Sektör olası bir Marmara depreminde önemli rolde
11 ilin etkilendiği Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde gerçekleşen deprem felaketiyle birlikte olası bir Marmara depremi de tekrar gündeme geldi. Bu iki büyük depremle gördük ki ortaya çıkan yaraların en hızlı şekilde sarılmasında sigorta önemli bir rol üstleniyor.
Dünyanın en önemli deprem kuşaklarından olan Alp-Himalaya deprem kuşağında bulunan ülkemizde deprem en sık görülen doğal afetlerden biri. 1992 Erzincan, 1999 Gölcük ve Düzce, 2011 Van, 2020 yılında gerçekleşen Elazığ, İzmir ve bu yıl meydana gelen Kahramanmaraş, Hatay, Malatya, Kayseri ve Sivas depremleri bu felaketin ülkemizde ne gibi büyük sonuçlar doğurabileceğini bize gösteriyor. 6 Şubat tarihinde 11 ilin etkilendiği Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde gerçekleşen, çok sayıda can kaybına ve yıkıma neden olan depremlerde 821 bin bağımsız bölümün ve 279 bin binanın acil yıkılacak, ağır hasarlı, yıkık veya orta hasarlı olduğu tespit edildi. Toplam 2 milyon 310 bin konutun bulunduğu depremlerden etkilenen 11 ilde sadece 1 milyon 150 bin konut Zorunlu Deprem Sigortası’na (ZDS) sahip. Yani yalnızca her 2 konuttan 1’i Zorunlu Deprem Sigortası’nı yaptırmış durumda. Depremin hemen ardından ihbarları almaya başlayan ve 24 saat geçmeden ilk tazminat ödemesini yapan Doğal Afet Sigortaları Kurumu’nun (DASK) yaptığı son açıklamaya göre 27 Mart itibarıyla depremlerden etkilenen illerde 416 bin ihbar yapılırken tazminat ödemeleri ise 6 milyar 902 milyon liraya ulaştı. Gerçekleşen bu iki büyük deprem felaketiyle birlikte olası bir Marmara depremi de tekrar gündeme geldi. Bu iki büyük depremle gördük ki ortaya çıkan yaraların en hızlı şekilde sarılmasında sigorta önemli bir rol üstleniyor. Meydana gelen hasarların hızlıca tazmin edilmesinde etkili bir rol üstlenen sigorta, deprem sonrasında hayatın normale dönme sürecinde önemli bir güvence olarak karşımıza çıkıyor.
MARMARA’NIN SİGORTALILIK ORANI %67
Marmara Depremi’nin ardından 23 yıl geçmesine rağmen Zorunlu Deprem Sigortası’nda hala istenilen %100’lük orana ulaşılamadı. 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihinde meydana gelen depremlerden sonra zorunlu olarak her konut için yaptırılması şartı koşulan Zorunlu Deprem Sigortası’nda Marmara Bölgesi’nin sigortalılık oranı %67. 6 milyon 480 bin konutun bulunduğu bölgede, 4 milyon 560 bin sigortalı konut bulunuyor. Bölgeyi il bazında inceleyecek olursak; İstanbul’da 4 milyon 153 bin konutun %65,30’u, Bursa’da 754 bin konutun %61,60’ı, Kocaeli’de 481 bin konutun %71,20’si, Tekirdağ’da 318 bin konutun %85,30’u, Balıkesir’de 377 bin konutun %64,10’u, Sakarya’da 240 bin konutun %83,20’si, Çanakkale’de 151 bin konutun %65,80’i, Yalova’da 93 bin konutun %87,50’si, Edirne’de 111 bin konutun %63,30’u, Kırklareli’de 102 bin konutun %61,20’si, Bilecik’te 60 bin konutun %49,50’sinin Zorunlu Deprem Sigortası bulunuyor.
‘İSTANBUL’DA ÇOKLU AFET OLABİLİR’
Tarih boyunca şiddetli birçok depremin meydana geldiği İstanbul, Kuzey Anadolu Fayı’nın batı uzantıları ile Marmara Denizi’ndeki diğer faylara oldukça yakın olması nedeniyle büyük bir deprem riski altında. Olası bir Marmara depremi gerçekleştiğinde İstanbul’un da ciddi bir şekilde etkileneceği belirtiliyor. Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Dekanı, Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı ve AFAD Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şükrü Ersoy, olası bir Marmara depreminde İstanbul’da çoklu afetin söz konusu olabileceğini vurguladı. Deniz kıyısında bir şehir olması nedeniyle İstanbul’da tsunami tehlikesinin de var olduğunu ifade eden Ersoy, şehir yangınlarının da çıkma ihtimali olduğunu kaydetti. “Deprem sadece kendi afetini yaratmıyor, çoklu afet de yaratıyor” diyen Ersoy, olası bir Marmara depremine her bakımdan hazır olunması gerektiğinin altını çizdi.
48 BİN BİNANIN AĞIR HASARLI OLMASI BEKLENİYOR
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ve Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD), özellikle İstanbul’u çok ciddi etkilemesi beklenen olası Marmara depremi hakkında iş dünyasının ilgisini çekmek, farkındalık, hazırlık ve dayanıklılık kapasitesini artırmak için yapılan bir dizi çalışmanın devamı niteliğinde hazırladığı “Sektörler İstanbul Depremine Ne Kadar Hazır?” başlıklı rapora göre, Türkiye’nin en büyük ve kalabalık şehri olmasının yanı sıra ekonomik faaliyetlerin çok önemli bir kısmının yürütüldüğü, kırılganlığı yüksek bir şehir olarak İstanbul ve içinde bulunduğu Marmara Bölgesi’nin muhtemel bir İstanbul depremine çok daha titiz bir yaklaşımla hazırlanmak zorunda olduğuna dikkat çekiliyor. Raporda 7,5 büyüklüğündeki bir depremde yolların %30’unun kapanması, 194 bin binanın orta ve üstü, 48 bin binanın ise ağır hasarlı olması beklenirken 355 hasarlı doğal gaz noktası ve 463 hasarlı içme suyu noktası olacağı tahmin ediliyor.
2 MİLYON 710 BİN KONUT SİGORTALI
2 milyon 710 bin konutun sigortalı olduğu İstanbul’un ilçelerindeki sigortalı konut sayısına baktığımızda ise, 38 bin binanın bulunduğu Esenyurt’ta 197 bin konut Zorunlu Deprem Sigortası’na sahip. 11 bin 950 binanın bulunduğu Bakırköy’de Zorunlu Deprem Sigortalı konut sayısı 55 bin. Diğer bazı ilçelere bakacak olursak; 25 bin binanın bulunduğu Kadıköy’de 152 bin konut, 16 bin binanın bulunduğu Beşiktaş’ta 60 bin konut, 43 bin binanın bulunduğu Fatih’te 79 bin konut, 41 bin binanın bulunduğu Üsküdar’da 85 bin konut, 49 bin binanın bulunduğu Sarıyer’de 60 bin konut, 20 bin binanın bulunduğu Şişli’de 78 bin konut, 51 bin binanın bulunduğu Beykoz’da 23 bin konut, 30 bin binanın bulunduğu Kartal’da 89 bin konut, 27 bin binanın bulunduğu Beyoğlu’nda 41 bin konut Zorunlu Deprem Sigortası’na sahip.
MALİ KAYIP 120 MİLYAR LİRA OLABİLİR
17 Ağustos ve 12 Kasım 1999’da Marmara Bölgesi’nde gerçekleşen depremlerde sigorta sektörünün ödediği tazminat 800 milyon doları bulurken ekonomik kaybın ise 10 milyar dolar seviyesinde olduğu değerlendiriliyor. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) için olası deprem hasar tahminlerini güncelleyen İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi raporuna göre, 7,5 büyüklüğündeki bir depremde binalarda oluşacak hasar 68 milyar liralık mali kayba yol açacak. Binalardaki elektrik, su, doğalgaz sistemleri gibi diğer hasarlar da eklendiğinde, mali kaybın 120 milyar liraya çıkacağı öngörülüyor. Olası bir Marmara depreminin hem maddi hem de manevi olarak büyük kayıplara yol açabileceği tahmin edilirken ortaya çıkan hasarların hızlıca tazmin edilmesinde sektör önemli bir rol oynuyor. Deprem öncesi alınacak önlemlerle depremden sonra hayatın hızla normale dönmesi sağlanabilir. Bu noktada alınabilecek finansal tedbirlerin en önemlilerinden biri deprem sigortası olarak karşımıza çıkıyor. Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) meydana gelebilecek olası büyük bir depremi göz önüne alarak ödeme kapasitesini 117 milyar lira seviyesine çıkardı. Ülkemizde deprem sigorta teminatının büyük bir kısmı ise global reasürans şirketlerine devredilmiş durumda. Ağır ekonomik kayıplara yol açabilecek olası bir Marmara depreminde büyük bir sorumluluğa sahip olan sigorta sektörü, bu depremden kaynaklanabilecek tahmini sorumluluklarını göz önünde bulundurarak reasürans şirketlerinden teminat alıyor.
MAHER HOLDİNG SİGORTA GRUBU BAŞKANI AHMET YAŞAR:
Önleyici sigortacılık faaliyetlerimiz güçlenerek artmalı
“OLABİLECEK EN HIZLI ŞEKİLDE SİGORTALILIK ORANINI %100’E YAKLAŞTIRMAMIZ LAZIM. BUNU YAKALADIĞIMIZDA OLASI FELAKETE EN AZINDAN VARLIKLARIN TAZMİN EDİLMESİ AÇISINDAN HAZIR OLMUŞ OLACAĞIZ. AYRICA ÖNLEYİCİ SİGORTACILIK FAALİYETLERİMİZ DE GÜÇLENEREK ARTIRILMALI.”
Olası bir afetin gerçekleşme ihtimaline karşı alınan tedbirler hakkında konuşan Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar, “Ülkemizin sadece bir deprem değil bir afet ülkesi olduğu gerçeğini artık gözden kaçırmamalı ve depremden sele, yer kaymasından orman yangınlarına, çığ düşmesinden hortuma birçok riske maruz olduğumuzu bilmeliyiz. Bizim artık “afetle ve afette yaşama” kültürüne sahip olmamız şart. Bunun için 7 Şubat’tan itibaren müfredatımıza bunun girmesi gerekliydi. Olabilecek en hızlı şekilde sigortalılık oranını %100’lere doğru yaklaştırmamız lazım. Hele ki Zorunlu Deprem Sigortası’nda kesinlikle %100 olmalı. Konut, iş yeri, araç ve diğer sigortalarda da bu oranların artması önemli. Bunu yakaladığımızda olası felakete en azından varlıkların tazmin edilmesi açısından hazır olmuş olacağız. Ama elbette bu yeterli değil önleyici sigortacılık faaliyetlerimizin de güçlendirilerek artırılması lazım” dedi. Sektörün 2023 yenilemelerinin genel olarak reasürans açısından oldukça zorlayıcı geçtiğini ifade eden Yaşar, “Sigorta grubumuz bu açıdan iyi bir dönem geçirdi. Yaşanan deprem sonrasında reasürans şirketlerinin zaten azalan iştahları daha da olumsuz etkilenebilir. Ama işimiz sigortacılık ve bir şekilde doğru çözümler üretilecek. Modellemeler ve kapasiteler gözden geçiriliyor. Yaşanan deprem felaketi sektör açısından bir olumsuzluk doğurmamakla birlikte sigortalılık oranının az olması yeterli reasürans ve sigorta kaynağının sağlanamamasına neden oldu. Umarım sigortalılık oranını artırır, büyük sayıların getireceği kapasite ve riski yönetme avantajını yakalayarak ülke kaynaklarımızın zayi olmasını engelleriz” diye konuştu.
‘YAPI VE YAPIDA SİGORTA KONUSU ELE ALINMALI’
Depreme dayanıklı olmayan bina ve kentsel dönüşüm hakkında neler yapıldığına değinen Yaşar, “Devletin bu konuda yaptığı çalışmaları hızlandırdığını, belediyelerin önlemler konusunda çalışmalar yürüttüğünü biliyoruz. Ama henüz önemli bir aşamaya geçilmiş değil, kamu altyapı ve üst yapılarında güçlendirme ve tedbirler alınmakla birlikte kentsel dönüşüm konusunda yeterince aşama kaydedilemedi. Kahramanmaraş merkezli depremde ve özellikle Hatay’da gördük ki öncesinde kentsel dönüşümün gerekli olduğu tespit edilen alanlar yerle bir oldu. Bu aşamada “yapı ve yapıda sigorta” konusu başlı başına ele alınmalı. Sigorta sektörünün sadece tazminat ödeyen bir yapı olarak değil “önleyici sigortacılık” faaliyeti de öne çıkarılarak risklerin tespiti, önlenmesi, akreditasyon ve rating unsuru olarak kullanılması gerekli. Bunun için tüm yapı, yapı denetim, finansman ve sigorta süreçleri birlikte kurgulanmalı. İnşaat all risksten bina tamamlamaya, DASK’tan operasyon dönemi yapı sigortalarına, mesleki sorumluklardan ürün sorumluluğuna kadar yapıyı ilgilendiren her şey bu kurgunun içinde yer almalı. Elbette her şeyin sonunda ortaya çıkacak zarar sigorta sistemi tarafından tazmin edilerek tasfiye edilmeli. Ülkenin kıt kaynakları her bir afette yeniden heder edilmemeli” ifadelerine yer verdi.
‘OLASI MARMARA DEPREMİNE FARKINDALIK ARTTI’
11 ilin etkilendiği bu büyük felaket sonrası olası Marmara depremine dair farkındalığın arttığını vurgulayan Yaşar, “Yaşadığımız son depremler kişileri ve kurumları güvenli evlere ya da iş yerlerine taşınmaya da sevk etti. Özellikle İstanbul’da evinin güvenli olup olmadığını sorgulayan binlerce kişi devletin birimlerine başvurularını gerçekleştirdi. Sadece İBB’ye gelen bina analiz başvurularının 12 Mart’ta yapılan açıklamaya göre 140 bini geçmiş olması bile bize bunu ispatlıyor. Aslında söz konusu kontroller şu anda değil en baştan sigorta sistemi üzerinden yaptırılsa muazzam bir gelişme kaydederiz. Kimi belediyeler konutlar için bunu ücretsiz yapıyor ama ticari iş yerleri için bu kontroller ciddi maliyetler doğuruyor. Sigorta sistemini dahil ederek bu denetim faaliyetlerini işin başından itibaren yapabilsek maliyetleri kontrol etmek de kolaylaşacak. Sigorta sektörü olarak kamuyla sürekli iletişim halinde kalarak bilgilendirme ve farkındalığı artırmaya odaklanıyoruz” açıklamasında bulundu.
DOĞA SİGORTA GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MEHMET TÜMER:
Sigorta olası bir felakette yaraların sarılmasında kolaylık sağlayacak
“YAŞANAN ACILARI DİNDİRMESE DE SİGORTA, MADDİ KIYMETLERİN TEKRAR YERİNE KONMASINDA, HAYATIN NORMALE DÖNÜŞ SÜRECİNDE VE YARALARIN SARILMASINDA KOLAYLIK SAĞLAYACAKTIR.”
Olası Marmara depreminin sadece bölge için değil tüm ülke için büyük bir tehdit oluşturduğunu belirten Doğa Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tümer, “16 milyona yakın kişinin ikamet ettiği İstanbul, olası bir depremde en büyük riski barındıran şehir. Marmara Bölgesi’nin toplam nüfusu ise 25-26 milyon civarında seyrediyor. Bunun yanında sanayi ve ekonomi bakımından en gelişmiş bölge olan Marmara Bölgesi; ticaret, ulaşım, tarım, otomotiv, turizm, sağlık ve eğitim sektörlerinde de önemli gelir kaynakları ile göç ve istihdam alan bir bölgedir. Özellikle Gebze ve civarında yer alan organize sanayi bölgeleri, tersaneler ve petrol rafineleri de olası bir depremden etkilenecek konumda yer almaktadır. Bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda Marmara’da olası bir depremin etki alanı sadece bölgede değil ülke genelinde olacaktır” şeklinde konuştu. Şubat ayında Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 11 ilimizi etkileyen deprem felaketinin ardından yaşananların, afetlere karşı hazırlıklı olunmadığını acı bir şekilde gösterdiğini ifade eden Tümer, “Yaşanan acıları dindirmese de sigorta, maddi kıymetlerin tekrar yerine konmasında, hayatın normale dönüş sürecinde ve yaraların sarılmasında kolaylık sağlayacaktır” dedi.
‘OLASI MARMARA DEPREMİ BEKLENEN BİR RİSK’
Olası Marmara depreminin hem sigorta şirketleri hem de reasürans şirketleri tarafından beklenen bir risk olduğunu kaydeden Tümer, “Son yaşadığımız depremler, yapılan modellemelerin etkisini ve en kötü senaryoların nasıl hesaplandığını gündeme taşıdı. Modellemelerin sektör genelinde yeterli olduğunu ve sektörün böyle büyük bir deprem sınavından başarıyla geçtiğini söyleyebiliriz. Şirket olarak her zaman düzenli modellemeler yaptırıyor ve korumalarımızı modellemelerin gerektirdiği seviyenin üzerinde alarak güvende olmayı tercih ediyoruz” diye konuştu.
MİLLİ REASÜRANS GENEL MÜDÜRÜ F. UTKU ÖZDEMİR:
Sektör olası Marmara depremini göz önünde bulundurarak teminat alıyor
“TÜRKİYE SİGORTA SEKTÖRÜ HEM BÖLÜŞMELİ ANLAŞMALAR HEM DE KATASTROFİK HASAR FAZLASI ANLAŞMALARINDA DEPREM İÇİN SAĞLANAN TEMİNATI OLASI BİR MARMARA DEPREMİNDEN KAYNAKLANABİLECEK TAHMİNİ SORUMLULUKLARINI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURARAK ALIYOR.”
Olağanüstü bir durumun gerçekleşmesi durumuna karşı alınan hazırlıklar hakkında konuşan Milli Reasürans Genel Müdürü F. Utku Özdemir, Milli Re olarak faaliyetlerin sürekliliğini tehdit eden herhangi bir olağanüstü durumun meydana gelmesi halinde devreye alınmak üzere ‘Olağanüstü Durum ve İş Sürekliliği Planı’nın mevcut olduğunu belirterek, “Şirket faaliyetlerinin olağanüstü koşullar altında da kesintisiz sürdürülmesi amacıyla genel müdürlük binası dışında bir olağanüstü durum merkezi bulunmaktadır. Olağanüstü Durum ve İş Sürekliliği Planı’nda belirlenmiş olan senaryolar çerçevesinde uzaktan veya kurtarma lokasyonundan çalışma imkânı sağlanabilecektir. Söz konusu senaryolar tatbikatlarla düzenli olarak test edilmektedir. Sistemlerimiz düzenli alınan yedeklerden hiçbir veri kaybı olmadan planlanan süreler içinde personel kullanımına açılabilmektedir. Bu kapsamda şirketimizin olası bir felaketi izleyen 24 saat içinde işleyişinin sağlanması hedeflenmektedir” dedi.
‘KÂR KAYBI VE İŞ DURMASI TEMİNATI DA SAĞLANIYOR’
Türkiye sigorta sektörünün hem bölüşmeli anlaşmalar hem de katastrofik hasar fazlası anlaşmalarında deprem için sağlanan teminatı olası bir Marmara depreminden kaynaklanabilecek tahmini sorumluluklarını göz önünde bulundurarak aldığını ifade eden Özdemir, “Öte yandan mevzuata göre sigorta şirketleri en az 250 yılda bir gerçekleşecek bir olaya karşı deprem teminatı alma zorunda olmakla beraber çoğu şirket bu tekerrür süresinin üzerinde bir olasılığa karşı teminat almaktadır. Bölüşmeli anlaşmalarda yangın ve mühendislik branşlarından kaynaklanan deprem sorumlulukları temel alınarak belirlenen deprem olay limitleri, şirketlerin deprem sorumluluklarının modellenmesi suretiyle elde edilen model sonuçları, şirketlerin İstanbul bölgesi toplam deprem sorumluluklarına belli bir PML (muhtemel en yüksek hasar) oranı gibi ölçütlerin yanı sıra şirketlerin portföy yapısı, piyasa şartları, ekonomik koşullar ve büyüme beklentileri gibi faktörler de göz önünde bulundurularak belirlenmekte ve anlaşmalardaki olay tanımı hükümleri çerçevesinde düzenlenmektedir. Bölüşmeli anlaşmalardaki deprem olay limiti 3 ayrı olay için teker teker kullanılabilecek bir yıllık limite tabidir. 2023 yılı bölüşmeli reasürans anlaşmaları kapsamında tek bir deprem olayı için geçerli olacak toplam olay limiti kapasitesi 4,4 milyar Euro civarındadır. Deprem olay limitleri fiziksel hasarın yanı sıra toplam limitin %20’siyle sınırlı olmak kaydıyla depreme bağlı kâr kaybı ve iş durması teminatı da sağlamaktadır” diye konuştu.
‘TOPLAM REASÜRANS KAPASİTESİ 12,5 MİLYAR EURO’
Şirketlerin konservasyonlarında kalan sorumluluklar için doğal afetlere karşı koruma sağlayan katastrofik hasar fazlası anlaşmalar kapsamında verilen deprem teminatının ise yaklaşık 4 milyar euro seviyesinde olduğunu vurgulayan Özdemir şu ifadelere yer verdi: “Bu anlaşmaların hepsi ikinci (bazı dilim veya programlarda daha fazla) bir olay için kapasite sağlanmasını mümkün kılan limit yenileme hükmüne sahiptir. Türk sigorta piyasasına bölüşmeli ve katastrofik hasar fazlası anlaşmalar tarafından sağlanan olay başı toplam 8,5 milyar Euro civarı deprem teminatına ek olarak, DASK, Milli Re ve Türk Re’nin de sahip olduğu deprem teminatları da göz önünde bulundurulduğunda, deprem için olay başı toplam reasürans kapasitesinin yaklaşık 12,5 milyar euro seviyesinde olduğu tahmin edilmektedir.”
T- RUPT TEKNOLOJİ BAŞ MODELLEMECİSİ PROF. DR. SİNAN AKKAR:
Ön hazırlıklarla depremin getireceği mali şok hızlı atlatılabilir
“SİGORTA PORTFÖYLERİ İÇİNDE İSTANBUL VE MARMARA BÖLGESİ’NİN AĞIRLIĞI ÇOK BÜYÜK. YAPILACAK ÖN HAZIRLIKLAR SİSTEMİN BÖYLE BİR DEPREMİN GETİRECEĞİ MALİ ŞOKU DAHA HIZLI ATLATMALARINA SEBEP OLACAKTIR.”
Marmara Bölgesi’ni ve özellikle İstanbul ilini etkilemesi beklenen olası bir deprem için sigorta portföyü hasar modellemesi konusunda hazırlıklardan bahseden T- RUPT Teknoloji Baş Modellemecisi Prof. Dr. Sinan Akkar, “CATMOD platformu senaryo tabanlı sürümünde kullanılmak üzere yer bilimci meslektaşlarımızla beraber tüm olası deprem senaryolarını çalışıyoruz. Sonuçta Marmara Bölgesi’ni ve özellikle İstanbul’u etkilemesi beklenen deprem için tarihsel depremleri, bölgedeki faylardaki hareketi ve stres birikimini dikkate alarak önemli deprem senaryoları CATMOD veri tabanı içinde dikkate alınacak ve bu depremlerin sigorta portföylerine vermesi beklenen hasarlar yer hareketi şiddetinin ve portföy hasarındaki modelleme belirsizliği de göz önünde bulundurularak hesaplanacak” dedi.
‘PORTFÖYLERDE İSTANBUL’UN AĞIRLIĞI BÜYÜK’
Sigorta portföyleri içinde İstanbul ve Marmara Bölgesi’nin ağırlığının çok büyük olduğunun altını çizen Prof. Dr. Akkar, “Bu anlamda sigorta sisteminin böyle bir katastrofik doğa olayı sonrası ne kadar hızlı ayağa kalkabileceği bu olay öncesi yapacağı hazırlıklara bağlı. Böylesi büyük çapta etki yaratacak bir deprem için olası poliçe hasarlarının yöneticiler tarafından bilinmesi şirketlerin bu konuda proaktif olmaları anlamına gelir. Doğal olarak hasara bağlı nakit akışları için yöneticiler çok daha rasyonel kararlar alabilecek, fiyatlandırmaları çok daha rasyonel yapacaklardır. Kanımca bu ön hazırlıklar sistemin böyle bir depremin getireceği mali şoku daha hızlı atlatmalarına sebep olacaktır. Biz CATMOD ekibi olarak en azından sektöre bu anlamda hizmet verebileceğimizi düşünüyoruz” açıklamasında bulundu.
Depreme dayanıklı olmayan binalar ve kentsel dönüşüm konusunda atılan adımlardan bahseden Prof. Dr. Akkar, “Özellikle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın ve İstanbul özelinde İBB’nin, AFAD’ın, İMO gibi konuyla ilgili mühendislik odalarının hem kendi birimleri içinde hem de üniversitelerle pek çok iş birliği yaptığı biliniyor. Büyük şehirlerimiz için depreme yönelik master plan çalışmaları yapıldı. Kamu binalarının güçlendirilmesi ve kentsel dönüşüme yönelik projeler, kanunlar çıkarıldı. Son yaşanan Kahramanmaraş depremleri bu konuda yapılan çalışmaların çok başarılı olmadığını acı bir şekilde gösterdi. Akademik çalışmalar ve kanuni mevzuattaki değişikliklerin doğru şekilde bir eş güdüm içinde uygulanması, halk tarafından benimsenmesi konuları gerçekleşmedikçe ve ilgili birimler tarafından yönetilemedikçe bu acı tecrübeleri maalesef yaşıyoruz. Artık Türkiye bu konuları en azından teknik düzeyde aşabilecek konumda. Yeter ki tüm bu çabalar doğru koordine edilsin ve uygulama tekniğe uygun şekilde yapılsın. Bunu gören halk, yani bizler, hem konunun önemini daha iyi anlayacağız hem de kurallara uymakta daha titiz davranacağız. Bu da toplu başarıyı getirecektir. Bu konuda Türkiye’nin son depremlerde iyi bir performans göstermediği inancındayım” şeklinde konuştu.