması ile bunların organizasyon üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi süreci, yöneticiler için en önemli değerlendirme olmalıdır. Saklı fırsatları bulmak ve hızla değişen iş dünyasında gelecekte tehdit oluşturabilecek durumların etkisini azaltmak, temel amaç olarak dikkate alınmalıdır. Çevre analizi sonucunda yapmamız gereken değerlendirme, işletmelerin kontrolü dışındaki koşulları ve eğilimleri inceleyerek, kuruluş için kritik olan fırsat ve tehditleri belirlemektir. Tehditler, işletmenin kontrolü dışında gerçekleşen, olumsuz etkilerinin engellenmesi veya sınırlandırılması gereken unsurlar olarak dikkate alınırken, fırsatları işletmenin kontrolü dışında gerçekleşen ve kuruluşa avantaj sağlaması muhtemel olan etkenler ya da durumlar olarak değerlendirebiliriz. Böylesine dikkat ve yoğunluk içinde bulunulması gereken bir ortamda, yöneticilerin çevrelerindeki değişime uymakta zorlanmaları, verdikleri hizmette esnek kararlar alamamaları, kullandıkları teknolojiyi, iş modellemelerini ve yönetim şekillerini değiştirememeleri, istem dışı da olsa şirketleri “rigor mortis” haline getirmektedir. Rigor mortise yakalanmış bir organizasyon, doğal olarak rekabet gücünü zayıflatmakta ve giderek rakipleri arasındaki güçlülük pozisyonunu kaybetmektedir. İşletmelerin “ölüm katılığı”na girme aşamasına geldiğini ve bundan nasıl kurtulacağı ile ilgili bazı tespitleri de yapmamız gerekir.
“Rigor mortis” hali için en belirgin tespit, işletmenin nispi yani göreceli olarak rekabet gücünü kaybettiğinin gözlemlenmesidir. Bir diğer önemli belirti ise, şirketler kendi iç hesaplaşmalarına daha çok yoğunlaşmakta ve geçmişteki başarılarını daha çok ön plana çıkarmaktadırlar. Bu tip işletmeler çevrelerindeki değişimlere duyarsız kalmaktadır ve geleceğe dönük kıyaslama yapacakları kurumların hedefleri ve stratejileri yerine içe kapalı değerlendirmeler yapmaktadırlar. Bir başka ve en önemli belirti de, şirket yönetimlerinin değişime karşı davranış ve tutumlarıdır. Değişime karşı direnme söylenmeleri; maliyet, personel yetersizliği ve donanımının zayıflığı, zamanlama, bilgi eksikliği gibi konulara dayandırılsa da, temelinde güç kaybetmeme, bilineni tercih etme, alışkanlıklardan vazgeçememe ve kendine güvenememe gibi davranışlar “Rigor mortis” eğiliminin ortaya çıkmasını etkilemektedir.”
“2017 “ Mutlu seneler dileğimle…