Utanma mı?

ŞİRKET kaşesi yaptırmam gerekti. Internetten ofise yakın bir yerin telefonunu bulup aradım, “2 adet kaşe, mavi mürekkepli vs.” “Tamam” dedi adam, “Bana sicil belgenizi ve vergi levhanızı göndermenizi rica ediyorum” diye de ekledi. Bunları da gönderdim ve 1 saat sonra teslim almaya gittim kaşeleri.

“Teşekkürler, borcum ne kadar?”

“800 TL” “Kredi kartım buyurun”

“Kart almıyoruz, sadece nakit, 5 yıl önce bıraktık POS kullanmayı, zaten hiçbir müşteri de KDV ödemek istemiyor!”…

Dönüşte ev için şeftali almam gerekiyordu. Durdum manavın önünde. Şeftaliler “dalında” ve gerçekten iri ama yaz boyu hiç kaybolmayan o açık sarılık da her birinde. Sakalları yeni çıkmış tezgahtar bilgi veriyor bana “Ama abi, böylesi daha iyi”. “Genç kardeşim, sen doğmadan 40 sene önce de şeftali yenirdi bu ülkede ve iyi şeftalinin nasıl olduğunu bilecek kadar da deneyimim var merak etme” demek gereğini hissettim…

Daha önce yazmıştım. Yıllardır ofis için alışveriş yaptığımız online pazar yerini terk ettim, nedeni de kötü ambalaj nedeni ile kullanılamaz hale gelen bir paket A4 kağıt ile ilgili hiçbir özür, tazminat, telafi vs girişiminde bulunmamalarıydı. O firma bunları yapmayı bırakın onca şikayet iletime rağmen 2 yılı aşkın bir süredir hiçbir şey yaşanmamış gibi taciz seviyesinde iletileri göndermeye de devam ediyor, “uzun zamandır yoksunuz, size 250 TL indirim” vs. sıfır müşteri ilişkisi, sıfır veri yönetimi…

25 yıl önce tek bir şarküteri vardı yaşadığım bölgede. Şarküteri ama küçük bir market aynı zamanda, et, meyve & sebze vs. her şey var. Bölgeye taşındığımız günden itibaren de müşterisi olduk. Hem gidip alışveriş yaptık hem telefon ile sipariş verdik defalarca. Bir gün eşim 1 tane baget ekmek almak için gidiyor oraya. Rakamlar eski olduğu için bugünün rayici ile örnek veriyorum. Ekmek 10 lira diyelim. Eşim de çıkartıp 200 lira veriyor market sahibine. Defalarca o dükkandan alışveriş yapan eşime market sahibinin tepkisi “Bir ekmek parası ödemek için 200 lira mı verilir ya, pesss!” benzeri bir şey oluyor…

Birkaç yüz kilometre mesafelerdeki Bursa, İzmir’de barajlarda su kalmamış, haftalardır su kesintisi haberleri. İstanbul’da henüz alarm verilmemiş ama barajlar %25’in altında son günlerdeki yağışlara rağmen. Adamın ve eşinin birer arabası, bir de hafta sonu/tatiller için arazi araçları, bir de şoförlerinin aracı. O 4 araç bu susuzlukta her iki günde bir yıkanıyor şoförleri tarafından. Kişiler protokolde değil, 9-6 çalıştıkları bir işleri de yok, ama araçlar cillop olmalı…

Son yıllarda kaotik hale gelen bir Çarşı trafiğimiz var. Bilmeyenler için Zekeriyaköy Çarşı işletme sayısı olarak Kadıköy Çarşı’dan çok küçük, belki Levent Çarşı kadar bir bölge. Ama araç park olanağı olarak her ikisinden de çok daha uygun çünkü her yanında araç park edilecek bir sürü sokak ve üst kısmında paralel bir cadde var. Ama kalori yakmak istemeyen bölge sürücüleri ne pahasına olursa olsun araçlarını işleri olan dükkana en yakın yere bırakmayı düstur edindiklerinden neredeyse haftanın her gününün her saati anlamsız bir kaos yaşanmakta orada. Diğer araçları bloke eden flaşörlü parklar, iki aracın karşılıklı geçişini engelleyecek şekilde yolu daraltmalar. Üstüne bir de “Patladın mı, bir ilaç alıp çıktım!”…

İnsanoğlu utanması gereken yerde utanır. Utanç gülmek, ağlamak kadar doğal bir histir. Şu veya bu nedenle utanılacak bir şey yapıyorsan kendini kötü hissedersin, özür dilersin, belki bir süre görünmemeye çalışırsın ortalıkta. Ama bence utanılacak bir şey yapmış bir insanın bunun farkında olmaması, hele bir de üstüne yüzeye çıkan zeytinyağı gibi kendini haklı gösterme, seni de gereksiz hassasiyet gösteren bir insan olarak yaftalaması!

Benden de pes gerçekten…

Görüşmek üzere,

Yorum yazın