Sektör bir dönüşüm içinde

Mapfre Genel Grubu CEO’su Serdar Gül, sigorta sektörünün bir dönüşüm içine girdiğini ve en geç 2020’de bu dönüşümün tamamlanacağını belirtti. Bu dönüşüme uyum sağlayamayan şirket yöneticileri, acente, broker ve eksperlerin sektörün dışında kalacağını ifade eden Gül, pazar payı %2’nin altına düşen şirketlerin de sektörden ayrılacağını söyledi.

Serdar Bey son yıllarda büyük bir çıkış içindesiniz. 2012 sonunda hayat dışı branşlarda %5.18 olan pazar payınız, 2013’te %6.49’a, 2014’te %6.57’ye ve 2015 yılının 11 aylık döneminde %7.66’ya çıktı. Mapfre üretim sıralamasında dördüncü şirket. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pazar  payımızdaki bu yükseliş için planlarımıza ve yatırımlarımıza 2009 da başladık, sabırla, planlarımıza sadık kalarak bu başarılı performansı yakaladık.
Hedefimiz, 2018’de %10 pazar payına ulaşmak. 2009 yılında ulaşılması imkansız gözüken bu hedef, finansal gücümüz, istikrarlı yönetim kadrolarımız ve sektörde tek olan kurumsal kültürümüz ve aile yapımız sayesinde her geçen gün ulaşılabilir hale gelmekte.

Sektör büyüyor, ama bir kârsızlık sorunu var. Yabancı sermayedarlar Türkiye’de sektörün gidişatını nasıl değerlendiriyor?
Türkiye’de yabancı sermayedarlar rahatsız. Normalde bir sene kâr edersiniz bir sene zarar edersiniz, bu doğal karşılanabilir. Ancak Türkiye gibi zararın istikrarlı bir şekilde devam ettiği gelişmiş bir ülke yok. Son 10 senedir bir kârsızlık durumu söz konusu. Artık yatırımcılar bu sürecin bitmeyeceğine inanıyorlar. Bir mahkeme kararıyla, sorumlu olmadığınız 5-10 yıl önceki dönemlere ait geriye dönük ödemeler çıkıyor karşınıza. Bu durum sadece sigorta sektörünü ilgilendiren bir konu değil. Her sektörde, yabancı yatırımcının en büyük korkusu yatırım yaptığı ülkelerdeki yasal ortamın belirsizliğidir.

‘GERİYE DÖNÜK SÜRPRİZLER SEKTÖRE ZARAR VERİYOR’
Türkiye’de geriye dönük sürprizlerin bu kadar çok karşınıza çıkması, sigorta şirketlerine ve doğal olarak sermayedara zarar veriyor. Sektörde yeterli kârlılık olsaydı, geriye dönük ödemeler göz ardı edilebilirdi. Beş sene önce de benzer yasalar vardı, ancak sektörde bu kadar zarar yoktu. Sermayedar bu durumdan çok rahatsız. Buna Mapfre de dahil. Ama Mapfre’nin özelinde, hâlâ dünyada stratejik olarak konumlandırdığı beş ülkeden biri Türkiye.

Mapfre Genel Sigorta’nın büyüme hedefi nedir?
Dediğim gibi önümüzdeki 3 yılda hedef %10 pazar payına ulaşmak. Bunun için de her yıl sektör ortalamasının en az %50 üzerinde büyümemiz gerekli.  Tahminim sektör önümüzdeki yıl %15 ve üzeri büyüyecek, biz ise % 25 – 35 arası.

Sektörün gidişatına baktığınızda gelecekte öngördüğünüz riskler nelerdir?
En önemli risk tabii ki son10-15 yıldır yaşadığımız bilinçsiz rekabetin sürmesidir. İkincisi de yine yılların sorunu olan yasal ve sistemsel değişikliklerin daha da ötelenmesidir. Son olarak da, yine kronikleşen sermaye yetersizliği olan ve Solvency II kurallarına uymayan şirketlerin varlığının devam etmesidir.

Acenteler bahsettiğiniz sektörel dönüşüme uyum sağlamak için neler yapmalı?
Dünya ve ülkemiz geliştikçe, ticaret yöntemleri dönüştükçe, müşteri ihtiyaçları değiştikçe, sigorta şirketlerinin olduğu  gibi acentelerin de  gelişme zorunluluğu doğaldır.
Acentelerin sektördeki payının en az 10-15 yıl daha %60’lar düzeyinde kalacağını öngörüyorum.  Ancak bu, acenteler işlerine, özellikle insan kaynaklarına ve pazarlama fonksiyonlarına yatırım yapmaları durumunda gerçekleşir.  Bunu yapmayan acenteler sektörden silinir, toplamda da acente payı %50’lere hızla düşer.  Acentelerin böyle bir değişim ve dönüşüm için yeterli sermaye ve vizyonlarının olmadığının farkındayım.  Bunun çözümünü orta vadede sigorta şirketleriyle birlikte aramalılar, onların desteğini istemeliler.  Sigorta şirketleri bu konuda kesinlikle yardımcı olmalı ancak öncelikle bu ortamın değişmesi şarttır. Neredeyse her acente doğrudan ya da dolaylı her şirketle çalışır hale geldi, bu durumda hiçbir şirket, kendisi ile uzun vadeli çalışmaya emin olamadığı acenteye yatırım yapmaya cesaret edemez.

İnternet kanalı sigorta sektöründe nasıl bir etki yaratır?

Gelecekte internet kanalı üretimde bir pay alacak. Ancak gelişmiş ülkelere baktığımızda, İngiltere dışında sektörde çok büyük paylara sahip olmadığını görüyoruz.  En başarılılar %10’lar civarında. Ben bankasüransın da hayat dışında gelişeceğine inanmıyorum, hatta geriye gideceğini düşünüyorum. Ama hayat sigortalarında aynı şekilde devam eder. Direkt satış konusu ise bence acentelerin en son korkması gereken konu. Hiçbir sigorta şirketinin direkt satış gibi maliyeti yönetmesi zor, lojistiği zor, disiplini zor bir işe, daha önemli öncelikleri varken yatırım yapacağını zannetmiyorum. Mapfre olarak internet satışlarına da bakıyoruz ancak beklentimiz son derece düşük.

Acenteler komisyonlarının düşürülmesinden dolayı tepkililer. Bu tepkiler sektörel olarak acentelerin imajını nasıl etkiler sizce?
Bence sorun komisyonlardan değil acentelerin örgütlenme yapısından ve her örgütün daha öne çıkmak için popülist söylemlerinden kaynaklanıyor.  Bu parçalı örgütler için şu andaki en kolay söylem sigorta şirketlerini kötülemek. Bu hepimiz için çok büyük tehlike, acenteler ve şirketler arasında içi öfke dolu bir uçurum oluşmaya başladı çünkü.
Şu anda en çok konuşulan trafik komisyonlarındaki indirimler.  Bir kere buradaki büyük zararın acenteden ya da komisyondan kaynaklandığını söylemiyoruz biz.
Aksine sigorta şirketleri batma noktasına geldi, müşteriler artan fiyatlara isyan edip protestolar düzenliyorlar, TBMM’de soru önergeleri veriliyor. Tarihte ilk kez sigortacılık basında manşet oluyorken, acentelere diyoruz ki kazanın ama makul kazanın.
Prim 250 lira iken 35 lira komisyon alırken, 500 lira olan primden yine de 60-70 lira alın diyoruz.
Bu da yetmiyorsa, o zaman acente  örgüt yöneticilerinin, acentenin 1 yılda %100’e yakın artan gelirine karşılık, trafik sigorta satış ve hasar yönetimi ile ilgili giderlerinin bu oranda fazla arttığını bize ve kamuoyuna kanıtlamaları gerekir.  Bu konuyu şöyle bağlamak isterim.  Herhangi bir ticari ilişki, taraflar arasında matematiğe dayalı, etik kurallara uygun ve sürdürülebilir olmalı. Aksi halde ticaret sürdürülemez.

Kamusal otoritenin sektöre müdahalesi sigorta şirketlerini nasıl etkiliyor?
Trafikte 1950’lerden kalma Karayolları Kanunu ile çalışıyoruz. Ürün serbestliğinin gelmesi gerekiyor. Ağırlıklı olarak bedeni zararları koruyan bir poliçe hazırlanması gerekiyor. Bu basit ürün üzerine sigorta şirketleri daha geniş ürünler çıkarır, sigortalı istiyorsa ücretini ödeyerek alır. Ancak şimdiki gibi ürün çok geniş kapsamlı ise fiyatı düşük olamaz.  Bu değişiklik olmadığı sürece sigorta şirketlerinin prim artışı yapmaktan başka şansı kalmıyor.

Kasko branşında fiyat artışları olur mu?
Bakın, asgari ücretteki %30 artış bütün sigorta branşlarında zam demektir.  Çünkü her türlü maddi hasardaki işçilik payları doğal olarak artacak, asıl sorun bedeni zararları kapsayan trafik, işveren gibi sorumluluk branşlarında.  Onlarda zamlar daha da artacak.
Bunun üzerine TL’deki değer kaybını da düşünürseniz, kaskoda kısa sürede  en az %15 fiyat artışı beklenmelidir.

Tamamlayıcı sağlık sigortasında sektörün öncü şirketi oldunuz. Tamamlayıcı sağlık sigortasının geldiği nokta nedir?
Tamamlayıcı sağlık sigortası beklentilerimizden daha yavaş ilerleyen bir sigorta ürünü oldu. Sigortacı olarak hedef kitlemiz tanımadığımız bir segmentmiş. Doğrudan sigorta ilişkimizin olmadığı, davranışlarını bilmediğimiz bir segmentmiş. Tamamlayıcı sağlık ucuz bir ürün, ama bize göre ucuz, normal sağlık sigortalarına göre ucuz. Sigortalıya ucuz gelmedi, yaygınlaştırabilirsek ucuzlayacak ya da ucuzlatabilirsek yaygınlaşacak. Tamamlayıcı sağlık milyonlarca satması gerekirken maalesef satmadı, Mapfre Genel Sigorta’ya gelen sigortalılara oranlarsak poliçe sayısı çok düşük. Tamamlayıcı sağlık sosyal yönü olan bir iştir. Devletin görevi sosyal yardımlar yapmak. Sağlık sigortasının yaygınlaştırılması için devlet teşvik vermeli.

Sorumluluk sigortalarıyla ilgili Mapfre Genel Sigorta olarak ne tür yatırımlar yaptınız?
Sorumluluk sigortaları önemli bir branş haline geldi. Mapfre’de bu sigortalarla ilgili departmanı kurup kurumsal hale getireceğiz. Şu anda başka bir departman içinde bir  birim şeklinde büyümeye devam ediyor. Sektörün sorumluluk sigortalarıyla ilgili tecrübe ve kapasite eksikliği var. Ancak bu büyümeyle beraber sektör de bu branşa yatırım yapar. Türkiye’nin globalleşme süreci ve Avrupa Birliği’ne uyum süreciyle birlikte sorumluluk sigortaları bana göre büyük branşlardan bir tanesi olur. Geleneksel branşlar çok hızlı büyümüyor artık, yangın ve nakliyat branşları çok fazla büyümüyor. Mühendislik, sorumluluk, trafik, sağlık gibi branşlar daha fazla büyüyor. Sorumluluk sigortalarını ana branşlar içine almamız gerek. Hem taşıdığı riskler itibarıyla uzun süreli ürünler hem de underwritingi, geleneksel poliçelerden çok daha farklı. Ayrı bir eğitim ve tecrübe gerektiriyor.

Sigorta sektörünün geleceğiyle ilgili beklentileriniz neler?
Sektör dönüşüm içine girdi. Sermaye kârlılığı, branş kârlılığı, Solvency II, rekabetteki pozisyonların değişmesi gibi bir takım dönüşümler başladı. 15 yıl önceki sermaye kârlılığı ile bu dönem arasında büyük farklar var. Bu dönüşüme uyum sağlayamayan şirket yöneticileri, acente, broker ve eksperler sektörün dışına çıkar. Bu dönüşümle birlikte en geç 2020’de bugün konuştuğumuz konuları konuşmayacağız. Pazar payları %2’nin altına düşen şirketlerin sektör dışına çıktığını göreceğiz. Sektörde branşlaşmayı görebiliriz; bir takım şirketler tarım ağırlıklı, sağlık ağırlıklı, bazı şirketler trafik ağırlıklı branşlaşmaya gidebilir. Bu sağlıksız bir şey değil. Bazı şirketler geleneksel, bazıları da Mapfre gibi tüm branşlarda satış yapacaktır. Ancak şirket sayısı azalacak ve pazar payı, şirket başına düşen kâr payı artacaktır. Aynı şey acenteler için de geçerli. Tek bir ürüne, tek bir branşa yönelen acentelerin sektörde yaşama şansı yok. Sigorta acentesi olmak istiyorsa tüm branşlarda satış yapması gerekiyor.

‘ZORUNLU SİGORTALARA TEŞVİK VERİLMELİ’
Zorunlu sigortalar konusunda değerlendirmeniz nedir?
Zorunlu sigortalarda devletin teşviki ve kontrolü yaygınlaştırması şart. Öncelikle bu sigortalarda gider vergisinin olmaması gerekir. Bana göre, trafik sigortası da TARSİM ve DASK gibi devlet tarafından desteklenmeli. Bu sigortalar devletin vatandaşın zor durumda kalması halinde ödemek zorunda kaldığı paraları, sigorta sistemiyle bütçeleyebilir hale getiriyor. Dolayısıyla bütçede dalgalanma olmuyor, üstelik sigorta bilinci oluşuyor. Trafik konusunda sigorta şirketlerinin zorlamasıyla sürücüler bilinçlendiriliyor. Ceza sistemiyle, eğitim sistemiyle konutlar depreme dayanıklı inşa edilmeye başlıyor. TARSİM’de gelişmiş tarım teknikleri kullanan çiftçiler için prim desteği artırılabilir. Çiftçiler bilinçlendirilerek, gelişmiş tarım tekniklerine özendirilebilir.

‘DEVLET SADECE KONTROL ETMELİ’
Zorunlu sigorta uygulamalarının genişletilmesi taraftarıyım. Zorunlu sigortalara devletin teşvik vermesi lazım. Şu andaki sistem teşvik yerine vergi alıyor. Alınan verginin kaldırılması gerek. Devletin hiçbir şekilde fiyat ve komisyon konusunda müdahil olmaması gerekiyor. Örneğin hekim sorumluluk sigortasında devlet müdahil ve çok büyük sorunlar yaşanıyor. Şu anda hekim sorumluluk sigortasının primi, trafik sigortalarından ucuz. Fakat trafik poliçe sayısı 17 milyon, hekim sorumluluk poliçesi az olduğu için ses çıkmıyor. Hâlbuki hekim sorumluluk sigortası da trafik sigortası kadar zarar ediyor. Çünkü tarifeyi ve ürünü devlet yapıyor. Biz sigortacılar hekim sorumluluk poliçesinin kapsamına müdahale edemiyoruz. Bu şekilde sorumluluk sigortası gelişmez. Mantıken sigorta şirketleri hekim sorumluluk sigortasına neden yatırım yapsın ki; daha çok satmak, daha çok zarar etmek demek. Bu sigorta az da olsa  kâr edecek şekilde düzenlense sigorta şirketleri poliçeyi satmak için yatırım yapar. Daha çok hekime ulaşırız. Ben sigortacılıkta tamamen serbestlikten yanayım, devlet sadece piyasayı kontrol etmeli. Devletin asıl görevi benim sermaye ve hizmet kalitemi kontrol etmek. Bu konular yabancı sermayedarlarla yapılan toplantılara da yansıyor.

‘YABANCILARIN KÂR BEKLENTİSİ YÜZDE 18’
Sektöre yatırım yapan yabancı sermayedarların kâr oranı beklentisi nedir?
Kârlılıkla ilgili yabancı yatırımcıların, Türkiye’nin finansal riskleri göz önüne alındığında bugünkü koşullarda sermaye kârlılığı beklentisi %18. Böyle baktığınızda  sıfır veya sıfırın üzerinde kârlılık oranı olan şirket sayısı bir elin parmağını geçmez bu sene. Tüm sektör çok başarısız zaten. Yabancı yatırımcıların Türkiye’de bir sektörde veya bir branşta, iş yapma nedeni %18 kârlılık beklentisidir. Bu hedefine ulaşamadığında yönetimlere baskı yapmaya başlıyor. Son 10 yılda yönetimi değişmeyen sigorta şirketi kalmadı neredeyse. Sigorta şirketlerinin %18 kârlılık oranına ulaşmasına engel olan üç branş var; sağlık, kasko ve trafik. Bu branşlar son on yıldır ya kâr sağlayamıyor ya da zarar ediyor. Eğer bunlar yeterli kâra ulaşamazsa yabancı sermaye memnun kalmaz. Bu rekabet koşullarında sektörün, özellikle küçük şirketlerin kâr etmeleri çok zor. Yabancı sermaye hem sektörün dinamikleri, satış kanalları, yönetimleri açısından hem de imaj açısından en azından yukarı doğru bir trend görmezse, sektör bu branşlara bir anda çok yüksek zamlar yapmak zorunda kalır. Yabancı sermaye trendin yukarı doğru ivmelendiğini görürse, Türkiye’deki sigortacılığın geleceği açısından umutlanılır.

Yorum yazın