Entelektüel bir sahaf ve antikacı…

SEVGİLİ sigortacı dostlar, uzun süredir Kadıköy’ün Bahariye, Moda ve Caferağa mahallelerini sokak sokak gezmemiştim. Sabah kalktığımda yerde duran onlarca dava dosyasına baktım, bir de havaya baktım ve “tam gezme havası” diyerek kendimi sokaklara atmaya karar verdim.
Taksi bulmak için ana caddeye çıktım… Nerede o eski günler, ne taksisi? Trafikte araçlar santim santim yürüyor.  Göztepe cenahına kadar yürüdükten sonra piyangodan çıkan bir taksiye binip arka sokaklardan Moda – Bahariye’ye ulaştım. Tamam Kadıköy’ü severiz de hafta sonları bu trafik kaosu ve kalabalık insanın gözünü korkutuyor. Hele o kentsel dönüşümün sarı kamyonları yok mu, evlere şenlik.
Bahariye ve Moda’yı bilenler bilir de bilmeyenler için söyleyeyim; bundan 15-20 yıl önce her köşede bir antikacı, yaşamın gizemlerini anlatan sararmış kitapları satan bilge sahaflar, eski mesleklerini halen devam ettiren zanaatkarların dükkanları, tek tük büfeler, küçük bakkallar, sanki hep orada kalacağını zannettiğiniz küçük tiyatro salonları ve ara sokaklarda kendini özenle saklamış küçük meyhaneler.
Bahariye’de Viktor Levi’ye uğradım… Bir şeyler yiyip içtim… Moda ve Bahariye’nin eski dönemlerine ve ruhuna uygun bir restoran. Tabii buraya gelince sevgili Ali Erül’ün kulağını çınlatmadan olmaz. Çünkü bu güzel ahşap konak Ali Erül’ün dedesine ait, kendisi de 20 yıl burada yaşamış. Sonra ver elini kuzeydeki Karadeniz kıyıları.
Bahariye ve Moda’da şöyle biraz dolaşayım dedim ama tüm sokaklar ama hilafsız tüm sokaklar; kafe, bar, restoran ve akla ziyan çeşitlilikte yeme içme yerleri olmuş… Zaman nasıl değişimin yıkımı ile mekanlarda ve anılarımızda kendisini  acımasızca gösteriyor. Efendim biz yine kendi konumuza dönelim.
Kafelerin arasından Moda’dan aşağı doğru yani boğa heykeli yönünde yürüdüm. Amacım Kafkas Pasajı’ndaki sahaflara uğrayıp eski günleri yad etmekti. Bakalım oralarda neler olmuş?
Kafkas Pasajı’ndan içeri girdim dakika bir gol bir hesabı ilk işyeri Nadir Kitap kapanmış kafe olmuş. Şöyle birkaç adım attım ne yazık ki kültür düzeyimizdeki erozyon burada da kendini göstermiş. Sahaflar yüksek kiralara ve zamanın ruhuna dayanamıyor. Giden gidene buralardan…
Pasajın sonunda tıka basa kitap ve obje dolu bir sahafa girdim. Sahafa girdim ama sahaf kitaplar arasına dalmış gitmiş beni görmedi. Merhaba dedim. Başını kaldırıp baktığında  hem şaşırdı hem de çok mutlu oldu. Sarıldık öpüştük. Dostum, arkadaşım, bilgi hazinesi,  uzun yılların sahaf ve antikacısı Eren Cem…
Eren’e sahaf ve antikacı dediğime bakmayın, asıl mesleği finans ve bankacılık… Boğaziçi Üniversitesi’ni birincilikle bitirmiş, yurt içi ve yurt dışında finans sektöründe üst düzey görevlerde bulunduğu süre içinde hem kitap hem de akla hayale gelmeyen çeşitlilikte objeleri toplamış. Finansa noktayı koyunca Kafkas Pasajı’ndaki dükkana geri dönmüş.
Topladığı her kitabın her objenin bir öyküsü var… Bir gün bu sayfadan o öyküleri  anlatmak isterim… Adım atacak yeri olmayan dükkanda insan kitaplar ve eski dergiler arasında kayboluyor…
Baktım ben de burada kaybolacağım en iyisi Moda ve Bahariye gezime devam etmek ve  sevgili Eren’e başka bir gün uğramak. Size de öneririm, lütfen gidin görün. Entelektüel sohbetler için sevgili Eren’in her daim zamanı var.

timucinalpaysaaf

Yorum yazın