Otomatik katılım BES’e sınıf atlatacak

BES ve hayat sigortaları sektörünün önde gelen iki şirketi Garanti Emeklilik ile Anadolu Hayat Emeklilik’in genel müdürleri Sigortacı Gazetesi’nin “Sigortacı Buluşmaları” toplantılarında bir araya geldi. Garanti Emeklilik Genel Müdürü Cemal Onaran ve Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Uğur Erkan sektörün geldiği nokta ve geleceğine yönelik önemli açıklamalarda bulundu.  İki genel müdür de gündemin ilk sırasında yer alan BES’te otomatik katılım uygulamasını sabırsızlıkla beklediklerini, 2017’de başlaması muhtemel uygulama ile sistemin farklı bir boyuta taşınacağının altını çizdiler. Onaran ve Erkan’ın sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
İlk çeyreğe baktığımızda geçen seneye göre BES’te katılımcı sayısında bir düşüş var. Bu normal midir?
Uğur Erkan: 2013 yılında devlet katkısının hayata geçirilmesinin akabinde bireysel emeklilik sektörü büyüme rekoru kırdı. İlk yılda gerçekleşen yüksek adetlerde katılımcı girişlerinin daha sonra kademeli olarak azalmasını normal olarak değerlendiriyoruz. Devlet katkısı, sistemin gelişimine yönelik olumlu etkisini ilk yıl gösterdi, daha sonra etkisi azalarak da olsa yüksek seviyelerde devam etti. 2013 yılında katılımcı sayısı net olarak 1 milyon 40 bin arttı, ikinci yıl 900 binler seviyesindeyken, üçüncü yıl, yani geride bıraktığımız 2015 yılında 950 binler seviyesinde gerçekleşti. Bu yıl da, sene başından bu yana katılımcı sayısının yaklaşık 230 bin kişi arttığını görüyoruz.
Bu durum, katılımcı girişlerinin geçen yıllara göre azalması ve sistemden çıkışlarda bir miktar artış olmasından kaynaklanıyor. Katılımcı sayısı artışında geçen yıla göre bir düşüş trendi mevcut, ayrıca devlet katkısına hak ediş için sistemde geçirilmesi gereken üç yıl dolduğu için ertelenmiş çıkışlar da var.

‘SİSTEMDEN ÇIKIŞLAR ARTTI’
Cemal Onaran: Emeklilik Gözetim Merkezi’nin (EGM) yayınladığı mart ayı rakamlarına bakılacak olursa, girişlerde bir azalma yok. Hatta küçük de olsa bir artış var. Geçen sene martta 139 bin kişi sisteme girerken, bu sene martta 146 bin kişi giriş yapmış. Şubat ayına bakıldığında da girişlerin arttığı görülüyor. Ancak dramatik bir çıkış tablosu var. Geçen sene sistemden çıkışlar aylık ortalama 50-55 bin civarındayken, bu sene ortalama 93 bin.
Devlet katkısına hak kazanarak sistemden çıkmak ve en azından çıkış masrafını dengelemek isteyenler için devlet katkısının üçüncü yılını doldurması bir fırsat oldu. Bunun sonucunda da ilk üç ayda çıkış rakamlarında artış gözlemledik. Sektörün yavaşlamasının sebebi ağırlıklı olarak çıkışlardaki artış.
Gözlemlediğimiz değişik bir trend daha var. Sektörde aktif olarak iş yapan 7-8 şirket var, bunlar satışta çok ciddi efor sarf ediyor. Geri kalan 10-11 şirket ya hiç satmıyor ya da satışlarını yavaşlattı. Bu şirketler kâr edemedikleri için hayat sigortasına yoğunlaşmış durumda, onların BES rakamlarında bir düşüş görülüyor. İlk dört aya baktığınızda girişlerdeki artışın %90 küsurluk kısmı bahsettiğimiz 7-8 şirketten geliyor.

Sektörde BES satan 19 şirket olması fazla mı?
Cemal Onaran: Ölçek ekonomisini yakalayamıyorsanız, ürünün de kâr marjı çok darsa sistem bir noktada arzulanan şekilde yürümüyor. Şu an Türkiye’nin bireysel emeklilikteki potansiyeline baktığınız zaman mevcut 19 şirketi barındıracak kadar büyük bir potansiyel var. Esasında bu potansiyel harekete geçse, herkes bu alanda istediği sonucu elde etse o zaman zaten böyle bir problem kalmayacak. Otomatik katılımla bunun biraz değişeceğini düşünüyorum.

Katılımcıdaki çıkış motivasyonu düşürülebilir mi? Bunun için önlem almak mümkün mü?
Cemal Onaran: Dünya örneklerine baktığınız zaman, ekonomik refah seviyesiyle sigortacılık paralel büyümüştür. Türkiye’de hayat sigortacılığının geride kalmasının sebebi de halkın ekonomik refahının yetersiz olmasıdır, belli bir refah seviyesi olmadıkça bireyler sigorta ihtiyaçlarına öncelik vermiyor. IPSOS ile birlikte bir araştırma yaptık. Buna göre, katılımcıların sadece %7’si getirilerden hoşnut olmadığı için sistemden ayrılıyor. Geriye kalan çoğunluksa paraya ihtiyacı olduğu için sistemden ayrılıyor. Ne zaman ekonomi iyileşir ve refah seviyesi yükselirse, çıkışlar da ona paralel olarak azalır.

Uğur Erkan: Üçüncü basamakta konumlandırılan BES’in en önemli özelliği gönüllülük esasına dayanması. Katılımcılar diledikleri zaman sisteme giriş yapmakta ya da sistemden çıkmakta özgürler. Çıkışı zorlaştırmak için tedbirler alırsanız, bu sefer girişleri de zora sokuyorsunuz. Dünyadaki örnekler de hep bu yapıdadır. Çıkışta alınan vergi uygulamasında bir caydırıcılık var, bununla birlikte emeklilik şirketlerinin kesintileri çıkışa ertelemesi de caydırıcı etki yaratıyor. 2016 itibarıyla kesinti oranları uluslararası seviyelere indirildi. İlk üç yılda brüt asgari ücretin %75’i kadar giriş aidatı alınabiliyordu, bu yılbaşı itibarıyla kesinti oranları çok düşük bir seviyeye çekildi. Netice itibarıyla, paraya ihtiyacı olan kişi kesintilere rağmen, sistemden çıkarak toplu parasını alma yoluna gidiyor. Tasarruf alışkanlığı, gelirin bir fonksiyonu ve ülkedeki ortalama gelir seviyesi yurt içi tasarruf oranı için belirleyici bir parametre.

Cemal Onaran: Türkiye’de “tasarruf bilinci” diye çok konuşulan bir kavram var. Maalesef tasarruf bilinci ve finansal okuryazarlık anlamında çok iyi durumda değiliz. Google’da “Nasıl tasarruf ederim?” diye aratırsanız karşınıza 369 bin sonuç çıkıyor. Buna karşın “Alışveriş” yazıp aratırsanız 19 milyon, “Alışveriş hastalığı nedir?” diye aratırsanız 992 bin sonuç bulursunuz. Bu, bizim insanımızın tasarruftan ziyade tüketim konusunda daha istekli olduğunu ortaya koyuyor. Ne zamanki biz tüketim alışkanlıklarımızı Avrupalılar ya da Japonlar gibi ihtiyaçlarımız doğrultusunda şekillendirmeye başlarız, o zaman BES’ten çıkışlarda da bunun etkisi görülür.

Uğur Erkan: Sistemden çıkışlarda tüm şirketler katılımcılara sistemden ayrılma nedenini soruyor ve en sık karşılaşılan cevap katılımcının toplu paraya ihtiyacı oluyor. Bunun önüne geçilebilmesi için, katılımcıların BES’te biriken paralarını teminat olarak gösterip bankalardan kredi alabilmelerine olanak sağlanabilir. Şu an böyle bir imkân mevcut değil. Bu imkân katılımcılara tanınırsa, toplu para ihtiyacı olan katılımcıları sistemde kalmaya ikna edici bir unsur olacağını düşünüyoruz. Esasen emekliliğe yönelik birikim yapıldığı ve burada biriken paranın emeklilik dönemi için saklanması gerekliliği seviyesine ulaşabilmemiz için biraz daha zamanımız var.

‘OTOMATİK KATILIM İÇİN TARİH 2017’
Otomatik katılıma hazırlanmak için şirketler olarak ne yapıyorsunuz, bu konuda gelinen nokta nedir?
Cemal Onaran: Otomatik katılım konusunda bu yıl mevzuat tamamlanır. Ancak şirketler tarafından bakıldığında teknolojik yazılım ve diğer konularda alınması gereken önemli bir yol var. Dolayısıyla otomatik katılımı 2017’den önce hayata geçirmemiz pek mümkün değil. Devlet bu konuya tasarruf penceresinden bakıyor. Bugün dünyanın en büyük problemi yaşlı nüfus. Yaşlı nüfus tek başına bir sorun değil, ancak hem yaşlı, hem fakir nüfus önemli bir problem. Şu an Türkiye olarak genç nüfusumuzla övünüyoruz… Peki, otomatik katılım bize ne getirecek? Sadece niyette kalan işlerin gerçekleşmesini sağlayacak. Çevrenizdeki insanlara “Para biriktirmek ister misin?” diye sorarsanız, kimseden olumsuz bir cevap almazsınız. Herkes bu konuda niyetlidir; emekliliklerinde devletin de sağladığı katkıyla beraber kenarda bir para birikmiş olsa onunla ev alacaklarını ya da yıllık gelir sigortasıyla aylık gelirlerine ekleyeceklerini söylerler. Ancak bu hep söylemde kalır, hiçbir zaman bu konuda harekete geçilmez maalesef.
Biz emeklilik şirketleri olarak burada çok büyük bir görev üstlendik. Gönüllülük esasına dayalı bir sistemde 6.2 milyon kişiyi Bireysel Emeklilik Sistem’iyle tanıştırmak konusunda büyük bir iş yaptık. Otomatik katılım, bizim ulaşamadığımız kişileri de sisteme sokacak.

‘DÜNYADA GÜZEL ÖRNEKLERİ VAR’
Bu, bütün dünyada çok iyi iş yapmış bir sistem. Herkesin verdiği güzel bir örnek olan Yeni Zelanda bu sistemi çok iyi kurgulamış, ülkede %8’lerde olan tasarruf oranları %20’lerin üzerine çıkmış. Hem devlet hem işveren katkıda bulunmuş, hem de cayma sürelerini kısa tutmuşlar, finansal okuryazarlığı artırma konusunda da harekete geçmişler. Böylece sistemi başarıyla uygulamışlar. Eğer Türkiye’de de bu sistem başarıyla uygulanırsa, ülkemizin gelecekte karşılaşabileceği büyük bir soruna merhem olacaktır. Buradaki kritik nokta sistemin doğru kurgulanması, bunun için de sürekli Hazine’yle irtibat halinde görüşlerimizi birleştirerek ortak bir nokta, çalışır bir sistem bulmak üzere uğraşıyoruz.
Önemli olan, KOBİ’lerin ya da orta boy ticari işletmelerin ve bunların çalışanlarının otomatik katılıma yaklaşımı. Neticede şu an işveren katkısı olmayacak gibi görünüyor. İşverenlere bir maliyet gelmeyecek, belki operasyonel açıdan bir maliyet getirecektir. Esas önemli nokta bu şirketlerde çalışan insanların bu işe reaksiyonunun ne olacağı. Eğer sistemde kalırlarsa hem kendileri, hem kamu otoritesi için doğru bir şey yapmış olacaklar. Kalmazlarsa, gösterilen bütün çaba ve harcanan emek anlamsız olacak.

Uğur Erkan: Ülkemizde birinci basamakta konumlandırılan kamu emeklilik sistemi, zorunlu katılıma dayalı ve temel bir emeklilik geliri sunmayı amaçlayan bir sistemdir. Üçüncü basamakta ise tamamen gönüllü katılıma dayalı ve bireysel tasarrufların değerlendirildiği Bireysel Emeklilik Sistemi var. Esasen Dünya Bankası’nın veya OECD’nin ülkeler için önerdiği emeklilik sisteminde, temel bir sosyal güvenlik sistemine ilaveten işyeri bazlı ikinci basamak emeklilik sistemi mevcut. Buradaki temel faktör, çalışanın belirli tutarlar yatırarak emeklilik programına dahil olması. Bir diğer unsur da, daha fazla tasarruf yapma kabiliyeti olanların, ilave tasarruflarını değerlendirdikleri üçüncü basamak emeklilik sistemi. Bu üç sistemin birbiriyle uyumlu olduğu genel bir emeklilik platformu öneriliyor. Avrupa’da pek çok ülkede,  üç basamak hep birlikte faaliyet gösteriyor. Otomatik katılım uygulaması ile ülkemizdeki emeklilik sistemi dünya örnekleri ile uyumlu bir yapıya kavuşacak.
İkinci basamakta konumlandırılacak işyeri bazlı otomatik katılım esasına dayalı bir emeklilik sisteminin geliştirilmesi uzun zamandır sektörün ve kamuoyunun gündeminde yer alıyor. Otomatik katılım uygulamasının hayata geçirilmesi için mevzuat çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Dünyada başarı ile uygulanan işyeri bazlı otomatik katılım esaslı emeklilik sistemi için tüm detayları içerecek taslak mevzuatın çok yakın zamanda sektör temsilcileri ve kamuoyu ile paylaşılmasını bekliyoruz.

‘PİLOT UYGULAMA OLMALI’
Otomatik katılım uygulaması 2017 yılında faaliyete başlayacak gibi görünüyor. Şirketlerin bu sisteme geçiş süreci ile ilgili olarak, alt yapı ve operasyonel gereksinimler dikkate alındığında, tüm şirketlerin bir anda sisteme dahil edilmesinin mümkün olmadığı düşünülüyor. İlk yıl belirli sayıda çalışanı olan şirketlerin, ikinci yıl ise daha az sayıda çalışanı olan şirketlerin sistem kapsamına alınması şeklinde bir takvimlendirme yapılacak. Uygulamanın hayata geçtiği ilk yıl hangi seviyede başlayacağı bana göre hayati önem taşıyor. 2017 yılındaki ilk fazda mümkün olduğunca sisteme dahil olacak şirket adedini küçültmek gerekir diye düşünüyorum. Böylelikle pilot uygulama yapma ve modeli daha detaylı analiz etme fırsatı bulabiliriz. Taslak mevzuat çalışmaları esnasında; sektör temsilcilerinin görüşleri alınıyor, tüm ülkelerin uygulamaları inceleniyor ve ülkemize uygun bir model oluşturulmaya çalışılıyor. Uygulamanın başlamasının akabinde sektör ihtiyaçları ve deneyimlere göre revizyon ve geliştirimlerin yapılması da mümkün olabileceğini düşünüyoruz. 2017 yılını hem işyeri bazlı otomatik katılım esaslı sistemi başlatma yılı hem de doğru modeli aradığımız bir laboratuvar yılı olarak da görebiliriz.

18 yaşın altında 23 milyonluk bir nüfusumuz var. Bu kesime BES yapılabilir mi?
Cemal Onaran: Elbette birtakım hukuki çalışmalar yapılması gerekir. Kanunlarımızda buna ilişkin düzenlemeler yapılmalı. Ancak, bu bize büyük bir niş market gibi gözükse de esasında geçmiş tecrübelerimize dayanarak baktığımızda büyük bir pazar oluşmayacağını söyleyebiliriz. Maddi durumu iyi olan aileler 18 yaşından küçük çocuklarına BES yaptırma eğilimine girebilirler. Tabloya baktığınız zaman, bizim “yaşayan, düzenli ödeyen” diye bir tanımımız var. Garanti Emeklilik’te sisteme girmiş, bütün aylık ödemelerini yapan bu müşterilerin oranı %55. Diğer şirketlerde de bu oran aşağı yukarı böyledir. Gençlere yönelik planlara indirdiğimizde bu oran bizim şirkette %23’lere düşüyor. Bu anlamda gençler tarafında büyük bir pazar var, ama gençlerde henüz tasarruf bilinci o kadar gelişmiş durumda değil.
18 yaş altına yapacağınız bir uygulama pastayı büyütmesine büyütür, fakat gençlerin ailesinin maddi durumu burada en önemli faktör.

Uğur Erkan: Anadolu Hayat Emeklilik olarak genç segmenti için özelleştirdiğimiz ve sektörde bir ilk olan ürünümüz ile genç nüfusu sisteme erken yaşta katılımını özendirmek için faaliyetlerimize kesintisiz olarak devam ediyoruz.

‘BES GENÇ YAŞTA YAPTIRILMALI’
Bizim hep vurguladığımız husus, BES’e ne kadar erken yaşta girilirse, emeklilik dönemindeki birikimin o denli yüksek ve emeklilik dönemi için anlamlı olacağı. Sisteme 20 yaşında girip, her ay 100 TL katkı payı yatırdığınız zaman ortaya anlamlı bir gelir çıkacaktır. Dolayısıyla Şirket olarak kişileri erken yaşta sisteme girmeye teşvik etmenin sosyal sorumluluk anlamındaki etkisini de önemsiyoruz.
Şirket olarak, geleceğimizin güvencesi olan gençlerimizin ihtiyaçlarına uygun ürün ve hizmetler geliştirebilmek ve en önemlisi de gelecek kaygısı yaşamadan bugünden kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak amacıyla “Genç Emeklilik Planı”nı 2015 yılında hayata geçirdik. Onlara en uygun fiyatlı ürünü sunarak, BES’e kolaylıkla dahil olabilecekleri algısını kuvvetlendiren ve gelecekleri için bir kapı açan ilk emeklilik şirket olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Toplam katılımcı sayımız içerisinde gençlerin oranı %13 seviyelerine ulaştı.
Aslında sektörde faaliyet gösteren şirketler olarak 18 yaşından küçüklerin de BES’e katılabilmesini istiyoruz. Sisteme giriş yaşının düşürülmesinin ve 18 yaşın altındaki kişilerin de sisteme katılmasını, anne babaların çocukları için de tasarruf edebilme imkânını bulabilmesini sağlayacak düzenlemeler sistemin çok hızlı büyümesini sağlayacaktır.

Cemal Onaran: Ben açıkçası doğru kurgulanmış bir katılımı daha faydalı buluyorum. Genç yaşta üniversiteyi bitirip işe giren bireylerin katılacağı bir sistem pastayı daha çok büyütecektir. Böyle bir sistem zaten en başında birçok sorunu kökten çözecektir. 22-23 yaşlarında bireylerin gireceği doğru kurgulanmış bir sistem müthiş çalışır, ancak önemli olan sisteme otomatik olarak dahil olan bu bireylerin sistemde kalması. En büyük sorunumuz sisteme girip daha sonra katılımlarını sürdürmeyenler…. Sisteme en çok bu zarar veriyor. Sadece sisteme de değil, hem şirketlere hem de devlet katkısını erken çıkıp kaybedecek olmaları sebebiyle kişilere de zarar veriyor. Herkes burada kaybetmiş oluyor. Bizim ihtiyacımız olan herkesi memnun edecek ve katılımcıları içeride tutabilecek bir sistem. Bunu sağlamak da kolay değil, bu sebeple çok fazla toplantı yapıyoruz. Herkesi mutlu edecek bir çözüm kolay yaratılamıyor.

Katılımcılar BES’in getirisini yeterince anlamıyor. Fon yönetimi konusunda biraz daha aktif mi olmalı?
Cemal Onaran: Fon yönetimi konusunda elimizi taşın altına koymama gibi bir durumumuz yok. Fonun kurucusu biziz, dolayısıyla fon kötü yönetiliyorsa bunun sorumluluğunu bizim de taşımamız gerekiyor. “Ben yönetmedim, portföy yönetim şirketi yönetti” diyerek kendinizi aklayamazsınız.
Garanti Emeklilik’ten örnek vereyim: Her ay benim başkanlık ettiğim bir Fon Kurulu var. O kurulda biz A’dan Z’ye bütün yatırım stratejilerini, dünyadaki gelişmeleri, Türkiye’deki gelişmeleri konuşan kalabalık bir ekip oluşturduk. Birlikte birtakım kararlar veriyoruz. Eğer siz bu tür kurullar oluşturmadan, kendi kurduğunuz fonu portföy yönetim şirketine verdiyseniz ve bu şirket iyi bir getiri sağlamadıysa çok şikayet etmeye hakkınız olmamalı.
Fonların kurulduğu günden bugüne kadarki sürece baktığımızda, sistem her yıl enflasyondan arındırılmış olarak net %4 getirmiş. Bu çok iyi bir oran. Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin, enflasyonun üzerinde %4 oranda getiri sağladım deyin; sizi orada yere göğe koyamazlar.
En temel problemlerimizden biri olan erken çıkışlar da bu konuda kötü bir izlenim oluşmasına yol açıyor. Sistemde bir sorun yok, biz bunu grafiklerle de gösterebiliyoruz.
Yine de bu endişeleri göz önüne alarak, emeklilik şirketleri ve portföy yönetim şirketleri olarak bir araya geldik. Kamu otoritesinden SPK ve Hazine’yi de yanımıza alarak “life-cycle” dediğimiz, yaşam boyu kullanılmak için tasarlanmış bir fon kurmak üzere çalışıyoruz. Life-cycle fonlar bir şekilde hayatımızda olacak. Biz 23-24 yaşındaki birine sisteme girmesini söylerken, likit fonlarla sisteme girmesi konusunda öneride bulunmayacağız. İçinde hisse oranlarının olduğu esnek fonları tercih etmesini söyleyerek, emekliliğe yakın dönemde kendini garanti altına alabilecek fonlara doğru götürecek sistemleri hayatımıza sokacağız.

Uğur Erkan: 2004 yılı başından 2016 yılı Nisan ayı sonuna kadar geçen dönem için değerlendirme yaparsak, emeklilik yatırım fonlarının kümülatif ağırlıklı ortalama getirilerinin nominal %329, reel olarak da %62 seviyesinde gerçekleştiğini görüyoruz. Örneğin hisse fonlarının 2016 yılı getirisi %18 seviyesinde ölçülüyor. Emeklilik yatırım fonları yapısı gereği uzun vadeli değerlendirilmeli. Sistemin fon getirileri anlamında başarılı performansını faaliyete başladığı tarihten bu yana istikrarlı bir şekilde sürdürdüğünü söyleyebiliriz.

Emeklilik şirketleri yeni dönemde BES alanında ne yapabilir?
Uğur Erkan: 13. yılına giren sistemde 6,3 milyon katılımcı bulunuyor. Devlet katkısının hayata geçirilmesinden önce, 2013 yılına kadar geçen 10 yıl boyunca, emeklilik şirketleri olağanüstü yatırımlar yaptı. Sektördeki tüm şirketler çok büyük bütçeler ayırarak reklam ve tanıtım çalışmaları gerçekleştirdi. Devlet katkısı başladığında, ülkemizde sağlam bir altyapı oluşturulmuştu. Sistem bu altyapının üzerinden emin adımlarla ilerledi. Kesinti yapılarının uluslararası seviyelere indirilmesine yönelik gerçekleştirilen mevzuat değişikliğiyle, şirketleri bir miktar zorlayan ama sistemin gelişiminin önünü açan bir dönem başladı. Şimdi de iş yeri bazlı otomatik katılım esaslı emeklilik sistemi geliyor. Otomatik katılım uygulaması, aslında 6,3 milyon katılımcı sayısına ulaşmış sisteme yaklaşık 20 milyon çalışanı topluca katacak bir model. Şirket sahiplerine, tüm çalışanlarını sisteme dahil etmesi söyleniyor. Sistemin katılımcı tabanı olağanüstü seviyede genişleyecek.

Şirketlerin mevcut kadroları ne olacak?
Uğur Erkan: Türkiye’deki işveren ile çalışan sayılarına baktığımızda ve geçişin 3-4 yıl içinde kademeli olarak yapılacağını göz önüne aldığımızda, önümüzdeki dönemde pazarlama aktivitelerinin yoğun bir şekilde devam edeceğini söyleyebiliriz. Her yıl yeni işe başlayan ve dolayısıyla sisteme giren çalışanlar olsa da, bireysel pazarlama ve satış ihtiyacına yönelik ihtiyacın bir miktar azalacağını görebiliyoruz. Şirketlerin satış kadroları ve organizasyon yapıları da bu doğrultuda şekillenecektir.

Cemal Onaran: Otomatik katılıma gelince, tüm üçüncü basamak üst segment satışları ölmeyecek. Yaptığımız görüşmelerde hiçbir şekilde üçüncü basamağı bitirecek bir yapıdan bahsedilmiyor. Dolayısıyla, üçüncü basamağın ölmediği bir durumda, bireysel emeklilik şirketlerinin yapıları bireysel satıştan kurumsal satışa dönecek. Zaten, bizim personelimiz sadece bireysel emeklilik satmıyor. Hayat işi de yapıyoruz. Dolayısıyla, bütün şirket çalışanlarının çok korktuğu felaket senaryoları beklenmesin. Neticede, ufak ayarlamalar olacaktır ama şirketler bir şekilde mevcut kadrolarıyla büyümeye ve iş yapmaya devam edecektir.

Yeni sistem için emeklilik şirketlerinin fikirleri alınıyor mu?
Cemal Onaran: Devlet bizimle işbirliği yapıyor. Sigorta şirketlerinin fikirleri alınıyor. Uygulama tarafında ne yapılır, bunu tam olarak bilemiyoruz. Şu an, en azından bizim komitelerimiz birlik nezdinde çalışıyor, bütün şirketler görüşlerini aktarıyorlar, bu görüşler toplanıyor ve Hazine’ye sektörün görüşü olarak iletiliyor.

Uğur Erkan: Şirketlerin bütünüyle karşı olduğu bir uygulama faaliyete geçmiyor. Kamu otoritesi ve emeklilik şirketleri karşılıklı görüşmelerde bulunuyor ve olgunlaşarak bir noktaya geliniyor. Tabii ki nihai karar kamu otoritesindedir. Emeklilik şirketleri olarak ülkemizin menfaatine olacağını düşündüğümüz hususlarda görüşlerimizi iletiyoruz.

Devlet katkısı devam eder mi?
Uğur Erkan: Dünyada uzun vadeli tasarrufa olanak sağlayan ve başarıyla uygulanan emeklilik sistemlerinde teşvik mevcuttur. Teşvikin oranı ve uygulama yöntemi tabii ki değişebilir. Devlet katkısının devam etmemesine yönelik bir düşüncemiz bulunmuyor.
Peki bireysel emeklilik sektöründeki süregelen kârsızlık sorununu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uğur Erkan: Sektörde faaliyet gösteren 19 şirketin sadece 4 tanesi kâr edebiliyor. Emeklilik şirketlerinin yaptığı minimum 8-10 yıllık uzun dönemli fizibilite çalışmalarına göre bir beklenti oluşuyor ancak düşük marjla çalışmak zorunda kalındığı için fizibilite çalışmaları daha ileri bir zamana doğru kayıyor. Sektörde belirli bir ekonomik büyüklüğe ulaşmamış şirketler için fizibilite çalışmaları daha meşakkatli oluyor ve emeklilik sektöründe kronik kârsızlığa neden oluyor.

Cemal Onaran: Kârlılık tarafında otomatik katılımın büyük bir etkisi olacağını düşünmeyin. BES’te kamu otoritesinin yapmak istediği şirketlerin kâr etmesini sağlamak kesinlikle değil. Kamunun birinci önceliği halk, yani müşteriler. Dolayısıyla, halkın daha mutlu olabileceği bir model üzerinde tartışıyoruz. Otomatik katılım şirketler için yapılacak bir hamle değil.
Artık BES’te iki konu öne çıkacak. Birincisi; biraz önce bahsettiğimiz ölçek ekonomisi. Eğer büyüklüğünüz belli bir noktada değilse, istediğiniz kadar farklı yöntemler bulmaya çalışın, BES işi yapmanızın fizibilitesi yok. İkincisi de OPEX, yani işletme giderleri tarafı. Giderlerinizi doğru yönetemediğiniz noktada -ki bunun içerisinde dağıtım kanalı komisyonu, dijitalleşme, marketing harcamaları var- sistemin para kazanma şansı yok.

Ölçek tutturamayan şirketler ne yapacak? Konsolidasyona mı gidecekler?
Uğur Erkan: 2016 yılı itibarıyla 19 şirketin bireysel emeklilik sektöründe faaliyet göstermesi, sektöre olan bakışı etkiliyor. Şirketler potansiyel olduğu için sisteme giriş yapıyorlar. Sektördeki şirket sayısının azalması güven kaybı yaratmaz ama renkliliği azaltabilir. Toplam katkı payı üretiminin yaklaşık %67’si ilk dört şirketin kontrolünde bulunuyor. Bu tablonun önümüzdeki dönemde de sürmesi muhtemel gözüküyor.

Cemal Onaran: Konsolidasyona gidilmeyebilir. Bazı şirketlerin yaptığı gibi, agresif büyüme stratejileri durdurulabilir. Yani hayat tarafı devam ettirilir ancak BES tarafına çok yatırım yapılmaz. Reklam kampanyaları ve istihdam yaratımı durdurulur. Şirketler, mevcut portföyle kâr zarar dengesinde bir noktada durmaya çalışabilir.

Ülkemizde hayat sigortaları sadece krediye bağlı olarak satılan bir ürün olmaktan nasıl çıkarılır?
Cemal Onaran: Konuşmaya başlarken söylemiştim: Sigorta ürünlerinin satışı, özellikle zorunlu ürünler değilse, insanların refah seviyeleriyle çok bağlantılı. Türkiye’de kişi başı geliri 10 bin dolar seviyesinden 15-20 bin dolar seviyesine çıkaramadığınız noktada, dünyadaki yüksek rasyoları elde etmeniz mümkün değil. Tabii, kişilerin ihtiyaçlarına uygun yeni ürünler ürün çeşitliliğini artırılması gibi yöntemler kullanılabilir. Satış ekiplerinde de modeller değişmeye başladı. Satış ekiplerinde BES ağırlıklı bir modelle çalışılırken, bu ekipler gerek acente gerek banka şubeleri tarafında, hayat sigortasında müşteriye daha çok ürün sunmaya ve ikna etmeye çalışıyorlar. Bütün bunlar da sektörde kredi bağlantılı sigortalarda bir miktar iyileşme sağlıyor.
Krediyle bağlantılı olmayan sigortalarda, bu sene, geçen seneye göre %77 büyüdük. Büyük bir sıçrama var burada. Özellikle eğitim sigortalarında iyi satışlar elde ettik.
Geldiğimiz nokta diğer sigortalara göre küçük olsa da, mevcut potansiyeli kullanmaya başladık. Devamı da gelecektir. Buna karşın, hayat sigortalarında Hollanda, ABD penetrasyon seviyelerine ulaşmamızın tek yolu refah seviyesinin artmasıdır.

Uğur Erkan: Hayat sigortası branşında Türkiye’de 2014 yılında gerçekleşen kişi başı prim üretimi 19 dolar seviyesinde. Yurtdışında bu rakamlar çok yüksek ancak o rakamların içine birikim unsuru olan ürünler de dahil. Ülkemizde birikim ihtiyacı Bireysel Emeklilik Sistemi dahilinde karşılanıyor. Hayat sigortası farkındalığı, gelir seviyesi yüksek olan kişilerde dahi beklenen seviyede değil. Sigortayı bir maliyet unsuru gibi değil, yaşam evresine bağlı olarak hayatın içerisinde her an her gün karşılaşabileceğimiz risklere karşı bir güvence olarak görmek gerekiyor.
Yaşamsal risklere ve bu risklerin sigortalanmasına yönelik farkındalığın ülkemizde henüz yeterli seviyeye ulaşmadığı söylenebilir. Bunlara paralel olarak, ülkemizde hayat sigortası sektörünün yüksek bir gelişim potansiyeli bulunuyor. Sigortalılık oranı ve prim üretimi seviyesinin artırılması bu anlamda büyük önem arz ediyor. Farklı yaşam evrelerine yönelik yaşamsal riskleri güvence altına alan kredi bağlantısız hayat sigortası ürünlerinin henüz emekleme devresinde olduğunu söyleyebiliriz. Kişilerin bilinç ve farkındalık seviyesine paralel olarak hayat sigortası prim üretim hacminin artacağını düşünüyoruz.

ERKAN: Otomatik katılım uygulaması 2017 yılında faaliyete başlayacak gibi görünüyor. Sisteme geçiş süreciyle ilgili olarak, altyapı ve operasyonel gereksinimler dikkate alındığında, tüm şirketlerin bir anda sisteme dahil edilmesi mümkün değil.

ONARAN: BU YILI DA SEKTÖRÜN EN KÂRLI ŞİRKETİ OLARAK KAPATMAK HEDEFİMİZ
Garanti Emeklilik olarak 2016 için belirlediğimiz tüm hedeflerimizi gerçekleştiririz. Pazarın yine en büyük oyuncularından biri olmaya devam ederiz. Pazar payı tabii ki önemli bir kavram ama, pazar payından daha önemli olan gerek müşterilerimiz, gerek çalışanlarımız için atacağımız adımlardır. Dolayısıyla, müşteri memnuniyeti tarafında çok iyi ortalamalara geldik. Yaptırdığımız NPS skorları da bunu gösteriyor. Şirket memnuniyeti tarafında da çok yol kat ettik.
Son 6 yıldır sektörün en kârlı şirketiyiz. 2016 yılını da sektörün en kârlı şirketi olarak kapatmayı hedefliyoruz. 2016 yılının bizim şirketimiz açısından herhangi bir riski olduğunu düşünmüyorum.
2017 yılında da otomatik katılımın hayatımıza girmesiyle beraber, çalıştığımız güçlü dağıtım kanalımız Garanti Bankası, Türkiye Finans gibi kurumların da müşterilerdeki etkinliğini kullanarak  otomatik katılım pastasından iyi bir pazar payı alabileceğimizi düşünüyorum.

ERKAN: DAĞITIM KANALLARIMIZIN GÜCÜYLE ÖNE ÇIKACAĞIZ
Şirket olarak kuruluşumuzdan bu yana, sektörde faaliyette bulunduğumuz bireysel emeklilik ve hayat sigortası branşlarında lider konumdaki şirketlerden biriyiz. Tabii ülke sathına yaygın dağıtım kanallarımızın, Türkiye İş Bankası şubelerinin ve acentelerimizin gücümüzdeki payı çok büyüktür. Banka dağıtım kanalına sahip olmayan şirketlerin pazardaki paylarının kuvvetli olması kolay değil. Bunu hem bireysel emeklilik hem de hayat sigortası branşlarında görebiliyoruz. Şirketler için belirleyici olan banka dağıtım kanalının olmasıdır. Şirketlerin pazar payı sıralamasına da bakarsak, dağıtım kanallarının gücüyle sıralamadaki yerleri doğru orantılıdır. Kuvvetli dağıtım kanallarına sahip şirketler, her zaman rekabet avantajına sahip olacaklardır. Bizim de, Anadolu Hayat Emeklilik olarak, geniş dağıtım kanallarımız doğal rekabet avantajımız olarak öne çıkmaktadır. Önümüzdeki dönemde de piyasadaki lider konumumuzu her alanda korumak için faaliyetlerimize hız kesmeden devam edeceğiz.

ONARAN: BES’te kamu otoritesinin yapmak istediği şirketlerin kâr etmesini sağlamak değil. Kamunun önceliği halk. Dolayısıyla, halkın daha mutlu olabileceği bir model üzerinde tartışıyoruz.

47.4 milyar TL Katılımcıların fon tutarı
6.1 milyar TL Devlet katkısı fon tutarı
36.3 milyon Katılımcı sayısı
39 milyar TL Katkı payı tutarı
38.5 milyar TL Yatırıma yönlenen tutar

*EGM’nin 29 Nisan 2016 tarihli verileri

Yakup Sayar -Renk Özcan
-Umut Deniz Elçi
yakup@sigortacigazetesi.com.tr
renk@sigortacigazetesi.com.tr
umut@sigortacigazetesi.com.tr

Yorum yazın