Sigorta ürünlerinin çoğunda deprem hasarları “özel anlaşma” ile kapsama alınıyor
Ülkemizde satılan sigorta ürünlerinin çoğunda depremden kaynaklanan zararların ancak özel anlaşma ile sigorta kapsamına alındığı görülüyor. Türkiye’de deprem teminatının yaygınlaştırılması ve bundan kaynaklanan zararların en geniş şekilde temin edilebilmesi büyük önem taşıyor. Bu hedefe varılması için de bir yandan sigorta ürünlerinin deprem rizikosunu özel anlaşmaya gerek olmaksızın içermesi diğer yandan bu teminatı içeren ürünlerin yaygın şekilde ve makul fiyata satılabilmeleri sağlanmalı.
Türkiye 1999 depremlerinden (her ikisi de 7 büyüklüğünden daha yüksek olan 17 Ağustos Marmara Depremi ve 12 Kasım Düzce Depremi) günümüze kadar birçok deprem yaşadı ve en son olarak 2020 yılında 30 Ekim günü Ege Denizi’nde (büyüklüğü değişik kuruluşlarca farklı ölçülmüş olmakla birlikte) “yıkıcı” etkiye sahip (olasılıkla 7 veya çok yakın büyüklükte) bir ana depremle sarsıldı. Bunun sonucunda can ve mal kayıpları ve hatta küçük çaplı bir “tsunami” meydana geldi. İzmir depremden en fazla etkilenen ilimizdi. Orada çok sayıda bina hasarlandı. Bazıları yıkıldı. Enkaz altında kalanları kurtarmak için zamana karşı yarış günlerce sürdü. “Mucize” olarak nitelenen başarılı kurtarma operasyonları yapıldı. Fakat sanıyorum kurtarabildiklerimiz kurtaramadıklarımızdan daha azdı. Depremde yaşamını yitirenlere bir kere daha Allah’tan rahmet, yakınlarına da sabır ve başsağlığı diliyoruz.
Her büyük ve yıkıcı depremden sonra olduğu gibi 30 Ekim Ege Depremi sonrasında da yapıların depreme dayanıklılığı sorunu geniş şekilde tartışıldı. Bu arada depremde zarar gören binalar için zorunlu deprem sigortasının mevcut olup olmadığı sorusu gündeme geldi. İlgililer tarafından İzmir’de zorunlu deprem sigortasının zorunluluğa rağmen sadece %56 oranında yaptırılmış olduğu, zorunlu olmayan (deprem teminatı içeren) konut sigortası yaptırma oranının ise %25 civarında kaldığı açıklandı. Sigortacılar 2,5 milyar TL civarında bir toplam hasar olabileceği öngörüsünde bulundular.
Gözler sigorta sektörüne çevrildi ve zarar görenler (ve/veya yakınları) esas olarak can zararları (ölüm, sakatlık, tedavi giderleri, iş göremezlik) ve mal zararları (bina, taşıt, ev eşyası ve tekne/yat) için sigortadan ödeme almayı beklemeye başladılar.
Aşağıda zorunlu deprem sigortası, isteğe bağlı deprem teminatı (konut sigortası), tekne/yat sigortası, hayat sigortası, (bireysel veya grup) kaza sigortası kapsamında depremden kaynaklanan sonuçların ne şekilde karşılanabileceği hususunda bazı değerlendirmeler yapacağız.
A- Can zararları
a. Ölüm
Depremden kaynaklanan ölüm, hayat sigortası veya kaza sigortasındaki ölüm teminatı kapsamındadır. Hayat Sigortası Genel Şartları depremi teminat dışında kalan bir hal olarak öngörmemiştir. Şu halde deprem sonucu ölüm hayat sigortası yapan sigortacıların sorumluluğunu gerektiren bir durumdur.
Buna karşılık Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları m.6 (f), depremin “aksine sözleşme yapılmış olmadıkça” sigorta koruması dışında kalacağını hükme bağlamıştır. Bu nedenle (bireysel veya grup) kaza sigortalarında sözleşmede deprem sonucu ölümün sigorta teminatına dahil edilmiş olup olmadığına bakılacaktır. Edilmemişse, sigortacı sorumlu olmayacaktır.
b. Sakatlık (engellilik)
Sakatlık (bu deyim yasada “engellilik” biçiminde değiştirilmiştir) teminatı kaza sigortasının konusudur. Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları depremi “aksine anlaşma yoksa teminat dışında kalan bir hal” olarak tanımladığı için, sakatlık bakımından da sözleşme hükümleri belirleyici olacak ve sakatlığın sigorta koruması kapsamına anlaşma ile alınmış olup olmadığına bakılacaktır.
c.Tedavi giderleri
Depremde yaralananlar veya deprem sebebiyle sağlık sorunu yaşayanların tedavileri için gerekli tutarlar “sağlık (giderleri) sigortası” veya “tedavi teminatı içeren kaza sigortası” kapsamında karşılanabilecektir. Ancak burada da Sağlık Sigortası Genel Şartları’nın “Aksine Sözleşme Yoksa Teminat Dışında kalan Haller” başlıklı 3(a) maddesi uyarınca depremden kaynaklanan sağlık giderlerinin ancak sözleşmede sigortacının bunları karşılayacağı açıkça kararlaştırılmışsa sigorta kapsamında olacağını vurgulayalım. (Bireysel veya grup) kaza sigortasına gelince: Deprem bu sigortada da “ancak taraflarca özel olarak bu yolda anlaşmaya varılmışsa” sigorta koruması altında olacağından, kaza sigortasının deprem nedeniyle yapılması gereken tedavi masraflarını ödemesi de tarafların depremi sigorta teminatına dahil kılmış olmalarına bağlıdır.
d. İş göremezlik
Türk Ticaret Kanunu’nun kaza sigortasını düzenleyen hükümleri, (kaza dolayısıyla ortaya çıkan) sürekli veya geçici iş göremezlik hallerinin de kaza sigortası kapsamında temin edilebileceğini öngörmektedir (TTK 1507(1) ve (2)). Ancak Ferdi (Bireysel) Kaza Sigortası Genel Şartları’nın “teminat çeşitleri” hakkındaki 8 C maddesi sürekli iş göremezlik hali için herhangi bir kural içermemekte yalnızca “Gündelik Tazminat” başlığı altında “geçici” iş göremezlik olasılığını düzenlemektedir. Yukarıda kaza sigortasının içerdiği sakatlık teminatı ile tedavi masrafları teminatı hakkında belirttiğimiz esas iş göremezlik teminatı bakımından da geçerlidir. Kaza sigortası sözleşmesinde depremi kapsayan özel bir anlaşma yoksa, depremden kaynaklanan iş göremezlik hali de teminat dışında kalacaktır.
B- Mal Zararları
Deprem, can zararları yanında önemli mal zararlarına da yol açmaktadır. Aşağıda başlıca mal zararlarına kısaca değineceğiz. Bina zararları, uygulamada “DASK poliçesi” olarak bilinen zorunlu deprem sigortası ve konutlar için yapılan isteğe bağlı yangın sigortasına ekli deprem klozu ile temin edilmektedir. Buna karşılık depreme maruz kalan bina içindeki eşya zorunlu sigorta kapsamında değildir. Eşya zararları konut sigortası (deprem teminatı içeren yangın sigortası) kapsamında sigorta güvencesine bağlanabilmektedir. Özel araçlar için koruma sağlayan sigorta kasko sigortasıdır (bununla birlikte, belirli bir yerde -mesela kapalı garajda- bulunan araçları topluca kapsayan “mal topluluğu sigortası” da araçları deprem rizikosuna karşı temin edebilir). Gemiler ve yatlar ise duruma göre “tekne sigortası” veya “yat sigortası” sayesinde uğrayacakları deprem zararları bakımından teminat altına alınabilmektedir.
a. Bina zararları
Afet Sigortaları Kanunu m.10 fk.1 “634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamındaki bağımsız bölümlerin, tapuya kayıtlı ve özel mülkiyete tabi taşınmazlar üzerinde mesken olarak inşa edilmiş binaların, bu binalar içinde yer alan ve ticarethane, büro ve benzeri amaçlarla kullanılan bağımsız bölümler ile doğal afetler nedeniyle devlet tarafından yaptırılan veya verilen kredi ile yapılan meskenlerin Zorunlu Deprem Sigortasına tabi olduğunu” belirtmektedir. Zorunlu deprem sigortasını yaptırmakla yükümlü olanlar malikler ve intifa hakkı sahipleridir (Afet Sigortaları Kanunu m.10 fk.3). Zorunlu deprem sigortası teminatı kural olarak yalnızca Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) tarafından sağlanmaktadır (Afet Sigortaları Kanunu m.7 fk.1).
Afet Sigortaları Kanunu m.10 fk.4’ün birinci cümlesi DASK’a “ilgili mevzuata ve projeye aykırı olarak inşa edilen binaları sigortalamama hakkı” tanımıştır. Söz konusu fıkranın ikinci cümlesi “DASK’ın taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde tadil edildiği veya zayıflatıldığı tespit edilen binaları sigortalamayacağını” ve üçüncü cümlesi de “bu tespitin yapıldığı binaların listesinin DASK tarafından ilgili idareye gönderileceğini” öngörmüştür.
“Sigortalının sorumluluğu” başlığını taşıyan Afet Sigortaları Kanunu m. 12 fk.1 uyarınca “malik veya intifa hakkı sahibi, binanın ve her bir bağımsız bölümün projeye aykırı olarak ve taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde tadil edilmesine veya zayıflatılmasına karşı gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür”. Aynı maddenin 2.nci fıkrası ise “hasarın projeye aykırı olarak ve taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek tadilat nedeniyle ortaya çıktığının tespit edilmesi” durumunda, malik veya intifa hakkı sahibinin sigortadan tazminat alma hakkını kaybedeceğini hükme bağlamaktadır.
Binalara ilişkin zorunlu deprem teminatı (DASK poliçesi) “Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları” (ZDSGŞ) hükümlerine tabi bulunmaktadır.
Afet Sigortaları Kanunu DASK lehine (projeye aykırı inşa edilen, taşıyıcı sistemi zayıflatılan binaları) “sigortalamaktan kaçınma” imkânı içermekle birlikte, projeye aykırılık veya taşıyıcı sistemin (uygulamada çoğunlukla “kolon kesme” olarak tanımlanan eylem sonucu) zayıflatılması olgularının önceden belirlenmesi ve sigortalamaktan kaçınma hakkının kullanılması pratikte mümkün olmamaktadır. Bu sebeple ZDSGŞ “Sigorta Kapsamı Dışında Kalan Binalar” başlıklı A.2 maddesinde daha radikal bir çözüm benimsemiş ve
• Projesi bulunmayan ve mühendislik hizmeti görmemiş binalar,
• Taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde tadil edildiği veya zayıflatıldığı tespit edilen binalar,
• Taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde ilgili mevzuata ve projeye aykırı olarak inşa edilen binalar, ve
• Yetkili kamu kurumları tarafından yıkılmasına karar verilen binalar ile mesken olarak kullanıma uygun olmayan, bakımsız, harap veya metruk binaların sigorta koruması dışında bırakıldığını hükme bağlamıştır.
Bu noktada önemli bir sorunla karşı karşıya gelinmektedir: Bir binada bağımsız bölüm maliki olan bir sigortalı zorunlu deprem sigortası yaptırırken binanın baştan projeye aykırı şekilde (zayıf, depreme dayanıksız olarak) inşa edildiğini bilmemekte ise sigorta korumasından yoksun mu kalacaktır?
Aynı sorun, taşıyıcı sistemin (başka bir malik tarafından) sonradan zayıflatıldığını bilmeyen ve öğrenmemekte de mazur olan malikler (veya intifa hakkı sahipleri) bakımından da ortaya çıkmaktadır.
Afet Sigortaları Kanunu sigorta yaptıran malikin binanın dayanıksız inşa edilmesine bizzat sebep olmamış bulunması veya projeye aykırı şekilde binanın taşıyıcı sistemini sonradan zayıflatmış (veya başkaları tarafından zayıflatılmasına seyirci kalmış) olmaması hallerinde dahi sigorta haklarını kaybedeceğini açıkça öngörmüş değildir. Bu bakımdan, ZDSGŞ’nin “masum” bağımsız bölüm maliklerini de cezalandıran bir çözüm içermesi tartışmaya açık görünmektedir. Fikrimizce teminattan yoksunluk yalnızca binayı projeye aykırı (veya projesiz) olarak inşa ettirmiş veya taşıyıcı sistemi sonradan kendi eylemiyle zayıflatmış (veya başkasının zayıflatmasına engel olma olanağını kullanmamış) malikler (veya intifa hakkı sahipleri) için söz konusu olmalıdır.
Sigorta yaptırılırken projesizlik, projeye aykırı inşa veya taşıyıcı sistemin daha sonra zayıflatılması gibi olgulardan haberi olan (mesela bir binada, bu saydığımız olguları bilerek bağımsız bölüm edinmiş) sigorta ettirenlerin ZDSGŞ C.2’deki sözleşme öncesi bilgilendirme yükümlülüğüne aykırı davranmış olacakları ve bu yüzden yaptırıma maruz bırakılabileceklerini de belirtmek gerekir. Aynı şekilde, taşıyıcı sistemin sigorta süresi içinde zayıflatılması halinde, bu hali sonradan (sigorta süresi bitmeden) öğrenen sigorta ettirenin de rizikonun ağırlaştığını sigortacıya bildirme görevi kapsamında durumdan sigortacıyı haberdar etmesi gerekir. Aksi halde TTK 1445’te yazılı olan yaptırımlar söz konusu olabilecektir.
Bu noktada ZDSGŞ C.2 fk.5 hükmünü de kısaca ele almakta yarar vardır: Bu fıkra “sigorta ettirenin, sigorta süresi içinde sigortalı meskende mevzuata aykırı değişiklik yapması halinde DASK’ın sözleşmeyi feshedebileceğini” belirtmektedir. Burada sözü geçen “mevzuata aykırı değişiklik” deprem zararları bakımından önemli (bu zararlara yol açabilecek veya bunları artırabilecek) değişikliklerdir. ZDSGŞ A.2.5 “taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde tadil edildiği veya zayıflatıldığı tespit edilen binaları” sigorta teminatı dışında bırakırken, ZDSGŞ C.2.5 bu hallerde “riziko ağırlaşması” hükümlerine uygun (ancak eksik) bir düzenleme getirmektedir. Kanımızca, “teminat dışında kalma” ağır ve “masum” sigorta ettirenler için yerinde görülmemesi gereken bir sonuç olduğundan, bu sigortalılar işin rizikonun ağırlaşmasına ilişkin hükümler uygulama alanı bulmalıdır (Taşıyıcı sistemi kendi eylemiyle zayıflatmış olmayan ve başkasının zayıflattığını da bilmeyen ve bilmesi de gerekmeyen malik ve intifa hakkı sahipleri sigortadan tam olarak yararlanmalıdır).
Deprem rizikosuna karşı isteğe bağlı olarak sigorta teminatı satın alınması da mümkündür. Bununla birlikte isteğe bağlı deprem teminatı ancak zorunlu sigorta yaptırılmışsa, zorunlu sigorta limitlerini aşan zararlar için elde edilebilmektedir (ZDSGŞ C.3; ZDS Tarife ve Talimat Tebliği m.9). İsteğe bağlı teminat, yangın sigortasına eklenen “YSGŞ Deprem ve Yanardağ Püskürmesi Klozu” çerçevesinde sağlanmaktadır. Bu kloz uyarınca “deprem, deniz depremi (tsunami) ve yanardağ püskürmesinin doğrudan veya dolaylı neden olacağı yangın, infilak, yer kayması veya toprak çökmesi sonucu meydana gelenler dahil bütün zararlarla, temeller ve istinat duvarları teminata ilave edilmiştir”. (Ülkemizde deprem sıkça meydana gelmektedir. Türkiye, yüzölçümünün önemli bir bölümü bakımından deprem kuşağı içinde yer aldığından bu topraklarda deprem zararlarına uğramak kaçınılmaz ve kesindir. Deprem bakımından “acaba olur mu” değil “ne zaman” sorusu sorulmalıdır. Yanardağlar ise uzun zamandır püskürmemektedir. Ancak sınırlarımız içinde çok sayıda sönmüş yanardağ bulunmaktadır. Kim bilir? Bu arada Üçüncü Şahıslara Karşı Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları’nda (madde 3 A 5) “bobsleigh” (kızak) yarışları ile ilgili sorumluluğun teminat dışında bırakıldığını da anımsatalım. Görüldüğü gibi sigorta genel şartları bazen ülkemiz için “uzak” denilebilecek olasılıkları da içerebilmektedir. Öte yandan “Deprem Klozu’nda deniz depreminin “tsunami” (dalga) olduğu saptaması da yapılmıştır. Bu saptama doğru görünmemektedir. Tsunami denizle kaplı alanların toprak altında oluşan depremin yol açtığı çökme sonucu denizde ortaya çıkan su kütlesi hareketidir. Bunun kıyıya vurması sonucu bazen çok önemli zararlar meydana gelmektedir. Ancak tsunamiye neden olan aynı deprem kıyıda doğrudan yıkıma da yol açmış olabilir. Nitekim, 30 Ekim 2020 Ege depremi hem İzmir’de binaların yıkılmasına hem de Seferihisar’da tsunami zararına sebep olmuştur).
Deprem Klozu’nun öngördüğü sigorta teminatı “Yangın Sigortası Genel Şartları (YSGŞ) hükümleri saklı kalmak kaydıyla” verilmektedir. YSGŞ A.4.4 maddesi (binanın) “kendi ayıbı” sebebiyle meydana gelen zararları “teminat dışında” bırakmaktadır. Bu sebeple projeye aykırı inşa edilen binaların isteğe bağlı deprem teminatından yararlanamayacağı düşünülebilir. Buna karşılık sonradan taşıyıcı sistemi zayıflatılan binalar için (sözleşmede bu hali teminat dışı bırakan özel bir hüküm bulunmamakta ise) sigorta korumasının devreye girmemesi için sebep yoktur.
İsteğe bağlı deprem teminatı aslında “özel anlaşma” ile elde edilen bir teminattır. Diğer bir anlatışla bu teminatın alınması sigortacı ile kararlaştırılmış olmalıdır. Fakat günümüzde sigortacılar aralarındaki kıyasıya yarışma dolayısıyla yangın sigortasına eklenebilecek bütün teminatları kapsayan ürünler önermektedirler. Bu nedenle özel anlaşma gereği fiilen artık ortadan kalkmış görünmektedir.
b.Eşya zararları
Depremden zarar gören bağımsız bölümde bulunan taşınır eşya ancak isteğe bağlı deprem teminatı çerçevesinde sigorta koruması altında olacaktır. Zorunlu sigorta taşınır eşya zararlarını kapsamamaktadır (ZDSGŞ A.3.2).
c. Depreme bağlı kazanç kaybı ve iş durması
Deprem sebebiyle ortaya çıkan zararlar arasında hiç kuşkusuz kazanç kaybı ve iş durması zararları da önemli bir yer tutar. Oturulamaz hale gelen binadaki bağımsız bölümünü kiraya vermiş olan veya kendi bağımsız bölümünde imalat yapan veya bağımsız bölümünü hizmet sunmakta kullanan malikler yalnızca taşınmaz eşya zararına uğramakla kalmazlar; ayrıca eşyanın tam veya kısmi hasarına eşlik eden -kira yoksunluğu, kazanç kaybı gibi- başka zararlara da maruz kalırlar.
ZDSGŞ A. 3.1 “enkaz kaldırma masrafları, kâr kaybı, iş durması, kira mahrumiyeti, alternatif ikametgah ve işyeri masrafları, mali sorumluluklar ve benzeri dolaylı zararları” teminat dışında bırakmaktadır.
Buna karşılık, depremden kaynaklanan iş durması zararları (depremden zarar gören eşyayı konu alan ve deprem teminatı içeren bir yangın sigortasına ek olarak yaptırılan) yangına bağlı kâr kaybı sigortası ile güvence altına alınabilir. Ancak, “Teminatın Kapsamı” başlıklı Yangına Bağlı Kâr Kaybı Sigortası Genel Şartları A.2 “kâr kaybı teminatı verilecek durumlar, ilgili yangın sigorta sözleşmesinde teminat altına alınmış olan haller arasından, sigorta ettiren ile sigortacı tarafından serbestçe kararlaştırılır” hükmünü içermektedir. Bu nedenle, sigortacıyla depremin yol açacağı kâr kayıplarının da sigorta koruması kapsamında olduğuna ilişkin anlaşma yapılmış olması gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.
d. Özel araç zararları
Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.4.4 maddesi, sigorta konusu araca deprem sebebiyle gelecek zararların ancak sigortacıyla bu hususta özel anlaşma yapılarak sigorta kapsamına aldırılabileceğini belirtmektedir. Bu gibi bir anlaşmanın yokluğunda depremde zarara uğrayan araçlar için sigortacı sorumlu olmayacaktır.
e.Tekne/yat zararları
30 Ekim Ege Depremi’nde küçük çaplı bir “tsunami” oluşmuş ve deniz araçları kıyıya sürüklenerek zarar görmüşlerdir.
Türk Tekne Poliçesi Genel Şartları’nın A.3 maddesi “teminata dahil ve istisna edilen rizikoların, poliçeye eklenen özel şartlarla belirleneceğini” hükme bağlamıştır. Uygulamada yaygın şekilde kullanılan International Hull Clauses 2003, Institute Time Clauses Hulls 83 ve Institute Time Clauses 95 ve Institute Yacht Clauses 85 metinlerinde deprem açıkça teminat kapsamındadır (International Hull Clauses 2003 m.2.1.7; Institute Time Clauses Hulls 83 m.6.1.8; Institute Time Clauses 95 m.6.1.7 ve Institute Yacht Clauses 85 m.9.1.6). Denizde meydana gelen depremin yarattığı “tsunami” de hem deprem hem de deniz tehlikesi teminatı altında sigortacının sorumluluğuna yol açacaktır.
C- Öneri
Deprem ülkesi olan Türkiye’de sigortacılar tarafından satılan (alınması isteğe bağlı) sigorta ürünlerinin çoğunda depremin ve depremden kaynaklanan zararların ancak özel anlaşma ile sigorta kapsamına alındığı görülmektedir. Her ne kadar deprem aynı anda çok sayıda zarara yol açma özelliği bulunan (ve bu sebeple de sigortacılar açısından üstlenilmesi “tehlikeli” olan) bir riziko ise de, Türkiye’de deprem teminatının yaygınlaştırılması ve bundan kaynaklanan zararların en geniş şekilde temin edilebilmesi çok önemlidir. Bu hedefe varılması için de bir yandan sigorta ürünlerinin deprem rizikosunu özel anlaşmaya gerek olmaksızın içermesi diğer yandan bu teminatı içeren ürünlerin yaygın şekilde ve makul fiyata satılabilmeleri sağlanmalıdır. Kuşkusuz bu bağlamda en önemli hususlardan biri de sigorta yaptırma ve olası rizikolara karşı güvence elde etme bilincinin gelişmesidir.