2017 Küresel Riskler Raporu: Sigorta penceresinden 2017 Davos Zirvesi
Sigorta ve risk, adeta birbiriyle bütünleşmiş, iç içe geçmiş iki kavram. Sigortacılık mesleğinin temelinin risk unsuruna dayandığını söylemek yanlış olmaz.
Öte yandan, daha büyük ölçekte global sistemi ilgilendiren, ekonomik, teknolojik, politik, sosyolojik anlamda geleceğimizi etkileyen riskler ve bunlara yönelik ana trendler büyük önem taşıyor.
Dünya genelinde toplumsal refahın sağlanması, pozitif gelişmenin önünün açılması ve insanlığın daha aydınlık bir geleceğe ilerlemesi adına, bu global risklerin büyük hassasiyetle ve bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerekiyor.
İşte bu amaçla, Dünya Ekonomik Forumu tarafından her yıl kapsamlı bir çalışma yürütülüyor ve “Küresel Riskler Raporu” hazırlanıyor.
Bu yıl 12. kez yayınlanan bu rapor, global risk ortamındaki değişimi, bu risklere etki eden ana trendleri ve aynı zamanda söz konusu riskler arasındaki etkileşimi ortaya koyuyor.
Bu alanda üst seviye bir rapor niteliği taşısa da, Küresel Riskler Raporu’nun, temel unsuru risk olan sigorta sektörünü çok yakından ilgilendirdiğini ve titizlikle incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
2006’dan itibaren hazırlanan bu rapor, her yıl ocak ayında Dünya Ekonomik Forumu’nun organize ettiği Davos Zirvesi sırasında paylaşılıyor.
Bu sayfada, raporda yer alan tespitlere ilişkin bir özetle birlikte sigortacılığa etkilerini ele alacağım.
Hazırlanış ve Kapsamı
Küresel Riskler Raporu’nun içeriği, dünya genelinde alanında öncü konumdaki 750 uzman ve fikir önderini kapsayan, detaylı bir algı araştırması ve ankete dayanıyor. Alınan yanıtlar, Dünya Ekonomi Forumu bünyesinde oluşturulan ekip tarafından kapsamlı bir rapora dönüştürülüyor.
Anket bünyesinde, öncelikle önümüzdeki 10 yıl içerisinde global gelişmelere ve risklere yön verecek ana trendler belirlenmeye çalışıyor. Ankette sunulan 13 trend içerisinden 3 adedinin önceliklendirilmesi isteniyor.
Daha sonra da, belirlenen bu 3 ana trend bünyesinde yer alan riskler ortaya konuyor. Önceden belirlenen 30 adet global risk arasından, katılımcılar tarafından seçilen ana riskler, meydana gelme ihtimali ve yaratacakları etkinin boyutuna göre derecelendiriliyor.
Son aşama olarak da, katılımcılardan birbiriyle ilişki ve etkileşim içinde olan küresel riskleri ortaya koymaları isteniyor.
Raporun Sonuçları ve Bulguları
2016 yılının, global ölçekte yaşanan birçok ekonomik, politik, toplumsal ve teknolojik gelişmenin ışığında, önemli bir dönüm noktası niteliğinde olduğunu kabul etmek gerekir. Birçok ülkede yaşanan terör olayları, yakın coğrafyamızdaki sıcak savaş ortamı, Brexit kararı, Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi, ABD Merkez Bankası FED’in para politikaları açısından yeni döneme girmesi akla ilk gelen örnekler.
Böylesine kritik bir senenin ardından, 2017 yılı Global Riskler Raporu’nun ayrı bir önem ve hassasiyet taşıdığını söylemek mümkün.
2017 yılı raporunda ön plana çıkan, önümüzdeki 10 yıllık dönem içerisinde global risklerin oluşması sürecine etki edecek en önemli 3 ana trend;
* Gelir ve servet dağılımındaki eşitsizlik
* İklim değişikliği
* Toplumlar arası kutuplaşma
Geçmiş yılların raporlarında ön plana çıkan risklerin yıllar içerisinde değişimine bakıldığında, ortaya çarpıcı bir tablo çıkıyor.
Global ekonomik krizin etkilerinin yoğun hissedildiği 2007 ile 2014 yılları arasındaki dönemde ağırlıklı olarak ekonomik riskler ön plandayken, son 3 yıla ait raporlarda jeopolitik, toplumsal ve çevresel risk faktörleri daha öncelik kazanmış durumda.
2007 – 2014 yılları arasındaki 8 yıllık süreçte yayınlanan raporlarda yer alan toplam 80 riskin 37 adedi ekonomi kategorisinden olmuş. Son 3 yıl içerisindeki toplam 30 risk arasında ise, ekonomik riskler sadece 2 kez yer almış.
Sİgorta sektörü İçİn mesajlar
Bu global risklerin daha iyi yönetilmesi ve maddi kayıpların karşılanması noktasında sektörün oynadığı rolü yadsımak mümkün değil.
Bu yılın raporuna sigorta sektörü penceresinden bakıldığında öne çıkan iki temel tespit olduğunu söyleyebilirim.
* Toplumsal huzursuzluk, göç olayları ve terör hadiselerinin daha da artarak devam etmesi bekleniyor. Politik riskler, halk hareketleri ve terör olayları sonucu meydana gelen kayıpların karşılanması noktasında sigorta sektörüne önemli bir görev düşmesi kaçınılmaz olacak.
* Global iklim değişikliği ve sıcaklık artışı ile birlikte seylap, fırtına, kasırga gibi doğa olaylarının frekans ve şiddetinin artması bekleniyor. Bunlara depremi de dahil edersek, doğal afetler sonucu ortaya çıkan katastrofik zararlar, sigorta sektörü için önemini korumaya devam edecek gibi görünüyor.
Bu iki ana başlığa ek olarak, dikkat çekilen bir diğer önemli alan da, teknoloji ile ilintili riskler. Bilgi güvenliği, büyük veri kullanımı, dijital cihazlar, robot teknolojisi ve siber riskler, sigorta sektörünün gündemini meşgul edecek gibi görünüyor.
Raporda belirtilen risklerin boyutu ve ölçeği değerlendirildiğinde, sektör açısından madalyonun iki tarafı var.
Doğal afetler, politik riskler, terör, siber güvenlik gibi büyük boyutlu risklerin global ölçekte daha da ön plana çıkması, sektöre olan ihtiyacı ve sigortacılığın oynadığı rolün önemini ortaya koyacak. Global sistemin, ekonomik faaliyetlerin ve teknolojik gelişimin sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıda devam ettirilebilmesi noktasında, sigortacılığın fonksiyonu daha da artacak.
Öte yandan, bu risklerin frekansının artmasıyla birlikte, sektörün ana konusu bu risklere karşı talep edilen teminatların makul primlerle karşılanması olacak. Sektörün yeterli finansal sağlamlığı, risk iştahını ve çevikliği ortaya koyabilmesi önemli bir faktör olacak. Bu noktada, özellikle sermaye ve aktif yönetimi ile reasürans sisteminin oynadığı rol daha da ön plana çıkacak gibi görünüyor.
Raporun tamamını incelemek isteyenler, https://www.weforum.org/reports/the-global-risks-report-2017 adresinden indirebilirler.