Gençler her koşulda kendilerine güvenmeli
Her basketbolcunun en büyük hayalini gerçekleştirdiniz. NBA’de oynayan ilk Türk basketbolcu oldunuz. Bunu başarmak nasıl bir duyguydu, nasıl çalıştınız?
Benim amacım hiçbir zaman ilkleri yapmak olmadı. Ben her zaman “Kendimi en iyi yerlere nasıl getirebilirim?” diye düşünmüştüm. O anki imkânlar ve fırsatlar benim ilk olmamı sağladı. Oraya giden ilk Türk olmak, uzun süre orada kalmak ve bunu başarabilmek gurur verici. Kendimi şanslı hissediyorum. NBA ligine gitme sürecinde bana çok yardımcı olanlar oldu. İnsanlar fedakarlık gösterdiler ve benimle bu süreci yaşadılar.
Sacramento Kings, San Antonio Spurs, Toronto Raptors, Orlanda Magics ve L.A Clippers gibi takımlarda görev aldınız. Bu takımlarda neler yaşadınız? Transferlerde verdiğiniz kararların doğru olduğunu düşünüyor musunuz?
Sacramento benim tercihim olmadı çünkü drafta (NBA seçmeleri) girmiştim. Sacramento seçti beni. Ama daha sonra serbest kaldığım zaman, seçme hakkı bana kalmıştı. O anki koşulları göz önünde bulundurduğunuzda daha fazla süre alabileceğiniz, performansınızı daha fazla gösterebileceğiniz takımlara yöneliyorsunuz. Ben Sacramento ve San Antonio’dan sonra serbest kaldığımda, Orlando Magics yetkilileriyle görüştüm. Bana sundukları imkânların beni daha mutlu edeceğini düşündüm ve onları tercih ettim. Bana yapmış oldukları yatırımları gördüğümde doğru tercih yaptığımı anladım. Size duyulan güveni hissettiğiniz zaman işinizi daha rahat yapıyorsunuz.
NBA liginde L.A Lakers’la final mücadelesi verdiniz ve Kobe Bryant’a karşı oynadınız. Bryant’ın oyun stilinden ve karakterinden bahseder misiniz?
Kobe ile hâlâ görüşüyoruz. Bizim jenerasyonun Michael Jordan’ı diyebilirim. Ondaki hırs, istek, arzu, sanırım bir Michael Jordan’da vardı. Ama Michael Jordan’ın yeri her zaman ayrı olmuştur. Kobe’yi savunmak gerçekten çok zordu. Çok hızlı, teknik anlamda mükemmel oynayan ve çok yetenekli bir oyuncuydu. Benim için hep bunlar ilerde çocuklarımıza anlatabileceğimiz güzel anılar. Zaten bulunmuş olduğunuz lig dünyanın en iyi ligi. Karşılıklı oynadığınız, antrenman yaptığımız oyuncular çok kaliteli sporcular. Kendimi şanslı hissediyorum bu konuda. En başından beri NBA’de oynamak en büyük hayalimdi ve gerçek oldu. Onlarla aynı mücadeleyi verdim. O mücadelenin her zaman benim için ayrı bir yeri olacaktır.
O günleri özlüyor musunuz?
Şu an özlemiyorum. Ama eminim ki bundan iki üç ay sonra mutlaka özleyeceğim. Profesyonel anlamda sporculuk hayatınız varsa, ne kadar kabul edemeseniz de, oynamak isteseniz de, fiziki anlamda oynayamayacağınızı kabul etmek zorunda kalıyorsunuz. Fizik kuralları sizi aktif sporculuktan uzaklaştırıyor artık ister istemez.
2009 NBA final maçından sonra Jack Nicholson sizi bizzat tebrik etti. Bunun dışında kendisiyle bir diyaloğunuz oldu mu? Nasıl biri biraz anlatır mısınız?
Maçları takip eden çok fazla insan vardı. Göstermiş olduğunuz performans bir noktadan sonra herkes tarafından saygı görmeye başladı. Jack Nicholson da o maçı izleyenler arasındaymış. Kendisi Lakers taraftarı, beni tebrik ederken iyi bir performans sergilediğimi, ancak 2009 senesinin Lakers senesi olduğunu söyledi. Seneye de siz şampiyon olursunuz şeklinde bir diyaloğumuz oldu. Gelip tebrik etmesi performansıma herkes tarafından saygı duyulduğunu gösteriyor.
NBA’de oynarken sizi psikolojik ve fiziksel olarak en çok zorlayan unsurlar nelerdi?
İlk altı ay NBA temposu beni biraz zorladı açıkçası. Maçlar, seyahatler derken yoğun bir tempoda yaşıyorsunuz. Fiziksel olarak istediğim formu yakalayamamıştım. Bunlar hep bir dezavantajdı benim için. Ancak bunların hiçbir zaman moralimi bozmasına izin vermedim. Gerek soyunma odasındaki takım arkadaşlarımı, gerekse sahaya çıktığımda rakip takımın sporcularını gördüğüm zaman, motivasyonumu en üst seviyede tutmaya çalışırdım. Motivasyonunuz oyununuzu etkileyebilecek en büyük unsur. En iyilerle oynadığınız için motivasyonunuzu yüksek tutmanız gerekiyor.
Profesyonellik bunu gerektiriyor değil mi? Sonuç olarak bir sporcunun psikolojik durumu çok önemli.
Hayatını sporcu olarak devam ettirecek biri için, profesyonellik yaşamınızın bir numaralı unsurudur. Yemek düzeninizden tutun, çalışma şeklinize kadar kendinize bakmanız gerekiyor. O seviyelerde kalmak istiyorsanız disiplinli olmak zorundasınız. Zaten Amerika’ya giderken belli şeyleri kabul ederek gittim. “NBA’de kalmak için ne gerekiyorsa yapacağım” diyordum kendime. Bu yüzden oranın disiplinine alışmanız, profesyonel anlamda kendinizi işinize vermeniz gerekiyor.
Türkiye Basketbol Federasyonunda Sportif Direktör olarak Türk basketbolu adına gerçekleştirmek istediğiniz projeler nelerdir?
Ben gerçekleştirmek istediğim planlarımı kısa vade, orta vade ve uzun vade şeklinde üçe ayırıyorum. Ancak şu anda tüm konsantrasyonumu olimpiyat elemelerine vermiş durumdayım. Erkek basketbolunda tarihinde ilk defa olimpiyatlara gitme şansına sahip olduk. Türk Milli Takımı’nın olimpiyatlarda başarı elde edebilmemizi sağlayacağına inanıyorum. Hem erkeklerde hem bayanlarda, elemeleri geçip yaz oyunlarında mücadele vermek istiyoruz. Olimpiyatlardan gelecek başarı Türkiye’nin basketbola bakış açısını değiştirecektir. Daha sonra federasyon olarak Türkiye’nin basketbolda daha iyi yerlere gelmesini sağlamak için çalışmalara başlayacağız. Türkiye’de basketbolun popülerliğini artırmak için yapılacak projeler var. Altyapı takımları için hayata geçirmek istediğimiz planlar var. Ama önceliğimiz olimpiyatlar. Takım olarak katıldığımızda olimpiyata gidecek Türk sporcuların sayısı da artacak. Bu da ülkemizin dünya çapındaki prestijini artıracaktır.
Pilot takım projesi nedir?
2017 Avrupa Şampiyonası’na ev sahipliği yapacağız. Türk oyuncularımızın Avrupa’daki takımlarda oynayabilmesi, daha fazla tecrübe kazanması için düşündüğümüz projelerden bir tanesi. Şu anda kulüplerde çok fazla yabancı oyuncu olduğu için Türk oyuncular maçlarda yeterli süre alamıyor. Yaz döneminde kulüplerle bu konuyla ilgili görüşmeler yapacağız. Milli takımımıza sporcu yetiştirmek istiyoruz. Çünkü altyapı sporcularına baktığımızda gelecekte milli takımımızda oynayacak çok yetenekli sporcularımız var. Genç oyuncuların önünü açıp, uzun yıllar milli takımda forma giyebilmelerini sağlamayı hedefliyoruz. Olimpiyat elemeleri nedeniyle henüz hayata geçmiş bir proje değil. Ancak olimpiyat oyunlarından sonra üzerinde çalışacağımız ilk projelerden biri.
Özellikle profesyonel liglerde kalite olarak Türk basketbolunun gidişatını nasıl buluyorsunuz?
Türkiye Basketbol Ligi dünya basketbolunun en kaliteli liglerinden birisi olarak gösteriliyor. Kulüplerin yapmış olduğu yatırımlar bizi gerçekten mutlu ediyor. Ancak kulüplerdeki yabancı sayısının fazla olması, ister istemez Türk oyuncularının maçlarda daha az süre almasına neden oluyor. Bu oyuncuların az süre alması demek milli takımda oyuncularımızın, gerekli tecrübeyi kazanamaması demek. Bu da Türk basketbolcularımızı olumsuz şekilde etkiliyor. Kulüplerde az da olsa süre alabilen genç sporculardan, çok kısa bir sürede çok büyük şeyler beklemek durumunda kalıyoruz. Özellikle 2 aylık süreçte Türk sporculardan, hem form tutup hem de performans bakımından en üst seviyeye gelmelerini ve başarılı olmalarını bekliyoruz. Kulüplerle görüşerek bu sporcuları milli takıma nasıl kazandırabileceğimizi konuşacağız.
Amatör takımlarda küçük şehirlerdeki sporculara büyük kulüplerde oynayabilmeleri için neler önerirsiniz? Federasyonun bu konuyla ilgili bir çalışması var mı?
12 Dev Adam Basketbol Okulları (DABO) çalışmalarımız var. 81 ilde devam ediyor. Yaz dönemi okullarımız var. Federasyon olarak biz de bu konuya zaman ayırmak istiyoruz. Sadece Anadolu’da değil, büyük şehirlerde de karşılaştığımız bir durum. Gençler belli bir yaştan sonra ister istemez okul ve spor arasında seçim yapmak zorunda kalıyorlar. O yaşa kadar spor yapmış küçük arkadaşlarımız velilerin isteğiyle okulu tercih ediyorlar ve spor hayatını noktalamak zorunda kalıyorlar.
Hem küçük arkadaşlarımızın spor hayatına devam etmeleri hem de okul hayatlarını devam ettirebilmelerini sağlamak istiyoruz. Ebeveynleri de anlamak gerekiyor. Çocuklarının geleceği açısından uzun vadede sporu garantisi olan bir meslek olarak görmüyorlar. Çok yetenekli, başarılı olabilecek oyuncularımızı bu nedenden dolayı kaçırıyoruz. Sadece basketbol değil diğer branşlarda da böyle.14, 15 yaşlarındaki çocukların velileri bu konuyla ilgili benden öneri istiyorlar. Kendi yaptığım şeyi hiçbir zaman öneremiyorum onlara. Çünkü bana göre benim tercihlerim doğruydu. Ama başkalarına göre doğru olmayabilir. Velilerin ve çocukların benim aldığım riskleri almalarını bekleyemem. Benim çocuğum da aynı durumu yaşarsa, inanın ben de ne yaparım bilmiyorum. Sporun her zaman artıları olduğu gibi dezavantajları da var. Basketbol sakatlık riski çok yüksek olan bir branş. Sporcu sakatlanabilir. Bu sakatlık onu hem eğitiminden hem de spor hayatından mahrum bırakabilir. Velilerin endişesini gidermek ve oyuncuların sporu bırakmalarını önlemek için Amerika’daki burs sistemine benzer bir sistem kurulmalı. Burs sisteminin oturtulması şart, çünkü sporcu olmak isteyen çok arkadaşımız var.