Sözleşme özgürlüğü temel ilkedir ancak yasal sınırlara tabidir

Sözleşme özgürlüğü temel ilkedir ancak yasal sınırlara tabidir

Sözleşme hukuku alanında “sözleşme özgürlüğü” temel ilkedir. Taraflar her tür edimi kararlaştırabilir, aralarındaki hukuksal ilişkiyi istedikleri gibi düzenleyebilir ve yedek hukuk kurallarından farklı anlaşmalar yapabilirler. Ancak sözleşme özgürlüğü yasal sınırlara tabidir.

Sigorta sözleşmesi, yasada ayrıntılarıyla düzenlenmiş olan bir sözleşmedir. Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5’inci kitabı (TTK 1400-TTK 1520) bütünüyle bu sözleşmeye ayrılmıştır. Sigorta sözleşmesi, TTK’daki (ve bazı sigorta sözleşmelerine ilişkin olarak başka kanunlardaki, mesela trafik sorumluluğu sigortası hakkında Karayolları Trafik Kanunu’ndaki) özel hükümler dışında, Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) bütün sözleşmeler için geçerli olan kurallarına tabidir. Bu kurallar esas olarak TBK’nın “Genel Hükümler” başlıklı birinci kısmında yer almaktadır.

TBK, sözleşmelerin geçersizliği hakkında açık bir hüküm içermektedir. TBK m.27 aşağıdaki gibidir:    

II. Kesin hükümsüzlük

MADDE 27- Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.

TBK m.27’nin hiç kuşkusuz sigorta sözleşmelerine de uygulanması gereken bu açık düzenlemesine rağmen, TTK da sigorta sözleşmelerinin geçersizliğine ilişkin özel bir hükme yer vermiştir. “Geçerli olmayan sigorta” başlıklı TTK 1404 şöyledir:

4. Geçerli olmayan sigorta

MADDE 1404- (1) Sigorta ettirenin veya sigortalının, kanunun emredici hükümlerine, ahlâka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı bir fiilinden doğabilecek bir zararını teminat altına almak amacıyla sigorta yapılamaz.

TBK m.27 fk.1 ile TTK 1404 arasında çok büyük ölçüde benzerlik olduğu görülmektedir. Aşağıda temel yasalarımızda mevcut bulunan bu 2 kuralı inceleyeceğiz. Ancak TBK m.27 ile TTK 1404’e ilişkin bazı ayrıntıları ele almadan önce TTK’nın sigorta sözleşmesine özgü bazı hallerde de geçersizlik öngördüğünü anımsatalım:

  • TTK 1408(1) uyarınca sigorta çıkarının yokluğu geçersizlik sebebidir. Bununla birlikte TTK 1408(2) sigorta konusu çıkarın el değiştirmesi halini ayrık tutmuştur. Ayrık tutulan TTK 1470 uyarınca sigorta edilen menfaatin sahibinin değişmesi hâlinde, sigorta ilişkisi aksine sözleşme yoksa sona erer. Aksine sözleşme yapılmış olması olasılığında ise sözleşme geçerli şekilde (yeni çıkar sahibi lehine) sürecektir.
  • Rizikonun gerçekleştiği bilinerek yaptırılan “geçmişe etkili sigorta” TTK 1458’de geçersiz sayılmıştır.  
  • Yasada hükme bağlanan bir diğer geçersizlik sebebi de TTK 1463’te düzenlenen aşkın sigortadır. TTK 1463(1) sigorta bedelinin sigorta edilen çıkarın değerinin üstünde olduğu hallerde aşan kısmın; TTK 1463(2) de sigorta ettirenin mali çıkar sağlamak amacıyla kötü niyetle yaptırdığı aşkın sigorta sözleşmesinin (bütünüyle) geçersiz olacağını öngörmüştür.
  • TTK 1467 uyarınca “çifte sigorta” durumu da geçersizliğe yol açacaktır (değerinin tamamı için sigorta edilen mal hakkında daha sonra yaptırılacak sigortaların geçersizliği).    

Bu yazımızda TTK 1408, TTK 1470, TTK 1458, TTK 1463 ve TTK 1467’de düzenlenen geçersizlik halleri ayrıca inceleme konusu yapılmayacaktır. Öte yandan, can sigortalarına özgü geçersizlik nedenleri de değerlendirilmeyecek ve esas olarak zarar sigortaları ile sınırlı kalınacaktır. 

GEÇERSİZLİK SEBEPLERİ

Sözleşme hukuku alanında “sözleşme özgürlüğü” temel ilkedir. Taraflar her tür edimi kararlaştırabilirler; aralarındaki hukuksal ilişkiyi istedikleri gibi düzenleyebilir ve yedek hukuk kurallarından farklı anlaşmalar yapabilirler. Ancak sözleşme özgürlüğü yasal sınırlara tabidir. Bu sınırlar genellikle şu biçimlerde karşımıza çıkar:

  • Bazı yasal hükümlere aykırı düşen anlaşmalar yasaklanmış olabilir.
  • Bazı yasa hükümlerine aykırılık özel bazı yaptırımlara bağlanmış olabilir.     

TBK m.27 fk.1’de geçersizlik sebepleri olarak sayılmış olan emredici kurallara, ahlâka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırılık TTK 1404’te de belirtilmiş bulunmaktadır. TBK m.27 fk.1’de geçersizliğe yol açacağı öngörülen “sözleşmenin konusunun imkânsız olması” haline ise TTK 1404’te yer verilmemiştir.

Emredici kurallar sözleşmenin taraflarının anlaşarak değiştiremeyeceği (uygulanmasını tümüyle veya kısmen devre dışı bırakamayacağı) kurallardır. Bunları ihlal eden sözleşmeler hukuka aykırıdır. Sigorta sözleşmesi bakımından bu aykırılık sözleşmenin içeriğine (suç sayılan bir faaliyet -mesela hırsızlık veya kaçakçılık- için sorumluluk teminatı verilmesi) veya sözleşme kurma olgusuna (sigortacı ile sigorta ettirenin kötü niyetli aşkın sigorta hususunda anlaşmaları) yahut  tarafların “dolaylı şekilde” izledikleri ortak amaca (mesela sigortacı tarafından sigorta ettirenin ithal ettiği malları gümrükten çekebilmesi için taşıma sona erdikten sonra yük sigortası düzenlenmesi) ilişkin olabilir. (Bu son örnekte sigorta sözleşmesi sigortacıya devredilecek bir rizikonun artık söz konusu olmaması, sigortacının sigorta koruması sağlamasının imkânsız olması veya (geçmişe etkili teminat verilmiş ve sözleşme öncesinde kapsama dahil bir hasar meydana gelmiş ise) rizikonun gerçekleştiği bilinerek sigorta yaptırılması dolayısıyla da geçersiz sayılabilecektir). Bazı emredici kurallar tarafların her ikisini birden kapsar. Bu tür emredici hükümler, kamu yararı düşüncesine dayanır. Bazen de emredici hükümler ilişkide daha zayıf olduğu kabul edilen tarafı koruma amacına yöneliktir. Bu gibi hükümleri güçlü taraf aleyhine sözleşmeyle değiştirmek mümkündür (Bunlara “yarı emredici”, “taraflardan yalnızca biri bakımından emredici”, “görece emredici”, “tek taraflı emredici” kurallar da denmektedir). Sigorta sözleşmesine ilişkin TTK’da hükme bağlanmış olan emredici kuralların önemli bir bölümü sigorta ettirenleri ve sigortalıları koruma amacıyla öngörülmüştür.     

Ahlâka aykırılık emredici bir kuralın ihlali söz konusu olmaksızın toplumda yerleşmiş ahlak anlayışına ters düşen durumlarda söz konusu olmaktadır. Ahlaka aykırılığın bir geçersizlik nedeni olarak öngörülmesi, yasa yapıcının her değişik olasılığa ilişkin emredici düzenleme getirmesinin zorluğu karşısında yargıca hareket alanı bırakmaktır. Ahlaka aykırılığa ilişkin bir örnek vermek gerekirse, bir kişinin yalan söylemesi sonucu meydana gelecek zararların temin edilmesini hedef tutan bir sigorta sözleşmesi ahlaka aykırılık nedeniyle geçersiz olmalıdır. Çünkü yalancılık (bazı ayrık durumlarda söz konusu olabilen “beyaz” yalanlar dışında) ahlak dışı bir davranış sayılmaktadır.

Kamu düzenine aykırı düşen sözleşmeler, temel değerleri korumak amacıyla geçersiz sayılmışlardır. Kamu düzeni, insanlar arasında uyum ve devletin iç ve dış ilişkilerinde güven ve huzuru, kamu sağlığını ve iş hayatında dürüstlüğü sağlayan kurallar bütünüdür.

Kişilik haklarına aykırılığın geçersizlik nedeni olarak düzenlenmesi kişileri aşırılıklardan korumaya yöneliktir. Aşırılık, en başta vücut bütünlüğünü ve özgürlüğü zedeleyen sözleşmeler bakımından gündeme gelir. Bir kişiyi diğer bir kişiye bağımlı kılan veya (tartışmalı olmakla birlikte) edimler arasında açık dengesizliğin söz konusu olduğu sözleşmeler de aşırılık unsuru içerir. Aynı şekilde aşırılığın süresi de geçersizliğe yol açmaya elverişli bir husustur. Kişilik haklarını ihlal eden sözleşmelerin geçersiz sayılması kural olarak sözleşmenin taraflarından birini korumak içindir.     

Sözleşmenin konusunun imkânsız olması ise sigorta sözleşmeleri bakımından uzak bir olasılıktır. Sigorta konusu mal mevcut değilse o mal üzerinde sigortalanabilir çıkar bulunmayacağı için sigorta en başta çıkar yokluğu dolayısıyla geçersiz sayılacaktır.  

TÜRK BORÇLAR KANUNU’NDAKİ DÜZENLEME

TBK, geçersizlik için “sözleşmenin” TBK m.27 fk.1’de sayılan (yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız) hususlara aykırı olmasını aramaktadır. Sigorta sözleşmesi çoğu zaman “geniş” bir alanı kapsar ve sigorta ettiren veya sigortalıların farklı nedenlerle maruz kalabilecekleri çok sayıda değişik rizikolar için koruma sağlar. Sigorta sözleşmesinin tek bir eylem veya aynı nitelikte eylemler için yapılması oldukça uzak bir olasılıktır. Aynı faaliyet (mesela taşıma) sürdürülürken, sigorta sözleşmesi uyarınca sigorta koruması kapsamına alınmış olan bazı haller, emredici kurallara aykırı düşebilir. Mesela taşıma faaliyeti sırasında hukuka uygun şekilde taşınan yükler yanında kaçakçılık konusu bir yük de (uyuşturucu, silah) taşınıyor olabilir. Bu olasılıkta, yaptırılan sigorta sözleşmesinin hukuka uygun şekilde taşınan yükleri de kapsayacak şekilde değil, kural olarak sadece taşınması hukuka aykırı olan yükler bakımından geçersiz olacağını (kısmi geçersizlik) kabul etmek lazım gelir. TBK m.27 fk.2 bu sonucu öngörmektedir. Fakat eğer geçersiz olan kısım olmadan sözleşme hiç yapılmayacak idiyse o takdirde sözleşmenin tamamı geçersiz hale gelecektir.

Zarar sigortası sözleşmelerinde ahlaka aykırılık, kamu düzenine aykırılık ve imkânsızlık nedeniyle geçersizlik halleri ender gerçekleşir. Buna karşılık (aşağıda TTK düzenlemesi bağlamında inceleyeceğimiz) emredici kurallara aykırılık ve kişilik haklarına aykırılıktan kaynaklanan geçersizliğin söz konusu olup olmadığı sorusu daha sık gündeme gelebilmektedir.          

TÜRK TİCARET KANUNU’NDAKİ DÜZENLEME

TTK 1404 bağlamında ilk olarak üzerinde durmamız lazım gelen nokta, TBK m.27 varken TTK’da aynı nitelikte bir hükme gerek olup olmadığıdır. Her iki hüküm de benzer sonuçları öngördüğünden, kanımızca TBK m.27 yeterli idi ve TTK 1404’e gerek yoktu.

Sigorta sözleşmelerinin emredici hükümlere aykırılıktan dolayı geçersizliği TTK’nın sigorta sözleşmesine ilişkin 5’inci kitabındaki emredici hükümler ve söz konusu 5’inci kitap dışındaki emredici hükümler olmak üzere 2 ayrı başlık altında incelenmelidir.

5’inci kitapta yer almayan emredici hükümlere aykırılık TBK m.27 uygulamasından farklı değildir. Ancak sigorta sözleşmesi bakımından daha çok kısmi geçersizliğin söz konusu olacağını anımsatalım (yalnızca emredici düzenlemeyle bağdaşmayan sigorta teminatının geçersiz sayılacağını, bu geçersizliğin aynı sözleşme kapsamında temin edilen hukuka uygun rizikolar bakımından da geçersizliğe yol açmayacağını). 

Diğer yandan, emredici hükümlere aykırılığın sigorta konusu malvarlığı unsuru ile bir şekilde bağlantısının bulunduğu (ancak buna sigorta ettirenin sebep olmadığı) hallerde TTK 1404 uyarınca sigorta korumasının devre dışı kalmaması gerektiğini vurgulayalım. Mesela, zemin katta binanın taşıyıcı kolonunun kesilmiş olması yukarıdaki katlarda bulunan bağımsız bölümler için yaptırılan sigortalardaki deprem teminatını geçersiz kılmayacaktır. Aynı şekilde oturma iznine konu olmayan bir yapı için yaptırılan sigortanın da emredici kurala aykırılık gerekçesiyle geçersiz sayılmaması gerekir. Ancak sigorta sözleşmesinde kapsam dışı bırakılmış olmayan bu gibi hallerin sigorta yaptırılırken sigorta ettiren tarafından sigortacıya sözleşme öncesi bildirim görevi uyarınca bildirilmiş olması lazımdır. Sigorta ettiren sözleşme sırasında gerçek durumu bilmiyor olsa dahi, TTK 1435 uyarınca bunu “bilmesi gerektiği” belirlenirse, sigortacı bu halde de sözleşme öncesi bildirim görevinin ihlaline dayanabilecektir.

Yabancı bir ülkenin emredici kurallarına (mesela gümrük ve göçmen mevzuatına) aykırılık, kural olarak bizim hukukumuza tabi bir sigorta sözleşmesinin geçersizliğine yol açmaz.

Üzerinde durulması gereken diğer bazı önemli hususlar şunlardır:

  • Emredici hükümlere aykırılığın hangi andan başlayarak söz konusu olacağı: Sigorta sözleşmesinin genellikle bir senelik bir süreyi kapsadığı dikkate alınırsa, emredici hükümlere aykırılık sözleşme süresi içinde ortaya çıkmış olabilecektir. Mesela kasko sigortasına konu olan gemi, sigorta ettiren donatan tarafından sigorta süresinin dördüncü ayı başından itibaren (başka bir kullanım amacı söz konusu olmaksızın) sırf göçmen kaçakçılığı için kullanılmaya başlamış olabilir. Bu gibi bir durumda, sözleşmenin ilk 3 ayı içinde gerçekleşmiş olan rizikolar sigortacının sorumluluğu altında olmalıdır. Daha sonra gerçekleşen rizikolar ise emredici kurala aykırılık ile nedensellik bağı içinde oldukları (mesela kıyı güvenlik birimlerinin denetiminden kaçmak için güvensiz şekilde seyir yapılması sırasında meydana gelmiş bulundukları) takdirde sigorta koruması dışında kalmalıdırlar.  
  • Emredici hükümlere aykırılığın sigorta ettirenden başka kişiler tarafından gerçekleştirilmesi: Yukarıdaki örnekte, insan kaçakçılığı eylemi (emredici kurallara aykırılık) donatanın bilgi ve onayı dışında kaptan tarafından gerçekleştirilmiş olsa idi acaba durumda değişiklik olur muydu? Kaptanın eyleminin sigorta hukuku bakımından sigorta ettirenin eylemiyle bir tutulduğu (kaptanın sigorta hukuku anlamında “temsilci” sayıldığı) hallerde kaptan tarafından gerçekleştirilen emredici hükümlere aykırı eylemler, kanımızca sigorta teminatından yararlanılmasını engeller. Bu bağlamda sigorta ettiren donatanın riziko ile ilgili hususlar bakımından kaptana ne oranda hareket alanı bırakmış olduğu önem taşır. Rizikonun yönetiminin önemsiz görülemeyecek bir ölçüde kaptanda olduğu durumlarda, nasıl kaptanın kastı veya yasada sigorta ettirene yüklenmiş olan görevlere ilişkin ihlal eylemleri bizzat sigorta ettirenin kastı veya eylemi imiş gibi sonuç doğurmakta ise, onun emredici kuralı ihlal eden davranışı da aynı şekilde bizzat sigorta ettiren tarafından gerçekleştirilmiş sayılacaktır.   
  • Emredici hükümlere aykırılık ile rizikonun gerçekleşmesi arasında nedensellik bağı yoksa sigortacı sorumlu olacak mıdır? Kanımızca sigorta sözleşmesinin emredici hükümlere aykırılık olgusu anından itibaren tümüyle geçersiz hale gelmediğini, yalnızca bu hükme aykırılıkla arada nedensellik bağı bulunan sigorta teminatlarının geçerliliklerini yitireceğini kabul etmek uygun olacaktır. Yük gemisinde küçük bir miktar uyuşturucu taşındığı sırada kaptan hatası sonucu gemi karaya oturmuş ve bu nedenle karinesinde hasar meydana gelmişse, sigortacının bu hasarı ödemekten “geminin riziko anında emredici kuralları nihlal etmekte olduğu” gerekçesini ileri sürerek kaçınması yerinde bir çözüm değildir.         

TTK sigorta sözleşmesini düzenlediği 5’inci kitabında 3 değişik grup emredici hüküm içermektedir:

  • Aykırılık halinde sigorta sözleşmesinin bütünüyle geçersiz sayılmasına yol açan nitelikte emredici kurallar.
  • Aykırılık halinde yalnızca sigorta sözleşmesinde bulunan emredici kurala aykırı hükmün geçersizliğine yol açan (fakat sözleşmenin diğer hükümlerini geçersiz hale getirmeyen) nitelikte emredici kurallar.
  • Aykırılık halinde sigorta ettiren veya sigortalının aleyhine olan sözleşme hükümlerinin geçersizliğine yol açan nitelikte emredici kurallar.

TTK, tarafların sigorta sözleşmesinde emredici hükmün aksini sözleşme yaparken açıkça kararlaştırmış olacaklarını varsaymakta ve bu olasılıkta sözleşmenin veya sözleşme şartının geçersiz hale geleceğini öngörmektedir. Oysa birçok halde taraflar sözleşme yaparken emredici düzenlemeye açıkça aykırı düşen bir hüküm üzerinde anlaşmazlar. Mesela TTK 1420(1) sigorta sözleşmesine uygulanacak zamanaşımını düzenlemektedir. Bu hüküm, tarafların buna aykırı bir anlaşma yapmadıkları hallerde de uygulanacaktır. Buna göre, sigortacıya yönelik bir tazminat alacağı, muaccel olmasının üzerinden 3 sene geçtikten sonra dava veya takip konusu yapılırsa, sigortacı zamanaşımı savunmasında bulunabilir ve TTK 1420’ye dayanarak ödeme yapmaktan kurtulabilir. Kısaca, TTK 1420 hükmündeki 2 yıllık zamanaşımı süresi, taraflar aksini kararlaştırmış olmasalar da zorunlu şekilde uygulanacaktır. TTK 1420 ikinci grup emredici hükümler arasında sayılmış olduğundan, tarafların sigorta sözleşmesini bağıtlarken buna aykırı anlaşma yapmış olduğu hallerde, sigorta sözleşmesi tümüyle geçersiz sayılmayacak, yalnızca TTK 1420’ye ters düşen anlaşma hükmü geçersiz kabul edilecektir. Tarafların daha sonra -mesela rizikonun gerçekleşmesi ertesinde- zamanaşımının TTK 1420’ye aykırı olarak 3 yıl olacağını kararlaştırmaları halinde de sonuç aynıdır. Sonradan yaptıkları bu anlaşma geçerli olmayacaktır.

Sigorta sözleşmesi sırasında aksinin kararlaştırılması halinde sözleşmenin tümünün geçersiz sayılmasını gerektiren birinci grup emredici hükümler bakımından da durum benzerdir. Daha sonra (özellikle riziko sonrasında) yapılan emredici hükme aykırı anlaşma, daha önce meydana gelmiş bulunan geçersizliği (emredici hükme aykırılığı) düzeltmeyecektir. Mesela sigortalanabilir çıkar bulunmadığı halde yapılmış olan bir sigorta sözleşmesi TTK 1408 uyarınca geçersiz olacak ve bu geçersizlik daha sonra sözleşme ile ortadan kaldırılamayacaktır.  

Kişilik haklarının zedelenmesi hususunda şunu vurgulamakta yarar olduğunu düşünmekteyiz: Sorumluluk sigortasında can zararları (ölüm ve yaralama; engelliliğe neden olma) sebebiyle ileri sürülen tazminat istemleri de çoğu halde sigorta koruması kapsamında olacaktır. Başkasının can zararına maruz kalması dolayısıyla sorumlu tutulan kişi (mesela araç işleticisi, hekim) malvarlığı üzerinde mali yük oluşturan bu tazminat ödeme borcu (pasifteki artış) sebebiyle zarara uğramış (malvarlığı kötüleşmiş) bulunacaktır. TTK 1404 ise “kişilik haklarına aykırı eylemden doğan zarar” için sigorta yaptırılamayacağını öngörmektedir. Can zararlarından sorumluluğu temin eden sigortaların geçersiz sayılması düşünülemeyeceğine göre yasa hükmünü farklı anlamak gerekecektir.

Yorum yazın