İstanbul’un “Kaptan Köşkü”nde bir öğle vakti…

Geçen ay yazarlar yemeğini İstanbul’un “Kaptan Köşkü” Adile Sultan Sarayı’ndaki Borsa Lokantası’nda yedik. Kaptan Köşkü kavramını daha önce de kullanmış olabilirim, ancak bu mekân, bu tanımlamayı gerçekten hak ediyor.
Adile Sultan Sarayı’nın girişi batıda Boğaziçi üzerinden Bebek ve çevresindeki semtleri ve arkasında yeni oluşan İstanbul siluetini ayaklar altına alıyor. Güneybatıda Boğaz’ın Marmara’ya kadar ulaşan görüntüsü, kuzeybatıda ise Boğaz’ın Karadeniz’le kucaklaştığı yere kadar uzanan panoramik bir manzara var; buraya Kaptan Köşkü denilmez de ne denir ki?..
Biz bu manzaranın yarattığı duygularla Borsa Lokantası’na girerken bizim için içeride ve bahçede iki ayrı masa hazırlatıldığını gördük. Tabii ki çoğunluk kararıyla bahçeyi tercih ettik. Başlangıçta hava kapalı ve rüzgârlıydı, hatta bu yüzden garsonlar açık hava sobası bile yaktılar. Ancak bir süre sonra güneş açtı ve sobanın yerini güneş şemsiyeleri aldı. Ali Erül ve ben şemsiyelerden hiç yararlanamasak da gam değil; hava güzeldi, ortam güzeldi, sohbet keyifliydi.
Borsa Lokantası müşterilerine Türk mutfağı ve et yemekleri sunan bir mekan. Bütün Borsa lokantalarında başta döner olmak üzere tüm et yemekleri oldukça lezzetli. Ancak şunu söylemeden geçemeyeceğim; Kandilli’nin aşçıları gücenmesin ama Lütfi Kırdar’daki Borsa Lokantası’nın yemekleri Kandilli’den daha iyi…
Geçen ayki yemekte konuğumuz TARSİM Genel Müdürü Yusuf Cemil Satoğlu’ydu. Yusuf Bey hepimizin tanıdığı, içimizden biri olduğundan yemekteki sıcak sohbete katılması pek de sorun olmadı, o da beklediğimiz gibi bizlere uydu ve bizim İstanbul’un Kaptan Köşkü’ndeki yemeğimiz her zaman olduğu gibi, espriler, fıkralar ve kahkahalarla, son derece keyifli bir ortamda geçti…
(M. Emin Özcan)

Yorum yazın