Yılın son ayları sigortacıların hasat ayları mı, kahır ayları mı?

Yıl sonu yaşanan rekabetin sigorta sektörüne zarar verdiğini ifade eden SAB Başkanı Doğan Şen, “Yılın son aylarında sigortacıların yaşadığı, rekabet adı altında prim savaşları, koyun pazarlığı gibi yapılan satışlar sektörümüze zarar vermekte, genel kabul görmüş ticaret etiğini kökten sarsmakta ve sigortacıları tüketiciler nezdinde itibarsızlaştırmaktadır” diye kaydetti. Şen, prim savaşlarında da en çok zararı acentelerin gördüğünü söyledi. Sigorta şirketlerinin son bir yıldır, önceki yıllara göre risk kabul kriterlerini daha iyi seçmeye ve oto sigortaları başta olmak üzere fiyatları daha teknik, kâr edici mertebelerde tutmaya başladıklarını söyleyen Şen, “Tam  olarak optimum fiyatlar oluşmasa da, tatlı bir fiyat rekabeti vardı ve bu kabul edilebilir seviyelerdeydi. Ancak, izlenen bu politikanın sonucu olarak 2013’te hayat dışı sektör, üç yıl aradan sonra kâra geçerken, zarar eden şirket sayısı da önceki yıla göre azaldı. Bu yıl kasım ayından itibaren fiyat bazlı rekabetin yeniden başladığı ve bu yılın kendine özgü genel ekonomik daralma, oto pazarının daralması, taksit sayılarının azalması, faizlerin yüksek kalması gibi ekonomik koşulların da etkisiyle, etik olmayan rekabetin daha da arttığı, her gün bir acentenin feryadı, iş kaybetme acısı ile bizlere yaptıkları şikayetlerden anlaşılıyor” dedi. Şen sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle sanayi ve ticari faaliyette bulunan müşterilerimize, farklı dağıtım kanallarından, ‘ne teklif verdilerse, biz altında veriyoruz’ şeklinde yaklaşımları ben dâhil olmak üzere hepimiz yaşıyoruz. Özellikle de son zamanlarda direkt olarak, bazı şirketlerin bölge müdürlüklerinin acente komisyonu yükü olmadan deprem primine teklif çalışmaları ve bu nedenle acentelerin mağduriyetleri, iş kaybetmeleri had safhaya çıkmıştır. Özellikle riskli iş kolu diye tanımlanmış ayakkabı fabrikası, deri fabrikası, kimya sanayiinde, plastik sanayiinde, risk değerlendirmeleri olumlu olan ve sigorta poliçesi yapılan yerlerde doğal olarak deprem primi üzerinde bir prim var ve olması gereken de bu. Ancak, bir bakıyorsunuz, makine kırılması, ECS ve sorumluluklar dâhil deprem primine teklifler havada uçuşuyor.”

‘REKABETTE ETİK DEĞERLER VE KUL HAKKI UNUTULUYOR’  
Doğan Şen, fiyatlama ve rekabet hakkında şunları söyledi: “Bir acente, riskli olan ayakkabı fabrikasında, bir sürü risk analiz sonuçlarını pozitife çevirmek için müşteriyle omuz omuza mücadele vermiş, yangından, hırsızlıktan korunma şartlarını iyileştirmeye çalışmış, yıllarca sigorta şirketlerinin isteklerini, müşteri nezdinde tatbik etmek için çaba sarf etmiş, nihayetinde sigortalanabilir özelliğe kavuşturmuş bir tesis için tanzim ettiği sigorta poliçesi içinde doğal olarak deprem primi üzerinde bir yangın sigorta primi şarj edilmiş poliçeye dışarıdan biri gelip de ve ‘ben deprem primine poliçeyi yapıyorum’ diye müşteriyi kandırırsa ve acentenin yaptığı çalışmayı çöpe atarsa; bu şekilde rekabet, rekabet değil, büyük bir vicdansızlıktır. Acentenin hakkının, kul hakkının yenmesidir. Müşteri zaten ucuza hizmet almaya dünden hazır.”
Acentelerin fiyatlarının kırılmasından ve haksız rekabetin ortaya çıkmasından bahseden Şen, “Tam da liberal ekonominin, savunucusu  fizyokratlar ekolününde olduğu gibi. Bu anlayışta iktisat, din, hukuk ve örf-adet gibi değerlerden bağımsızdır. ‘Bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler’ dersek, bu toplumda tüm değerlerin yok olmasına aracılık etmiş oluruz. Her sabah metrodan çıkıp işime geliyorum, engelliler, yaşlılar, hamileler için yapılmış asansörün önünde kanlı canlı genç insanları sıra beklerken görüyorum. Hakkı olmayan bir araçla, en kısa zamanda, yorulmadan, herkesten önce yukarıya çıkma sevdasındalar. Acentenin emek verdiği bir işi fiyat kırarak alırsan, asansörün başında sıra bekleyen sağlıklı insanların sayısını artırırsın ve bu yapılan etiksizlik gelip, bir gün, yapanı vurur” diye belirtti.

ÖNCELİK SIRALAMA VE MÜŞTERİ ADEDİNDE OLMAMALI
Orta ve uzun vadeli planların sıralama ve müşteri adetinin öncelik olarak görülmesi nedeniyle yapılamadığını belirten Şen, “Yıl başında bazı sigorta şirketleri planlamayı yapıyor, aktüerler tarifeleri belirliyor, risk kabul kriterleri belirleniyor ve acentelerden komisyon kesintileri ile ‘ne kadar daha fazla kâr elde ederiz’ hesapları yapılıyor. Yıl sonuna doğru bakılıyor ki; hedefler tutmayacak ya da rakip şirket bir basamak yukarı çıkmış. Bu durumda pazar payını biraz daha yukarı çıkartmak lazım. Bu nasıl olacak? Gayet tabii fiyat bazlı rekabet olacak. Yani; kısa vadeli günlük düşünceler ile indir fiyatları, deprem primini delerek teklif ver, kafaları karıştır, çalışanın, emek verenin elinden ekmeğini al, sonra bunun adı serbest piyasa koşulları olacak” dedi. Bu yöntemlerle sektörün tarumar edilmesine, önce TSB ve sonra etik çalışan sigorta şirketleri yöneticileri karşı koyması gerektiğini belirten Şen, “Zira Sigortacılık Genel Müdürlüğü yaşanana  ‘tüketici ucuza poliçe alıyor ve bu istediğimiz bir şey. Hatalı çalışan şirket zarar ederse sermaye tamamlamasını isteriz’  diyerek sadece mikro değerle bakmaktadır. Oysa bu sektörün, güven ve itibar kaybı, etik değerlerden uzaklaşması, acentelerin yok olması gibi daha uzun vadeli manevi değerler göz ardı edilmiş olur” dedi.

‘FİYAT SAVAŞI TÜKETİCİYE DE SEKTÖRE DE YARAMAZ’
Optimum fiyatlar belirlenmediği, hizmet kalitesiyle rekabet edilmediği müddetçe sektörün toplam kalitesinin artması, sürdürülebilir teknik kârlılık beklenmesi, güvenilirlik, saygınlık gibi unsurların sağlanmasının mümkün olmayacağını belirten Şen, “Özellikle de maliyetlerin kontrol edilmesi mümkün olmayacaktır. Sektör en ufak bir kasko poliçesinde bile yüzlerce teklif çalışmaktadır. Sigorta alıcısı ‘en ucuz fiyatı bulacağım’ diyerek 20-30 şirketten teklif istemekte ve acentesiyle şirket çalışanları lüzumsuz efor sarf etmekte ve masrafa girmektedir. Sigortacılar her geçen yıl daha fazla adette poliçe kesmekte ama poliçe başına düşen prim her geçen gün azalmaktadır” dedi. Şen sözlerine şöyle devam etti: “Daha çok masraf ediyoruz, daha az kazanıyoruz. Tabii ki bu denklemde en çok satan acente olduğuna göre en çok zararı da acenteler görmektedir.” Şen, “Acenteler, hergün yeni bir alternatif dağıtım kanalı çıkmasına, promosyonlara, Shell kampanyalarına, acımasızca bankasüransa karşı pozisyon almakta, bunu zor da olsa içine sindirebilmekte ama, kendi sigorta şirketinin kendi organı olan acentesiyle rekabetine, acenteden  daha ucuza dijital sigortacılık yapmasına, etik olmayan fiyat  rekabetine,  bedavaya satılan poliçelere karşı çaresiz kalmakta, umutları kırılmakta ve enerjisi yok olmaktadır” dedi.

Yorum yazın