
Sigorta deprem sonrası iyileşmenin anahtarı
Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerin ardından 2 sene geçti. Deprem sonrası sigorta sektörü, hızlı hasar ödemeleriyle maddi kayıpların telafisinde ve yeniden inşa sürecinde kritik bir rol üstlendi. Bu depremle afetlere karşı hazırlıklı olmanın önemi bir kez daha ortaya çıkarken, sigorta bilincinin artırılması gelecekteki riskleri azaltmanın anahtarı olarak öne çıkıyor.
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli meydana gelen büyük deprem, sadece bölgeyi değil tüm Türkiye’yi derinden etkiledi. 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde 2 şiddetli sarsıntıyı kapsayan ve 11 ili etkileyerek büyük bir yıkıma yol açan bu depremde, binlerce bina yerle bir olurken, ne yazık ki çok sayıda can kaybı yaşandı. Bu felaket, bir kez daha depreme dayanıklı yapıların ve finansal koruma sistemlerinin önemini gün yüzüne çıkardı.
İlk deprem, saat 04:17’de Pazarcık ilçesi merkezli olarak 7.7 büyüklüğünde meydana gelirken; ikinci deprem ise aynı gün saat 13:24’te Elbistan merkezli ve 7.6 büyüklüğündeydi. Her iki deprem de geniş bir coğrafyada hissedildi. Depremler Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman, Malatya, Şanlıurfa, Hatay, Osmaniye, Diyarbakır, Kilis, Adana ve Elazığ illerinde büyük yıkıma yol açtı. Bu illerde binlerce bina yıkıldı veya ağır hasar gördü. Ayrıca, altyapı hasarları nedeniyle enerji, su ve iletişim hizmetlerinde kesintiler yaşandı.
Deprem sonucunda 50 binden fazla kişi hayatını kaybetti, yüz binlerce kişi yaralandı. Çok sayıda insan enkaz altında kaldı; kurtarma çalışmaları uzun süre devam etti.
Depremlerin toplam ekonomik maliyeti yaklaşık 103,6 milyar dolar olarak hesaplandı. Altyapı, sanayi ve konut sektörlerindeki hasarların yanı sıra ekonomik faaliyetlerin durması da bu kaybı artırdı. Deprem sonucunda yaklaşık 230 bin binanın yıkıldığı veya ağır hasar gördüğü tespit edildi. 128 bin konut ise orta derecede hasar aldı.
SEKTÖRDEN HIZLI MÜDAHALE
Depremin ilk saatlerinden itibaren sigorta sektörü devreye girerek, zarar görenlerin maddi kayıplarını azaltmak ve yeniden inşa sürecini desteklemek için kritik bir rol oynadı. Depremlerin ardından 24 saat geçmeden ilk hasar ödemesini gerçekleştiren Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK), toplam 600 bin hasar ihbarı aldı ve yaklaşık 35 milyar lira tazminat ödemesi gerçekleştirdi. Sigortalı hasarların toplamının ise 6,2 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
Depremin ardından, etkilenen bölgelerde hızlı bir toparlanma ve yeniden inşa süreci başlatıldı. Bu süreçte, güvenli ve dayanıklı yapıların inşa edilmesi, altyapının yeniden kurulması ve sosyal hizmetlerin sağlanması öncelikli hedefler arasında yer aldı. Ayrıca, depremzedelerin barınma ihtiyaçlarının karşılanması için geçici konutlar ve çadır kentler kuruldu. Bunun yanı sıra, sigorta sektöründe şirketler bazında çeşitli yardım kampanyaları düzenlendi ve bölgeye ayni yardımların ulaştırılmasında sektör aktif bir rol oynadı.
Uzun vadede ise, bölgenin ekonomik ve sosyal yapısının eski haline getirilmesi amacıyla kapsamlı planlar ve projeler hayata geçiriliyor.
Bu verilerle, depremin yarattığı yıkımın boyutlarını ve toparlanma sürecinin zorluklarını görüyoruz. Afet sonrası dönemde, hem fiziksel hem de psikolojik iyileşme için toplumun tüm kesimlerinin iş birliği ve dayanışması büyük önem taşıyor.
AFETLERE HAZIRLIK ŞART
Bu deprem, Türkiye’nin deprem riski yüksek bölgelerindeki yapılaşma, afet yönetimi ve sigorta bilinci konularındaki eksikliklerini bir kez daha ortaya koydu. Aktif fay hatlarıyla dolu bir coğrafyada bulunan ülkemizde, deprem bir gerçek ve her an hazırlıklı olunması gereken bir tehdit. 1999 Gölcük Depremi’nden bu yana, büyük depremlerin yarattığı ekonomik kayıpları azaltmaya yönelik adımlar atılmış olsa da, bireysel ve toplumsal düzeyde alınması gereken daha fazla tedbir bulunuyor. Depreme dayanıklı yapı standartlarının uygulanması ve risk farkındalığının artırılması bu tedbirlerin önemli bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemizde afet sonrası toparlanma sürecinde sigorta sektörünün oynadığı kritik rolü artırmak ve bireyleri afetlere karşı daha bilinçli hale getirmek, gelecekteki riskleri azaltmak için hayati önem taşıyor.
ZAS GÜNDEMDE
Kahramanmaraş depremi, mevcut sigorta sistemlerinin yeniden değerlendirilmesi ve genişletilmesi gerekliliğini de gündeme getirdi. Bu kapsamda, Zorunlu Deprem Sigortası’nın kapsamını genişleterek Zorunlu Afet Sigortası’na dönüştürülmesi planlanıyor. Yeni sistemle birlikte sadece deprem değil, sel, yangın, heyelan gibi diğer afetlerin de kapsama dahil edilmesi hedefleniyor. Bu girişimle, Türkiye genelinde afetlere karşı finansal dayanıklılığın artması ve sigorta penetrasyon oranlarının yüksek seviyelere çıkması bekleniyor. Aktif fay hatlarıyla çevrili bir coğrafyada bulunan Türkiye için, afetlere karşı her daim hazırlıklı olmak bir zorunluluk haline gelmiş durumda. Sigorta bilincinin yaygınlaştırılması ve finansal koruma sistemlerinin daha kapsamlı hale getirilmesi, gelecekte yaşanacak olası afetlerde toplumsal dayanıklılığı artırmak adına kritik bir rol oynuyor.

DASK Yönetim Kurulu Başkanı Emine Feray Sezgin:
Edinilen tecrübeler doğrultusunda yeni hasar sistemi çalışmaları devam ediyor
DASK Yönetim Kurulu Başkanı Emine Feray Sezgin, 6 Şubat depremleri sonrasında Zorunlu Deprem Sigortası kapsamında DASK’ın depremin etkilediği illerde 39,2 milyar lira hasar tazminatı ödediğini ve sigorta şirketlerinin de 52 milyar lira tutarında tazminat ödemesi yapmış olup 23 milyar lira daha ödeyeceğini belirtti.
DASK Yönetim Kurulu Başkanı Emine Feray Sezgin, 11 ili etkileyen bu depremden sonra atılan yeni adımları şöyle sıraladı: “Ulusal Deprem Hasar Tespit Yöntemi”ne ilişkin çalışmalar, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, AFAD ve DASK arasında yapılan görüşmeler çerçevesinde devam etmektedir. Yeni hasar tespit yönteminin DASK dâhil olmak üzere deprem hasar tespiti yapan ilgili kurumlarca kullanılmasına karar verilmiş olup hasar raporlarında aynı metodolojinin kullanılması temin edilerek birbiri ile uyumlu hasar raporlarının üretilmesi amaçlanmaktadır. Gelinen aşamada 6 Şubat depremleri operasyonları kapsamında edinilen tecrübeler de dikkate alınarak hazırlanmaya devam edillen Ulusal Deprem Hasar Tespit Yöntemi’nin 2025 yılı içerisinde kullanılması hedeflenmektedir. Zorunlu Afet Sigortası’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte deprem dışı afetlerin bir diğer ifadeyle sel ve taşkın niteliğindeki su baskını, heyelan, fırtına, dolu, çığ ve orman yangını neticesinde meydana gelen hasar süreçlerinin yürütülebileceği esnek, kullanışlı, etkin ve yüksek performans odaklı, depremlerden edindiğimiz tecrübeler ışığında günlendirilmiş ve modernize edilmiş yeni bir hasar sistemi çalışmaları DASK tarafından yürütülmeye devam etmektedir.”

Türkiye Sigorta Birliği:
Hasarın eksiksiz karşılanabilmesi için poliçe bilgilerinin doğru olması büyük önem taşıyor
“Gerek sivil gerekse ticari ve sınai rizikolarda, sigorta bedelinin doğru belirlenmesi ve olası bir hasarda, hasarın eksiksiz karşılanabilmesi için poliçe bilgilerinin doğru olması büyük önem taşımaktadır.”
6 Şubat tarihinde yaşadığımız deprem felaketinde sigorta sektörünce toplam 75 milyar liralık tazminat ödemesi yapıldığını ve sigorta şirketlerince yüklenilen hasarın DASK hariç yaklaşık %95’lik bölümünün reasürans şirketlerince karşılandığını ifade eden Birlik, şu açıklamalarda bulundu: “Ülkemiz bir deprem ülkesi olup bu gerçek farklı tarihlerde yaşanan büyük depremler ile kendisini hatırlatmaktadır. 6 Şubat 2023 tarihinde 9 saat arayla 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki deprem meydan gelmiş, bu depremlerden 14 gün sonra 6,4 şiddetinde bir deprem daha meydana gelmiştir. Depremin etkilediği bölge gerek yüz ölçümü gerekse nüfus açısından birçok Avrupa ülkesinden daha büyüktür. Dolayısıyla meydana gelen afet normal bir afet değil bir mega katastroftur. Bununla birlikte, 6 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş merkezli depremler sigorta sisteminde iyileştirilmesi gereken alanların görülebilmesi açısından oldukça öğretici olmuş; deprem sonrası tabloda, sigorta sektörüyle ilgili de pek çok done ortaya çıkmıştır. Bunların en önemlilerinden biri, eksik sigorta problemidir. Ayrıca, yaşadığımız büyük afet sonrası ihtiyari deprem teminatının önemi de bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bilindiği üzere, yangın ve mühendislik sigortalarına deprem teminatının eklenmesi durumunda uygulanmak üzere SEDDK tarafından İhtiyari Deprem Tarifesi yayımlanmakta olup söz konusu tarifede deprem bölgesi ve yapı tarzına göre uygulanacak fiyatlar ile ticari ve sınai rizikolar için tarifenin uygulanacağı sınırı belirleyen sigorta bedeli yer almaktadır. Tarife değişikliği öncesinde, ticari ve sınai rizikolar için bahse konu sigorta bedeli 400 milyon lira idi. Bu kapsamda, SEDDK tarafından yayımlanan Tarife Değişikliği ile 1 Ağustos 2023 itibarıyla ticari ve sınai riskler için yangın sigortasında limit 2 milyar lira olarak belirlenmiş ve tarifede yer alan diğer bedeller de revize edilmiştir. 2023 yılında belirlenen 2 milyar liralık sigorta bedeli, 2024 yılında 2,5 milyar liraya yükseltilmiştir. Ardından sigorta bedeline ilişkin güncellemelere devam edilmiş olup 1 Ocak 2025 itibarıyla bu bedel 3,5 milyar liraya yükseltilmiştir. Bu süreçte, riziko bölgesi bazında belirlenen tarife fiyatları da hem sivil hem de ticari ve sınai rizikolar için artırılmıştır. Bununla birlikte, depremde gündeme gelen konu başlıklarından bir tanesi de kullanılan deprem modellemeleridir. Kahramanmaraş Depremi sonrası afet modellemelerinde güncellemeler yapılmış, farklı senaryo analizleri ile daha doğru sonuçlara ulaşılması hedeflenmiştir. Deprem sonrası, sektörün verilere ve aracılara hızlı erişimi, yedekleme sistemlerinin hızlı devreye alınması ve güçlü bilgi teknolojileri altyapısı hasar yönetiminde etkili olmuştur. Ayrıca, yapılan titiz çalışmalar Türkiye’nin reasürörler için güvenilir bir iş ortağı olarak konumunu güçlendirmiştir. Birliğimizce, toplumda farkındalığın artırılması yoluyla deprem öncesi ve sonrası süreçlere yönelik tespit edilen ihtiyaçlara yönelik önerilecek yeni reform maddeleri ile sigorta sektörünün hem etki alanının hem de ülke için yaratacağı katma değerin artacağı değerlendirilmiş olup bu kapsamda ekosistemdeki sinerjilerle bu reform maddelerinin hızlı bir şekilde hayata geçirilebilmesi hedeflenmiştir.”
‘SİGORTANIN ÖNEMİ BİR KEZ DAHA ORTAYA ÇIKTI’
“Ülkemizde son yıllarda yaşanan afetler sonrasında afetzedeler ile yapılan görüşmelerde çok büyük oranda, vatandaşlarımızın doğal afetler sonucu oluşan zararların sigorta teminatı altına alınması konusunda bilgilerinin olmadığı görülmüş olup Kahramanmaraş Depremi işletmelerin maddi kayıplarla başa çıkabilmeleri, hasar gören varlıklarını onarabilmeleri ve operasyonlarına devam edebilmeleri için sigortanın önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır” diyen Birlik, şu ifadelere yer verdi: “Kahramanmaraş Depremi’nde, ülkemizde farklı tarihlerde yaşanan geçmiş depremlere benzer şekilde; birçok sigortalı tarafından poliçe tanzim sürecinde metrekarelerin doğru beyan edilmemiş olduğu anlaşılmıştır. Ortaya çıkan eksik sigorta sorununun, m2 bilgilerinin yanlış beyan edilmesi ve enflasyon nedeniyle yetersiz kalan yeniden inşa maliyetlerinden kaynaklandığı görülmüştür. Bu sebeple, gerek sivil gerekse ticari ve sınai rizikolarda, sigorta bedelinin doğru belirlenmesi ve olası bir hasarda, hasarın eksiksiz karşılanabilmesi için poliçe bilgilerinin doğru olması büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda, sigorta şirketlerinin kamu nezdinde tutulan veri tabanına entegre olması ve konutlara ait metrekare bilgilerinin söz konusu sistem üzerinden alınması yönünde çalışma tamamlanmış olup sistem kullanıma açılmıştır. Ayrıca, Kahramanmaraş’ta yaşadığımız son deprem felaketinde sivil rizikolarda karşılaşılan eksik sigorta sorununun giderilebilmesini teminen İhtiyari Deprem Tarifesi’nde konut riskleri için asgari birim metrekare fiyatı belirlenmiş ve ÜFE tutarında enflasyondan korunma zorunluluğu getirilmiştir.”

Doğa Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tümer:
Deprem ile ilişkili sigorta branşlarında farkındalık arttı
“Kahramanmaraş Depremi’nin ardından deprem sonrası ortaya çıkan yaraların çok hızlı bir şekilde sarılıp hayata devam edilebilmesi için güvence sunan “sigorta” kavramına yönelik özellikle deprem ile ilişkili sigorta branşlarında olmak üzere farkındalık arttı.”
Kahramanmaraş Depremi’nin her an kapımızda olan ve ülkemizin her yerinde etkin olacak deprem gerçeğine karşı gereken önlemlerin alınması gerektiğini gösterdiğini ifade eden Doğa Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tümer, “Deprem sonrası ortaya çıkan yaraların çok hızlı bir şekilde sarılıp hayata devam edilebilmesi için güvence sunan “sigorta” kavramına yönelik özellikle deprem ile ilişkili sigorta branşlarında olmak üzere farkındalık artmıştır. Olası mağduriyetlerin bundan sonra yaşanmaması için sektörde yeni düzenlemeler yapılmıştır. Özellikle Zorunlu Deprem Sigortası’nın, Zorunlu Afet Sigortası’na dönüşmesi yönünde SEDDK ve DASK tarafından birtakım çalışmalar yapılarak, DASK sigortasında sigorta bedeline esas metrekare birim maliyet” ile “azami teminat” tutarları yükseltilmiş enflasyon koruması getirilmiştir. Poliçelerin doğru bilgilerle hazırlanması, trete kapasitelerinin beklenen riskler doğrultusunda yenileme koşullarının güncellenmesi, hasar süreçlerinin daha hızlı ve etkin iyileştirilmesi hususunda büyük gelişmeler yaşanmıştır” şeklinde konuştu. Gerçekleşen deprem felaketleri, riskin ne kadar gerçek olduğunu bize gösterirken aynı zamanda olası bir hasarda, hasarın eksiksiz karşılanabilmesi için poliçe bilgilerinin doğru olmasının ne denli önemli olduğunu da ortaya çıkardığını vurgulayan Tümer, “Maalesef ki bu depremlerde eksik düzenlenen poliçeler birçok mağduriyete sebep olmuş, kurlarda yaşanan hareketlilik ve enflasyon nedeniyle ortaya çıkabilen eksik sigorta durumuna karşı poliçelerin güncellenmesi gerekliliği ve özellikle konutlar için adres ve metrekarelerin doğru belirtilmesinin ne kadar gerekli olduğu anlaşılmıştır. Toplumun yeterli sigorta bilincine sahip olmaması sebebiyle maalesef eksik sigorta konusunda da yeterli aşama kaydetmek mümkün olamadı. Daha önce eksik sigorta gerçeğiyle, yaşanan hasar sonrası yüzleşen firmalar bir nebze ders alıyor, ancak genel olarak firmalar önceden belirlemiş oldukları sigorta bütçelerini aşmamak için sigorta bedeli artışlarını olması gerektiği şekilde yapmıyor. Doğa Sigorta olarak; özellikle sigorta bedeli lira olarak belirlenmiş poliçeler için belirli aralıklarla sigortalılarımızı uyarıyor ve bedel artışı gerekliliğinin kontrol edilmesi gerektiğini kendilerine hatırlatıyoruz” açıklamalarında bulundu.
‘MODELLEMELER SEKTÖR GENELİNDE YETERLİ’
Gerçekleşen bu iki büyük deprem felaketiyle birlikte olası bir Marmara depremi de tekrar gündeme geldiğini ve bu iki büyük depremle ortaya çıkan yaraların en hızlı şekilde sarılmasında sigortanın çok büyük bir ol oynadığının fark edildiğinin altını çizen Tümer, “Buna bağlı olarak; eksik sigorta sebebiyle mağduriyetler ve hasar süreçlerindeki sorunların hatalı m2 bilgisi beyanı ve enflasyon nedeniyle yeniden inşa bedellerinin yetersiz kalmasından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Sigorta şirketlerinin kamu nezdinde tutulan veri tabanına entegre olması ve konutlara ait m2 bilgilerinin söz konusu sistem üzerinden alınması yönünde çalışmalar tamamlanmıştır. Ayrıca sivil rizikolar için asgari birim m2 bedeli belirlenmiş ve enflasyon koruması zorunlu hale getirilmiştir. Bundan sonra yaşanabilecek afetlerde daha doğru sonuçlara ulaşabilmek için deprem modellemelerinde alternatif senaryo analizlerinin de kullanılması ihtiyacı doğmuştur. Afetler konusunda ülkelerin yerel deneyimlerinin önemli olduğu gerçeğinden yola çıkarak mevcut modelleme yöntemleri ile birlikte çalışacak alternatif modeller hayata geçirilmiştir. Olası Marmara depremi hem sigorta şirketleri hem de reasürans şirketleri tarafından beklenen bir risk. Son yaşadığımız depremler, yapılan modellemelerin etkisini ve en kötü senaryoların nasıl hesaplandığını gündeme taşıdı. Modellemelerin sektör genelinde yeterli olduğunu ve sektörün böyle büyük bir deprem sınavından başarıyla geçtiğini söyleyebiliriz. Şirket olarak her zaman düzenli modellemeler yaptırıyor ve korumalarımızı modellemelerin gerektirdiği seviyenin üzerinde alarak güvende olmayı tercih ediyoruz” dedi.

Anadolu Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Ali Kaplan:
İhtiyari deprem teminatının önemi daha iyi anlaşıldı
“Vatandaşlar Doğal Afet Sigortası’nın (DASK) yanında ihtiyari deprem teminatlı bir poliçenin önemini daha iyi kavradı.”
Kahramanmaraş Depremi’nin ardından sektörün çıkardığı dersler hakkında konuşan Anadolu Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Ali Kaplan, öncelikle vatandaşların Doğal Afet Sigortası’nın (DASK) yanında ihtiyari deprem teminatlı bir poliçenin önemini daha iyi kavradığını belirterek; çıkarılan dersleri şöyle sıraladı:
• “Sigortalıların ihtiyaçlarına uygun ve doğru poliçe almalarının ne kadar önemli olduğu daha net bir şekilde anlaşıldı.
• Poliçede belirtilen metrekare ile tapuda yer alan metrekare farklı olduğunda, hesaplanan farklı tazminat tutarları nedeniyle riziko konusunun doğru metrekare bilgisi ile poliçelendirilmesinin önemi ortaya çıktı.
• Tespit edilen eksik sigortalar ile sigorta bedeli belirlenirken yapılması gereken ilgili hesaplamanın yapılması gerektiği anlaşıldı.
• Yüksek enflasyonist dönemde sigorta bedellerinin güncellenmesinin ve doğru bedeller ile poliçelendirme yapılmasının önemi anlaşıldı.
• Bedel tespitlerinde görülen eksiklikler nedeniyle ilgili fiyatlarda hem DASK hem de sigorta şirketleri tarafından önlemler alındı.
• Enflasyon göz önüne alınarak, poliçeler üzerindeki güncelleme ve oran tespitleri konusundaki kontrol arttırıldı.
• İşletmelerde çalışmanın durması ile ortaya çıkan mağduriyet sonucunda kar kaybı sigortasının önemi anlaşıldı.
• Deprem sigortası bilinci yeniden gündeme geldi. Sigortası bulunmayan riziko konularının uğradığı maddi kayıplar ile sigortanın daha etkin hale getirilmesi gerektiği görüldü.
• Sigortasız binaların ve deprem teminatı olmadan yapılan poliçelerin oldukça fazla olduğu anlaşıldı.”
‘DEPREM TEMİNATLI ÜRÜNLER ARTMALI’
Risk yönetimi değerlendirmesinin, deprem teminatlı yeni ürünlerin yalnızca konutlar için değil, ticari risklere yönelik özel sigortalar için de artırılması gerektiğini gösterdiğini ifade eden Kaplan, “Katastrofik hasarlarda hızlı ve etkin hasar ödemesi yapılması için geliştirdiğimiz süreçlerin etkin bir şekilde çalıştığını görmekteyiz. Sigorta bilincinin artırılmasının önemi ile birlikte, sigorta sektörünün deprem kaynaklı zararları karşılayabilme kapasitesi ve finansal gücü de gündeme geliyor” dedi.
Kaplan, Anadolu Sigorta olarak her zaman olduğu gibi bu afette de sigortalıların yanında yer aldıklarını ve konut hasarlarında eksik sigorta konusunda depremzedeleri bilgilendirdiklerini vurguladı. “Kahramanmaraş Depremi’nde, 11 ilde toplamda 171 milyar lira teminatımız bulunurken, bugüne kadar 12 milyar liranın üzerinde tazminat ödemesi gerçekleştirdik” diyen Kaplan, şu açıklamalarda bulundu: “Şirketimizin mevcut uzaktan görüntülü ekspertiz yapma sistemi, deprem anında süreçlerimizin hızlı ve verimli bir şekilde ilerlemesine olanak sağladı. Fiziki ekspertiz yapılmasına gerek olmayan rizikolar için internet bağlantısı ile telefon/bilgisayar üzerinden online ekspertizleri anlık olarak en hızlı şekilde gerçekleştirdik. Önceden öngördüğümüz bazı önemli konuların, ZAS toplantılarında gündeme getirilmesi ve bu konularla ilgili aksiyon alınması gerekliliği net bir şekilde ortaya çıkmış oldu. Bu kapsamda, DASK ile ortak bir eksper havuzu oluşturarak, eksper tedariğinde yaşanabilecek sıkıntıların önlenmesi ve DASK eksperlerinin ihtiyari sigorta kapsamı için de rapor yazması sayesinde aynı riziko konusu için iki kez ekspertiz yapılması ihtiyacının ortadan kaldırılması gerektiği vurguladık. Ayrıca, aynı mahalleye veya ihtiyaca göre aynı binaya tek bir eksper atanması sağlanarak, eksperlerin daha etkin kullanımı için sektör genelinde bir uygulama geliştirilmesinin gerektiğini düşünüyoruz. Bunun yanı sıra, sigortalıların DASK’a doğrudan ulaşabileceği bir çağrı merkezi hizmeti sunulmasının önemine dikkat çektik ve bu gerekliliği kendilerine ilettik. Kahramanmaraş Depremi’nde, deprem anından 3 gün sonra bölgeye gidip kriz yönetimi yaptık ve depremin ilk haftasında hasar ödemelerine başladık. Ayrıca sistem geliştirmeleri tamamlanan ayrı bir rapor formatı oluşturup hasar alt yapısına entegre ettik. Emtiaların ve makinelerin kurtarılmasına destek olduk. Deprem sonrası, DASK’tan tam zayi hasar listesi alarak, ihbar açılmayan dosyalar için konut ihbar alımı ve hasar süreçlerini işletmeye başladık. Ayrıca, DASK’ın ödeme yapmasını beklemeden tazminat ödemelerini gerçekleştirdik. Olası depremlerde hizmet ağımızın kesintisiz çalışabilmesi için, deprem bölgesi dışında çalışan ekip arkadaşlarımızı yedekleyerek acil durum hizmet planı hazırladık ve hasar işlemlerini sorunsuz şekilde sürdürebilmek adına gerekli tüm önlemleri aldık. Sigorta sektöründe öncü hizmetlerle adından söz ettiren şirketimiz, sağlık sigortasına eklenebilen deprem teminatı ile sektörde bir ilke imza attı.”

Allianz Türkiye Elementer Ticari Sigortalar Genel Müdür Yardımcısı Öktem Örkün:
Hayatın normale dönme sürecinde sigorta kritik bir öneme sahip
“Olası büyük depremlerden sonra yaşanan maddi hasarların tazmin edilerek deprem öncesindeki işleyişe dönülebilmesi için sigorta kritik öneme sahip. Deprem sigortasına yönelik olarak gerek sigorta bedelinin gerekse poliçe yapısının eksiksiz biçimde düzenlenmesi gerekiyor.”
Kahramanmaraş Depremi ile birlikte hepimizi derinden sarsan bir afet yaşadığımızı ifade eden Allianz Türkiye Elementer Ticari Sigortalar Genel Müdür Yardımcısı Öktem Örkün, “Bu, sadece 11 ili değil tüm Türkiye’yi etkileyen büyük bir felaketti. Allianz Türkiye İş Süreklilik Stratejimiz doğrultusunda çalışanlarımızdan başlayarak depremden etkilenen herkese destek olabilmek için hemen harekete geçtik. Allianz olarak oluşturduğumuz 120 milyon liralık fonla; ilk etapta arama kurtarma ve acil yardım faaliyetlerine, ardından da orta ve uzun vadede afet sonrası yaraların iyileşmesi, toplumsal kalkınmanın desteklenmesi ve afet riskinin azaltılması başlıklarına yoğunlaştık. Burada karşı karşıya olduğumuz, sadece yapısal bir hasar değildi. Bu yüzden çok yönlü düşünmek gerektiğinden yola çıkarak Allianz Teknik ekibimizle sahada detaylı incelemeler ve analizler yaptık. Bu noktada daha çok endüstriyel binalara odaklandık; hem daha önce yaptığımız teorik çalışmaların gerçek hasarlarla nasıl örtüştüğünü karşılaştırdık hem de birçok ders çıkardık. Sadece yapısal değil yapısal olmayan etkilerin de önemli olduğunu gördük. Yapısal sorunu ya da hasarı olmadığı halde yıkılan asma tavanlar, devrilen ekipmanlar ve eşyalar nedeniyle kullanılamaz hale gelen binalar olduğuna şahit olduk. Özellikle endüstriyel binalar için büyük maddi değere sahip, yapısal olmayan elemanlardan kaynaklanan büyük maddi zararlar, deprem sonrası yangınlar, enerji kesintileri, veri kayıpları ve sonucunda iş kesintileri yaşandığını gözledik. Gerek maddi kayıpların eksiksiz tazmini gerekse iş kesintileri karşısında da güvenceye sahip olmak adına deprem sigortasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha teyit ettik” diye konuştu.
Olası büyük depremlerden sonra yaşanan maddi hasarların tazmin edilerek deprem öncesindeki işleyişe dönülebilmesi için sigortanın kritik öneme sahip olduğuna dikkat çeken Örkün, “Bu noktada deprem sigortasına yönelik olarak gerek sigorta bedelinin gerekse poliçe yapısının eksiksiz biçimde ilgili tüm riskleri kapsayacak şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Endüstriyel tesislerde yaşanan yapısal ve yapısal olmayan hasarların, maddi kayıpların yanında oldukça uzun bir dönemi kapsayacak iş kesintileri yaşanmasına da neden olduğunu deneyimledik. Geçmiş deprem hasarlarından edinilen tecrübelerde hasar yaşamış tesislerin yeniden ayağa kalkması bir yıldan uzun olabiliyor. Bu nedenle deprem riskine yönelik alınacak sigorta poliçelerinde kâr kaybı/iş durması sigorta teminatının da bulunmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmamız gerekiyor” açıklamalarında bulundu.
‘SİGORTA BİLİNİRLİĞİ ARTMALI’
Eksik sigortanın önüne geçebilmek için Allianz Türkiye olarak müşterilere hem doğru ve kapsamlı düzenlenmiş sigorta poliçesi sunabilmek hem de olası maddi hasarları tazmin ederek iş kesintilerinin önüne geçebilmek için bir dizi aksiyon aldıklarını vurgulayan Örkün, “Bu kapsamda; binaların yeniden inşa maliyetleriyle ilgili piyasa dinamiklerini aylık takip ederek sigortalılarımızı bilgilendiriyor ve poliçeleri güncel bedellere göre düzenliyoruz. Yenilemeler için sigorta bedeli düşüşlerinde veya enflasyona göre daha düşük bedel artışlarında olası bir yanlışı giderebilmek adına müşterilerimizle ve dağıtım kanallarımızla sürekli iletişim halindeyiz. Ayrıca poliçelerde yer alan enflasyon endeksleme oranlarını aylık gelişmelere göre güncelliyor ve belirlenen minimum artış oranının altında teminat sağlamıyoruz. Yabancı para birimi ile tanzim edilen poliçelerde de enflasyon endekslemesi yapıyor ve yenilemelerde minimum bedel kontrollerini süreçlere dahil ediyoruz” dedi. “Olası depremlerde hasar anından sonraki dönemde hayatın normale dönmesini sağlamak ve depremin toplumda doğurduğu ekonomik sorunların önüne geçmek için ülkemizde sigorta bilinirliğinin artması gerekiyor” diyen Örkün, sözlerine şöyle devam etti: “ZDS Kahramanmaraş depremlerinin hemen ardından yükseliş gösterse de 1 yıl sonunda Türkiye genelinde sadece %2,7 oranında artarak %57 seviyesine ulaştı. Bu oranı daha yukarıya taşıyabilmek için hala katedecek çok yolumuz var.”

Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar:
2025’te Bina Tamamlama Sigortası öne çıkacak
2025’te sektörü korkutan senaryolar arasında doğal afetlerin neden olduğu büyük hasarlar, sigorta penetrasyonundaki eksiklikler ve ekonomik belirsizliklerin yer aldığına vurgu yapan Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar, bu konuda şunları söyledi: “Olası Marmara depremi, sadece sigorta sektörü için değil, tüm ekonomi için hatta ülke güvenliği için ciddi bir test olacak. Bu nedenle sigortalı kentsel dönüşümün elzem olduğu noktasına sürekli vurgu yapıyor ve çalışmalarımızı derinleştiriyoruz. Kentsel dönüşüme odaklanmak hem sigorta şirketlerimizin hem de bir diğer iştirakimiz olan MHR GYO’nun gündeminde. Sigortalı kentsel dönüşüm demek, mal sahiplerinin binanın tamamlanması konusunda içinin rahat olması demek. Aynı zamanda sigortacılar yapım sürecinde sıkı denetçi olacağı için de güvenle, depreme karşı dayanıklılığı garanti edilmiş yapılar demek. Dolayısıyla Bina Tamamlama Sigortası hem mal sahiplerini mali açıdan koruyan hem de olası depremde en az zararla kurtulmamızı sağlayarak ülkemizin de sırtından önemli bir yükü alacak bir ürün. Bu nedenle de belediyelerle başlattığımız ve 2025’te de hızla devam edeceğimiz sigortalı kentsel dönüşüm, sadece sektörün değil ülke gündeminin de öncelikli maddesi olmalı. Biz Maher Holding Sigorta Grubu olarak Quick Finansall adını verdiğimiz ekosistemimiz sayesinde kapsamlı bir ürün sunabiliyoruz. Bina Tamamlama Sigortası ile birlikte Mesleki Sorumluluk Sigortası Ve Yapı Sorumluluk Sigortası gibi ek ürünlerle inşaat sektöründeki güvenliği ve kaliteyi daha da yukarı taşımayı hedefliyoruz. Bu ürünler müteahhitler, mühendisler ve diğer profesyonellerin sorumluluklarını yerine getirmelerini teşvik ederken, projenin her aşamasında şeffaflık ve denetimi sağlıyor.”

Quick Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Serdar Karayel:
Sigortalı kentsel dönüşüme geçilmesi şart
“Şehirlerimizin depreme karşı güvenli hale gelmesinde kentsel dönüşüm çok kritik bir konu. Şehirlerimizin sigortası kentsel dönüşüm, kentsel dönüşümün sigortası ise Bina Tamamlama Sigortası. Bu sigortanın yaygınlaştırılıp sigortalı kentsel dönüşüme geçilmesi şart.”
Kahramanmaraş depremlerinin Türk sigorta sektörüne deprem risklerinin ekonomik, sosyal ve stratejik boyutlarını bir kez daha gösterdiğini belirten Quick Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Serdar Karayel, “Bu afet sigorta sektörünün güçlü yönlerini ve geliştirilmesi gereken noktalarını ortaya çıkardı. Depremin maliyetinin 100 milyar doları aşması, kayıpların yalnızca %5’inin sigorta sektörü tarafından karşılanabilmesi, penetrasyon eksikliğinin devlet üzerinde büyük bir yük oluşturduğunu gözler önüne serdi. Bu durum aynı zamanda sektörde önemli reformların ve farkındalık kampanyalarının başlamasını da beraberinde getirdi tabii. Türkiye Sigorta Birliği (TSB)’nin, sigortalılık oranını artırmaya yönelik başlattığı çalışmaların yanı sıra DASK’ın, Zorunlu Afet Sigortası (ZAS) olarak genişletilmesi ve orman yangınları, sel gibi afetleri kapsaması da çok önemli bir adım. Ancak tüm bunların ötesinde şehirlerimizin depreme karşı güvenli hale gelmesinde kentsel dönüşüm çok kritik bir konu. Hep söylediğimiz gibi şehirlerimizin sigortası kentsel dönüşüm, kentsel dönüşümün sigortası ise Bina Tamamlama Sigortası. Bu sigortanın yaygınlaştırılıp sigortalı kentsel dönüşüme geçilmesi şart. Bu, aynı zamanda grubumuza ait sigorta şirketlerinden Corpus Sigorta’da çalışmalarımızın odağına aldığımız önleyici sigortacılık açısından da önemli bir örnek. Depremi önlemek mümkün değil ancak binaları güvenli hale getirip riskin yaratacağı hasarı önlemek mümkün” dedi.
‘EKSİK SİGORTA BÜYÜK BİR PROBLEM’
Eksik sigorta bilincinin eksikliğinin yıllardır sektör için büyük bir problem olduğunu kaydeden Karayel, “Son yıllarda yaşanan enflasyonist ortam nedeni ile TL poliçelerde bu oldukça karşılaşılan bir sorun. Maalesef deprem sonrasında bunu net bir şekilde gördük. Dolayısı ile sigortalı mağduriyeti yaşandı ister istemez. DASK tarafında düşük metrekarelerle kesilen poliçeler, konut tarafında yine prim düşük çıksın diye bedeli düşük yapılan poliçeler, endüstriyel ve ticari tarafta ise maalesef enflasyon etkisinin dikkate alınmaması nedeni ile yıllardır aynı TL bedel ile yapılan poliçeler hasarda eksik sigorta kaynaklı mağduriyetler yarattı. Sonrasında sektör olarak bazı önlemler alındı. Konutlarda ihtiyari deprem teminatı içeren poliçeler de m2 başına asgari bir bedel zorunluluğu getirildi. Enflasyon klozu zorunluluğu getirildi. Sektör olarak genelde TL her poliçe için artık enflasyon klozu uygulanmakta. Biz de grup olarak her iki şirketimizde de TL poliçeler için öncelikle acente ve aracılarımıza bedel güncellemesi öneriyor ve yapıyoruz. TL her poliçede yine enflasyon klozunu uyguluyoruz. Bazı endüstriyel ve ticari poliçelerimiz için ise değer tespiti konusunda yardımcı oluyor ve doğru bedel ile poliçe yapmalarını sağlıyoruz” diye konuştu.
diye konuştu. Sektörün, Kahramanmaraş depreminde iyi bir sınav verdiğini ve başarılı olduğunu vurgulayan Karayel, “Gerek DASK gerekse sigorta şirketleri çok hızlı hasar ödemeleri ve tespitleri ile maddi mağduriyet konusunda hızlı aksiyon almıştır. Tabiki bu acı tecrübe hem toplumda hem de sektör olarak bizlerde bazı farkındalıklar da yaratmıştır. Sigorta sektörü, Marmara Depremi’ne hazırlık kapsamında hem risk modellemelerini geliştirdi hem de reasürans korumalarını gözden geçirerek daha güçlü hale getirdi. Maher Holding Sigorta Grubu ve diğer sektör temsilcilerinin 2025 yılı planlamasının en ön sıralamasında, kentsel dönüşüm projelerine öncülük ederek bina güvenliğini artırmak yer almaktadır. Ancak kentsel dönüşüm sürecinin yavaş ilerlemesi, Marmara gibi büyük risklerin bertaraf edilmesini zorlaştırıyor. Bu süreçte Bina Tamamlama Sigortası, sigortalı kentsel dönüşümün anahtarı olarak öne çıkıyor” ifadelerini kullandı.

Allianz Türkiye Risk Mühendisliği ve Allianz Teknik Direktörü Dr. Ceyhun Eren:
Risklerin belirlenmesi çalışmasına binaların tasarımı sırasında başlanılmalı
“Doğa bize hangi bölgelerin yapılaşmaya uygun, hangi bölgelerin uygun olmadığını birçok kez hatırlatıyor. Risk yönetiminin en önemli adımı olan risklerin belirlenmesi çalışmasına binaların tasarımı sırasında başlanılması, olası büyük deprem riskini azaltmada atılabilecek en etkili ve en ekonomik adımların başında geliyor.”
Kahramanmaraş Depremi sonrası çıkarılan dersler ve yapıların güvenilirliği hakkında görüşlerini aldığımız Allianz Türkiye Risk Mühendisliği ve Allianz Teknik Direktörü Dr. Ceyhun Eren, Kahramanmaraş depremleri sırasında yaşanan hasarların bu denli yüksek olmasının en önemli nedenlerinin başında depremlerin ortaya çıkardığı enerjinin büyüklüğünün yanında özellikle risk yönetiminin temellerini oluşturan ‘’Risk yönetimine henüz proje aşamasında başlanılması’’ gerekliliğine uygun hareket edilmemesi olduğunu belirtti. Eren, şu açıklamalarda bulundu: “Yaşanılan üzücü depremlerden de açıkça görüldüğü üzere zayıf zemin yapısının, gelen depremlerin dalga boylarını önemli ölçüde artırdığı ve yavaşlayan dalga hızının, yer hareketine maruz kalma süresini uzattığı tespit edilmiştir. Bu tip zeminler üzerine inşa edilmiş yapıların çok daha büyük yer hareketlerine maruz kaldığı söylenebilir. Bununla birlikte yer altı su seviyelerinin de yüksek olduğu gevşek daneli (kumlu-siltli) zeminlerde, ‘’Zemin Sıvılaşması’’ olarak adlandırılan, yer sarsıntısı sırasında toprak parçacıkları aşağıya çökerken suyun yükselmesi nedeniyle zeminin taşıma gücünü kaybetmesi sonucunda, temel yapısı bu özellikteki zeminlere uygun olmayan binaların yan yatması ya da zemine oturması şeklinde hasarlar yaşanmıştır. İşte tam bu noktada yaşadığımız doğa bize hangi bölgelerin yapılaşmaya uygun, hangi bölgelerin uygun olmadığını birçok kez hatırlatmaktadır. Risk yönetimin en önemli adımı olan risklerin belirlenmesi çalışmasına binaların tasarımı sırasında başlanılması, tarım arazisi olarak kullanılması gereken alanlara, bina inşa edilmesine izin verilmemesi olası büyük deprem riskini azaltmada atılabilecek en etkili ve en ekonomik adımların başında gelmektedir. Modern anlamdan Türkiye’deki Deprem Yönetmelikleri’ni incelediğimizde sırasıyla 1975, 1998, 2007 ve 2018 yıllarında önemli gelişimleri içerecek şekilde yıllar içinde değiştiği söylenebilir. Bunula birlikte 1999 Kocaeli Depremi sonrasında 2000 yılıyla birlikte Yapı Denetim Kanunu’nun devreye girmesiyle bu tarihten sonra inşa edilen binalarda denetim yapılması zorunluğu hale gelmiştir. Bu nedenle binaların ne zaman inşa edildiği, bu yapıların depreme dayanıklılığı konusunda büyük önem taşımaktadır. Bir bina inşa edilmeden önce tasarım aşamasında, sadece Türkiye Deprem Yönetmelikleri için değil, dünyadaki neredeyse tüm deprem yönetmeliklerinde belirtildiği üzere konut binaları ve endüstriyel binaları da kapsayan birçok binanın tasarım hedefi, olası bir büyük deprem karşısından ‘’Can Güvenliği’’ performans hedefini sağlamasıdır. Bu hedef özetle olası bir büyük deprem sırasında binaların belirli oranda hasar alacağı ancak içinde bulunan insanların güvenli bir şekilde binayı tahliye edebilecekleri anlamına gelmektedir. Bu tasarım hedefinin ne kadar doğru olduğu özellikle yapı taşıyıcı sisteminin maliyetin oranla oldukça yüksek maliyetli makine-tesisat ve emtea gruplarını barındıran endüstriyel binalar için deprem sonrası yangınlar ve iş durması riskleri gibi dolaylı etkiler de düşünüldüğünde önemli bir tartışma konusudur.”
‘YAPI TASARIM KURALLARINA UYULMALI’
“Toplumumuzda bilinci artırmamız gereken en önemli konuların başında yeni inşa edilecek konut ve endüstriyel binalarda bulunan kişilerin can güvenliğini sağlamak koşuluyla, büyük depremlerde bina taşıyıcı sisteminde belirli düzeyde hasara bilerek izin verilmesi gelmektedir” diyen Eren, “Bununla birlikte binanın deprem talebi karşısında istenilen seviyede yer değiştirme yapabilmesi için yönetmeliklerde uyulması gereken birçok önemli kural yer almaktadır. Detaylı bir şekilde anlatılan depreme dayanıklı yapı tasarım kurallarına uyulmadığı takdirde binaların deprem davranışı sırasında hasarlar yaşanılması maalesef kaçınılmaz olmaktadır. Kahramanmaraş depremlerinde yıkılan binaların çoğunda maalesef güçlü kiriş – zayıf kolon kusurunun yanında, yetersiz sargı donatısı kullanımı gelmektedir. Bununla birlikte kullanılan demirlerin nervürlü olmaması ve de kolon kenetlenme boylarının yetersiz oluşundan ötürü, yıkılan birçok binada, demirlerin kolonların içinden sıyrıldığı ve gevrek (sünek olmayan) bir şekilde ani kırılmalar yaşandığı da gözlenmiştir. Deprem yönetmeliğinde ayrıntılı bir şekilde belirtildiği gibi yeterli sıklıkta ve uygun şekilde yerleştirilen sargı donatıları sayesinde betonarme bir binanın deprem sırasındaki performansı, aynı çelik yapının davranışı kadar sünek olabilmektedir. Bu önemli konuyu da dikkate aldığımızda betonarme bir binanın deprem performansının detaylarda gizli olduğu söylenebilir. Tüm bu eksikliklere ilave olarak gerek mimari gerekse yapısal kusurlar da eklendiğinde yaşanan deprem hasarlarının boyutları önemli ölçüde artmıştır. Geçmiş yıllarda yaşanan depremlerde de gözlendiği üzere binaların oturma alanlarının kare ya da dikdörtgen yerine U, T, L şeklinde ya da asimetrik plana sahip olması, giriş kat üstünden itibaren çıkma yapı tarzında olması, giriş katın mağaza ya da dükkan; üst katların konut olarak kullanılması ve giriş kat kolon yüksekliklerinin üst katlara oranla daha fazla olması (Yumuşak Kat), özellikle kat seviyeleri farklı olan binaların bitişik nizamda inşa edilmiş olmaları (Çekiçleme), dış cephe kolonlarının arasındaki dolgu duvarların belirli bir seviyeye kadar örülerek üst kısımlarının bant pencere şeklinde bırakılması (Kısa Kolon) kusurları maalesef büyük hasarlar yaşanmasına neden olmuştur. Bununla birlikte, bina taşıyıcı sistemine hiçbir zarar gelmese bile yapısal olmayan hasarlar ve zarar gören eşyalar önemli maddi kayıplar doğurabilir ve ciddi yaralanmalara, can kayıpları yaşanmasına neden olabilir. Binaların taşıyıcı sistemi (kolon, kiriş ve döşeme) dışında kalan tüm demirbaş, dekorasyon, makine-tesisat ve emtea grupları, ‘’Yapısal Olmayan Elemanlar’’ olarak adlandırılırlar. Kahramanmaraş depremleri sırasında da yapısal hasarların yanında büyük çapta yapısal olmayan hasar da yaşandığı gözlenmiştir. Bununla birlikte binadaki sıhhi tesisat ya da yağmurlama sistemine ait su borularının kırılması nedeniyle su hasarlarının yanında doğalgaz ya da kimyasal madde taşıyan boruların kırılması, kritik enerji kaynaklarının devrilmesi nedeniyle deprem sonrası yangınlar da meydana geldiği tespit edilmiştir. Özellikle sıradan konut binaları gibi ‘’Kontrollü Hasar’’ ya da ‘’Can Güvenliği’’ performans hedefiyle tasarlanan endüstriyel binalarda, makina parkının devrilmesi ya da ötelenmesi, yağmurlama sistemi ya da doğalgaz borularının kırılması, halatları kopan asansörlerin zarar görmesi, asma tavanların çökmesi, cam kırılması, rafların devrilmesi, elektrik panosu ve bilgi sistemleri kabinlerinin devrilmesi gibi büyük zararlarla sonuçlanan yapısal olmayan deprem hasarları yaşandığı gözlenmiştir. Ek olarak yaşanan bu hasarların endüstriyel tesislerde oldukça uzun bir dönemi kapsayacak iş kesintileri yaşanmasına da neden olacağı söylenebilir” ifadelerini kullandı.

İTO Sigortacılık Meslek Komitesi Başkanı ve TOBB SAİK İcra Komitesi Başkan Yardımcısı Özgür Yılmaz:
Normale dönüş tam olarak gerçekleşebilmiş değil
Kahramanmaraş Depremi’nin aynı anda 11 ilde etkisini gösteren büyüklükte bir deprem olması sebebi ile yıkıcı etkilerinin oldukça fazla olduğunu belirten İTO Sigortacılık Meslek Komitesi Başkanı ve TOBB SAİK İcra Komitesi Başkan Yardımcısı Özgür Yılmaz, “Her ne kadar ülkece hatta yurtdışından gelen arama kurtarma ekipleri ile birlikte seferber olunsa da depremden etkilenen alanların büyük olması sebebi ile deprem sonraki sürece müdahaleyi de hızlıca gerçekleştirebilmek haliyle pek mümkün olamadı. Öncelikli olarak yaralıların kurtarılması için sağlık hizmetlerine öncelik verilen deprem döneminde aynı zamanda barınma ve temel ihtiyaçların sağlanması yönünde çaba sarf edildi. Çadır kentlerden konteyner kentlere sonrasında da TOKİ evlerinin yapılarak bölge halkının buralara yerleştirilmeye başlanması için çaba gösterildi. Aynı zamanda psikolojik etkileri de azaltabilmek adına özellikle çocukların sosyalleşebilmesi ve depremin etkilerini azaltabilecek yönde de çalışmalar gerçekleştirildi. Deprem sonrası konut, okul, hastane, camiler gibi yeni yapıların depreme dayanıklılık ve az katlı yapılar olmasına özen gösterilmesi, aynı zamanda yaşam alanlarında daha çok yeşil alan bırakılarak toplanma alanlarının oluşturulmasının önemi öncelikli tutuldu. Hala normale dönüş gerçekleşti diyebileceğimiz bir dönemde maalesef ki değiliz. Halkın bir kısmı göç ederken bir kısmı da bölgede sunulan imkânlar ile hayatlarına devam etmeye çalışıyor” dedi. Deprem sonrası acentelerin yaşadığı süreci sorduğumuz Yılmaz, şu açıklamalarda bulundu: “Acentelerinde tabii ki öncelikli ihtiyaçları barınma ve temel ihtiyaçlar yönündeydi. Öncelikli ihtiyaçlardan sonra mesleki olarak işlerine devam edebilmeleri için SEDDK ve TOBB-SAİK iş birliği ve DASK’ın desteği ile bölge acentelerinin çalışabilmeleri için konteyner ofisler kuruldu, aynı bölgede yer alan acentelerin bulunduğu konteyner ofislerin olduğu sokağa Sigortacılar Sokağı adı verildi. Bölge de hizmet veren acentelerin statik IP zorunluluğu kaldırılarak iş süreçlerine destek sağlanmaya çalışıldı. Hem bölge halkının hasar süreçlerinin hızlandırılması hem de bölge acentelerinin iş süreçlerine yardımcı olabilmek adına bölge acentelerinin işlerine öncelik tanınması yönünde de kararlar alındı.”
Kahramanmaraş Depremi sonrası toparlanma süreci hala devam ediyor
Kahramanmaraş Depremi’nden 2 sene geçmesinin ardından depremden etkilenen şehirlerde bulunan acentelere depremden sonra toparlanma sürecini sorduk. Bu doğrultuda Hatay’dan Emira Oflazoğlu Sigorta, Elazığ’dan Asilay Sigorta, Kahramanmaraş’tan Magarsus Brokerlik ve Gaziantep’ten İhsan Yiğit Sigorta, deprem sonrası normale dönüş sürecini anlattı.
EMİRA OFLAZOĞLU SİGORTA (HATAY)
EMİRA OFLAZOĞLU:
Bu felaket geri dönülmeyecek ağır hasarlar bıraktı
“Kahramanmaraş merkezli depremin üzerinden 2 sene geçse de hâlâ dünmüş gibi hissediyoruz. Bizde bıraktığı etki çok büyük. Kayıplarımız, şehrimizin yıkılışı bizleri geri dönülmeyecek bir şekilde sarstı. 2 sene geçmesine rağmen o günkü korku, endişe ve üzüntülerimizi hiç azalmadan günden güne artarak hissediyoruz. Toparlanma süreci hiçbir zaman olmadı ama hep güçlü görünmek zorundayız. Ben de bir anneyim ve nice insanlar kendi aileleri, çocukları için bu tutumu benimsemek zorunda. Normale dönüş diye nitelendirmemizin sebebi bu; hayat devam ediyor, şehrimiz yıkıldı ama bir yerden tutunmamız gerekiyor ve halk olarak hepimiz üstümüze düşen görevi yerine getirmeye çalışıyoruz ki tekrar daha güçlü bir şekilde ayağa kalkabilelim. Deprem sonrası hayat, maalesef çok kötü. Doğup büyüdüğümüz şehir bir anda yıkıldı ve her gün bu yıkılmış sehri görmek, eskiden nice anılar biriktirerek gezdiğimiz sokakları şu an tanıyamamak bizlere çok kötü etki ediyor. Verdiğimiz psikolojik mücadelenin yanı sıra ayrıca yıkımlardan kaynaklı günbegün artan tozlar bize çok büyük hasarlar bıraktı ve bırakmaya devam ediyor. Artan hastalıkların haddi hesabı yok. Kimimiz kendimizi bir çatının altına koymayı başarabildik ama çoğu kesim maalesef hâlâ çadırlarda, konteynerlerde. Antakya’da şu an bir AVM’miz bile yok, temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için şehrin bir ucundan bir ucuna gidiyoruz. Ben Antakyalıyım, bizler halk olarak en kısa zamanda toparlanabilmek adına şehrimizi tekrar ayağa kaldırmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, yapmak zorundayız. Hayat devam ediyor. Bir şeyin ucundan tutmamız gerekiyor. Bizler bir saniyenin bile önemini, aslında hiçbir şeyin sağlıktan daha önemli olmadığını çok kötü bir şekilde öğrendik. Bu felaket hepimizde geri dönülmeyecek ağır hasarlar bıraktı. Bunların asla kapanmayacağını bilmemize rağmen güzel günlerin gelmesi için ayakta durmak zorundayız. Evet yıkıldık ama bugün batarsa güneş, yarın tekrar doğar. Her gecenin bir sabahı vardır. 6 Şubat’ta asla doğacağına inanmadığımız güneşte doğdu, o zifiri karanlığın sonunda da aydınlık oldu. O yüzden asla umudumuzu yitirmedik güzel günlere inancımız yerinde. Tek temennimiz hiç kimsenin böyle bir felaketle karşı karşıya kalmaması ve şehri, yuvası, sağlığı ayaklar altında olmaması. Güzel günler elbette geri gelecek.”
GAZİANTEP SİGORTA ACENTELERİ DERNEĞİ YÖNETİM KURULU BAŞKANI İHSAN YİĞİT:
Depremin ardından acenteler büyük bir sınav verdi
“Kahramanmaraş Depremi’nin ardından geçen 2 yıl, bölgedeki sigorta acenteleri ve sigorta şirketleri açısından hem zorlu hem de öğretici bir süreç oldu. Deprem, halkın sigortacılığa bakışını derinden etkiledi. Önceden sigortaya mesafeli duran birçok kişi, bu süreçte sigortanın önemini ve güvence sağlayıcı rolünü daha net bir şekilde fark etti. Özellikle Zorunlu Deprem Sigortası başta olmak üzere konut sigortalarına olan talepte kayda değer bir artış yaşandı. Depremin ardından sigorta acenteleri büyük bir sınav verdi. Hasar ihbarlarının hızla alınması, halkın mağduriyetinin giderilmesi ve doğru bilgilendirme yapılması konularında acenteler ön safta yer aldı. Sigorta şirketleri ise hızlı aksiyon alarak hasar tespit süreçlerini kolaylaştırmaya, ödemeleri hızlandırmaya ve bölgedeki güveni yeniden tesis etmeye odaklandı. Ayrıca, sigorta acentelerinin hem altyapısal hem de operasyonel olarak toparlanabilmesi için çeşitli destek paketleri sunuldu. Depremden önce DASK’a olan ilgide genel bir yetersizlik söz konusu iken, bu konuda ilimiz Gaziantep ise bir istisnayı üstlenerek DASK sigortasızlık oranı %54 ile Türkiye ortalamasının çok üzerinde olmasına rağmen felaketin ardından bu tablo değişti. Deprem, Zorunlu Deprem Sigortası’nın ne denli önemli olduğunu gözler önüne serdi. DASK, bu süreçte etkin bir şekilde çalışarak hem hızlı ödemeler yaptı hem de kapsayıcılığını artırmak için girişimlerde bulundu. Gaziantep, Türkiye’de ilk kez bir DASK bölgesi olarak tercih edildi. Bu adım, hem bölgenin sigorta sektöründeki önemini hem de DASK’ın ulaşılabilirliğini artırma çabalarını göstermektedir. Gaziantep’in bu konudaki tercih edilmesi, şehrin stratejik konumu ve sigortacılık açısından potansiyelinin yüksekliği ile açıklanabilir. Sonuç olarak, Kahramanmaraş Depremi, sigorta sektörünün toplumsal faydasını bir kez daha ortaya koymuş ve bu alandaki eksiklikleri gözler önüne sermiştir. Sigorta şirketlerinin ve DASK’ın etkin çalışmaları, hem bölgenin toparlanmasına hem de sigorta bilincinin artmasına katkı sağlamıştır. Gaziantep’in bir DASK merkezi haline gelmesi ise Türkiye’de sigortacılık adına önemli bir dönüm noktasıdır.”
MAGARSUS SİGORTA BROKERLİĞİ (KAHRAMANMARAŞ)
BEKİR KILIÇ:
Depremin etkileri hala sürüyor
6 Şubat 2023 tarihinde 04:17 ‘de 7,7 şiddetinde ve 13:24’de 7,6 şiddetinde gerçekleşen depremler en ağır yıkımlarını yaptığı başta Kahramanmaraş, Hatay ,Adıyaman ve Malatya olmak üzere 11 il ve yaklaşık 14 milyon vatandaşımız için bir dönüm noktası oldu. Geride kalan 2 yıllık süre zarfında, sürecin en başındaki her kesimin elinden gelenin fazlasını yapmaya çalıştığı dayanışmanın devam eden süreç için ne kadar etkili olduğunu gördük. Ticari ve bireysel normale dönüşlerde ise en büyük etkenlerden bir tanesinin 6 Şubat öncesi alınan bilinçli sigorta poliçeleri olduğunu gördük. Çünkü sigorta şirketleri çok hızlı aksiyon alarak depremden etkilenen sigortalılarının mağduriyetlerinin giderilmesi için adeta seferberlik ilan edip toparlanma sürecinde çok büyük rol oynadı. İşletmeler sigortadan almış oldukları ödemeler ile hızlıca üretimlerini ve ticari faaliyetlerini ayağa kaldırdılar. Bireysel tarafta ise sigortalı olan vatandaşların ödemelerinin sigorta şirketleri tarafından hızlıca ödenmesiyle birlikte devam eden yaşama, sigortasız vatandaşlara oranla daha hızlı adapte oldukları aşikârdır. Geldiğimiz an itibarıyla ise devlet kontrolündeki yapılaşmanın hem kent merkezlerinde hem de kırsal mahallelerde yoğun bir şekilde ihtiyaçlar doğrultusunda hızla yapıldığını ve teslim edildiğini görüyoruz. Sosyolojik olarak halkın yaşamını gözlemlediğimizde ise maalesef büyük bir çoğunluk net bir ifade ile hala depremin etkisinde olduğunu açıkça dile getirirken, küçük bir azınlıkta o korkuyu dışa vurmadan içinde yaşamaya devam ediyor. Bu korku yaşam kalitesine, olaylara bakış açısına ve stres yönetimlerine açık bir şekilde yansıyor. Çünkü hala konteyner evlerde yaşamlarını sürdürmeye çalışanlar azımsanacak sayıda değil. Aynı şekilde konteyner iş yerlerinde de ticaret devam ediyor. Diğer taraftan henüz yıkılmamış binalar ya da mahkeme süreci devam eden yapılar var olduğu için vatandaş etrafına baktığında bu parçalanmış yapılarda depremin izlerini net bir şekilde görüyor ve bilinçaltı doğal olarak 6 Şubat gününe odaklanıyor. Ev ve işyerlerinin hızlıca teslim edilmesi bir nebze hayatı normale döndürecek gibi olsa da bu depremin psikolojik etkilerinin bu kuşaktan silineceği pekte mümkün görünmüyor. İnsanımızın birbirine olan manevi desteğinin, zor günlerde yapılan maddi destekler kadar önemli olduğuna inanıyorum.”
ASİLAY SİGORTA (ELAZIĞ)
SERKAN BAHÇECİ:
Deprem sonrası halkın sigorta bilinci arttı
“Ülkemizi derinden etkileyen Kahramanmaraş Depremi’nden sonra normalleşme süreci hepimiz için sancılı geçti ve yer yer tekrarlarının olması sebebiyle hepimizi sarsan bir süreç oldu. Üzerinden zaman geçtikçe acımız bir nebze azalmış olsa da hayat devam ediyor denilerek yol almaya çalıştığımız bir zaman dilimi içinde var olduk. Halkın yaşam perspektifi doğal afetlerin olacağı bilincini daha çok artırdı, felaketin bu denli ağır yaşanmasının depremin değil ihmal ve tedbirsizliğin bir sonucu olduğu görüldü. Yapılaşmalarda bu afetler göz önüne alınarak yapılması konusunda özenli bir süreç başladı, yapılar yapıldıktan sonra da gerekli önlemler alınmaya çalışıldı. Yaşam alanlarını seçerken yaşadığımız bölgenin gerçeği olan deprem felaketi göz önünde bulundurularak yapılmaya başlandı.”