Kamyon

AŞIRI hız nedeni ile yolun karşı şeridine geçip yüz binlerce liralık Bentley başta olmak üzere yarım düzine aracı dümdüz eden ve bir kişinin de canına mal olan kazaya neden olan kamyon şoförünün ve sahibinin bu zararları nasıl tazmin edeceklerinin ulusal bir kanalın ana haberinde sorgulanması, yaptığımız işin faydalarının bilinmesi açısından olumludur.
Ancak aynı haberin sunumunda sunucunun kasko poliçesi ile trafik poliçesi ve ihtiyari mali sorumluluk teminatlarının aralarındaki farkları ve her birinin ne işe yaradığını bilmediğini açıkça hissettirmesi sunduğumuz ürünler hakkında yeterli bilgilendirme yapmadığımızın kanıtıdır.
Öte yandan bizler işimizi olabildiğince iyi yapsak da müşterilerin en azından bir kısmının bu bilgileri özümseme isteği ve hevesinin ne denli yeterli olduğu da tartışılır.
Konu müşteriler tarafında sıkça “vadeli mevduat”mış gibi algılanıyor; bir tür “ben şu sürede bu kadar yatırdım, bir ara şu kadar tazminat almalıyım mutlaka, ödediğim primi kesinlikle çıkarmalıyım” gibi.
Oysa her konuda yardımsever olmak için öncülük yapan, bonkörlük sergileyen bir toplumun bu belki de en olgun, çağdaş, oturmuş, düzenli, kurallı ve hesap veren dayanışma ortamına çok kolay adapte olması gerekir diye düşünüyor insan.
Konuyu belli bir ürün ya da çok konuşulan açmazlar platformuna getirmeyeceğim. Yaptığımız işi anlatamıyoruz, faydalarını ve yansımalarını aktaramıyoruz, zaten ekonominin bütününde ve karar alıcıların nezdinde ne yazık ki hala yeterince önemli de değiliz hâlâ. Durum böyle olunca da kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz çoğunlukla.
Tanıtım gerek. Rakamlarla ve somut verilerle bilgi paylaşmamız gerek. Sunulan hizmetin o birkaç sayfalık kâğıt tomarı ile sınırlı olmadığını, zamanı gelip kullanılması gerektiğinde hangi mağduriyetleri gidereceğini, hangi yaralara merhem olacağını bıkmadan, usanmadan anlatmak gerek.
Ama bence hepsinden önce herkesin yaptığı işi sevmesi, yaptığı işe saygı duyması, işin gerektirdiği yetkinlik ve standartlara sahip olması ve kısmen değilse de olmaya çalışması gerek.
Açıkça seslendirilmeyen sektör sorunlarını cesurca gündeme getirmek ve vahim hale gelmiş yerlere neşteri vurmak gerek. Örneğin bu sektörü tanıyan herkes bilir ki hasarlarda büyük bir kaçak vardır ama ne yapılırsa yapılsın bu gürül gürül akan sızıntı kesilemez. Mesela alınan tüm düzenleyici önlemlere, mevzuattaki yapıcı değişimlere, eğitim ve denetim çabalarına rağmen sektörde nitelikli çalışan oranı yükselmez; ortalama tahsil istatistikleri iyileşiyor gibi görünse de şirketlerde, aracı kurumlarda ve destek hizmeti sunanlarda bilgi, sezgi ve tutum eksiklikleri bir türlü giderilemez.
“Rekabet var”, “primler düşük / komisyonlar yetersiz”, “sigorta şirketleri anlayışsız / aracılar düşüncesiz” gibi hiçbir sorunu çözmeyecek söylemlerle bir yere gidilemez. Gidilemediği gibi bu çekişmeler ve bölünmelerle dış aktörlere ve müşterilere karşı da güçlü bir birliktelik imajı verilemez.
Bu nedenle sektörümüzün daha da güçlü ve kalıcı olması için dayanışma gerekiyor, tüm tarafların uzlaşması ve katılımı ile. Amerikalı yazar Christopher Hitchens (1949-2011) “Dayanışma bir direnme davranışıdır, öyle düşünüyorum, ya da öyle olmalı” demiş.
Tamamen aynı fikirdeyim! Herkes hep kendi çıkarına, kendi kısa vadeli beklentilerine veya konumundan kaynaklanan önceliklerine sarıldıkça düğümleniyoruz hep birlikte.
Bu mesleğin saygınlığının kabul edilmesi, topluma ve ekonomiye fayda ve katkılarının benimsenmesi için buna engel olan her türlü gelişmeye, düşünceye ya da eyleme direnmek gerekir; hep birlikte ve dayanışma içinde.
O kamyon benim her sabah işe gittiğim yolda ve yöndeki araçların üstüne çıktı, o gün oradan kaza saatinden epey önce geçtiğim için şanslıydım ama her an başka bir kamyonun altında kalabilirim, sizler de…
Görüşmek üzere.

Yorum yazın