Dilim dilim dil

ÖNCEKİ yazılarımızda matematiğin öneminden bahsettik. Matematik insan zihninin yarattığı soyut bir ürün mü, yoksa evrenin muazzam düzeninin bir bilim dalı olarak dışa yansıması mı? Kısacası insanlar tarafından mı icat edilmiş, yoksa var olan düzenin yine insanlar tarafından keşfedilmesi mi?  Görünen o ki yüce bir varlığın kurmuş olduğu düzen matematikçiler tarafından keşfedilmiş ve sırlar bu matematik yoluyla çözülmeye çalışılmış.
Einstein, ‘Nasıl oluyor da insan zihninin deneyimden bağımsız, soyut bir ürünü olan matematik, gerçek dünyadaki cisimlere ve düzene inanılmaz derecede uygunluk gösterebiliyor?’ diye sormaktan kendini alamamış. Zannederim burada bir başka soyut kavram ortaya çıkıyor. İnanç ve inancın türevleri…
Biraz daha derinleştirirsek, iş evrenin oluşumuna kadar gidiyor. Yaklaşık 13.5 milyar yıl önce bir patlamayla enerji, uzay ve bunlara bağlı zaman kavramı ortaya çıkmış. Evrenin başlangıç noktası Big Bang. Bu patlamayla evrenin temel özellikleri kurulmuş oluyor. Evrenin bu özelliklerine ‘fizik’ diyorlar.
Aradan 300 bin yıl gibi kısa bir süre geçiyor. Evrenin bir köşesinde kendi halinde dönüp duran adına Dünya dediğimiz gezegende bir evrimleşme oluyor; madde ve enerji a-tomos denilen bölünemeyen nesneyi yani atom’u oluşturuyor. Atom da uslu durmuyor ve zaman içinde başka atomlarla birleşerek moleküllerin ortaya çıkmasına sebep oluyor. İşte atom ve moleküler Dünya bizi kimya ile tanıştırıyor.
Bitmiyor. Aradan bir süre daha geçiyor ama önceki süre kadar kısa değil, yaklaşık 10 milyar yıl. Moleküller de uslu durmuyorlar ve bir araya gelip, denilen tek hücreden başlayıp çok karmaşık bir bütüne ulaşan ve adına organizma dediğimiz canlıların doğmasına neden oluyorlar. Bu gelişme biyolojinin konusunu oluşturuyor.
Yine uzunca bir zaman geçiyor, bu süre içinde suda başlayan tek hücre karada insanın atası olan Homo’ya evrilleşiyor. İlk örneği  günümüzden 2,5 milyon yıl önce Doğu Afrika’da ‘Australopitcheus’ adlı bir maymun türünden evrimleşmiş. Bilim adamları böyle söylüyorlar. Homo (insan) türü de zaman içinde evrimleşiyor. Dünyanın çeşitli bölgelerinde ve farklı zamanlarda ‘homo neandertalensis’, ‘homo erectus’, ‘homo soloensis’, ‘homo florosiensis’, ‘homo ergaster’ gibi çeşitli türlerde evrimleşmelerini sürdürüyorlar. Ta ki 70 bin yıl öncesine kadar. Evrenin tarihine baktığınızda göreceli olarak çok kısa bir süre. Evet bu evrimleşme sonunda ortaya ‘homo sapiens’ çıkyor. Yani zeki insan.
Veee… her şey Homo Sapiens ile başlıyor.
Homo sapiens birlikte yaşamaya başlayarak sosyolojinin ve kültürün temelini atıyor. Doğadaki değişim ile kültürdeki değişim ise tarihin temelini oluşturuyor.
Homo sapiensi diğer homolardan ayıran temel özellik düşünebilmeleri. Bu özellikleri onları zeki kılıyor. Descartes’in dediği gibi var olmaları düşünebilmelerine bağlı. ‘Düşünüyorum, öyleyse varım’ görüşünün temeli buna bağlı.
Peki insanlar düşüncelerini nasıl açıklayacaklar? ‘Dil’ ile… Düşünen insanın en büyük gücü bir dile sahip olmasından geçiyor.
Ne demişler? İnsanlar konuşa konuşa… Konuşmak için neye ihtiyacımız var? Tabii ki bir dile.
Her şeyin bir dili var; insanların, hayvanların, bilimin,  matematiğin, fiziğin, sanatın, ekonominin, siyasetin kısaca her şeyin.
Gelecek yazımda dilin önemini ve dil ile ilgili görüşlerimi dilim dilim sizlere aktarmaya ve milletlerin dillerinin birbirinden nasıl etkilendiğini açıklamaya çalışacağım.

Yorum yazın