AIG Sigorta ile hem işinizi hem çalışanınızı koruyun
Ülkemizde sorumluluk kavramı ve bilincinin istenen düzeyde gelişmediğini ifade eden AIG Sigorta Sorumluluk Sigortaları Müdürü İpek Kutluğ Özcan, sorumluluk sigortalarının toplam sigorta piyasamızın %3’ü gibi bir orana ancak içinde yaşadığımız yıl ulaştığını ve bunun üzücü bir durum olduğunu belirtti.
“Sorumluluk sigortalarının ülkemizde gelişememesinin bir nedeni de ülkemizde bir mağduriyet durumunda karşı tarafa dava açma alışkanlığının yeni yeni toplumumuzda oluşmaya başlaması” diyen Özcan, “Bu bağlamda teknolojinin ilerlemesiyle birlikte bilgiye ulaşma ve bilginin nasıl kullanılabileceği konusunda kat etmiş olduğumuz mesafe son derece önemli. ‘Hak arama’ kavramı ve böyle bir ihtimalin varlığı, internet sitelerinde, gazetelerde ve televizyonda artık sıradan haberler arasında yer alıyor ve toplumsal bilinci yavaş da olsa artırıyor” değerlendirmesinde bulundu.
ZORUNLU POLİÇELERDEKİ ARTIŞ, BİLİNCİ ETKİLEDİ
Bilincin artmasındaki önemli bir payın da zorunlu poliçelerin sayılarının artması olduğunu belirten Özcan, “Özellikle zorunlu deprem sigortası, trafik sigortası, tehlikeli maddeler ve tüpgaz kullanımıyla ilgili mevcut zorunlu poliçelerle hekimlerimiz için düzenlenen zorunlu mesleki sorumluluk poliçeleri bilincin tabana yayılmasında önemli rol oynuyor. Ancak hâlâ emekleme aşamasındaki bu bilinç oluşumu ile, söz konusu poliçelerle ilgili mevzuat açıklarından toplumumuz maksimum şekilde faydalanıyor, gerekli denetimdeki eksiklikler nedeniyle hâlâ zorunlu deprem sigortasında bile %100 penetrasyon sağlanamıyor” diye konuştu.
İşveren Sorumluluk Sigortaları’nda da durumun pek parlak olmadığını ifade eden Özcan şunları söyledi: “Maalesef hâlâ ‘sigorta’, ekonomik durgunluk halinde tasarruf kalemlerinin başında algılanıyor, ilk kesinti kalemi olarak sigorta ile bağlantılı kararlar alınıyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli firmalar, birkaç yıl üst üste hasar almadığı bir branşa ait poliçeleri ‘gereksiz, işe yaramayan bir masraf’ olarak görüyor ve söz konusu poliçelerin yenileme döneminde yenilenmemesi şeklinde karar verebiliyor. Böyle bir karar aşamasında sigortalımızı doğru yönlendirme ve bilgilendirme görevi bizlere düşüyor, sigorta şirketlerine ve sigorta aracılarına. Olası iş kazalarının firmalar üzerinde yaratabileceği finansal etkisinin boyutlarını çok net olarak kendileri ile paylaşmamız son derece önemli.”
İŞ KAZALARI GÜNDEMİ DEĞİŞTİRDİ
Artan iş kazalarıyla ilgili de bir değerlendirme yapan Özcan, “Son yıllarda ülkemizde yaşanan ve toplumu derinden etkileyen katastrofik iş kazalarının frekansının artmasıyla artık sigortacılığın başka bir temel görevini konuşmaya başladık; iş kazalarının öngörülebilir ve dolayısı ile önlenebilir olmasını. Alınabilecek birkaç önlem, makinelerin periyodik bakımları veya görevini artık yerine getirmediğinde yenileri ile değiştirilmesi gibi, teknolojinin kazaları önleyici tüm faydalarının artık sigortalı ve çalışanları için kullanılıyor olmasının önemini daha çok dile getirmeye başladık” dedi. Özcan şöyle devam etti: “İş güvenliği önlemlerinin gündelik hayata entegrasyonu ve iş kazalarının minimuma indirilmesi konusunda devletin başlattığı ‘iş güvenliği uzmanlığı’ yapısının hakkaniyetli bir halde çalışır duruma geçmesiyle birlikte, tüm bireyler ve kurumlar olarak iş kazalarının sayısı ve şiddetiyle ilgili ciddi iyileşmeler beklentisi içindeyiz. Zira bir iş kazası sadece kazayı yaşayanı değil, çalışanın bakmakla yükümlü olduğu bireyleri, firmada çalışan diğer kişileri, firmanın kendi finansal yapısını ve piyasa itibarını, yani sanılandan çok daha büyük bir kesimi maddi zarar ve manevi çöküntü altına sokuyor.”
Özcan, özellikle son yıllarda iş kazaları neticesinde açılan davalarda işveren aleyhine karara bağlanan yüksek tazminat tutarlarının, İşveren Sorumluluk Sigortası’nı artık yangın, kasko gibi firmaların öncelikli olarak talep ettiği poliçeler arasına aldığını belirtti. “Ancak burada çok önemli bir konudan bahsetmek gerek: satın alınan işveren sorumluluk poliçesinin ihtiyacı karşılayıp karşılamadığı, yani ‘doğru poliçe’ olup olmadığı hususu” diyen Özcan, “Doğru poliçe”yle ilgili kriterleri şöyle sıraladı:
DOĞRU POLİÇENİN ÖZELLİKLERİ
* Öncelikle sigortalı, tüm faaliyetleri için teminat satın aldığından emin olmalı ve bunun poliçe üzerine doğru bir şekilde yansımış olduğunu kontrol etmelidir. Örneğin “kapı, pencere imalatı” olarak poliçeye not edilmiş bir faaliyet kolu söz konusu ise, “kapı, pencere montajı” sırasında oluşabilecek bir hasar teminat dışında kalacaktır, çünkü poliçe sadece imalat faaliyetini kapsıyor ve montaj faaliyetlerine poliçede değinilmiyor.
* Veya çalışan sayısı, riziko adresi veya adresleri doğru bir şekilde not edilmeli ve poliçe süresince oluşabilecek olan söz konusu değişiklikler zamanında poliçelerde revize edilmelidir. Özellikle burada aracılarımıza da önemli bir görev düşüyor. Örneğin bir inşaat firmasının yıl içinde hangi inşaat işlerine başladığı, çalışan sayısında oluşabilecek değişiklikler, hasar anında sıkıntı yaşanmaması adına zamanında sigorta şirketine bildirilmelidir.
* Genel Şartlar’daki ek teminatlardan ihtiyaca uygun olanlarının alınmış olması gerekiyor, özellikle manevi tazminatlar, meslek hastalıkları, görevle yurtdışına gönderme vb. teminatların poliçeye eklenebileceği sigortalıya bildirilmeli, eksik teminatlardan oluşan yetersiz bir poliçe sunulmamalıdır.
* Poliçede satın alınan teminat limitleri piyasa koşulları ve ortalama güncel ödenen tazminat tutarları ile uyumlu olmalıdır. Çok düşük limitli poliçelerin yeterli korumayı sağlamayacağı sigortalıya bildirilmelidir.
Bu tip istenmeyen durumların aslında çok kolay bir şekilde önüne geçilebileceğini belirten Özcan, “İlgili branştaki sektörde önbilgi formu, risk değerlendirme formu gibi adlarla karşılaşabileceğimiz formların doğru bir şekilde sigortalı tarafından doldurulup imzalanması, ret hasarların adedinde ve sigortalı şikayetlerinin azalmasında olumlu yönde etki sağlayacaktır” dedi.
İşveren sorumluluk sigortalarının gelişimiyle ilgili bir değerlendirme yapan Özcan şunları söyledi: “Sigorta şirketleri olarak bizler uzun yıllar iş kazaları ile ilgili olarak dava açma bilincinin gelişmemiş olmasına paralel olarak, İşveren Sorumluluk teminatını yangın paket poliçelerinin içinde ek teminat olarak çok düşük primlerle dahil etme yoluna gittik. Ancak özellikle 2010 yılıyla birlikte artan hasar frenkansı ve tazminat tutarları ile birlikte, birçok şirketin yazdığından daha fazla hasar öder veya ilgili hasar muallağını üzerinde taşır hale gelmesiyle, paket poliçelerdeki işveren teminatı riskinin de ayrı bir kalem olarak değerlendirilmesi gerekliliği ve dolayısıyla doğru fiyatlama ile branş zararının ortadan kalkması zorunluluğu oluştu.”
NEDEN AIG SİGORTA?
AIG Sigorta’nın işveren sorumluluk sigortalarında 100 milyon ABD Doları’na kadar teminat kapasitesinin olduğunu vurgulayan Sorumluluk Sigortaları Müdürü İpek Kutluğ Özcan, bireylerin AIG’yi seçmesinde şu faktörlerin etkili olduğunu söyledi:
* Teminatlarda esneklik l Global Network – lokal poliçe tanzim olanakları l ABD ve Kanada dahil tüm dünya yetkili mahkemeleri l Yetkin ve geniş hasar yönetim ağı l Gerekli durumlarda “risk mühendisliği” hizmetleri
* Dava sürecine gitmeden sulhen hasar ödeme prensibi.
ZORUNLU OLMASI NE GETİRİR, NE GÖTÜRÜR?..
“Burada bahsetmemiz gereken son yılların popüler bir başka başlığı da, İşveren Sorumluluk poliçelerinin zorunlu poliçeler kapsamına alınıp alınmaması gerekliliğidir” diyen Özcan şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu tartışma konusu yaşanan her büyük bir iş kazası sonucunda işverenin çalışanlarına işveren poliçesi alıp almadığının araştırılması ve birçoğunda da söz konusu teminatın bulunmaması aşamasında hararet kazanıyor. Kişisel fikrim evet işveren poliçesi tabii ki zorunlu bir poliçe haline alınabilir, ancak kesinlikle sektörün eksiksiz tüm paydaşlarının görüşlerinin dikkate alınması şartıyla. Oluşturulabilecek yanlış bir yapı, sigorta şirketlerinin reasürans bulma ihtimalini ortadan kaldıracak bir şekilde olması durumunda, böylesine önemli bir teminatın hatalı ve işlemeyecek bir başlangıçla sektöre giriş yapma lüksü maalesef olmamalıdır.”
“İşveren Sorumluluk poliçesinin zorunlu olmasının nasıl yararları olmasını öngörebiliriz?” sorusunu soran Özcan şunları söyledi: “Son yıllarda yoğun olarak yaşadığımız ve sigorta şirketlerini en çok zorlayan konulardan biri, çoğunlukla ‘yüksek riskli’ faaliyet kollarına ait sigorta taleplerinin değerlendirme durumunda kalınmasıdır, bu da tahmin edilebileceği gibi ticari işletmelerin kâr elde etme gerekliliğini sıkıntılı hale dönüştürüyor. İşveren Sorumluluk poliçesinin zorunlu olması durumunda, risk seviyeleri farklı tipte olan poliçelerden oluşabilecek bir risk/prim havuzu ile birlikte çok daha sağlıklı bir portföy yönetimi sağlanacaktır. Böylece sigortalıların da ani ve öngöremedikleri iş kabul değişiklikleri veya teminat bulamama gibi risklerle karşılaşma ihtimalleri ortadan kalkacaktır.”