
Can kayıpları ve sakatlıklar Yangın Sigortası Genel Şartları kapsamında değil
Büyük zararlara yol açan yangınların sonuçları arasında can kayıpları, sakatlıklar ve yaralanmaların yanı sıra önemli mal zararları da oluşabilmektedir. Yangından kaynaklanan mal zararları bakımından Yangın Sigortası Genel Şartları’na göre sigorta konusu mallarda “doğrudan” meydana gelen zararlar karşılanır. Yangında meydana gelen can kayıpları ve sakatlıklar ise Yangın Sigortası Genel Şartları kapsamında değildir.
Yangınlar eski zamanlardan bu yana çok önemli zararlara yol açmayı sürdürmektedir. Yangından kaynaklanan kötü sonuçların başında hiç şüphesiz can kayıpları (ölümler) ve yaralanmalar, sakatlıklar gelmektedir. Ancak yangın çok önemli mal zararlarına ve bunlarla bağlantılı zararlara da neden olabilmektedir. Hiçbir can zararı söz konusu olmasa dahi, oturma amacıyla kullanılan bir yüksek binada, bir depoda, bir fabrikada bir yük gemisinde veya yatların onarıldığı bir hangarda çıkan yangın taşınmaz veya taşınır eşyanın fiziki zarara maruz kalması, ilgililerin kullanım yoksunluğu yahut kazanç kaybına uğramaları, bu yüzden bazı borçlarını hiç veya gereği gibi yerine getirememeleri gibi olumsuz sonuçlar meydana getirebilir.
Yapıların büyük ölçüde ahşap ve birbirine bitişik olduğu ve söndürme olanaklarının sınırlı bulunduğu eski dönemlerde, günlerce süren yangınlarla karşılaşılmıştır.
3 örnek şöyledir:

- Büyük Roma Yangını: M.S. 18 Temmuz 64 günü çıkan yangın, ancak altıncı günün sonunda denetim altına alınmış fakat söndürülememiş ve yeniden şiddetlenerek 3 gün daha devam etmiştir. Sonuçta Roma’nın %71’i (14 mahalleden 10’u) tahrip olmuştur (Tarihte İmparator Neron’un “Roma’yı yaktı ve lir çalarak uzaktan seyretti” söylentisi bu yangınla ilgili olarak yayılmıştır. Neron’un faturayı şehrin Hristiyan ahalisine çıkardığı da ileri sürülmektedir. Tarihçiler çok sıkışık yapıda olan Roma’da yangının kaçınılmaz olduğu düşüncesinde birleşmektedirler).

- Büyük Londra yangını: 2 Eylül 1666 Pazar günü başlayıp 5 Eylül Çarşamba gününe kadar sürmüş, kentin tarihindeki en büyük yangın felaketi olarak kayıtlara geçmiştir. Yangın 13 bin 200 evi, 87 mahalle kilisesini, St. Paul Katedrali’ni ve birçok resmî binayı tahrip etmiştir. Yaklaşık 70 bin kişinin bu yangında evini kaybettiği sanılmaktadır.

- Büyük Beyoğlu Yangını (eski deyimle “Beyoğlu Harik-i Kebiri”): 1870 (Hicri 1287) yılında çıkan bu yangın, büyük tahribata neden olmuştur. Beyoğlu’nun neredeyse yeni baştan inşa edilmesi ve semtin çevresinin düzenlenmesi gerekmiştir. Yangında birçok Beyoğlu sakininin evi yanmış, insanlar evsiz ve parasız kalmışlardır.
Yukarıdaki örneklerden son ikisi (Londra ve Beyoğlu yangınları) sigortacılığın İngiltere’de ve Türkiye’de yerleşmesi ve gelişmesi bakımından önemlidir.
Günümüzde taşınmazlar (özellikle binalar) ve bunlarda bulunan taşınırlar için sigorta teminatı “yangın sigortası” olarak adlandırılan sigorta ile sağlanmaktadır. Ancak yangın sigortası yalnızca yangın, yıldırım, patlama ve bunlardan kaynaklanan duman, buhar ve ısının yol açtığı zararları değil, başka kararlaştırılan ek teminatlar sayesinde birçok (yangınla hiç ilgisi olmayan) değişik nedenlerden ileri gelen zararları da temin etmektedir (mesela sel, su baskını, dahili su, yer kayması, deprem hatta yanardağ püskürmesi, araç çarpması, kötü niyetli hareketler, terör, kar ağırlığı, fırtına).
Bazı mal sigortası türleri, sigorta konusu malın yanması rizikosuna karşı da koruma sağlamaktadır. Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları m.A.1.(d) “aracın yanması” halini de teminat kapsamına almıştır. “Kasko”, “Genişletilmiş Kasko” ve “Tam Kasko” ürünleri bu rizikoyu da içermek zorundadır. Buna karşılık “dar kasko” ürününde aracın yanması teminat dışında bırakılabilmektedir. Elektronik Cihaz Sigortası Genel Şartları yangın rizikosunu kapsamaktadır (m.1 (e)). Cam Kırılmasına Karşı Sigorta Genel Şartları yangın rizikosunu “Aksine Sözleşme Yoksa Teminat Dışında Kalan Haller” arasında saymıştır. Ayrıca, yangın rizikosunun başka bir sigorta ile temin edilmemiş olması da lazımdır (m.2 (a)). Tekne Sigortası Genel Şartları sigorta konusu geminin hangi rizikolara karşı sigorta edileceğini tarafların üzerinde anlaşacağı özel şartlara bırakmıştır (m.A.3). Ülkemizde yaygın şekilde kullanılan Enstitü Zaman Klozları geminin yanması hali için de teminat sağlamaktadır (Institute Hull Clauses 1995, m.6.1.2).
İnşaat ve montaj sigortalarına ilişkin genel şartlar “all risks” (bütün rizikolar) esasını benimsemişlerdir. Bu tür sigortalarda teminat dışında bırakılmayan rizikolar sigorta koruması altında kabul edilir. Yangın rizikosunun istisna edilmediği görülmektedir. Makine Kırılması Genel Şartları ise yangını açıkça teminat dışında bırakmıştır (m.3(d)). Savaş, iç savaş, ihtilâl, isyan, ayaklanma ile terör rizikolarının açıkça sigorta kapsamı dışında bırakıldığı hallerde bunlardan kaynaklanan yangın zararları da kural olarak teminat dışındadır.
Yangın sigortaları bağlamında karşılaşılan sorunlardan biri de yıldırımın fiziki zarara neden olmaksızın yarattığı dalga etkisiyle elektronik aygıtlara zarar vermesidir. Bu gibi zararların doğrudan zarar mı yoksa dolaylı zarar mı sayılacağı duraksamaya sebep olmaktadır.
CAN KAYIPLARI VE SAKATLIKLAR
Yangında meydana gelen can kayıpları ve sakatlıklar Yangın Sigortası Genel Şartları kapsamında değildir. Can kayıpları için yangın dolayısıyla sorumlu tutulması olasılık dahilinde olan mal veya işletme sahibinin, kendisine yöneltilecek tazminat taleplerinden korunmak amacıyla sorumluluk sigortası yaptırmış olması lazımdır. Sorumlu tutulması muhtemel mal veya işletme sahibinin yangında hayatını kaybedecek veya sakat kalacak olanlar için ölüm veya sakatlık rizikosunun meydana gelmesi durumunda ödemede bulunacak bir hayat veya kaza sigortası yaptırmış olması şu an yürürlükte bulunan kurallara göre onun sorumluluğunu azaltmamaktadır. Çünkü hayat sigortası ve kaza sigortası, zararı karşılamaya yönelik değildir ve böyle bir sonuç meydana getirmemektedir. Bu nedenle zarar görenlerin (ölenin desteğinden yoksun kalmış olan veya bundan elem duymuş bulunan yakınlarının veya sakat kalan kazazedenin) hayat veya kaza sigortasından alabilecekleri ödeme, onların sorumlulara karşı sahip oldukları tazminat isteme (zarar giderimi) haklarını azaltmaz veya ortadan kaldırmaz.
Bununla birlikte, mahkemelerin sorumlu kişi tarafından yaptırılan hayat veya kaza sigortasını sorumluluk sigortası gibi değerlendirmesi ve sorumluluğu azaltıcı işlev göreceğini kabul etmesi de ihtimal dışında değildir. Nitekim işverenler tarafından çalışanlarının ölümü veya sakat kalması olasılığı için yaptırılan kaza sigortası bazı Yargıtay kararlarında sorumluluk sigortasıymış gibi değerlendirilmiştir. Bu noktada belirtelim ki, hayat veya kaza sigortasında başka bir kişinin ölümü rizikosuna karşı yaptırılan sigortanın geçerli olabilmesi için ölümü üzerine sigorta yaptırılmış olan kişi (veya yasal temsilcisi) bu sigortaya yazılı şekilde onay vermelidir. Ayrıca eğer sigortacı tarafından rizikonun meydana gelmesi halinde ödemenin sorumlu kişiye yapılması hedeflenmekteyse, bu kişinin ölenin hayatının sürmesi bakımından çıkar sahibi olması gerektiğini de hatırda tutmak icap eder. Bir otel işletmesi, o otelde kalanların hayatlarının devam etmesinde (bunların ölümü olasılığında tazminat ödeyecek olması dışında) maddi açıdan çıkar sahibi değildir. Ölüm tazminatı ödemekle yükümlü olmanın ise çıkar koşulunun geçerli şekilde yerine gelmesini sağlayıp sağlamayacağı çok şüphelidir. Kanımızca “ölüm sebebiyle tazminat ödeyecek olma” çıkar sahibi sayılmaya yeterli değildir. Nihayet, sakatlık teminatı kapsamında sigortacı tarafından yapılacak ödemenin yasa uyarınca doğrudan sakat kalan kazazedeye yapılması lazım geldiğini belirtelim. Bu ödemeyi sigorta ettiren (yangın zararından sorumlu) mal veya işletme sahibine yapmak hukuksal açıdan zaten mümkün bulunmamaktadır.
Yangın nedeniyle sağlık sorunu yaşayan (özellikle yanık tedavisi görmesi gereken, dumandan etkilenmiş olan, yangından kaçabilmek için pencere veya balkondan dışarı atlama sonucu yaralanan veya ruh sağlığı bozulan) kişilerin sağlık giderleri onlar lehine sigorta ettirilebilir. Kaza sigortası, kaza sonucu ölüm veya sakat kalma rizikolarına ek olarak (sigortacıyla anlaşma yapılmışsa) tedavi masraflarını da poliçede bu teminat için öngörülen limitler çerçevesinde karşılar. Tedavi görme ihtiyacı içindeki kişiler kendi sağlık sigortaları varsa ondan da yararlanabileceklerdir.
MAL ZARARLARI
Yangından kaynaklanan mal zararları bakımından şu gözlemleri yapabiliriz: Yangın Sigortası Genel Şartları’nın sağladığı sigorta koruması, esas olarak yangın, patlama, yıldırım (ve bunların neden olduğu duman, buhar ve ısı) nedeniyle sigorta konusu mallarda “doğrudan” meydana gelen zararlara ilişkindir. Dolaylı zararlar bu sigorta ile karşılanmaz. Mesela yangın elektrik sistemini devre dışı bırakmış ve bunun sonucunda soğutuculardaki etler soğutma yapılamadığı için çürümüşse, sigortacı etler için tazminat ödemez.
Yangın sigortası zorunlu bir sigorta değildir. Sigortacı uygun görmediği (risk kabul kıstaslarına uymadığını düşündüğü) yerleri sigorta etmeme hakkına sahiptir. Tüketici işlemi niteliğindeki sigortalarda ise Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun m.6 fk.2 uyarınca “hizmet vermekten haklı sebep olmadıkça kaçınılamayacağı” için çözüm farklıdır.
RİZİKO TEFTİŞİ
Uygulamada sigortacılar endüstriyel tesisleri (fabrikaları) ve diğer ticari işletmeleri çoğu kere “risk değerlendirmesine” (riziko teftişine, kısaca RT) tabi tutmakta ve bunun sonucuna göre sözleşme yapmakta veya yapmamayı tercih etmektedirler. Ancak şu görülmektedir: Aralarındaki “vahşi” (veya bu sıfata yakın) yarışma dolayısıyla sigortacılar risk değerlendirmesinin sonuçlarını çoğu zaman “yumuşatma” ihtiyacı duymakta ve poliçelere sigortalanması söz konusu olan tesisin eksiklik ve bozukluklarını belirten fakat bu eksiklik ve bozukluklara bağlanması gereken makul sonucu yansıtmayan hukuken anlam ve etkisi belirsiz yahut kuşkulu klozlar koymakla yetinmektedirler.
Mesela, yangın güvenliği bakımından alınması gereken bazı önlemlerin, giderilmesi gereken bozuklukların varlığı saptanmış olduğu halde sigorta teminatı bu önlemlerin yokluğuna ve bozukluklara rağmen derhal başlatılmakta fakat poliçeye belirli bir süre (söz gelişi 3 ay) içinde söz konusu önlemlerin alınması ve bozuklukların giderilmesi gerektiği “aksi halde sigortacının sözleşmeyi feshedebileceği” kaydı konulmaktadır. Öngörülen (örnekteki 3 aylık) süre içinde önlem eksikliği veya bozukluk yüzünden yangın meydana gelirse, bundan kaynaklanan zararlar sigorta koruması devrede olduğu için ödenmektedir. 3 ayın sonunda önlem alınmadığı veya bozuklukların giderilmediği saptanırsa (bazen yerinde herhangi bir inceleme yapılmadığı için durumun saptanmadığı da vakidir) sigortacı sözleşmeyi feshetmediği sürece 3 ay önceden beri yürürlükte olan teminat aynen devam edecektir. Bu senaryoda poliçedeki klozun çoğu halde somut bir sonucu olmamakta, yalnızca sigorta ettireni önlem almaya/bozukluk gidermeye yönlendirici bir etki yaratması umulmaktadır. Oysa ele aldığımız örnekte doğru uygulama kanımızca şöyle olmalıydı: Riziko değerlendirmesi olumlu değilse ya sözleşme hiç yapılmamalı ya da belirlenen eksiklik ve/veya bozukluklar sigorta sözleşmesinde teminat dışında bırakılmalıydı.
GEÇİCİ TEMİNAT
Bazı sigorta sözleşmelerinin riziko değerlendirmesi yapılmadan (koşulsuz teminat verilerek) kurulduğunu ancak poliçeye (belirli bir süre içinde) yapılacak değerlendirme sonucuna göre sigortacının sözleşme koşullarını değiştirebileceği ve gerekiyorsa feshedebileceği kaydının düşüldüğünü görmekteyiz. Ancak, çoğu zaman bu kayda uygun işlem yapılmamakta ve sözleşme olduğu gibi yürürlükte bırakılmaktadır. Kanımızca (sigortacının rizikoyu üstlenmek konusundaki kararını verecek yeterli veriye sahip olmadığı fakat endüstriyel veya ticari tesisin de sigortasız kalmasının arzu edilmediği) bu gibi durumlarda sigorta hukukuna uygun çözüm “geçici teminat” verilmesidir. Bu geçici süre içinde gereken inceleme tamamlanınca, sigortacı elde edilen veriler ışığında kararını olgunlaştırabilecek; ya sigorta ilişkisini (aynen veya bazı değişiklikler önererek bunların kabulü halinde) sürdürmeye karar verecek ya da geçici teminat süresi sonunda asıl sigortayı yapmamayı tercih edecektir. Belirtelim ki “geçici teminat” (preliminary cover) sigorta sözleşmesine ilişkin yasal düzenlemede (Türk Ticaret Kanunu’nun sigortaya ilişkin Altıncı Kitabında) tamamen ihmal edilmiş, hiç düzenlenmemiştir. Bununla birlikte sigortacıların “kuver verme” olarak isimlendirdikleri uygulama esas olarak geçici teminat çözümü paralelindedir.
UYGUNLUK DENETİMİNİ SİGORTACI ÜSTLENMEMELİ
Ülkemizde sigortacıların üstlenecekleri rizikoyu incelemeleri ve ona göre sigorta yapmaları gerektiği görüşü zaman zaman dile getirilmektedir. Bazı yargı kararlarında da sigorta konusu malın sigortacı tarafından incelenmeden sigortalanmış olması halinde, sigorta ettirenin sigortacının rizikoyu üstlenme hususunda vereceği karar bakımından önem taşıyan bazı hususları bildirmemiş olması durumunda sözleşme öncesi bildirim külfetine aykırı davranmış sayılmayacağı sonucuna dahi varılmıştır. Aynı düşünce doğrultusunda sigortacılara mevzuatta da (bazı özel hallerde) “inceleme” yükümlülüğü getirildiğine tanık olunmaktadır. Örneğin, Maden Çalışanları Zorunlu Kaza Sigortası Genel Şartları’nda sigortacının risk incelemesi sonucunda asgari sigortalama şartlarını sağlamadığı belirlenen bir madene ilişkin sigorta talebini geri çevireceği ve sigorta sözleşmesinin yapılmış olduğu hallerde de aynı risk incelemesinin 6 ay sonra tekrarlanacağı ve asgari sigortalama koşullarını yitirdiği anlaşılan madenlerin sigortasının askıya alınacağı öngörülmektedir. 2007 yılında çıkarılmış olan Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik de benzer bir düzenleme içermektedir. Yönetmelik m.6(6) uyarınca “sigorta şirketleri, yangına karşı sigorta ettirme talebi aldıkları binalarda, tesislerde ve işletmelerde, bu Yönetmelik hükümlerine uyulup uyulmadığını kontrol etmek mecburiyetindedir”. Kanımızca sigortacılara kamu tarafından yerine getirilmesi gereken “uygunluk denetimi” görevinin yüklenmesi doğru bir tercih değildir.
KASITLI VEYA İHMALKÂR DAVRANIŞLAR
Yangın çoğu halde kusurlu (kasıtlı veya ihmalkâr) davranıştan kaynaklanır. (Merhum meslektaşımız Av. Zeki Yıldam, Türkiye’de yangınların yarısının sigara izmaritinden diğer yarısının da elektrik kontağından çıktığı gibi bir gözlemde bulunmuştu). Ancak kast niteliğini taşımadıkça, kusur ağır da olsa, (sözleşmede rizikoya kusurla neden olunması hali teminat dışında bırakılmamış bulunmak koşuluyla) TTK 1429’a göre sigortacının zararı herhangi bir indirim yapmadan ödemesi gerekir. Öte yandan, sigorta ettirenin (ve lehine sözleşme yapılmış olan sigortalının) eyleminden sorumlu oldukları kişilerin (mesela çalıştırdıkları kişilerin) kastı, sigorta tazminatı ödenmesinin sağlanmasına yönelik değilse, sigortacı bu halde de tazminatı kesinti yapmadan ödemekle yükümlü olacaktır. Ancak sigorta sözleşmesinde çalışanların kusurunun teminat dışında kalacağı koşulu bulunmaktaysa, çalışan sigorta parasının ödenmesini sağlamak amacı olmaksızın sigorta konusu yerde (mesela sırf kendisine kötü davranmış olan işverenine zarar vermek için) kasten yangın çıkarsa dahi sigortacı sorumlu tutulmayacaktır.
YANGINA BAĞLI KÂR KAYBI SİGORTASI
Yangından kaynaklanan bazı dolaylı zararlar Yangına Bağlı Kâr Kaybı Sigortası sayesinde karşılanmaktadır. Yürürlükteki genel şartlar uyarınca (m.A.1) yangına bağlı kâr kaybı sigortası ile bir ticari faaliyetin yürütülmesinde kullanılan taşınır ve taşınmazlarda, yangın sigortası ile teminat altına alınan bir (tam veya kısmi) hasarın meydana gelmesi sonucu ticari faaliyetin durması veya aksamasından kaynaklanan kazanç kayıpları temin edilmektedir. Bu sigortada sigortacının ödeme yapma yükümlülüğünün doğması için, sigorta ettirenin ticari faaliyetini yürütmekte kullandığı bina, makine, donanım, demirbaş ve emtianın geçerli bir yangın sigortası sözleşmesi kapsamında hasara uğraması ve yangın sigortacısının bu hasar nedeniyle tazminat ödemiş veya ödeme sorumluluğunu kabul etmiş olması gerekmektedir. Yangın sigortası ile yangına bağlı kâr kaybı sigortası çoğu kere aynı sigortacı tarafından yapılmaktadır. Kâr kaybı teminatını yangın teminatı kapsamında riziko gerçekleşmiş olmasına bağlamak, sigortacıları yüksek kâr kaybı ödemekten kaçınmak için yangın poliçesi kapsamındaki rizikoları karşılamakta daha çekingen ve tutucu olmaya sevk edebilir. Kaldı ki, günümüzde birçok “genişletme” klozu ile yangın poliçesi kapsamında zarara uğramış bulunma koşulu gerçekleşmeden kâr kaybı teminatından yararlanılmaktadır (mesela enerji kesintisi, tedarikçilerin taahhütlerini yerine getirememesi, kamu otoritesinin epidemi nedeniyle sigortalı tesise erişimi yasaklaması gibi hallerde). Kâr kaybı sigortasının ancak yangın sigortasının kapsadığı bir rizikonun gerçekleşmiş olması halinde teminat sağlaması kuralını gözden geçirmekte yarar vardır.