En sık görülen afetlere zorunlu sigorta getirilmesi devletin yükünü azaltır

En sık görülen afetlere zorunlu sigorta getirilmesi devletin yükünü azaltır

Doğal afetlere karşı sigorta korumasının yalnızca isteğe bağlı sigortalar aracılığıyla elde edilmesi yerine bunlardan en sık görülenler için zorunlu sigorta mekanizması getirilmesi devletin afetlerle ilgili mevzuat çerçevesindeki yükünü de azaltacaktır. Afet sigortasının yaygınlaştırılması ile ilgili olarak sadece sigortanın zorunlu kılınması yeterli olmayacak, (etkili denetim yapılarak) öngörülen zorunluluğa uyulmasının sağlanması da lazım gelecektir.

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nca hazırlanan “Orta Vadeli Program (2024-2026) 6 Eylül 2023 gün ve 7597 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile onaylanmış ve 6 Eylül 2023’te 32301 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış bulunmaktadır.

Bu programdaki “Makroekonomik Hedefler ve Politikalar” arasında sigorta ve emeklilik sektörünü de ilgilendiren önemli hedef ve politikalar bulunmaktadır.

Finansal istikrara ilişkin politika ve tedbirler arasında şunlar vurgulanmıştır:

  • Katılım sigortacılığı mevzuat altyapısı ve ekosisteminin geliştirilmesi, katılım finans esaslarına uyumlu sigortacılık tekniklerinin daha etkin ve şeffaf şekilde uygulanmasına yönelik düzenlemelerin hayata geçirilmesi,
  • Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) fon türlerinin katılımcıların birikimleri için daha fazla katma değer üretecek şekilde yeniden tasarlanması; devlet katkısı getirilerinin artırılması, kesintilerin sadeleştirilmesini sağlayacak düzenlemeler yapılması ve bu kapsamda, BES’in cazibesi artırılarak sistemdeki fon tutarı ve katılımcı sayısında artış sağlanması,
  • Otomatik Katılım Sisteminin (OKS) işverenlerin de katkısı ile ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği tamamlayıcı emeklilik sisteminin kurulması,
  • Tamamlayıcı Uzun Süreli Bakım Sigortasının ihdas edilmesi.

Afet yönetimine ilişkin politika ve tedbirler arasında da;

  • Tüm afet tehlikelerini kapsayacak afet sigortasının geliştirilerek yaygınlaştırılması, zorunlu deprem sigortasının beyan ve ödemesinin etkili şekilde takibinin sağlanması,
  • Bina tamamlama sigortasının yaygınlaştırılmasına ilişkin çalışmalar yürütülmesi,
  • Sigortanın oto denetim rolü hayata geçirilerek inşaat kalitesinin yükseltilmesini teminen yapı denetim sürecinde yer alan kişi ve kuruluşların mesleki sorumluluk sigortası ve yapı müteahhitlerinin yapı sorumluluk sigortasının yaygınlaştırılması,

özellikle vurgulanmıştır.

Aşağıda afet yönetimiyle bağlantılı hususlara değinmeye çalışacağız.

AFET SİGORTASININ YAYGINLAŞTIRILMASI

Öncelikle şunu anımsatalım: “Zorunlu Deprem Sigortası” kısaca DASK (poliçesi) olarak belirtilir. DASK’ın açılımı “Doğal Afet Sigortaları Kurumu” şeklindedir. Zorunlu sigorta ilk olarak deprem rizikosu için düşünülmüştür. Fakat hedef yalnızca depremden kaynaklanan zararları değil, ülkemizde görülebilen bütün doğal afetlerden kaynaklanan zararları sigorta koruması altına almaktır. İklim değişikliği (küresel ısınma) sel, toprak kayması, fırtına, dolu, kuraklık gibi doğal nedenlerden ileri gelen zararları çok ileri boyutlara taşımıştır. Küresel ısınmaya rağmen don olayı da özellikle meyvecilik alanında zarar verici özelliğini sürdürmektedir. İsteğe bağlı tarım sigortası sayesinde bu son rizikoya karşı koruma elde edilmesi mümkündür. Ancak tarım sektöründeki doğa olaylarına bağlı zararlar Doğal Afet Sigortaları Kurumu tarafından değil, TARSİM tarafından (kendi özel mevzuatı çerçevesinde) karşılanmaktadır.

Doğal afetlere karşı sigorta korumasının yalnızca isteğe bağlı sigortalar aracılığıyla elde edilmesi yerine bunlardan en sık görülenler için zorunlu sigorta mekanizması getirilmesi devletin afetlerle ilgili mevzuat çerçevesindeki yükünü de azaltacaktır. Afet sigortasının yaygınlaştırılması ile ilgili olarak sadece sigortanın zorunlu kılınması yeterli olmayacak, (etkili denetim yapılarak) öngörülen zorunluluğa uyulmasının sağlanması da lazım gelecektir. Bununla birlikte ülkemizde şu anda (uzun zamandır yürürlükte olan) zorunlu deprem sigortası açısından dahi yeterli yaygınlaşmanın söz konusu olmadığı da bir gerçektir. Zorunlu sigortalara, bunların dolaylı vergi gibi algılanması ve yarattığı mali yük nedeniyle yurttaşlarımız tarafından oldukça mesafeli (soğuk) yaklaşıldığı görülmektedir. Bu sigortalar gerekli ve yararlı oldukları bilinciyle değil, sigorta zorunluluğunun yerine getirilmemesi halinde maruz kalınacak (ceza uygulanması, resmi makamlar önünde bazı işlemlerin gerçekleştirilememesi gibi) olumsuz sonuçlardan kaçınmak için yaptırılmaktadırlar. Oysa tedbirli olma gereğinin hissedilmesi ve sisteme güven duyulması (ve bunun sonucunda makul bir ücret karşılığında gönül rahatlığıyla sigorta güvencesi satın alınması) asıl olmalıdır.

“Zorunlu deprem sigortasının beyan ve ödemesinin etkili şekilde izlenmesi” ile neyin kastedilmiş olabileceği hususu tereddüt uyandırmaktadır. Sigortanın varlığı (bu hususta beyana gerek olmaksızın) Doğal Afet Sigortaları Kurumu kayıtlarından belirlenebilir. Aynı şekilde DASK tarafından deprem zararı nedeniyle tazminat ödemesi yapılıp yapılmadığı da bu kurumdan öğrenilebilir. Bir deprem sonrasında zarar görenlerin ne oranda zararlarının giderildiği devlet tarafından bilinerek bu kişilere destek sağlanması bir ihtiyaç olarak kendini göstermektedir. Bu hususta kamu makamlarının DASK ile bağlantılı bir çözüm üretmesi düşünülmelidir.

BİNA TAMAMLAMA SİGORTASI

Afet yönetimine ilişkin politika ve tedbirler arasında “bina tamamlama sigortasının yaygınlaştırılması” da vurgulanmıştır.

“Bina Tamamlama Sigortası” (BTS) 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) m.42’de ön ödemeli konut satışı hakkındaki hükümler arasında öngörülmüştür.

Ön ödemeli konut satışı sözleşmesi, tüketicinin konut amaçlı bir taşınmazın satış bedelini önceden peşin veya taksitle ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen veya kısmen ödenmesinden sonra taşınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlendiği sözleşmedir. Bina tamamlama sigortası, satıcının taşınmazı devir ve teslim etme borcunu güvence altına alan bir sigortadır.

“Teminat” başlıklı TKHK m.42 şöyledir:

(1) Bakanlıkça projedeki konut adedi ya da projenin toplam bedeli kriterine göre belirlenecek büyüklüğün üzerindeki projeler için satıcının ön ödemeli konut satışına başlamadan önce; kapsamı, koşulları ve uygulama esasları Hazine Müsteşarlığınca belirlenen bina tamamlama sigortası yaptırması veya Bakanlıkça belirlenen diğer teminat ve şartları sağlaması zorunludur.

(2) Bina tamamlama sigortası kapsamında sağlanan tazminat, teminat ve benzeri güvenceler iflas veya tasfiye masasına dâhil edilemez, haczolunamaz, üzerlerine ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz konulamaz.

Bina tamamlama sigortası yaptırılması gereken projelerin büyüklüğü Bakanlıkça (TKHK yürürlüğe girdiği sırada Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, halen Ticaret Bakanlığı) belirlendiğine göre, bu sigortanın yaygınlaştırılması için Bakanlığın konut sayısı ve projenin toplam bedeli kıstaslarını düşük belirlemesi lazımdır. Bundan başka bina tamamlama sigortası, satıcının teminat olarak sunabileceği yegâne enstrüman değildir. Bakanlık tarafından belirlenen diğer teminatlar da (mesela banka teminat mektubu) gösterilebilecektir. Bina tamamlama sigortasının daha yaygın hale gelmesi, bu diğer teminatların sayısının azaltılmasına ve sigorta seçeneğinin teminat sunma zorunluluğu altındaki satıcılar için daha ucuz (daha cazip) olmasına bağlıdır.

Bina tamamlama sigortası, TKHK m.42’den başka ayrıca 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun m.8 fk.6’da da öngörülmüştür.  Bu fıkra aşağıdaki gibidir:

“Bu Kanun uyarınca yapılacak anlaşmaların usul ve esasları ile riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında yürütülecek projelerin yapım işini üstlenecek yapı müteahhitlerinin sahip olmaları gereken asgari iş tecrübesi, teknik donanımı ve mali durumu Bakanlıkça belirlenir. Bu Kanun kapsamındaki alanlarda ve parsellerde yürütülecek projeler için yapım işini üstlenen yapı müteahhidinin yapı ruhsatı alınmadan önce; kapsamı, koşulları ve uygulama esasları Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen bina tamamlama sigortası yaptırması veya Bakanlıkça belirlenen diğer teminat ve şartları sağlaması zorunludur.”

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamındaki projelerde görev alacak “müteahhit”, yapım işini “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi” veya “taşınmaz satış vaadi sözleşmesi” çerçevesinde üstlenmiş bulunan gerçek veya tüzel kişidir.

Şu an yürürlükte olan Bina Tamamlama Sigortası Genel Şartları, bina tamamlama sigortasının ön ödemeli konut veya devre tatil satışlarında yaptırılacağını belirtmektedir (m. A.1 fk.1). Ancak bu sigortaya ilişkin olarak hazırlanan yeni genel şart taslağında bu sigortanın adı “Bina Tamamlama Kefalet Sigortası” olarak değiştirilmiş ve bunun ön ödemeli konut satışları ve buna ek olarak Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamındaki projelerle bağlantılı olarak yaptırılacağı öngörülmüştür.

Taslağın içerdiği çözümler ana hatlarıyla aşağıdaki gibidir:

Yaptırılacak kefalet sigortası ile sigortacı,

  1. Satıcı veya müteahhidin iflas etmesi,
  2. Gerçek kişi satıcı veya müteahhidin ölümü durumunda mirasçılarının mirası reddetmesi veya
  3. Satıcının veya müteahhidin, ilgili sözleşmede belirtilen veya projede taahhüt edilen teslim tarihini izleyen 12 aylık süre içinde taşınmazı tamamlayıp teslim edememesi

hâllerinde hak sahiplerine sigorta teminatı sağlayacaktır.

Kefalet sigortası sözleşmesinin TKHK m. 42 fk.1 uyarınca (ön ödemeli konut satışı ile bağlantılı olarak) yapılması halinde sigortacı, ön ödemeli konut satışına konu oluşturan proje kapsamında satışa başlanmadan önce, bu proje (satıcı) için poliçe düzenleyecektir. Sigortacı önce projenin ön ödemeli satış yoluyla satılacak kısmına ilişkin olarak poliçede belirtilen azami bir teminat limiti tahsis edecektir. Proje kapsamında tüketicilere konut satışına başlandıktan sonra ise, konut satış bedeli üst sınır olmak üzere, sigortacının uygun gördüğü her bir tüketici için “müstakil teminat senedi” düzenlenecek ve bina tamamlama kefalet sigortasına ilişkin önemli hususlar formu ile birlikte tüketicinin sigorta ettiren tarafından iletilen adresine gönderilecektir. Müstakil teminat senetlerinin toplamının, sigortacı tarafından satıcıya tahsis edilen azami teminat limitini aşmaması gerekmektedir. Sigortacının her bir tüketici için düzenlediği teminat senedi, yalnızca tüketicinin banka kanalıyla yapacağı ödemeleri temin edecektir.

Bina Tamamlama Kefalet Sigortası sözleşmesinin 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun m.8 fk. 6 uyarınca kurulması halinde ise; sigortacı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından onaylanmış proje için poliçe düzenleyip müteahhide verecektir. Bu sigortada sigortacı tarafından,

  1. müteahhidin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi akdettiği arsa sahipleri için
  2. projenin müteahhit payına düşen ve idarenin izin vermesinden sonra taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile tüketicilere satılacak kısmı için

ayrı ayrı olmak üzere teminat limiti tahsis edilerek poliçede belirtilecektir.

  • Sigortacı, proje kapsamındaki her bir arsa sahibi için, bu arsa sahibinin arsa karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca kendisine devredilmesini talep etme hakkına sahip olduğu bağımsız bölümün bedeli ile sınırlı olmak üzere derhal “müstakil teminat senedi” düzenleyecektir. Bu şekilde düzenlenen müstakil teminat senetlerinin toplamı ise, sigortacı tarafından müteahhidin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi akdettiği arsa sahipleri için tahsis edilen azami teminat limitini aşmayacaktır.
  • Projenin müteahhit payına düşen kısmının taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile satışında, sigortacı tarafından uygun görülen her bir tüketici için “müstakil teminat senedi” düzenlenecektir.
  • Projenin müteahhit payına düşen kısmındaki konutların ön ödemeli satışında ise sigortanın TKHK m.42 uyarınca (ön ödemeli konut satışı ile bağlantılı şekilde) yapılması haline ilişkin kural geçerli olacaktır. Bununla birlikte, müstakil teminat senetlerinin toplamı, sigortacı tarafından projenin müteahhit payına düşen ve idarenin izin vermesinden sonra taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile tüketicilere satılacak olan kısmı için tahsis edilen azami teminat limitini aşamayacaktır.

Sigortacı, satıcı veya müteahhit adına bir “teminat hesabı” tutacak ve bu hesaba, her bir hak sahibi için düzenlenen müstakil teminat senedini (düzenleme tarihi itibariyle) dâhil edecektir.

Sigortacı, gerekli ön değerlendirmeyi gerçekleştirerek kendisine bildirilen her bir hak sahibi için teminat senedi düzenleyecektir.

Sigortacı, rizikonun gerçekleşmesi halinde, sigorta tazminatı ödeme borcunu,

  1. hak sahiplerine verdiği teminat senetleri uyarınca ödemekle yükümlü olduğu tutarı ödemek suretiyle “nakden tazmin” şeklinde veya
  2. projeyi tamamlattırıp hak sahiplerine taahhüt edilen taşınmazın teslimi suretiyle “aynen tazmin” şeklinde

ifa edebilecektir. Karar verme yetkisi sigortacıdadır.

Sigorta tazminatı ödeme borcunu “nakden tazmin” yoluyla (diğer bir ifadeyle para ödeyerek) ifa etmeye karar veren sigortacı, sigorta tazminatı olarak yaptıkları ödemeleri yasal faizi ile birlikte tüketicilere veya proje bedelinin arsa payı karşılığına tekabül eden tutarı arsa sahiplerine ödeyecektir.

Sigorta tazminatı ödeme borcunu “aynen tazmin” (projeyi tamamlattırma) yoluyla ifa etmeye karar veren sigortacı, projeyi tamamlattıracağı müteahhidi seçerken ve denetlerken gereken özeni göstermekle yükümlü olacaktır. Proje, müteahhidin belirlenmesinden sonra makul bir süre içinde ve herhâlde en geç 24 ay içinde tamamlattırılmalı ve bu süre sonunda taşınmaz hak sahiplerine teslim edilmelidir.

Sigortacı, sigorta tazminatı ödeme borcunu nakden tazmin yoluyla ifa ettiği takdirde, hak sahibinin; projenin tamamlattırılması yoluyla ifa ettiği takdirde satıcının veya müteahhidin yerine geçecektir.

Sigorta tazminatının nakden ödenmesi hâlinde hak sahibi, teminat senedi ile teminat altına alınmış haklarını tazmin edildiği ölçüde sigortacıya devredecektir.

Sigorta tazminatı ödeme borcunun projenin tamamlattırılması yoluyla yerine getirilmesi hâlinde ise, satıcı veya müteahhidin hak sahiplerine karşı sahip olduğu haklar, proje tamamlanıp teslim edildiği ölçüde sigortacıya geçeceği gibi satıcı veya müteahhidin, projenin gerçekleştirilmesi hususunda kendilerine karşı sorumlu olanlara karşı sahip olduğu haklar da aynı şekilde sigortacıya geçecektir.

Genel şart taslağı, sigortacının, müstakil teminat senedi düzenleyip verdiği hak sahiplerine (satıcı veya müteahhit tarafından) teslimi gereken taşınmazlar üzerinde teslim borcu altındaki satıcı veya müteahhidin herhangi bir tasarrufta bulunmasını önlemek üzere mahkemeye başvurmak hakkına sahip olacağını belirtmektedir. Buna göre sigortacı mahkemeden tapuya şerh düşülmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep edebilecektir.

Bina tamamlama sigortası için hazırlanmakta olan yeni genel şartlar henüz taslak halinde olduğu için yukarıda verdiğimiz özet bilgiler (bu yazının kaleme alındığı sırada) kesin bir nitelik taşımamaktadır. Bunlarda kamu otoritesi tarafından gerekli görülen değişiklik(ler) söz konusu olabilecektir.

SORUMLULUK SİGORTALARI

Yapı denetimi ile ilgili sorumluluk sigortası ülkemizde ilk defa 1999 Marmara depreminden sonra öngörülmüş ve uygulamaya geçilmiş fakat kısa süre sonra yürürlükten kaldırılmıştır.

Bu yıkıcı depremi izleyen yıl çıkartılan Yapı Denetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK/595, RG 10 Nisan 2000/24016) yapı denetim firmaları ile bu kuruluşların uzman mühendis ve mimarlarının denetimleri altında inşa edilen yapıların fen ve sanat kurallarına aykırı yapılması nedeniyle ortaya çıkan yapı hasarından kusur aranmaksızın sorumlu olacaklarını (m.18 fk.1) ve yapı denetim kuruluşlarının denetim faaliyetlerine başlamadan önce denetimini üstleneceği her bir yapı için ayrı ayrı, yapının taşıyıcı sisteminde meydana gelebilecek yapı hasarlarından kaynaklanan zararın karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorunda olduklarını (m.22 fk.1) hükme bağlamıştı. Hazine Müsteşarlığı da (şimdi SEDDK olan o zamanki sigortacılık faaliyetleriyle ilgili kamu otoritesi) bunun üzerine “Yapı Denetim Kuruluşları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarını” yürürlüğe koymuş idi.

Bu zorunlu sigortanın ömrü -özellikle reasürans teminatı bulmaktaki zorluklar nedeniyle- uzun olamamıştı.

Orta Vadeli Program (2024-2026) ise hem yapı denetimi faaliyetini yürütenlerin mesleki sorumluluk sigortasının hem de inşaat müteahhitlerinin sorumluluk sigortasının “yaygınlaştırılması” hedefini içermektedir.

Sorumluluk sigortalarının birinci ayağı olan “sorumluluk” sigorta hukukunun düzenleme alanı dışındadır. Sigorta hukuku yalnızca, yasada öngörülen sorumluluğun sigorta koruması altına alınması ile ilgilidir. Şunu belirtmekte yarar vardır: Ülkemizde hukuksal sorumluluk (zararı giderme yükümlülüğü) uzun olmayan “tavan” diğer bir deyişle zararın nedenini oluşturan davranıştan başlayarak hesaplanan zamanaşımı sürelerine tabi kılındığı ve deprem gibi doğal afetlerde binanın yapımı veya proje ve yapım sürecinin denetimi zarara yol açan doğa olayından (örneğimizde depremden) çok önce söz konusu olabildiği (birçok halde deprem meydana geldiği anda bu süre bitmiş bulunduğu) için, kâğıt üzerinde kalabilmektedir. Nitekim 1999 Marmara depreminde yıkılan binaları yapan müteahhitlerin özel hukuk hükümlerine göre sorumluluğuna gidebilmek çoğu halde mümkün olmamıştır. Doğal afetlerle ilgili olarak en başta sorumluluk kurallarını ve öngörülen sorumluluklar için zamanaşımı sürelerini ihtiyaçlara cevap verecek biçimde düzenlemek lazımdır.