Emek hırsızları

OLDUM olası sürekli şikâyet eden, sürekli söylenen, sürekli olayların kendi dışında ve bir başka kişi / kişiler yüzünden vuku bulduğundan yola çıkarak sorumluluğu hiç yüklenmeyen ve hatta kolaylıkla ciro eden ve asla ama asla etliye sütlüye dokunmadan tavşan dışkısı tabir edilen pasif agresif tiplere müthiş sinir, gıcık, ayar olmuşumdur.

İcra yeteneğinden aciz veya basitçe tembel veya kendini akıllı, milleti enayi zanneden kişiler oturdukları yerden nemalanmayı bir beceri sanırlar. Bu bir beceri değil, hırsızlıktır, emeğe gasptır, günahtır, ayıptır ve de suçtur. Bu hırsla daha da sayardım ama durayım burada.

Hani ebeveynler “durduk yere başıma icat çıkarma” diye paylarlar ya çocuklarını, işte sorun tam da buradan başlıyor. Bırakın çocuklar biraz icat çıkartsınlar, bir şey üretsinler, kendi başlarına bir şey yapsınlar. Yoksa büyüdüklerinde seyirci kalırlar her şeye, oturdukları yerden seyre dalarlar dünyalarını ve sadece söylenerek varlıklarını sebeplendirirler, ve nedense meyve veren ağaçları taşlamak onlar için bir yaşam biçimi haline gelir. Geçenlerde bir yazımda yazmıştım, yahu niye meyve veren ağaç taşlansın diye, ağacı taşlayanı hep beraber taşlayalım, hatta dışlayalım ki bir daha bu densizliği yapamasınlar. Bu tarz kimlikler hiç ama hiçbir şeyden tam mutlu olamazlar, bir güzellik karşısında etkilenmezler; teşekkür edemezler, takdir edemezler, çünkü bu duygularını açığa çıkartabilecek bir ödülleri hayatları boyunca olmamıştır. Emek gösteremeyen, emeğini sergileyemeyen hiç kimse emeğe saygı gösteremez. Bırakın çocuklarınız biraz emek versinler ve bu emeklerini ödüllendirin ki, emeğin ne denli kıymetli olduğunu anlasınlar.

Bir kişinin emek vermeden elde ettiği şeyleri hak ettiğine inanması çeşitli psikolojik, sosyal ve kültürel faktörlerden kaynaklanabilir:

1. Hak Sahipliği Zihniyeti: Bazı bireyler yetiştirilme tarzları, toplumsal şartlanmalar veya kişisel deneyimler nedeniyle bir hak sahibi olma duygusu geliştirebilirler. Sadece var oldukları veya belirli özelliklere sahip oldukları için (örneğin, belirli bir grubun üyesi olmak) belirli faydaları veya ödülleri hak ettiklerine inanabilirler. “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” çıkışması tam olarak bu maddenin çıktısıdır.

2. Sosyal Karşılaştırma : İnsanlar kendilerini sıklıkla başkalarıyla karşılaştırırlar. Akranlarının görünür bir çaba göstermeden ödül veya fayda aldığını algılarlarsa, benzer bir muameleyi hak ettiklerine inanmakta haklı hissedebilirler ve bu da bunu alamadıklarında adaletsizlik hissine yol açabilir. “Ona yaptınız bana da yapın, ona verdiniz bana da verin” densizliği gibi.

3. Kültürel Etkiler : Bazı kültürlerde başarı ve ödüller bireysel çabalardan ziyade kolektif başarılar olarak görülür. Bu, bireylerin kişisel katkılarından bağımsız olarak topluluklarının veya ailelerinin başarılarından faydalanmaları gerektiği inancını yaratabilir. Babam sağ olsun .

4. Psikolojik İhtiyaçlar : İnsanların tanınma, ait olma ve öz saygı gibi doğuştan gelen psikolojik ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlar karşılanmadığında, bireyler duygusal veya psikolojik eksikliklerini telafi edecek şeyleri hak ettiklerini hissedebilirler. “Ben her şeyin en iyisine layığım” diyen ve fakat hiçbir özelliği olmayan bir dizi insanlar gibi.

5. Bilişsel Uyumsuzluk : İnsanlar çok çalışıp bekledikleri sonuçları göremedikleri zaman, içinde bulundukları durumun rahatsızlığını hafifletmek için gösterdikleri çabaya rağmen ödül hak ettiklerini düşünebilirler.

6. Anında Tatmin : Hızlı tempolu, tüketici odaklı bir toplumda, genellikle anında tatmine odaklanılır. Bu kültürel norm, harcanan çabadan bağımsız olarak ödüllerin hızlı ve kolay bir şekilde gelmesi beklentisine yol açabilir. Sürekli haz ihtiyacı maalesef günümüz toplumunun en yersiz ihtiyacıdır.

Bu faktörleri anlamak, hak sahibi olma algısına katkıda bulunan temel inanç ve tutumların ele alınmasına yardımcı olabilir.

Emek hırsızlığı, emek arsızlığı yapmayın, yaptırmayın!

Yorum yazın