“%100’e yakın bir sigortalılık oranına ulaşılmasıyla primler daha makul seviyelerde olabilir”
“%100’e yakın bir sigortalılık oranına ulaşılması ile primler daha makul seviyelerde olabilir ve kişilerin gerçek zararlarını karşılayacak koruma seviyesi sağlanabilir.”
Depreme karşı sigortaya yönelik gösterilen bilinç hakkında değerlendirmelerde bulunan Sompo Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Uğur Özer, “Sigortalılık oranını etkileyen en temel faktörlerin, gelir seviyesi ve sigorta bilinci olduğu düşünülüyor. Sigorta bilinci ve gelir seviyesi de esasen birbirini etkileyen faktörler. Zorunlu sigortalar dışında kişilerin gelirleri arttıkça, sigorta harcamalarının seviyesinin de arttığı görülüyor. Gelir seviyesi yüksek toplumlarda sigorta bilinci de yüksek oluyor. Bu toplumlarda bireyler sigortayı bir risk yönetim aracı olarak görürken, gelir seviyesi düşük toplumlarda sigorta kamunun da zorlaması ile alınan bir vergi niteliğinde değerlendirilebiliyor. Yaşanan bir felaketin ardından geçici olarak sigortaya olan talep artıyor ama bu maalesef sürdürülebilir olmuyor. Kişilerin gelir seviyesindeki dalgalanmalar sigorta harcamalarını kısıtlıyor. 1999 depreminden sonra oluşturulan DASK, esasen deprem sigortasını toplumun tüm kesimine en uygun şartlarla sunarak sigortalılık oranını artırmayı hedeflemişti. Dünyadaki birçok örneğine göre başarılı bir uygulama olmakla birlikte halen sigortalılık oranı %60 seviyesinde. Zorunlu Deprem Sigortası yaptıranların (ihtiyari deprem sigortaları yok ise) bir deprem sonrasında oluşacak zararlarının tamamını maalesef bu sigorta ile karşılamaları mümkün olmuyor. Bu da sisteme olan güveni sarsıyor. DASK’ın yeterli teminat seviyesi ile otomatik olarak tüm konut sahiplerine sunulması gerekir. Prim ödeme gücü olmayanlara devlet desteği sunulabilir. Zaten bir deprem anında bu kişilerin de zararları kamu tarafından karşılanıyor. Kamu tarafından sağlanan prim desteği konutun satışı esnasında tahsil edilebilir. %100’e yakın bir sigortalılık oranına ulaşılması ile primler daha makul seviyelerde olabilir ve kişilerin gerçek zararlarını karşılayacak koruma seviyesi sağlanabilir” şeklinde konuştu.
‘ACENTELERE DE ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞÜYOR’
Sigorta bir risk yönetim aracı olduğunu kaydeden Özer, “Sigorta alanlar, bir prim karşılığında risklerini sigorta şirketlerine devrederken, sigorta almayanlar riskleri üzerlerinde tutmuş oluyor. Sigortanın fiyatı ödenen primdir ve sigorta en ucuz risk yönetim araçlarının başında gelir ve risk gerçekleştiğinde %100 koruma sağlar. Dolayısı ile varlıklarımızı korumak için risk yönetim araçlarının tamamının en etkin şekilde kullanabilmesi gerekir. Bunun için ülkemizin en yaygın satış kanalı olan acentelerimize çok önemli görevler düşüyor. Sigorta acentelerinin en uygun fiyata teklif sunmaktan ziyade müşterilerin risklerinin doğru şekilde yönetilmesini sağlayacak risk danışmanlığı faaliyetlerine odaklanmaları gerekiyor. Sompo Sigorta acentelerini geleceğe hazırlamak ve bugün karşı karşıya oldukları riskleri daha iyi kavrayıp değerlendirebilmelerini sağlamak istiyor. Gelecekte ise müşterilerine risk danışmanlığı yapabilmeleri için gerekli altyapıyı sağlayarak, sürekli öğrenen ve gelişen bir modelle bu yolculukta acentelerinin yanlarında olmak istiyor. Bu nedenle sektörde yıllardır uygulanan benzer eğitim programı içeriklerinden daha geniş kapsamlı ve fark yaratacak bir dönüşüm programı başlattı. Risk tanımından başlayarak, risk yönetimi felsefesi, risk danışmanı vizyonu, işletmelerde risk kültürünün inşasına giden süreci tasarlamaları için acentelerine liderlik etme misyonu ile hareket ediyor” ifadelerini kullandı.
‘REASÜRÖRLERİN İLGİSİ AZALIYOR’
Maraş Depremi sonrasında sigorta sektörünün, tüm paydaşları ile önemli bir görevi başarı ile yerine getirdiğini söyleyen Özer, sözlerine şöyle devam etti: “Felaketin yaratmış olduğu yıkıcı maddi zararlar, çok hızlı bir şekilde tazmin edildi. Çıkardığımız çok önemli dersler de var. Sektör bir bütün olarak çok şey öğrendi. Finansal gücü yüksek sigorta şirketleri, insan kaynağı ve teknolojik alt yapısı güçlü olanlar, müşterisine doğru poliçe düzenlenmesine aracılık eden acenteler ve alanında uzmanlaşmış sigorta eksperleri öne çıktı. Şirketlerin hasar departmanları, sigorta hasar eksperleri olağanüstü iş başardılar. Katastrofik hasar yönetiminde çok büyük tecrübe kazandık. Tüm bunlara rağmen sigortasız olan veya sigortalı olsa bile eksik ve hatalı poliçe satın almış olan vatandaşlarımızın mağduriyetleri de ortaya çıktı. Enflasyonist ortamın ve kur dalgalanmalarının da etkisi ile oluşan zararların tam olarak karşılanamadığı durumlara şahit olundu. Depremden etkilenen vatandaşlarımız ve kurumlar, zararların tespitinde ve giderilmesinde bir iki kötü örnek dışında sigorta şirketleri ile uyum ve iş birliği içerisinde çalıştılar. Sigortalı değilmişçesine zararlarını minimize etmeye çalışan sigortalıların varlığı bize büyük bir motivasyon sağladı. Türk sigorta sektörü oto dışı sigortalarda büyük oranda reasürans sermayesine bağımlı bir sektör ve bu nedenle global piyasalardaki kapasite daralmasına bağlı maliyet artışından en çok etkilenen piyasaların başında geliyor. Yüksek seviyede olmayan özkaynaklar, kurumsal iş yazabilmek için reasürans sermayesine büyük oranda bağımlılığı zorunlu kılıyor. Burada en ciddi sorun; artan maliyetler gibi görünse de global ve kredibilitesi yüksek reasürörlerin Türkiye’ye ilgisinin giderek azalması. Buna karşılık piyasaya yeni giren ya da piyasada ağırlığını artıran reasürans şirketlerinin kredibilitesinin piyasadan çıkanlar kadar olmaması olarak görüyoruz. Özellikle Maraş Depremi hasarlarının gideriminde nakit akışlarında yaşanan gecikme ve tıkanmalar reasürörlerin kredibilitesinin önemini bir kez daha bize hatırlatmış oldu. Reasürans kapasitesi bulabilmek tek başına bir başarı değil, bulunan kapasitenin kalitesinin ne olduğu daha büyük bir başarı kriteridir. Sektörün sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için bunun kritik olduğunu düşünüyorum. Maraş depreminde oluşan 100 birimlik hasarın 95 biriminin uluslararası reasürörler tarafından ödendiği görüldü. Bu da ne denli reasürans bağımlısı bir sektör olduğumuzu göstermesi açısından önemli bir gösterge oldu” dedi.