Sigorta bilincinin doğal akışında artmasını bekliyoruz!
“Sigortacılık Haftası” her yıl mayıs ayının son haftası kutlanıyor. Söz konusu haftayı bu yıl da geride bıraktık. Sektörün tüm paydaşları söz konusu haftada birçok etkinlik düzenleyerek sigortanın faydaları ve ürünlere nasıl ulaşılabileceği gibi konularda toplumda bilinç yaratmaya, bu bilinci tabana yaymaya, sigortalıların hak ve yükümlülükleri ile bilgilendirmeler yapmaya çalıştılar. Türkiye Sigorta Birliği (TSB) “Sigorta Haftası” dolayısıyla yayınladığı kutlama mesajında sektöre yönelik önemli rakamları paylaşarak, sektörün gücünü ve yarattığı faydayı bir nebze de olsa hatırlatmaya çalıştı. Mesajda 2017 yılı sonunda ülkedeki tescilli 22.2 milyon araç içerisinde trafik sigortalı oranının yüzde 78 olduğu ve poliçe sayısının 17.3 milyon olduğuna dikkat çekildi. Aynı şekilde 5.9 milyon aracın da kaza riskine karşı kasko poliçesi ile güvence altında olduğuna işaret edilirken, 2017 yılında ferdi kaza branşında 204.6 milyon TL hasar yaşandığı, hastalık sağlık branşında aynı yılda 3.5 milyar TL hasar yaşandığı, BES’te fon büyüklüğünün devlet katkısı ile birlikte 81 milyar TL’ye geldiği, katılımcı sayısının 7 milyon kişiye dayandığı, Otomatik BES’te ise 3 milyon 926 bin çalışan ile 2.7 milyar TL fon büyüklüğünün aşıldığı, 2017 yılında vefat eden 74 bin 636 kişinin vârislerinin ödeme alarak kredi borcunu ödemek zorunda kalmadığı ve kredi bağlantılı hayat sigortası poliçelerinde 1.1 milyar TL tazminat üstlenildiğine vurgu yapıldı. TSB’nin son dönemde yapmaya başladığı bu tarz hatırlatmaların devanı etmesinin faydalı olduğunu düşünüyorum.
Fakat yine de görüyoruz ki Türkiye’de sigorta bilinci konusunda genel bir eksiklik var. Bunu birçok kez dile getirdik, getirmeye de devam edeceğiz. Bu konuda başarı ise büyük bir eğitim kampanyasından geçiyor. Bu eğitim kampanyasını da bir şirket ya da bir kişiye bağlı kılmadan tüm sektörün sahiplenebileceği şekilde dizayn etmeliyiz. Bu eğitimlerde esas olanın da devamlılık ve sürekli tekrar olması gerektiğini düşünüyorum. Bu düzenli tekrarlarla vatandaşın bilinçaltına inilerek algılarında değişiklik yaratılabilir ve bu bilgilerin davranış değişikliğine yol açması sağlanabilir.
Ne yazık ki bu konuda uzun süredir bir ilerleme sağlanamıyor. Yine her zaman olduğu gibi sektör durumu doğal akışına bırakmayı tercih ediyor. Bu doğal akış ise yaşanabilecek kötü bir durum sonrasında sigortaya olan bilincin artması şeklinde oluyor. İşte geride bıraktığımız mayıs ayı da böyle geçti. Dünya genelinde iklim değişikliği kaynaklı doğal felaketlerin ciddi oranda arttığını görüyoruz. Ülkemiz de bu yöndeki doğal felaketleri son yıllarda ciddi şekilde hissetmeye başladı. Geride kalan mayıs ayının ikinci yarısı itibarıyla ülke genelinde yaşanan şiddetli yağışlar beraberinde sel felaketlerine neden oldu. Bu felaketler artık her yıl yaşanır hale geldi. Özellikle başkent Ankara’yı iki hafta arayla vuran yoğun yağışlar sonrasında evi, işyeri, aracı sel altında kalan birçok vatandaşımızı gördük. Aynı şekilde birçok kentimizde de benzer görüntülere şahit olduk. Böyle durumlarda yardım talebi her zaman olduğu gibi devletten bekleniyor. Devlet büyüklerimiz de her zaman olduğu gibi hasar yaşayan vatandaşların yanlarında olduklarını belirterek, nedense “Sigortanız var mı? Neden sigorta yapmadınız? Sigorta sektörümüz çok güçlü” gibi bir açıklamada bulunmuyor. Bu nedenle de eğitim derken, devlet büyüklerine ve bürokrasiye de büyük görevler düştüğünü unutmamamız gerektiğini düşünüyorum.