
Sigorta deprem kayıplarını karşılayan ve kaynak yaratan önemli bir mekanizma
Zararı önleyici olmayan fakat meydana gelmiş olması olasılığında bunu gidermeye yönelik bulunan “sigorta”, depremden kaynaklanan ekonomik kayıpları karşılayan ve kaynak yaratmak bakımından önemli katkılar sağlayan bir mekanizma.
Dünyada insanların yoğun olarak yaşadığı çok sayıda yerleşim yeri deprem kuşağı içinde yer almaktadır. Bunun sonucu olarak da buralarda meydana gelen depremlerde can ve mal kayıpları çok yüksek rakamlara ulaşmaktadır. Depremin büyüklüğü ve yüzeye ne kadar yakın derinlikte meydana geldiği kuşkusuz depreme bağlı kayıpların en önde gelen nedenidir. Fakat bunun yanında depreme maruz kalan bölgedeki yapıların özellikleri (eskilikleri, kaç katlı oldukları, birbirlerinden uzaklıkları, hangi tür zeminde inşa edilmiş oldukları vb.), oradaki nüfus yoğunluğu, depremin hangi mevsimde saat kaçta meydana geldiği, artçı şokların şiddeti ve sayısı gibi birçok faktör de bu kayıpların miktarını etkilemektedir.
Büyük zararlar veren bazı depremleri kısaca hatırlarsak:
- 1976 Tangshan depremi: 5 büyüklüğündeki bu deprem resmi kayıtlara göre 242 bin, resmi olmayan belirlemelere göre ise 655 bin can kaybına yol açmıştır. Uyku zamanı, dayanıksız yapılarda depreme yakalanan yöre halkı yapıların yıkılması nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
- 2005 Keşmir depremi: 6 büyüklüğündeki bu depremde 32 bin yapının yıkılması sonucu (en az) 79 bin ölüm vakası meydana gelmiştir.
- 1970 Peru depremi:9 büyüklüğündeki bu depremde 70 bin can kaybı olmuştur. Depremin yol açtığı yer kaymaları bazı köyleri yutarak haritadan silmiştir.
- 2004 Hint Okyanusu depremi: Deniz dibinde oluşan 9.1 büyüklüğündeki bu deprem Sumatra açıklarında meydana gelmiş, en az 9 metre boyundaki dalgalar sahile vurmuştur. Depremden kaynaklanan “tsunami” 225 bin ölüm olayına neden olmuştur.
- 2010 Haiti depremi: Başkent Port au Prince yakınlarında olan 7 büyüklüğündeki bu depremde 1 buçuk milyon kişi evsiz kalmıştır.
- 2008 Szechuan depremi: 9 büyüklüğündeki bu deprem, Çin’in güneydoğusunda dağlık bir bölgede meydana gelmiş ve 5 milyon kişinin evsiz kalmasına sebep olmuştur.
9.1 büyüklüğündeki (toplam 6 dakika süren) Fukushima’yı (nükleer santral) vuran ve tsunamiye yol açarak 40,5 metre boyunda dalgalar oluşturan 2011 Tohoku depremi, 19 bin 759 can kaybına ve 2 bin 553 kişinin de kaybolmasına neden olmuştur.
8.8 büyüklüğündeki 2010 Şili depremi (3 dakika sürmüştür) yalnızca 525 can kaybına sebep olmuştur. Daha önce gerçekleşen 9.5 büyüklüğündeki 1960 Büyük Şili Depremi de (tarihte kaydedilen en büyük deprem) 1000-6000 arasında tahmin edilen (görece oldukça düşük sayıda) ölüm olgusuna yol açmıştı.
Yukarıdaki veriler gösteriyor ki, depremin büyüklüğü kadar bunun nerede olduğu ve oradaki yapıların durumu, bundan başka nüfus yoğunluğu ve en önemlisi depreme eklenen (yer kayması, tsunami, dondurucu soğuk gibi) diğer doğa olayları sonucu etkilemektedir. 2011 Tohoku (Japonya) depreminin yol açtığı ekonomik kayıp 210 milyar dolar; 2008 Szechuan (Çin) depreminin sebep olduğu ekonomik kayıp ise 85 milyar dolar olarak hesaplanmıştır. (Belirtelim ki dünya tarihinde en fazla ekonomik zarara yol açan ikinci büyük deprem (1995 Kobe) ile beşinci büyük deprem de (2016 Kumamoto) yine Japonya’da söz konusu olmuştur. Bunlardan kaynaklanan toplam zarar 130 milyar doları bulmuştur.)
Kahramanmaraş’ta 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen biri (en az) 7.7 diğeri de (en az) 7.6 büyüklüğündeki iki deprem çok geniş bir alanda çok ileri boyutta can ve mal zararlarıyla sonuçlanmıştır. Bu olgudan kanımızca ilk çıkarılması gereken sonuç, tsunami veya yer kayması gibi depremi izleyen başka zarar verici etkenlerin söz konusu olmadığı ve yalnızca depremin vurucu/yıkıcı etkisinin söz konusu olduğu bu yer sarsıntılarında uğradığımız can zararlarının bu kadar fazla olmaması gerektiğidir. Türkiye bu can zararlarını yapı denetimi ile önleyebilirdi. Nereye hangi vasıfta kaç kata kadar (en fazla dört olmalı) yapı yapılacağı konusunda hiç ödün verilmeden bilime göre önceden belirleme yapılsa ve getirilen kurallara titizlikle uyulsa idi çok büyük oranda can zararlarının (ölümler, yaralanmalar, sakatlıklar) önüne geçilmiş olurdu (Kuşkusuz mal zararları da minimum düzeyde kalırdı).
CAN VE MAL SİGORTALARI İLE KORUMA
Zararı önleyici olmayan fakat meydana gelmiş olması olasılığında bunu gidermeye yönelik bulunan “sigorta”, depremden kaynaklanan ekonomik kayıpları karşılamak ve kaynak yaratmak bakımından önemli katkılar sağlayan bir mekanizmadır. Ne zaman meydana geleceği önceden bilinmediğinden deprem, sigorta hukuku anlamında geçerli bir riziko oluşturur. Depremin olumsuz sonuçlarına karşı hem can sigortaları aracılığıyla hem de mal sigortaları aracılığıyla koruma elde edilebilir.
Can sigortaları (hayat, kaza ve sağlık) bakımından durum şöyledir:
- Hayat Sigortası Genel Şartları uyarınca, hayat sigortasında deprem sebebiyle meydana gelen ölüm hali sigorta teminatı altındadır.
- Buna karşılık Kaza Sigortası Genel Şartları uyarınca, kaza sigortasında deprem nedeniyle ölüm veya sakatlık veya yaralanma halleri ancak sigortacıyla bu hususta özel anlaşma varsa teminat dahilinde olacaktır.
- Sağlık Sigortası Genel Şartları uyarınca sağlık sigortasında da kaza sigortasındaki gibi ancak sigortacıyla özel anlaşma yapılırsa depremden kaynaklanan sağlık giderleri sigorta koruması altında olabilmektedir.
Belirtmek gerekir ki büyük kısmı deprem kuşakları içinde bulunan Türkiye’de kaza ve sağlık sigortasında deprem rizikosunun ancak sigortacıyla özel anlaşma yapılması koşuluna bağlı olarak sigorta kapsamına aldırılabilmesi (sigortacı uygun görmediği takdirde bu teminatın verilememesi) uygun bir çözüm değildir.
Mal sigortaları ile ilgili olarak da şu saptamaları yapmak mümkündür:
- 1999 Marmara depremi sonrasında günümüzde kısaca DASK olarak bilinen Zorunlu Deprem Sigortası öngörülmüştür. Bu sigorta adından da anlaşılacağı gibi yaptırılması zorunlu bir sigortadır ve DASK (Doğal Afet Sigortaları Kurumu) tarafından yapılmaktadır. Dayanağı 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu’dur. Sigorta konusu olan (sigorta ettirilmesi zorunlu bulunan) yerler şunlardır: Kat Mülkiyeti Kanunu’na tabi bağımsız bölümler; tapuya kayıtlı özel mülkiyete tabi taşınmazlar üzerinde mesken olarak inşa edilmiş binalar; bu binalar içinde yer alan ve ticarethane, büro ve benzeri amaçlarla kullanılan bağımsız bölümler ve doğal afetler nedeniyle devlet tarafından yaptırılan veya devlet tarafından verilen kredi ile yapılan meskenler. Zorunlu deprem sigortası, depremin doğrudan neden olduğu maddi zararları ve deprem sonucu meydana gelen yangın, dev dalga (tsunami) veya yer kaymasının sigortalı binalarda neden olacağı hasarları temin etmektedir. Köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli oturan kişiler tarafından köy yerleşik alanları ve civarında ve mezralarda yapılan binalar; tamamı ticari veya sınai amaçla kullanılan binalar; projesi bulunmayan ve mühendislik hizmeti görmemiş binalar; taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde tadil edildiği veya zayıflatıldığı saptanan binalar; taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde ilgili mevzuata ve projeye aykırı olarak inşa edilen binalar ve yetkili kamu kurumları tarafından yıkılmasına karar verilen binalar ile mesken olarak kullanıma uygun olmayan, bakımsız, harap veya terk edilmiş binalar sigorta teminatının dışında bırakılmışlardır. Sigorta bedeli, meskenin yapı tarzı için Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatı’nda belirtilmiş olan metrekare bedeli ile aynı meskenin brüt yüzölçümünün çarpılması sonucu bulunan tutardır. Ancak bu sigortada azami teminat tutarları da saptanmıştır. Sigorta bedeli bu azami tutardan fazla olamayacaktır. Sigorta konusu binanın hasarlanması halinde sigorta tazminatı olarak, tam veya kısmi hasar ayrımı yapılmaksızın o binanın piyasa rayiçlerine göre hesaplanan yeniden yapım maliyeti ödenecektir.
- Zorunlu deprem sigortası belirli teminat limitlerine tabi olarak verildiğinden ve bu limitler de birçok halde gerçek değerden daha az olduğundan, yetersiz kalabilmektedir. Menfaatin geri kalan (zorunlu deprem sigortası ile karşılanmayan) değeri, zorunlu deprem sigortası yaptırılmış olmak koşuluyla, (isteğe bağlı bir sigorta olan) yangın sigortası kapsamında sigorta güvencesine bağlanabilmektedir. Böylece zorunlu deprem sigortası deyim yerinde ise “minimum korunma” sağlamakta, tam koruma ise ek sigorta (yangın sigortası) sayesinde elde edilmektedir.
- Zorunlu Deprem Sigortası teminat limitlerinin sigorta yaptırıldıktan sonra, sigorta süresi içinde DASK tarafından yükseltilmesi halinde, eğer sigorta ettiren (buna mecbur olmadığı için) mevcut DASK limitlerini yeni limitler oranında yükseltmemişse, yangın sigortası çerçevesinde yangın sigortacısının sorumluluğu kanımızca yeni (yüksek) limitlerin değil, eski (düşük) limitlerin üzerindeki zararlar için söz konusu olmalıdır.
- Yangın sigortası, depremi (tıpkı kaza ve sağlık sigortalarında olduğu gibi) sigortacıyla özel anlaşma yapılmadığı takdirde teminat dışında bırakmaktadır. Bununla birlikte uygulamada büyük çoğunlukla “Deprem ve Yanardağ Püskürmesi Klozu” sigorta sözleşmesine eklenerek hem deprem hem de (ülkemizde çok uzun zamandır bir gün püsküreceği beklenen) yanardağların vereceği zararlara karşı sigorta koruması elde edilmektedir. Söz konusu kloz ayrıca, “deniz depremi” olarak tanımladığı “tsunami” hadiselerini de (gayet yerinde olarak) temin etmektedir. Özellikle Ege Denizi tsunami bakımından dikkatle izlenmesi gereken bir denizdir. M.Ö. 1600 dolaylarında Santorini Patlaması (Thera veya Minos Patlaması olarak da isimlendirilmektedir), dünyada şimdiye kadar meydana gelmiş en önemli yanardağ patlamalarından biri olarak kabul edilmektedir. Bunun sonucunda şimdiki Santorini adasının ortası yok olmuştur. Bu patlamanın yol açtığı tsunaminin de çevreye (özellikle Girit’e ve hatta Mısır’a) büyük zararlar verdiğine inanılmaktadır.
- Deprem ve Yanardağ Püskürmesi klozu, depremden kaynaklanan yangın ve patlama zararları da dahil “bütün” doğrudan veya dolaylı zararlara karşı koruma sağlamaktadır. Deprem bölgelerinde deprem nedeniyle meydana gelen otorite boşluğu ve denetimsizliği fırsat bilen yağmacıların giriştikleri yağma eylemleri sonucunda meydana gelen zararlar da kanımzıca depremin neden olduğu dolaylı zarar niteliğindedir. Yağmaya konu mallar için tazminat ödenmesi bu malların sigorta ettirilmiş olmasına bağlıdır. Binanın da ayrıca sigorta ettirilmiş olması şart değidir. Deprem ve Yanardağ Püskürmesi klozu depremin sebep olacağı yangınlarda sigortalı şeylerin “kaybolmasından” doğan zararları teminat dışında bırakmıştır. Buradaki “kaybolma” sözcüğünün çalınma ve yağmalanmayı da içerip içermediği tartışılabilir. Ancak bu hüküm yalnızca depremden kaynaklanan yangınlarda kaybolan mallarla ilgilidir. Yangın olmaksızın yağmalanan malların bu hükmün uygulama alanı dışında olacağı kuşkusuzdur.
- Hırsızlık sigortası ile teminat altına alınan mallar depremde yağmalanırsa, Hırsızlık Sigortası Genel Şartları bu halin ancak sigortacı ile ayrıca anlaşma yapılmış olması durumunda sigorta koruması altında olacağını öngördüğünden, böyle bir anlaşmanın yokluğunda sigortacının ödeme borcu doğmayacaktır.
- Mallar hakkında paket poliçe düzenlenmiş ve hem Yangın Sigortası Genel Şartları’na ekli Deprem ve Yanardağ Püskürmesi Klozu hem de Hırsızlık Sigortası Genel Şartları uyarınca (ancak hırsızlık sigortası kapsamında yağma ek teminatı alınmaksızın) sigorta koruması sağlanmışsa, deprem nedeniyle yağmaya konu olan malların Deprem ve Yanardağ Püskürmesi klozu çerçevesinde sigortalanmış mı sayılacağı yoksa bu malların Hırsızlık Sigortası Genel Şartları uyarınca teminat haricinde kaldığına mı karar verileceği yoruma elverişli bir husustur. Yargının bu gibi bir halde teminata hükmetmesi olasılığı daha güçlüdür.
- Depremden kaynaklanan iş durması zararları ile alternatif iş yeri masraflarının yangın sigortası kapsamında temin edilmesi kanımızca “Deprem ve Yanardağ Püskürmesi” teminatı alınmış olan hallerde (sigorta bedeli yeterli olmak koşuluyla) gündeme gelebilecektir. Çünkü bu kloz, yukarıda da altını çizmiş olduğumuz gibi “depremden kaynaklanan doğrudan ve dolaylı bütün zararların teminat kapsamında olacağı” şeklinde çok geniş bir kapsama alanına sahiptir.
AYIPLI İNŞAAT TEMİNATI ENGELLER
1999 Marmara depremi sırasında henüz tamamlanmamış karkas halindeki bir inşaata deprem teminatı verilmiş ve o bina depremde yıkılmıştı. Sigorta ettiren de sigortacıdan dava yoluyla tazminat istemişti. Bu uyuşmazlıkta inşaatı bizzat yapan sigorta ettiren firma lehine sigorta teminatının devreye girmemesi gerekiyordu. Çünkü ileride tamamlanınca yükü çok daha artmış olacak olan o inşaatın açık şekilde “ayıplı” olduğu (ve içinde oturulmaya başlandıktan sonra depreme maruz kalırsa, can kayıplarına yol açacağı) tartışmasızdır. Kaldı ki, bu durumun inşaatı yapan sigorta ettirenin bilgisi dışında sayılması da pek mümkün görünmemekteydi. Kanımızca, sigorta ettirenin (menfaat sahibinin) inşaatı yapandan farklı bir kişi olması halinde dahi inşaatın (depreme dayanıklılık yönünden) ayıplı olmasının sigorta teminatını engellemesi doğru olur.
PARAMETRİK SİGORTA ALTERNATİF OLABİLİR
Mal sigortaları kapsamında verilen deprem teminatı zararı karşılamaya yöneliktir. Oysa büyük depremlerde en zor (en yavaş ilerleyen) hususlardan biri de hasar tespiti çalışmalarıdır. Zararın belirlenmesinin gecikmesi, yaraların bir an önce sarılması önünde ciddi bir engeldir. Son zamanlarda uygulama alanı genişleyen “parametrik sigorta”, deprem hasarları için çok etkili ve uygun bir “tamamlayıcı” ve hatta “alternatif” olabilir. Parametrik sigortada sigortacı ödemesi gereken tutarı çabuk ödeyebilmektedir. Depreme ilişkin parametrik sigortalarda, sigorta sözleşmesinde belirlenen büyüklükteki (mesela Richter ölçeğine göre 6) bir depremin meydana gelmiş olması ve sigorta ettirenin konut veya iş yerinin de depremin merkezinden itibaren hesaplanacak belirli bir uzaklık içinde bulunması sigortacıdan (zarardan bağımsız olarak ve önceden sözleşmede kararlaştırılan tutarda) ödeme almasını sağlamaktadır. Zararın karşılanması esasına göre işleyen geleneksel sigortalara kıyasla parametrik sigortalar kısa süre (mesela en geç 4 hafta) içinde ödeme yapılmasına elverişli olduklarından -en azından- ilk aşamada depremden kaynaklanan nakit gereksinimine cevap verebilmektedirler. Ticarethanelerde ortaya çıkan iş durması kayıpları bu sayede en düşük düzeyde tutulabilecektir. En önemlisi, parametrik sigortalar kamu emlâkinde meydana gelecek hasarlardan kaynaklanacak kayıpları karşılamakta önemli rol oynayabilecektir. Ülkemizin her yöresi çok zengin tarihi yapılara, kültür varlıklarına ve doğal güzelliklere sahiptir. Merkezi Kahramanmaraş olan fakat tam on farklı ilde büyük yıkıma yol açan deprem nedeniyle (ilk bilgilere göre, mesela) Antakya’da arkeoloji müzesi, tarihi kilise ve Hatay Cumhuriyeti Meclisi’nin binası önemli zarar görmüştür. Birçok yerde tarihi camilerin yıkıldığı bildirilmektedir. Devlet ve yerel yönetimlerin de depremde zarar gören kamu emlaki ve tarihsel, kültürel varlıklarımız ve hatta hasarlanan doğal zenginlikleri eski haline getirmeye başlamak için ilk aşamada ihtiyaç duyulacak olan nakit akışını sağlamak amacıyla “parametrik sigorta” çözümünü değerlendirmesi kanımca yararlı olacaktır.