Trafikte zararın nedeni geriye dönük uygulamalar

Türkiye Sigorta Birliği (TSB) trafik branşındaki zarara ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. TSB Ramazan Ülger ile Birlik Yönetim Kurulu ve Yönetim Komitesi Üyeleri’nin katıldığı basın toplantısında, kamuoyunda ‘zorunlu trafik sigortası’ olarak bilinen tam adı trafik sigortasındaki son durum ele alındı.

Ekim 2015 itibariyle ülkemizdeki 19.7 milyon adet kayıtlı aracın yaklaşık 16 milyon adedinin zorunlu trafik sigortası bulunduğu belirten Ülger, trafik sigortasının %80’le en yaygın sigorta türü olduğunu vurguladı. Her yıl trafik sigortası poliçe adetlerinde ve prim üretiminde artış olduğuna dikkat çeken Ülger, sorunun kaynaklarını şöyle açıkladı:

  • ‘Trafik branşının hayat dışı branşlardaki payı 2014 yılında %22 seviyesine ulaştı. Hasar frekansı çok yüksek olan branşta son 10 yıllık süreçte şirketler her dönem zarar açıkladı. Zorunlu trafik sigortasında 10 yıllık zararın toplam tutarı 7 milyar TL oldu.
  • Bu durum zorunlu trafik sigortası sisteminin sürdürülebilirliğinin yanı sıra, şirketlerin varlığının sürdürülebilirliği açısından da ciddi risk oluşturmaktadır. 2015 yılının ilk 9 ayı itibariyle şirketlerin öz sermaye karlılığı negatife dönerek %1,5 olarak gerçekleşti. Bu gösterge, şirketlerin zorunlu trafik sigortasından kaynaklanan zararlarını tüm diğer branşlardaki kârlılıklarıyla bile engelleyemediklerinin en önemli göstergesidir.
  • Trafik sigortasındaki zararın başlıca sebepleri, teminat tanımlarında netlik olmaması nedeniyle farklı yorumların oluşması, hesaplamalarda standartların olmaması, döviz kurundaki aşırı dalgalanma ve bunun bir sonucu olarak yedek parça maliyetlerinde kontrol edilemeyen artışlar ile geriye dönük uygulanan yargı kararları olarak sıralanmaktadır.
  • Bedeni tazminatların ödenen toplam hasar içerisindeki payı son yıllarda hızla artarak 2014’te %51’e yükselmiştir. Son 5 yılda ortalama bedeni tazminat tutarı %311, maddi hasar tutarı %36, ortalama trafik sigortası primi ise %54 artmıştır.’

‘TRAFİK SİGORTASI VERGİ GİBİ GÖRÜLMEMELİ’
Trafik sigortası ortalama primi ülkemizde 105 Euro seviyesindeyken, Avrupa ortalaması 230 Euro seviyesinde. Hasar frekansında Avrupa ortalaması % 6 seviyesindeyken, ülkemiz % 9’la ilk sıralarda yer alıyor. Diğer bir deyişle, ülkemiz Avrupa’da ortalama trafik sigortası primi en düşük, buna karşılık hasar frekansı en yüksek ülkeleri arasında yer alıyor. Özellikle İstanbul’un hasar frekansı, Türkiye ortalama hasar frekansından 2 kat daha yüksek.

Trafik sigortasıyla ilgili gündemdeki tartışmalara da değinen Ülger, bu sigorta kapsamında; maddi, tedavi ve sürekli sakatlık ile destekten yoksun kalma teminatlarının sunulduğunun unutulmaması gerektiğini söyledi. Ülger, “Öncelikle trafik sigortası bir vergi gibi görülmemelidir. Sağladığı birçok teminatla bireylerin, ailelerin, toplumun geleceği için önem taşımaktadır. Maalesef kazalar günlük hayatımızın bir parçasıdır ve hepimizin bir gün bu riskle karşılaşma ihtimalimizdeki en önemli güvencemiz trafik sigortasıdır” diye konuştu. Acilen kanuni düzenlemeler yapılmamasının ve azami prim uygulamasından vazgeçilmemesinin prim artış riskini barındırdığını belirten Ülger, bu açıdan Karayolları Trafik Kanunu’nda öncelikle ‘Maddi ve Manevi Tazminat başlıklı 90’ıncı madde, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar başlıklı 92’nci madde, En Az Sigorta Tutarları başlıklı 93’üncü madde, Doğrudan Doğruya Talep ve Dava Hakkı başlıklı 97’nci madde, Sorumluluğa İlişkin Anlaşmalar başlıklı 111’inci maddede değişiklikler yapılması gerektiğini söyledi.

SERBEST TARİFE TRAFİK KAZALARINI AZALTIYOR
Basın toplantısındaki konuşmasında eylül ayında ticari araçlara gelen azami prim uygulamasına da değinen Ülger, serbest tarifenin kusurlu sürücü oranının azalmasında etkili olduğunu belirtti ve “Zorunlu trafik sigortası primleri 2008-2013 yılları arasında kademeli serbest tarifeyle, 2013 tarihinden bu yana ise serbestçe sigorta şirketleri tarafından belirlenmektedir. Özellikle son yıllarda tazminata sebebiyet vermeyenlere indirim uygulanmakta, tazminata sebebiyet verenlerin ise primleri artırılmaktadır. Böylelikle kusurlu sürücünün oluşturduğu maliyet kusursuz sürücüye yüklenmeyerek, adil ve sigorta tekniğine uygun politika izlenmektedir. Bunun aksi bir uygulamaya gidilmesi, hiç kaza yapmayan araç ile bir sene içerisinde 10 kaza yapan aracın farkını ortadan kaldıracaktır. Bu durum öncelikle aracını kurallara uygun ve dikkatli kullanan, herhangi bir hasara yol açmayan araç sahiplerine büyük bir haksızlık olacaktır. Diğer taraftan, hasar frekansı yüksek olan sürücülerin zorunlu trafik sigortası primlerindeki artışın caydırıcı gücü, sürüş güvenliğine katkı sağlayarak trafik kazalarını önleyici etkiye sahiptir” diye konuştu.

Trafik branşında zarar trendinin devam ettiğini, son 9 aydaki zararın 1.7 milyar liraya ulaştığını ve branşın sürdürülebilirliği açısından risk yarattığını vurgulayan Ülger, sözlerini şöyle sürdürdü: “Uzun dönemli zararın etkisiyle iki şirket faaliyetine son vermiş, yabancı sermayeli bir şirket de Türkiye pazarından çıkmıştır. Primlerdeki artış kamuoyu nezdinde şikayete konu olmakta ve sigortalanma oranı düşmektedir. Ağustos 2015’te %82.3 olan sigortalılık oranı, Ekim 2015’te %80.5’e düşmüştür. Dolayısıyla, sigortasız araç kullanımında artış riski oldukça yüksektir. Bu branşta hizmet veren şirket sayısının azalması rekabetçi piyasanın bozulmasına yol açacaktır. Rekabetçi piyasanın bozulması, tüketicinin daha çok mutsuz olmasına yol açacaktır. Mevzuat riski, artık en büyük risk olarak karşımıza çıkmaktadır, sektörümüze yatırım yapan yabancı sermaye üzerinde de belirsizlik yaratmaktadır. Oluşan bu belirsizlik ülkemize yapılan ve yapılacak yatırımları da olumsuz etkileyecektir. Tazminat hesaplama standartlarının kanuni dayanağının olmaması nedeniyle mahkeme kararı ile oluşan içtihad, zaman aşımı süresince geriye dönük olarak tüm dosyaları etkilemekte, yoruma dayalı düzenlemeler zararı daha da artırmaktadır. Geriye dönük mevzuat düzenlemeleri veya içtihadlar; ilave sermeye ihtiyacı doğurmakta, sermayedara anlatılamamakta, yapılan sermaye artışları da bir süre sonra yetersiz kalmaktadır. Öngörülebilirliği ortadan kaldırmaktadır.”

SERBEST TARİFEDEN TAVİZ VERMEMELİYİZ
Zorunlu trafik sigortasının toplumsal işlevi ile prim üretimindeki payı dikkate alındığında, yaşanan sorunların ivedilikle çözülmesinin ve genel şartların kanuni düzenlemelerle desteklenmesinin, söz konusu sigortanın sürdürülebilirliği ve sektöre yatırımların devamlılığı açısından büyük önem arz ettiğini hatırlatan Ülger, şirketlerin ağır mali yük altında kalkmasını sağlayacak adımları ise şöyle sıraladı:

  • “Gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, yasal boşluğun mahkeme kararları ile doldurulması önlenmelidir.
  • Yapılan düzenlemelerin geriye dönük etkisi sınırlandırılmalı, hasar maliyetlerinin belirsizliği giderilmelidir.
  • Serbest tarife sisteminden taviz verilmemeli, azami limit uygulamasından vazgeçilmelidir.”

Yorum yazın