Tam otonom araçlara yönelik yönetmelik yayımlandı

Tam otonom araçlara yönelik yönetmelik yayımlandı

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Resmi Gazete’de yayımlanan “Tam Otonom Araçların Otonom Sürüş Sistemine İlişkin Motorlu Araçların Tip Onayı Hakkında Yönetmelik”, sürücüsüz araçların kullanımına yönelik yasal ve teknik altyapıyı belirliyor. 

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Resmi Gazete’de yayımlanan “Tam Otonom Araçların Otonom Sürüş Sistemine İlişkin Motorlu Araçların Tip Onayı Hakkında Yönetmelik” yayımlandı. Yönetmelik, M ve N kategorisindeki motorlu araçların otonom sürüş sistemi (ADS) ile donatılmasına ve bu sistemlere ilişkin tip onayı için özel test prosedürleri ve teknik gerekliliklere ilişkin hükümleri ve bunların uygulanmasına ait usul ve esasları belirliyor.

Otonom sürüş sistemlerine ilişkin tip onayı ise 3 senaryo kapsamında değerlendirilecek. Tip onayı başvurusunda otonom sürüş sistemine ilişkin bilgiler de verilecek. Teknik özellikler ise onay kuruluşları veya teknik servisler tarafından değerlendirilecek.

3 senaryo şu şekilde açıklanıyor:

  • Çift modlu araçlar da dahil olmak üzere belirlenmiş alanda insan veya mal taşımacılığı için tasarlanmış ve imal edilmiş tam otonom araçlar.
  • Sabit güzergâhlı: Çift modlu araçlar da dahil olmak üzere sabit bir yolculuk/sefer çıkış ve varış noktalarına sahip önceden belirlenmiş bir güzergahta yolcu veya mal taşımacılığı için tasarlanmış ve imal edilmiş tam otonom araçlar.
  • Otonom park sistemi: Belirli otopark tesislerinde araç park etme uygulamaları için tam otonom sürüş moduna sahip çift modlu araçlar. Sistem, dinamik sürüş görevini gerçekleştirmek için otopark tesisinin dış altyapısını (Konum belirleme işaretleri, algılama sensörleri ve benzeri) kullanabilir veya kullanmayabilir.

Sarjagel.com Genel Müdürü Selçuk Nazik:

Otonom araçlar toplumsal bir dönüşümün kapısını aralayan bir devrim

“Otonom araçlar sadece bir ulaşım teknolojisi değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşümün kapısını aralayan bir devrimdir.”

2030 yılına kadar Avrupa’da satılan yeni araçların %40’ının otonom sürüş özelliklerine sahip olmasının öngörüldüğünü belirten Sarjagel.com Genel Müdürü Selçuk Nazik, “2024 yılında küresel pazarda 41 milyar dolar büyüklüğüne ulaşan otonom araç teknolojisi, ulaşımda devrim niteliğinde bir dönüşümü beraberinde getiriyor” dedi. Nazik, otonom araçların gelişmiş sürüş özelliklerine göre 5 farklı seviyede sınıflandırıldığını belirterek bu seviyeleri şöyle sıraladı:

  • “Seviye 0 – Hiçbir Otomasyon Yok: Araç tamamen sürücü kontrolündedir.
  • Seviye 1 – Sürücü Desteği: Araç, adaptif hız sabitleyici (ACC) gibi tek bir otomasyon sistemine sahiptir, ancak kontrol sürücüde kalır.
  • Seviye 2 – Kısmi Otomasyon: Araç, hız kontrolü ve direksiyon yardımı gibi birden fazla otomasyon sistemini eş zamanlı olarak yönetebilir.
  • Seviye 3 – Koşullu Otomasyon: Araç, belirli koşullarda tüm sürüş görevlerini yerine getirir. Sürücü, gerektiğinde müdahale için hazır olmalıdır.
  • Seviye 4 – Yüksek Otomasyon: Araç, otoyollar veya belirli şehir merkezleri gibi alanlarda tamamen sürücüsüz çalışabilir.
  • Seviye 5 – Tam Otomasyon: Araç, tüm koşullarda tamamen otonom çalışır ve insan müdahalesine gerek duymaz.”
SeviyeKontrol KimdeÖrnek
0İnsanGeleneksel araçlar
1İnsan + AraçAdaptive Cruise Control – ACC özellikli araçlar
2İnsan + AraçTesla Autopilot vb.
3AraçAudi A8 vb.
4AraçWaymo, Baidu Robotaxi vb.
5Araç  Konsept araçlar

“Türkiye’de sürücüsüz araçlara yönelik yasal düzenlemeler adına 2024 yılında önemli bir adım atıldı. 1 Aralık 2024 tarihinde yayımlanan yeni yönetmelik, otonom araç üretimi ve kullanımına rehberlik edecek standartlar ve güvenlik protokolleri içeriyor” diyen Nazik, bu düzenlemenin neden gerekli olduğunu şöyle açıkladı:

  • Teknolojik Gelişmelerle Uyum: Otonom araçların test edilmesi, üretilmesi ve kullanılmasına izin veren bu yönetmelik, yerli teknoloji şirketleri ve otomotiv sektörünü destekleyecek.
  • Trafik Güvenliğini Artırma: Otonom araçların akıllı trafik yönetimi sistemleriyle entegre çalışması, trafik sıkışıklığını ve kazaları azaltacaktır.
  • Yasal ve Etik Sorumlulukların Belirlenmesi: Olası kazalarda sigorta ve tazminat süreçlerini yasal bir çerçeveye oturtacaktır.”

Nazik, Türkiye’nin bu konuda hazır olup olmadığını ise şu 4 temel yaklaşımla inceledi:

“1. Yasal Düzenlemeler

Yeni yayımlanan yönetmelik, otonom araçlar için atılan önemli bir adımdır. Ancak, bu düzenlemenin tam anlamıyla yerleşmesi ve kusurların giderilmesi için 2030 yılına kadar geçen süreçte sürekli revizyona ihtiyaç duyulacaktır.

2. Teknolojik ve Altyapısal Hazırlık

  • 5G Teknolojisi: Otonom araçların çalışabilmesi için yüksek hızlı ve kesintisiz bir iletişim ağı gereklidir. Türkiye’de 5G teknolojisinin yaygınlaşması hızlandırılmalıdır.
  • Akıllı Yol Sistemleri: Dijital trafik levhaları ve sensörlerle desteklenen akıllı yol altyapısına dair yatırımlar sınırlıdır.
  • Şehir Planlaması: Akıllı ulaşım sistemlerine yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.

3. Yerli Teknoloji ve Sanayi Desteği

Türkiye’nin yerli üretim potansiyeli, otonom araç teknolojisinde önemli bir avantajdır:

  • TOGG: Türkiye’nin ilk yerli elektrikli aracı, otonom sürüş özelliklerini geliştirme hedefindedir.
  • Yerli Teknoloji Firmaları: Sensör, yapay zekâ ve yazılım geliştirme alanında dünya standartlarında çözümler üretilmektedir.

4. Trafik Güvenliği ve Eğitim

Türkiye’de kurallara uyulmaması, trafik güvenliğini zorlaştıran bir sorundur. Otonom araçların güvenli şekilde kullanılabilmesi için toplumda eğitim ve bilinç düzeyinin artırılması gereklidir.”

‘OTONOM DÖNÜŞÜM TÜRKİYE’DE EN HIZLI ŞEKİLDE TİCARİ ARAÇLAR ALANINDA GERÇEKLEŞECEK’

Otonom dönüşümün Türkiye’de en hızlı şekilde ticari araçlar alanında gerçekleşmesinin beklendiğini belirten Nazik, “Özellikle kargo taşımacılığı ve ağır vasıta araçlarında büyük bir devrim yaşanacaktır. Düşünün ki bir ticari aracın yüklemesini yaptıktan sonra teslimat adresini giriyorsunuz, araç tamamen otonom şekilde koordinatlara ulaşıyor ve müşteriye teslimat yapıyor. Bu dönüşüm, lojistik maliyetlerini azaltırken, şoför ihtiyacını da önemli ölçüde düşürecektir. Ancak bu durum, yeni toplumsal sorunları da beraberinde getirebilir ve bu alanda düzenlemelerin yapılması kaçınılmazdır” diye konuştu. Nazik, son olarak Türkiye’nin otonom araç teknolojileri için önemli adımlar atmaya başlamış olsa da yasal düzenlemeler, altyapı hazırlıkları ve toplumsal farkındalık gibi konularda daha fazla ilerleme kaydetmesi gerektiğini ve teknolojik gelişmelere uyum sağlandıkça ve bu konuda kararlı adımlar atıldıkça, Türkiye’nin küresel rekabet gücünün artacağını söyledi.


Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı:

2035 itibarıyla her 3 araçtan 1’ini otonom olarak görebileceğiz

“2030’a kadar binek otomobillerden sadece %4’ünün 3. Seviye otonom sürüşe sahip olacak. 2030’a kadar zayıf giden bir trendin akabinde 2035 itibarı ile farklı bir manzara bizi bekliyor. Her 3 araçtan 1’ini otonom olarak görebileceğiz.”

Otonom sürüş konusunun hem teknik hem de hukuksal boyutlarıyla ele alınması gerektiğini belirten Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, “Dünya çapında henüz bir mutabakat sağlanmayan teknolojik alt yapılar söz konusu. İnsana ihtiyaç duymayan araçlar büyük bir konfor getirdiği gibi tüm ekosistemi değiştirecek birçok girdiyi de beraberinde getiriyor. Gelecekte paylaşımlı araç ekonomisini de geliştireceğini öngörüyoruz” dedi.

‘SÜRÜŞ GÜVENLİĞİ İRDELENMESİ GEREKEN EN ÖNEMLİ KONU’

“İleri sürüş destek sistemleriyle yeni araçlarda otonom sürüşe adaptasyona başlamış olduk” diyen Aşçı, sözlerine şöyle devam etti: “Otonom sürüş teknolojisinin en çok adapte edildiği araçlar ise elektrikli araçlar, sürüş güvenliği de irdelenmesi gereken en önemli konu. Araç üreticileri yol ve trafik şartları mı akıllı olmalı, araç mı akıllı olmalı hususunda henüz mutabakata varmış değil. Bir diğer konu otonom sürüş kamera yöntemiyle mi yoksa GPS ile mi yönetilmeli konusu, ki Tesla kamera seçeneğini tercih eden üreticilerden. Lidarı veya sensörleri kullanan üreticiler de mevcut. Dolayısıyla Çarpışma Önleme Sistemi, Şerit Takip Sistemi gibi sistemler otonom sürüşün aslında bir parçası. Artık yeni birçok otomobil düşük hızlı seyirlerde dur-kalklarda zaten otonom sürüşü kullanıyor. Togg da bu otomobillerden biri. Tamamen sürücüsüz otonom konusunda halen testler devam ediyor. Ancak sürücüsüz araçlara uyum sağlayan bir ülke henüz yok. Bu araçlardaki olası kaza durumlarını yorumlayacak ve regüle edecek hukuki bir altyapıya ihtiyaç olduğundan yönetmelik önemli bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Yayınlanan yönetmelik teknik boyutta tanımlama ve tespitte çok değerli. Diğer yandan çıkan yönetmeliğin teknik detaylar ve kısaltmalar dışında nihai tüketicinin de anlayabileceği minvalde, sadeleştirilmiş şekliyle de ifade edilmesi ayrıca önem taşıyor.”

 ‘SİBER GÜVENLİK KONUSU DA KARŞIMIZA ÇIKACAK’

“Avrupa mutabakatları çerçevesinde artık araç parkının ve yollardaki dinamik sürüşlerin nereye evrileceği konusunda önemli bir işaret olarak değerlendiriyoruz” diyen Aşçı, “Eşzamanlı olarak Avrupa’da da tanımlanmaya çalışılıyor. En basitinden el işaretiyle açılan bir kapı da otonom sürüşün bir parçası, el işaretiyle aracın kapılarını açarken bir motosikletin size çarpması, hukuki bir konu. Veya otonom sürüşle ilerlerken trafik ışıklarından kaynaklı bir durumda karşıdan gelen bir araçla çarpıştınız, bu gibi binlerce senaryo ortaya çıkacaktır. Bu hukuki zemini çok iyi tanımlamak gerekiyor. Ekosistem anlamında değerlendirmek gerekiyor. Örneğin aşırı güneşte veya parlaklıkta kamera algılayabilir, GPS’i hava şartları etkileyebilir, sensörler arızalanabilir, lidarlar bazı riskleri göremeyebilir. Otonom sürüşle ilgili olarak ekosistemi ve hukuki zemini oturtmak gerekiyor. Akıllı yollar konusu ön planda olacaktır. Her üretici ve her ülke kendi ekosistemini kullanmaya çalışıyor. Bugün konuştuğumuz bu konular mevzuat olarak karşımıza çıksa da ilerleyen yıllarda ete kemiğe bürünmüş biçimde karşımıza çıkacak. Belirli markaların belirli il ve ilçelerde, belirli güzergahlarda ve saatlerde otonomu desteklediğini göreceğiz. 5G’nin beklenmesindeki nedenlerden biri de araçlardaki bağlanabilirlik. Nokta atışı öngörüyle otomobile destek verebiliyor. Siber güvenlik konusu da karşımıza çıkacak.”

‘300 İLA 400 MİLYAR GELİR ELDE EDECEK YENİ BİR PAZARIN OLUŞACAĞI ÖNGÖRÜLÜYOR’

2030-35 kırılma yıllarına kadar, otonom sürüşle birlikte 300-400 milyar gelir elde edecek yeni bir pazar oluşacağının öngörüldüğünü söyleyen Aşçı, şöyle devam etti: “Ancak bu sürüş tipini benimseme oranı tüketici nezdinde henüz çok düşük. 2030’a kadar binek otomobillerden sadece %4’ünün 3. Seviye otonom sürüşe sahip olacağı, 2035’te ancak %17-18 seviyelerine ulaşabileceği görülüyor. Arz-talep dengesine baktığımızda dijitalleşmenin katkısıyla maksimum %20’lere ulaşabileceğini söyleyebiliriz. Orta düzey otonom sürüşün ise 2035’e kadar %40’lara kadar çıkacağı araştırmalarda dikkat çeken farklı bir nokta. Bu senaryolar alt metni olan bilimsel verilere dayanıyor. Premium araç üreticileri zaten otonom sürüşe hazır olacak bütün donanımları araçlarına entegre etti, sadece yazılım yükseltmeyle otonom sürüşe erişecekler. 2030’a kadar zayıf giden bir trendin akabinde 2035 itibarı ile farklı bir manzara bizi bekliyor. Her 3 araçtan 1’ini otonom olarak görebileceğiz. Var olan yarı otonom sürüşlerle adapte olan kullanıcılar, araçla geçirdikleri vakti daha iyi değerlendirmek için tam otonomu talep edecek. Akademik üniversite araştırmalarında gördüğümüz kadarıyla park etmeden sıkışık trafikte ilerlemeye, verimli yakıt tüketimine değin önemli bir ilgi var. Bu araçlar yeni yönetmelikte de ifade edildiği gibi çift modlu olarak tanımlanıyor, yani manuel veya otonom. Bizim coğrafyamızda veya Ortadoğu gibi ülkelerde tek başına otonom sürüşlü araçlar şu an için radikal ve iddialı olur. Çünkü ekosistem sadece aracı yeterli görmüyor, yolun, tabelanın akıllı olması, hatta sürücü bilincinin de yüksek seviyede olması gerekiyor.”

Yorum yazın