Yedi tepe…

YEDİ tepe sözcüğü İstanbul ve İstanbullular için büyük bir önem taşır. “Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler” diye yazmış Necip Fazıl, “Canım İstanbul” şiirinde. Nazım Hikmet, hasretini “Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü” dizesinde dile getirmiş.
Daha nice şair ve yazara ilham vermiş, “Yedi Tepeli Şehir”. Yedi tepenin gerçekliği hep merak edilir. İstanbul üzerine kitaplarıyla tanıdığımız yazarların bir kısmı yedi tepenin varlığına inanmıyor, bir kısmı tam tersini düşünüyor. “Yedi tepe” nitelemesinin ilk ne zaman kullanıldığı ise bilinmiyor. Rivayetlere göre bu niteleme, “Yedi Tepeli” olarak anılan Eski Roma’dan miras.
Aslına bakarsanız tepe diye ortada belirgin bir şey yok. İstanbul’un tabii topografyası, yangınlar ve depremlerle yüzyıllar içinde değişmiştir. İstanbul’da dolgular o kadar yüksek ki 8-10 metreye kadar dolan yerler var. “Yedi Tepe” tanımlamasını ilk kimin kullandığını bilemem. Ama İstanbul’un fethi sırasında burada bulunduğu söylenen Nestor İskandar adındaki bir Rus keşiş, yazdığı hatıratta “yedi tepe” ibaresini kullanmış.
Uzun süredir sıcak dedik, yağmur dedik evden pek çıkamadık. Havalar serinleyip sonbaharın son günlerine girince Yedi tepeli İstanbul için gezilere başlamak da şart oluyor. Bir sabah erkenden kalktım ve baktım ki hava ışıl ışıl ve güneşli… Soğuk olması ise hiç önemli değil. Bizim evin balkonundan Kayışdağı’nın tepelerini de görünce  çok uzun zamandır ziyaret etmediğim eski dostları, sigortacı meslektaşları ziyaret etmeye karar verdim…
Günlerden pazartesi olması nedeni ile tüm dostların görevinin başında olduğunu bilerek ver elini on yıldan fazla teknik ve hukuk danışmanlığını yaptığım Kayışdağı’nın tepesindeki Yeditepe Şirketler Grubu….
İnsan, hem biriktirdiği güzel anılarından hem de dostların sıcak, sevecen, saygı ve sevgi dolu duygularından güç alıyor. Şirketten içeri adımımı attığımda anılarım da benimle birlikte beraber içeri adım attı…
Ne güzel insanlar geldi geçti bu kurumdan ne güzel dostluklar kuruldu… Ne projeler, ne çalışmalar yapıldı bu duvarlar arasında…Ne güzel anılarımız vardı çatı katındaki yemekhanede, ne şiddetli maç tartışmaları yapılırdı her öğlen (sigara içenler ile) şirket kapısı önünde…
Suat ustanın lezzetli tencere yemeklerini Adalar manzarası eşliğinde günün konularına meze yapıp ne büyük zevkle yerdik.. Nasıl da becerirdi tuzlu tuzsuz, yağlı yağsız yiyenleri ayırmayı ve onlara göre yemek yapmayı..  Ne hararetli hasar tartışmaları, ne kapsamlı seminerler yapardık bu salonda genç arkadaşlarımızı eğitmek için…
Otuz beş yıllık dostum Sevgili Naşit Yamanyar’ın her cuma akşamı gramofonda taş plak dinleme ritüelleri, bazen yorgun ve tartışmalı geçen haftanın ağırlığını azaltmak için tek ama bir tane olmak şartı ile Suat ustanın beş dakikada hazırladığı basit mezeler eşliğinde yeni rakı içilmesi ritüelleri…
Şirketin ücret dağıtma uzmanı sevgili Şirin’in kapıyı çalıp arada eksper ücretlerini imzalatma telaşı, yağmurda, karda, fırtınada olağanüstü durumlarda sevgili meslektaşım Nezahat hanımın “biz bu kadar eksperi nereden bulacağız” koşuşturması, büyük hasarların sorunsuz ve objektif sonuçlanması için bitmek bilmeyen hukuk ve mevzuat tartışmaları… Kısaca işini seven insanların dürüst ve mücadeleci bir iş yaşamı anıları…
Sevgili Naşit Yamanyar girişimci ruhu ve sigorta eksperliği ile başladığı iş alanlarını armatörlük yanında çok değişik sektörlere kaydırmış. Burada saymakla bitmez. Sigortacılığın yanında birçok alanda faaliyet gösterince yoğunluk nedeni ile kendisiyle ancak  öğlen yemeğinde konuşup sohbet edebilme olanağı bulabildim.
Evet iş alanları genişlemiş başarılar devam etmiş ama ben arkadaşımı tek bir şey için kutladım. Bu kadar çok sayıda gence iş alanı ve rahat çalışma ortamı yarattığı için… O gençlerin gözündeki ışık her şeye değer…
Yeni yılda, dünyada ve ülkemizde barışın ve huzurun hakim olmasını diliyorum. Başta gençlerimiz olmak üzer hepimizin buna çok ihtiyacı var.

Yorum yazın