‘Kaç gece var sabaha?’

BAZEN küçük bir jest, birkaç güzel sözcük insanı mutlu etmeye yetiyor. Geçen ay ben de böyle bir sürpriz yaşadım. Şair Turgut Tan yeni kitabını imzalayarak bana ve Faruk Ömrüuzak’a göndermiş. Kitaplar aynı zarfın içinde geldiğinden Faruk Kaptan’ınki de hâlâ bende. Herhalde  yazarlar yemeğinde kendisine ulaştırırım.
Turgut Tan’ın bizleri nereden tanıdığına gelince; asıl sevindirici olan bu, Sigortacı Gazetesi’nden. Turgut Bey’in oğlu ve damadı sigorta acentesiymiş ve yıllardır onların acenteliğine giden Sigortacı’dan yazılarımızı izliyormuş. Buradan, bu incelikli hareketi ve övgü dolu sözleri için Turgut Tan’a teşekkür ediyorum ve izniyle kitabından bir şiiri aktarıyorum.
Kitaba ismini veren “KAÇ GECE VAR SABAHA?” şiiri şöyle:
“Siz sonsuzluğa gidince, hava bir bozdu,
Ellerim ceplerimde pencere önünde;
Uzaklarda gurubun kurşuni rengi
Camlarda ince yağmur ırmakları.
Sevdiğimiz çiçeklerden
Tanrı, mor leylâkları,
İncecik çöp saplı gelinciği
Sarı beyaz
Taneli yapraklı papatyayı,
Abla çiçeğini, şiir için yarattı,
Sözcükler Türkçemin sırat köprüsü
Siz gittiniz, Marmara Denizi sert dalgalarını
Balıklar yüzmeyi unuttu
Sardım sarmaladım yitişinizi güzelce
Acaba kaç gece var sabaha?”

YENİ KEDİMİZ DUMAN HANIM…
Evde bir kedimiz zaten vardı; Zeliş Hanım. Birkaç yıl önce onunla ilgili bir yazı yazmış ve maceralarını sizlerle paylaşmıştım. Şimdi bir kedimiz daha oldu; Duman Hanım.
Hayat arkadaşım Işıl Özgüner, evdeki kedinin yanı sıra sokaktaki kedilere de bakıyor. Her gün onlara mama ve su veriyor. Duman da onlardan biriydi. Ancak Duman çok küçük olduğundan sürekli diğer kedilerden dayak yiyordu. Hatta Işıl yavru kediyi erkek sandığından ona “Duman” adını verdi. İstanbul’a yağan son karda, hatırlarsınız hava da çok soğumuştu; bu kedi bu karda kışta sokakta kalırsa öwlür diyerek Duman’ı mecburen eve almak durumunda kaldık. Önce veterinere götürüp bir durum tespiti yaptırdık; çünkü Zeliş Hanım’ın bazı sağlık sorunları var ve bizim mahalledeki veterinerler bu durumu biliyor. Bazı testler yaptılar ve Duman’ın Zeliş’e bir zararı olmayacağını belirttiler. Bu arada öğrendik ki bizim Duman, erkek değil dişiymiş. Üstelik çok küçük olmasına rağmen bir de hamileymiş… Veterinerler bu kadar küçük bir kedinin yavruları doğuramayacağını; ya düşük ya da ölü doğum yapacağını söyleyince, mecburen kediyi kısırlaştırmak zorunda kaldık. Operasyonlar ve bir haftalık veteriner pansiyonerliğinin ardından Duman Hanım’ı eve aldık. Duman’ı eve aldık almasına da, Zeliş Hanım hiç ummadığımız şekilde kıskanç çıktı. Şimdi iki kedi her karşılaştığında, çoğunlukla Zeliş yüzünden aralarında hırgür çıkıyor. Sonra ayrılıp ikisi de farklı odalara ya da salonda farklı köşelere çekilip birbirlerini kolluyorlar. Zamanla alışırlar diye umuyoruz, ama bu süre biraz uzayacak gibi görünüyor. Esen kalın…

Yorum yazın