IFRS 17’ye yönelik belirsizlik devam ediyor

IFRS 17’ye yönelik belirsizlik devam ediyor

Sigorta sektöründe yılın ilk yarısına ilişkin değerlendirmeler ve geleceğe dair öngörülerde bulunan EY Türkiye Vergi Bölümü Direktörü Güven Kurtar, “2025 yılının yarısını geride bıraktığımız bu günlerde, finans yöneticileri geçmiş 6 aydaki uygulamalar nedeniyle yorulsa da önümüzdeki 6 aya ilişkin olarak IFRS 17’ye yönelik vergi gündemindeki belirsizliğin de bir o kadar yorgunluğa sebep olacağı tahmin ediliyor” dedi.

Sigorta sektöründe yılın ilk yarısına ilişkin değerlendirmeler ve geleceğe dair öngörülerde bulunan EY Türkiye Vergi Bölümü Direktörü Güven Kurtar, şu ifadelere yer verdi: “Sigorta sektörü 2025 yılına iyi bir başlangıç yaptı ve yılın ilk 3 ayında toplam prim üretimi geçen yılın aynı dönemine göre %52,2 artarken, Nisan ayı sonunda da sektör aynı artış trendini korudu. 2025 yılı resmi enflasyon verileriyle kıyasladığımızda ise sektörün prim üretiminin enflasyon oranlarının üstünde gerçekleştiği, finansal kâr ve zarar durumundan bağımsız olarak olumlu seyrettiği söylenebilir. Kasım 2024’te yayımladığımız “Sigorta sektörü ve finansal kurumlarda 2025’e hazırlık” başlıklı videoda sigorta sektöründe 2025 yılını değerlendirirken finans yöneticileri için zor bir yıl olacağını belirtmiştik. Ek olarak, 2025 yılında yeni gündemler de ortaya çıktı.

SEKTÖRDE YILIN İLK 6 AYI NASIL GEÇTİ?

Sigortacılık Kanunu’nun Teminatlar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasında sigorta şirketlerinin, yurt içinde akdetmiş olduğu sigorta sözleşmelerinden doğan taahhütlerine karşılık olarak belirlenen esaslara göre teminat ayrılması gerekiyor. Aynı maddenin dördüncü fıkrasında ise minimum garanti fonunun hiçbir dönemde, çalışılan branşlar itibarıyla gerekli olan asgari sermaye tutarlarının üçte birinden az olamayacağı hükümleri yer alıyor. Konuyla ilgili yayınlanan genelge düzeyindeki düzenlemeler kapsamında asgari sermaye tutarlarıyla kuruluş tarihlerinde gerekli olan asgari sermaye tutarları arasındaki farklılıktan dolayı minimum garanti fonunda artış görülüyor. Bu nedenle teminat açığı olan hayat sigortası dışı branşlarda faaliyet gösteren şirketlerin, 2025 Haziran dönemi güncel verileri ve hesaplamalarına göre en geç 31 Ağustos 2025 tarihine kadar teminat açıklarını kapatması gerektiği ifade ediliyor.

Sigorta şirketlerinin sahip olduğu ruhsatlar itibarıyla gerekli olan minimum sermaye tutarları göz önünde bulundurularak teminat tesis ettirmesi gerekirken, eksik teminatların tamamlanması için sektörün düzenleyici ve denetleyici otoritesinden yazılar ilgili şirketlere gönderildi. Tüm bu faktörler göz önüne alındığında, sektörün sermaye yeterliliği, teminat yükümlülüğü ve belli branşlardaki prim üretimine getirilen sınırlamalardan dolayı finans yöneticilerinin zorlu bir dönemden geçtiği görülüyor. Yılın devamında ise 2024 yılına ait kurumlar vergisi beyannamesinin ihtirazi kayıt ile beyan edilmesi ve sonrasında yargı süreci karşımıza çıkıyor. Bu husustaki konuyu kısaca özetlemek gerekirse, Vergi Usul Kanunu’nun geçici 33. maddesine eklenen hükümle; banka, sigorta ve emeklilik şirketleriyle finansal kuruluşların 2024 ve 2025 hesap dönemlerinde enflasyon muhasebesi sonucunda bulunan kâr ve zararlarının kurum kazancının tespitinde dikkate alınmamasına yönelik yasal düzenleme yapıldı. Düzenlemenin gerekçesinde söz konusu finans kurumlarıyla diğer kurumlar vergisi mükellefleri arasında böyle bir farklılık öngörülmesine dair net bir açıklamaya yer verilmese de bu uygulamanın kaynağında finans sektöründen elde edilecek vergi gelirinden vazgeçmek istenilmediği anlaşılıyor. Bu kurumların enflasyon düzeltmesi kapsamı dışında bırakılmasının ise Anayasa’nın 73. maddesinde düzenlenen vergilerin genelliği ve eşitliği ilkesine aykırılık teşkil ettiği yönünde konunun yargıya götürülebileceği görüşünde olan birçok şirket, 2024 yılı kurumlar vergisi beyannamelerini ihtirazi kayıtla verip sonrasında ise yargı yoluna başvurdu. Anayasa mahkemesinin son dönemde verdiği kararlar ışığında, vergilendirmeye yönelik Kanun maddesi yazılmasının Kanunilik ilkesine uygunluk açısından yeterli olacağı değerlendiriliyor. Diğer yandan, 2023 yılında ülkemizde gerçekleşen deprem nedeniyle alınan ek vergilere yönelik verilen karar, kamu yararını vurgulasa da söz konusu yargı sürecinin mükellefler lehine sonuçlanabileceği tahmin ediliyor. Yılın ilk 6 ayını tamamlarken de karşımıza Yangın Sigortası Vergisi (YSV) çıkıyor. T.C. Sayıştay Başkanlığı tarafından hazırlanan 2023 yılına ait denetim raporunda yer alan bulgu çerçevesinde sigorta şirketlerince ödenen YSV tutarlarıyla Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği’nden temin edilen veriler karşılaştırılarak tespitlerde bulunuldu, yapılan tespitler çerçevesinde sigorta şirketlerine cezalı ihbarnameler iletildi. Söz konusu tespite konu eksik ödemelerin içerisinde büyükşehir belediyesi yerine ilçe belediyelerine ödeme yapılması ya da sigorta şirketleri tarafından iletilen bilgilerde hatalı değerlerin yer aldığı uygulamalarla sıkça karşılaşılıyor. Özetle; ilk 6 ay itibarıyla sermaye yeterliliği, blokaj eksikliği, enflasyon muhasebesinin yargıya taşınması ve belediyeler ile YSV sürecinin yürütülmesi gibi başlıca konuların yer aldığı yoğun bir gündem görülüyor.

YILIN DİĞER YARISINDA BEKLENEN GELİŞMELER

Yılsonuna kadar mevcut koşulların korunması halinde, ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemlerinde rutin vergi gündemiyle yıla devam edilecek. Ancak, asıl beklenti olan IFRS 17’ye yönelik vergi düzenlemelerine ilişkin henüz bir gelişme ya da ilerleme bulunmuyor. Bilindiği üzere hâlihazırda Kurumlar Vergisi Kanunu ve ilgili Tebliğ’deki düzenlemeler IFRS 4’te yer alan sigortacılık teknik karşılıklarına yönelik olup, Sigortacılık Kanunu’na referans vermek suretiyle vergi mevzuatında karşılık buluyor. Konuyla ilgili olarak İdare tarafından beklentinin öncelikle Sigortacılık Kanunu’nda yer alan mevzuat düzenlemelerinin IFRS 17’ye uygun hale getirilmesi ve sonrasında ise vergi düzenlemelerinin de yine aynı şekilde Sigortacılık Kanunu’na atıfta bulunarak yapılacağı anlaşılıyor. Bu durumda kalan 6 aylık süre içerisinde hem Sigortacılık Kanunu’nda hem de vergi kanunlarında gerekli mevzuat güncellemelerinin yapılması gerektiği ve 2026 yılına ait birinci geçici vergisi beyannamesinin 18 Mayıs 2026 tarihinde beyan edileceği düşünüldüğünde çok fazla zamanın kalmadığı görülüyor. Özet olarak, 2025 yılının yarısını geride bıraktığımız bu günlerde, finans yöneticileri geçmiş 6 aydaki uygulamalar nedeniyle yorulsa da önümüzdeki 6 aya ilişkin olarak IFRS 17’ye yönelik vergi gündemindeki belirsizliğin de bir o kadar yorgunluğa sebep olacağı tahmin ediliyor.”

Yorum yazın