“Yarın sabah” (Söz!)

Çoğu zaman olduğu gibi yazıyı sona bırakanlardanım yine. Sevgili Feyza Hanım geçen hafta “en son Cuma” diye bir ileti gönderdi. Kimseden ses çıkmayınca da bu Pazartesi sabahı yani dün bir WhatsApp sınıfı oluşturdu haylazlardan. Ben hariç herkes o gün gönderdi yazılarını. En haylazları ben de “Yarın sabah gönderiyorum yazıyı” dedim, şu an o sabah henüz…

15 yıldan fazladır yazıyorum burada. İstisnai olarak yazımı zamanından önce vermişliğim olmuştur. Tam süre sonunda teslimat ile gecikmeli teslimat hemen hemen eşittirler sayıca. Ama eğer gecikip bir de üstüne bir tarih/süre sonu telaffuz ettiysem bunu hemen hiç geçmemişimdir. Çünkü bu kendime saygımdır. Kendimi ortaya koymamdır. Başarısız olmayı kabul edemeyeceğim bir aşamadayım artık.

Nereden nereye demeyin. Bence insanın duruşunu ve başkalarınca algısını belirleyen önemli bir husustur sözünde durmak. Sözünde durmak, bunu hep yapabilmek için de kendi yapabilirliğini bilmek, önceliklerini belirlemek, zaman planlamasını becerebilmek ve tabii ki odaklanabilmek de gerekir.

Bu bir genetik konusu, ya da salt karakter meselesi filan da değil. Defalarca yinelenerek kazanılmış bir alışkanlık. Bir oturuşta yüz tane hamburger yiyen adam da ilk oturuşta yapamıyor bunu. Ya da tüpsüz 70-80 metrelere dalan bir dalgıcın da bunu yapması yıllar alıyor.
Rejim yaparak kilo veren, haftalarca çalışarak sınav geçen de aynı şeyi yapıyor: İrade, kararlılık, hedef koyma ve hedefe ulaşma.

Küçükken manav tezgahındaki tablada duran portakalların sayısı hakkında tahminde bulunur, sonra gidip sayarak gerçek sayıyı bulurdum. Ya da herhangi bir sokakta park etmiş araç sayısı hakkında tahmin yapıp sonra gidip sayardım. Önceleri görece büyük olan farklar 1-2 sene sonra % 5 veya daha azına inmişti. Aradan geçen 40 seneden sonra bu %5 benim için hala bir eşiktir. Nicelik içeren bir tahmin yapmam gerekirse bu sapma alanı içinde kalırsam kendimi başarılı sayarım.

Ehliyeti ilk aldığımda yollarda bu kadar araç yoktu. Trafiğe çıktığımda önümde giden araçların istatistiğini tutardım kendimce, ne kadarı 34 plakalı, ne kadarı diğer plakalar; ne kadarı yerli araç, ne kadarı yabancı diye. Bu egzersiz ile farkında olmadan başka bir alışkanlık da kazandım. Sadece tam önümdeki aracı değil, onun önündekini, hatta birkaç önündekini bile izlemek. Bu sayede de önümdeki aracın ani durması sonucu olabilecek birçok tatsız durumdan korudum kendimi ve aracımdakileri belki de.

Orta öğrenimde yazı ve kompozisyon ağırlıklı bir eğitim aldım. Daha çocukken kaligrafi dersi, sonrasında tek kelime ya da bir cümleden sayfalar dolusu yazılar çıkarmak ile geçti bu dönem. Bunun sonucunda da her şeyi düzenli, anlaşılır ve kullanılır halde yazmak gibi bir alışkanlık kazandım. Onlarca yıl sonra bugün bile her türlü teknolojik nimete rağmen el yazısı listeler ile dolaşıyorum, bazen günlük, bazen haftalık. Bu bana inanılmaz bir görsel yedekleme sağladı çünkü hafıza ne kadar güçlü olursa olsun anımsanacak konu sayısı arttıkça insan atlıyor bunlardan birini ya da birkaçını.

Bu yazıdan tüm alışkanlarım faydalı alışkanlıklar gibi bir sonuç çıkmasın. Benim de herkes gibi faydasız ya da zararlı alışkanlıklarım var. Bu yazıda olduğu gibi her şeyi son dakikaya bırakmak mesela bunlardan biri 🙂

Ama esas vurgulamak istediğim insan günlük yaşamındaki birçok tıkanmayı, sıkıntıyı, ya da sorun ettiği konuyu kendini sınayarak, deneyerek, terbiye ederek, ve belli bir metodoloji, disiplin edinerek aşabiliyor aslında. Bu bir kalıtım, eğitim veya zeka meselesi de değil çokça düşünüldüğünün aksine.

İnsan iki aylık bir sürede bir alışkanlık edinebilirmiş araştırmalara göre. Ve yine aynı insan birkaç haftalık bir sürede aynı alışkanlıktan vazgeçebilirmiş. Yani edinmek görece zor, yitirmek çok daha kolay bir alışkanlığı.

Her insan aynı olmadığına göre herkesin kazanabileceği alışkanlıklar da farklı. Ama kesin olan şey şu ki bir konuya odaklanan, azmeden, hedef koyan her insanın yapabileceği iyi şeyler, kazanabileceği olumlu alışkanlıklar var.

Görüşmek üzere.


ALİ ERÜL
alierul@gmail.com

Yorum yazın