Ekonomik kriz…
KÜRESEL kriz olduğunda dünya ekonomilerine entegre olmuş bizim gibi ülkelerde de krizlerin yaşanması kaçınılmaz bir sonuç. Geriye dönüp ekonomi tarihine şöyle bir göz attığımızda ne krizler görürüz. Örneğin; Demokrat Parti iktidarı döneminde ilk kez paramızın yabancı paralar karşısında değerinin büyük oranda düşürülmesi ile “yahu bu yabancı para da nereden çıktı” diyerek şaşkınlığını gizleyemeyen halkımızın feryat ettiği ekonomik kriz, Arap İsrail savaşı nedeni ile OPEC’in petrol üretimini kısması ile Ecevit hükümeti döneminde yaşanan sürekli zam, sürekli enflasyon ve varlık içinde kıtlık çekildiği ekonomik kriz, Demirel hükümetlerinin toplumu deli gömleğine soktuğu gerginlik ile ortaya çıkan 24 Ocak kararlarını aldıran ekonomik kriz, doksanlı yılların ortasında Çiller hükümetinin acemiliğinden kaynaklanan ve rahmetli Sakıp Sabancı’yı bile televizyon kanallarında “yüreğim yanıyor gardaşım bir gecede % 40 fakirleştim” dedirten kriz, anayasa kitapçığı atılması ile ortaya çıkan 2001 krizi…
Daha yazmadığım irili ufaklı krizler de var ki onları belirtmenin bir anlamı yok. Bu kadar çok krizden sonra toplum olarak büyük bir direnç kazandığımızı da ifade etmeden geçemeyeceğim. Kolay değil bu halk 2001 krizinde 75 milyar dolar civarında kayıp olan borcu ödedi. Uzun yıllar ekonomimizin başında Demokles’in kılıcı gibi sallanıp durdu bu kayıp milyarlar. Gerçi biz Türk’üz. Ne enflasyonlar ne radyasyonlar ne felaketler gördük hepsi vız geldi bize… Eskiden IMF denilen bir finans kuruluşu vardı, gelişmekte olan ülkelere istediği ekonomik şartları dikte ettirir hatta yatak odalarımıza kadar girer her işimize karışır sonra da dünyanın faizini alarak bize borç verirdi.
Hani şu sıralar görsel ve yazılı basında adından çok söz edilen “Derecelendirme” kuruluşları var ya şimdi de bu kuruluşlar notumuzu kırıyor, notumuz düştükçe sınıfta kalmış öğrenciler gibi sendeleyip duruyoruz. Sanki ekonomi derecelendirme kuruluşu değil sıfırcı Hamdi hoca…
Bu her işimize burnunu sokan IMF yine böyle benzer bir kriz döneminde uzmanlarını gönderip bizim hakkımızda ayrıntılı rapor hazırlayıp başkana sunmuşlar. Rapor inanılmaz karamsar. Bir ara İzlanda nasıl ülke olarak battı ise o halde bir ekonomik durum raporu.
IMF başkanı raporu okumuş hemen Türklere en yüksek krediyi açın demiş… Uzmanlar “Aman efendim nasıl olur, bu ülkenin beş kuruş ödeyecek durumu yok” demişler… Başkan, siz demiş bu Türkleri tanımıyorsunuz, bunların tarihini bilmiyorsunuz yazdığınız raporda sözünü ettiğiniz durumlar Türkler için düğün bayram. Nitekim öyle bir zaman geldi ki adam haklı çıktı ve biz bir tarihten sonra IMF’nin en değerli ve borcuna en sadık tek müşterisi olarak tarihe geçtik.
Bugünkü küresel ve finansal ağırlıklı ekonomik krize gelince; şimdilik çok büyük etkilerini anlayamadık. Ancak 2017 yılında başta sigortacılık sektörü olmak üzere turizm gibi hizmet sektörlerini büyük oranda riskler bekliyor.
Peki sigortacı olarak bu krizlerden biz dersler çıkardık mı? Hemen söylemeliyim ki, ekonomik krizlerden daha doğrusu adı ne krizi olursa olsun krizlerden en çok etkilenen sektörlerin başında sigortacılık geldiği için bizler de her krizden bir şeyler öğrenerek bugünlere geldik.
Bilindiği gibi; özellikle reel sektörde üretimin durma noktasına gelindiği dönemlerde bazı kişi ve kurumlar nakit gereksinmelerini gidermek için yasal olmayan yollara başvurabiliyor. Örnek vermek gerekirse; kriz dönemlerinde gerçek değerlerinin üçte birine kadar düşen yat ve gemilerin bir anda karaya oturması ya da batması, ticari risklerde büyük çaplı stokların “elektrik kontağına“ bağlı olarak yanması, depolardan pahalı endüstriyel malların çalınması, sivil rizikolardaki şüpheli yangın ve hırsızlık olayları her zamankinden fazla olmakta ve hem hasar frekansları hem de hasarların parasal miktarları artmaktadır.
İşte bu noktada sigortacılara ve özellikle hasarcılara büyük görevler düşmektedir. Sigortacılar geçmişten gelen deneyimlerini kullanarak suiistimal ile gerçek olayı, doğru ile yanlışı birbirinden ayırarak gerçek zararı ödemek zorundadır. Bu süreçte krizi ve hasarı iyi yöneten sigortacılar krizin sonunda doğru hizmetlerinin karşılığını pozitif anlamda üretim artışı ve kârlılık şeklinde göreceklerdir. Çünkü geçmişte biz bunları yaşadık ve gördük.
Yeni yılda barış, huzur ve esenlikler temenni ediyorum.