
Jeoekonomik parçalanma sigortacıları zorluyor
Jeoekonomik parçalanma, küresel sigorta sektörünü yeniden şekillendiriyor. Ticaretin bölgeselleşmesi, yeni düzenleyici riskler ve tedarik zinciri kırılmaları sigortacılar için hem belirsizlikleri artırıyor hem de yeni iş alanları yaratıyor. Cenevre Derneği’nin “Parçalanmış Bir Dünya Ekonomisinde Sigortacılık” başlıklı raporu, sektörün bu dönüşüme nasıl adapte olabileceğini ele alıyor.
Jeoekonomik parçalanma, ülkelerin ulusal güvenliği ekonomik verimliliğin önüne koyarak serbest ticaret ve küresel tedarik zincirlerini bozmasıyla ortaya çıkan bir durum. Bu eğilim, ABD-Çin ticaret çatışması, COVID-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi olaylarla daha da hız kazandı. Cenevre Derneği’nin “Parçalanmış Bir Dünya Ekonomisinde Sigortacılık” başlıklı raporu, jeoekonomik parçalanmanın sigorta sektörü üzerindeki etkilerini inceliyor.
Rapora göre, küresel gelişmeler ve jeopolitik çalkantılar – COVID-19 pandemisi, ABD-Çin ticaret gerilimi ve Rusya-Ukrayna Savaşı gibi olaylar – dünyayı jeoekonomik parçalanmaya sürüklüyor. Bu süreç, serbest ticaret ve küresel tedarik zincirlerinden uzaklaşılarak ulusal güvenlik ve yerelleşmenin öncelik kazanmasıyla kendini gösteriyor.
SEKTÖR ÜZERİNDE ÖNEMLİ ETKİLER YARATIYOR
Jeoekonomik parçalanma, sigorta sektörü üzerinde önemli etkiler yaratıyor. Küresel riskler, özellikle iklim değişikliği konusunda çok taraflı iş birliğini zayıflatırken, hem sigortalama hem de yatırım portföylerinde uluslararası risk çeşitlendirme imkânlarını da daraltıyor. Ayrıca, ülkeler arasındaki farklılaşan yasal ve düzenleyici çerçeveler, sektörde operasyonel zorlukları artırıyor. Bununla birlikte, Siyasi Risk Sigortası ve Yenilenebilir Enerji Sigortası gibi alanlarda yeni fırsatlar da ortaya çıkıyor. Cenevre Derneği’nin yayınladığı bu rapor, jeoekonomik parçalanmanın sigorta sektörü üzerindeki etkilerini kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Hafif, orta ve yüksek düzeyde jeoekonomik parçalanma olmak üzere 3 olası senaryoyu analiz eden çalışma, sigorta şirketlerinin bu değişen risk ortamına uyum sağlamalarına ve dayanıklılıklarını korumalarına yardımcı olacak stratejiler sunuyor.
Rapora göre 2008 Finansal Krizi, küresel ekonomik liberalleşme açısından önemli bir dönüm noktası oldu. Bu kriz, anti-küreselleşme ve popülist hareketlerin yükselişine zemin hazırlarken, 1980’lerden itibaren hız kazanan sınır ötesi ticaret ve doğrudan yabancı yatırım akışlarındaki istikrarlı büyümeyi önemli ölçüde yavaşlattı. Bu gelişmeler sonucunda, dünya küresel entegrasyonun duraklama sürecine girdiği “yavaş-küreselleşme” olarak adlandırılan bir döneme geçiş yaptı.

ÜRETİM MALİYETLERİ VE TÜKETİCİ FİYATLARI ARTIYOR
Son dönemde yaşanan jeopolitik çalkantılar – ABD-Çin ticaret çatışması, COVID-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna Savaşı – ticaret ve tedarik zincirlerini daha da parçalayarak küresel ekonomiyi jeoekonomik parçalanma sürecine yönlendirdi. Bu durum, ülkelerin serbest ticaret ve küresel tedarik zincirleri gibi verimliliği esas alan yaklaşımlar yerine güvenlik ve dayanıklılığı önceliklendirmeye başlamasıyla şekilleniyor. Ancak küresel ekonomi, güçlü karşılıklı bağımlılıklar nedeniyle derin bir şekilde bağlantılı olmaya devam ediyor ve geniş çaplı bir küreselleşmeden geri çekilme olasılığı düşük görünüyor.
Rapora göre günümüzde korumacılığa yönelik artan eğilimler, savaş sonrası dönemde küresel ekonomik büyümeyi destekleyen ve enflasyonu düşüren ticaret liberalleşmesinin sağladığı kazanımların bir kısmını tersine çevirdi. Büyüme ve teknoloji transferi açısından kritik bir rol oynayan doğrudan yabancı yatırımlar da bu süreçten olumsuz etkilendi. 2008 Finansal Krizi’nden bu yana, doğrudan yabancı yatırım akışları küresel GSYİH içindeki payı bakımından azalma gösterdi, bu durum jeopolitik gerilimlerle daha da kötüleşti. Sermaye giderek jeopolitik bloklar içinde yoğunlaşırken, küresel tedarik zincirleri yeniden ülkeye getirme veya dost ülkelerle tedarik yoluyla yeniden şekilleniyor. Bu stratejiler jeopolitik riskleri azaltma potansiyeline sahip olsa da, verimlilik kaybına yol açarak üretim maliyetlerini ve tüketici fiyatlarını artırıyor.
Jeoekonomik parçalanma, ülkelerin ulusal çıkarlarını korumak amacıyla ihracat kısıtlamaları uygulaması nedeniyle teknoloji yayılımını engelliyor. Yenilik ve verimlilikteki bu yavaşlama, özellikle ABD ve Çin gibi teknoloji odaklı ekonomilerde uzun vadeli GSYİH kayıplarına yol açabilir. Yapılan tahminler, teknolojik ayrışma eğiliminin tek başına bazı ülkelerin GSYİH’sinde 10 yıllık projeksiyonlara kıyasla %5’e varan düşüşlere neden olabileceğini gösteriyor.
Mal, hizmet ve sermayenin sınır ötesi akışına ilişkin kısıtlamalarla birleşen jeoekonomik parçalanmanın, bazı ülkelerde GSYİH büyümesini %12’ye kadar düşürebileceğini öngören raporda, sınır ötesi ticaret ve yatırımdaki düşüşlerin teknolojik ayrışma ile birleşerek, yüksek enflasyon ve düşük ekonomik büyüme ile karakterize edilen bir stagflasyon ortamı yaratma riski taşıdığı belirtiliyor.
SEKTÖR İÇİN YENİ FIRSATLAR ORTAYA ÇIKIYOR
Jeoekonomik parçalanmanın, sigortacılar için önemli zorluklar ve potansiyel fırsatlar sunduğuna vurgu yapılan rapora göre, jeoekonomik parçalanma küresel risk yönetimini karmaşık hale getirerek iklim değişikliği, pandemi hazırlığı ve siber güvenlik gibi koordineli eylem gerektiren acil konularda uluslararası iş birliğini zorlaştırıyor. Sigortacılar, bu tehditlerle bağlantılı olarak artan risk maruziyeti ve sigortalanabilirlik zorluklarıyla da karşı karşıya kalabilir. Bu tür bir ortam, sigorta şirketlerinin risk değerlendirme modellerini gözden geçirmelerini, yeni risklere uyum sağlamak için ürünlerini çeşitlendirmelerini ve uluslararası iş birliği mekanizmalarını güçlendirmelerini gerektirebilir. Aynı zamanda, belirsizlik ortamında risk yönetimi ve danışmanlık hizmetlerine olan talep artabileceğinden, sigortacılar için yeni iş fırsatları da ortaya çıkabilir.

SEKTÖRDE BİRLEŞME VE DEVRALMALAR ARTABİLİR
Raporda etkili sigortacılığın bir temel taşı olan coğrafi risk dağılımının, sınır ötesi faaliyetlere yönelik engeller nedeniyle giderek daha fazla kısıtlandığı belirtiliyor. Rapora göre bu durum, taleplerin ve yatırım getirilerinin dalgalanmasını artırarak, poliçe sahipleri için daha yüksek primlerin gerekli hale gelmesine neden olabilir. Parçalanma, uluslararası sigortacılar için operasyonel karmaşıklığı da artırıyor; farklılaşan ve hatta ayrımcı hale gelen yasal ve düzenleyici çerçeveler, özellikle coğrafi ve jeopolitik olarak uzak bölgelerde önemli uyum maliyetleri doğuruyor. Rapora göre bu durum, bazı sigortacıları kendi iç pazarlarına ve jeopolitik olarak daha yakın pazarlara odaklanmaya zorlayabilir, bu da sigorta sektöründe birleşme ve devralmaları tetikleyebilir.
Bu eğilimin, sigorta şirketlerinin küresel varlıklarını yeniden değerlendirmelerine ve daha yerel veya bölgesel odaklı stratejilere yönelmelerine yol açabileceği ifade ediliyor. Aynı zamanda sektördeki konsolidasyon, daha büyük ve daha dirençli oyuncuların ortaya çıkmasına neden olabilir, ancak bu durum rekabeti azaltarak tüketiciler üzerinde olumsuz etkiler de yaratabilir.

TİCARİ SİGORTALARDA RİSK YÖNETİMİ ZORLAŞIYOR
Ticari ve kurumsal sigortaların, doğrudan ve acil sorunlarla karşı karşıya olduğu vurgulanan raporda, ekonomik büyüme ve enflasyondaki değişikliklerden dolaylı olarak etkilenen kasko, konut, sağlık gibi bireysel sigortanın aksine, ticari ve kurumsal sigorta alanında siyasi istikrarsızlık ve tedarik zincirindeki kesintiler gibi artan risklerle doğrudan mücadele ettiği belirtiliyor. Siyasi gerilimler veya tedarik zincirindeki aksaklıkların, bu alanlardaki risk yönetimini önemli ölçüde zorlaştırabileceğine dikkat çekiliyor. Rapora göre bu zorlukların yanı sıra fırsatlar da ortaya çıkıyor. Özellikle hükümetlerin yarı iletken üretimi ve temiz enerji gibi temel altyapı projelerine yönelik artan yatırımları, bu alanlar için yeni sigorta ihtiyaçları ve büyüme potansiyeli yaratıyor. Örneğin, yeni enerji projeleri veya teknoloji üretim tesisleri, bu alanlarda uzmanlaşmış sigorta ürünlerine olan talebi artırabilir. Bu durum, sigorta şirketlerinin hem artan risklere karşı yenilikçi çözümler geliştirmesini hem de hükümet yatırımlarından kaynaklanan fırsatları değerlendirmesini gerektiriyor. Sektörün bu dinamikleri doğru okuması ve uyum sağlaması, uzun vadeli başarı için kritik bir öneme sahip.
ÖZELLEŞTİRİLMİŞ SİGORTA ÇÖZÜMLERİ SUNULMALI
Son dönemdeki endüstriyel politikaların, yangın ve doğal afetler gibi risklere karşı varlıkları koruyan ticari mülk sigortası için olumlu bir perspektif sunduğu belirtilen raporda, yeni yatırımlar ve inşaat projeleri, kapsamlı mülk sigortası ihtiyacını artırıyor. Özellikle kritik tedarik zincirlerinin ve teknolojik altyapının güçlendirilmesine yönelik vurgu, yüksek değerli varlıkların risk profilini yükselterek bu alanda sigorta talebini daha da artırıyor. Bu gelişmeler, sigorta şirketlerinin yeni projeler ve yatırımlar için özelleştirilmiş sigorta çözümleri sunmasını gerektiriyor. Aynı zamanda, artan riskler nedeniyle sigorta şirketlerinin risk değerlendirme ve fiyatlandırma modellerini güncellemesi de önem kazanıyor. Bu durum, ticari mülk sigortası branşı için hem büyüme fırsatları hem de daha karmaşık risk yönetimi gereklilikleri anlamına geliyor.

Mühendislik sigortasının, inşaat, kurulum ve işletme faaliyetlerine ilişkin riskleri kapsayan bir alan olarak, jeopolitik dinamiklerin şekillendirdiği sanayi politikaları çerçevesinde büyüme potansiyeline sahip olduğu belirtilen raporda, enerji bağımsızlığına yönelik küresel eğilim, yenilenebilir enerji ve yerel üretime yapılan yatırımları artırarak mühendislik sigortasına olan talebin yükseltebileceği vurgulanıyor. Özellikle rüzgâr türbinleri ve güneş enerjisi santralleri gibi yenilenebilir enerji tesislerinde kullanılan karmaşık makineler için özel mühendislik sigortası ürünlerine duyulan ihtiyaç giderek arttığı ifade ediliyor.

Denizcilik sigortasının ise gemiler, yükler ve denizcilik altyapısına ilişkin kayıpları kapsayan kritik bir sigorta dalı olduğuna vurgu yapılan raporda, jeoekonomik parçalanmanın, bu alanı önemli zorluklarla karşı karşıya bıraktığı belirtiliyor. Rapora göre, küresel tedarik zincirlerinden yerelleşmiş tedarik ağlarına geçiş eğilimi, mevcut deniz taşımacılığı rotalarını değiştirecek ve lojistik süreçleri etkileyecek. Bu dönüşüm, kısa vadede gemi rotalarının yeniden düzenlenmesi nedeniyle sigorta taleplerinde artışa yol açabilir ve deniz sigortacıları için risk maruziyetini artırabilir. Özellikle, yeni güzergâhlardaki güvenlik riskleri, politik istikrarsızlık ve değişen operasyonel maliyetler, deniz sigortacılığını daha karmaşık bir risk ortamıyla karşı karşıya bırakıyor.
Rapora göre jeoekonomik parçalanma, işletmeleri ticaret yaptıkları ortaklarının iflası veya ödeme yükümlülüklerini yerine getirememesi riskine karşı koruyan ticari alacak alanında da önemli zorluklar yaratıyor.
Artan ticaret engellerinin, uluslararası ticarete bağımlı firmalar üzerinde baskı oluşturabileceği ve özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) arasında iflas riskini artırabileceğine dikkat çekilen rapora göre, küresel tedarik zincirlerinin yeniden şekillenmesi, ödeme süreçlerinde aksamalara ve finansal istikrarsızlıklara yol açarak ticari alacak sigortacılarının risk maruziyetini yükseltebilir. Bu durum, sigorta primlerinde artışa ve teminat koşullarında sıkılaşmaya neden olabilir.
Raporda, Siyasi Risk Sigortası’nın, kamulaştırma gibi siyasi olaylardan kaynaklanan kayıplara karşı koruma sağlayan bir sigorta türü olarak giderek daha fazla önem kazandığı ifade ediliyor. Rapora göre gerginleşen jeopolitik ortam, özellikle çok uluslu şirketler için bu teminata olan talebi artırıyor. Yabancı varlıkları hedef alabilecek devlet müdahaleleri, ticaret kısıtlamaları veya zorla kamulaştırma gibi riskler, küresel ölçekte faaliyet gösteren firmaların operasyonel güvenliğini tehdit ediyor. Bu nedenle şirketler siyasi belirsizliklere karşı korunmak amacıyla bu tür sigortalara daha fazla yöneliyor.

Siber sigorta ise, siber saldırılar ve veri ihlallerinden kaynaklanan kayıpları kapsayan kritik bir sigorta dalı olarak, günümüzün jeopolitik ortamında giderek daha önemli hale geliyor.
Raporda, devlet destekli siber tehditlerin, jeopolitik gerilimler nedeniyle artış göstermesi muhtemel olduğu belirtiliyor. Bu durum, işletmeler için siber riskleri daha da karmaşık hale getirirken, saldırıların sorumluluğunu belirleme sürecini zorlaştırarak sigortalanabilirlik açısından belirsizlikler yaratıyor. Siber risklerin daha öngörülemez bir hale gelmesinin sigorta şirketlerinin teminat kapsamlarını yeniden değerlendirmesine ve fiyatlandırma politikalarını gözden geçirmesine neden olabileceğine vurgu yapılıyor.
Şirket yöneticileri ve icra kurulu dışı üyeler, aldıkları kararlardan kaynaklanabilecek hukuki sorumluluklara karşı korunmak amacıyla Yönetici Sorumluluk Sigortası kullanıyor. Jeoekonomik parçalanma, keyfi düzenleyici soruşturmaların artmasına neden olarak yönetici sorumluluk sigortacılarının risk maruziyetini yükseltiyor. Farklı ülkelerdeki değişken ve öngörülemez düzenleyici ortam, yöneticiler üzerinde hukuki baskıyı artırırken, şirketleri daha fazla dava riskiyle karşı karşıya bırakıyor.
Ayrıca, siyasi tartışmalarla ilişkilendirilen itibar kaybı riskleri de Yönetici Sorumluluk Sigortası’nın önemini daha da artırıyor. Şirketlerin jeopolitik belirsizlikler içinde faaliyet göstermesi, hem yöneticilerin bireysel sorumluluğunu hem de kurumsal risk yönetimini daha kritik hale getiriyor.
PROAKTİF ŞEKİLDE UYUM SAĞLANMALI
Raporda sigorta şirketlerinin hızla değişen küresel ekonomide istikrarlı bir güç olarak varlıklarını sürdürebilmek için jeoekonomik parçalanmaya karşı proaktif şekilde uyum sağlamaları gerekliliğine dikkat çekiliyor. Bu süreçte, etkili senaryo planlaması kritik bir rol oynuyor.
Senaryo planlaması, sigortacıların farklı olasılıkları öngörerek operasyonları üzerindeki kısa ve uzun vadeli etkileri değerlendirmelerine yardımcı oluyor. Rapora göre her senaryo, şu temel alanlara yönelik etkileri içermeli:
- Hasar sıklığı ve şiddeti,
- Yatırım getirileri,
- Büyüme, kârlılık ve mali sağlamlık üzerindeki etkiler.
Rapora göre bu faktörlerin detaylı şekilde analiz edilmesi, sigorta şirketlerinin risk yönetimi stratejilerini güçlendirmelerine ve belirsizliklere karşı daha dayanıklı hale gelmelerine olanak tanıyacak.

JEOEKONOMİK PARÇALANMA SENARYOLARI
Cenevre Derneği raporda ayrıca, jeoekonomik parçalanmanın farklı seviyelerine ilişkin 3 senaryo ortaya koyuyor ve sigorta sektörünün olası tepkilerini değerlendiriyor.
Senaryo 1: Kademeli ve Kontrollü Jeoekonomik Parçalanma
Bu senaryoda, küreselleşmenin tamamen tersine dönmesi beklenmez ancak parçalanma süreci aşamalı ve kontrollü bir şekilde ilerler. Küresel ticaretin bölgeselleşmesi, belirli sektörlere yönelik devlet sübvansiyonlarının artması ve seçici ekonomik ayrışmalar (örneğin, kritik sektörlerde Çin ve Batı arasında teknoloji ayrışması) öne çıkan unsurlar arasında.
Sigorta Sektörünün Yanıtları
- Yeni Risklere Uygun Sigorta Ürünleri: Daha parçalanmış küresel piyasalarda ortaya çıkan yeni riskleri kapsayacak şekilde sigorta ürünleri geliştirilmeli.
- Siyasi Risk Sigortası: Ticaret politikalarındaki değişiklikler ve devlet müdahalelerinin yarattığı belirsizlikleri yönetmek için genişletilmeli.
- Tedarik Zinciri Sigortası: Bölgeselleşen tedarik zincirlerine uyum sağlamak için kapsamı güncellenmeli.
- Daha Detaylı Risk Değerlendirmesi:
- Hasar tazminat taleplerinin bölgesel risklere bağlı olarak değişkenlik gösterebileceği öngörülüyor. Bu nedenle, sigortacılar anlık jeopolitik analizleri içeren daha ayrıntılı bir risk değerlendirme modeli geliştirmeli.
- Poliçelendirme süreçlerinde bölge bazlı risk analizleri ön plana çıkmalı.
- Esnek Sermaye Yönetimi:
- Farklı bölgelerdeki değişen jeopolitik risklere uyum sağlamak için sermaye yönetimi stratejileri esnek ve dinamik hale getirilmeli.
- Bölgesel yatırım riskleri göz önünde bulundurularak ülke ve sektör bazında çeşitlendirilmiş portföyler oluşturulmalı.
- Stratejik Varlık Dağılımı:
- Bu senaryodan fayda sağlayabilecek ülkeler ve sektörler belirlenmeli. Örneğin:
- Bağımsız ve tarafsız ülkelerdeki yatırım fırsatları
- Yenilenebilir enerji ve ileri teknoloji şirketleri
Rapora göre bu yaklaşım, sigortacıların jeoekonomik parçalanmanın olumsuz etkilerine karşı dayanıklılığını artırırken, ortaya çıkan yeni fırsatlardan yararlanmalarına da olanak sağlayacak.
Senaryo 2: Ticaret Savaşları ve Yoğunlaşan Jeoekonomik Parçalanma
Bu senaryoda, korumacı politikaların giderek sertleşmesi ve misilleme niteliğindeki ticaret hamlelerinin artması öngörülüyor. Küresel çapta sınır ötesi sermaye ve ticaret akışları daha değişken hale gelirken, tedarik zincirleri de ciddi aksamalara uğrayacak.
Sigorta Sektörünün Yanıtları:
- Ticaret Çatışmaları ve Misillemelere Karşı Gelişmiş Sigorta Ürünleri:
- Ticaret Riski Sigortası: Artan ticaret savaşları nedeniyle sigortacılar, ticaret anlaşmazlıkları ve yaptırımlardan kaynaklanan kayıplara karşı daha kapsamlı poliçeler geliştirmeli.
- Tedarik Zinciri Kesinti Sigortası: Küresel ticaret akışlarının istikrarsızlaşması, tedarik zinciri risklerini artıracağı için sigorta ürünleri bu yeni koşullara uyarlanmalı.
- Dinamik Risk Değerlendirme ve Stres Testleri:
- Ticaret engellerinin hızla değişen yapısı, sigortacıların poliçelendirme süreçlerini daha esnek ve proaktif hale getirmelerini gerektiriyor.
- Gerçek zamanlı risk modelleme ve stres testleri, artan belirsizlik ortamında sigorta şirketlerinin risk maruziyetini ölçmek ve yönetmek açısından kritik hale gelecek.
- Sermaye Yönetiminde Likidite ve Esneklik Önceliği:
- Küresel piyasaların volatil hale gelmesiyle birlikte, sigorta şirketleri hızlı fon yeniden tahsisi yapabilecek şekilde likidite odaklı bir sermaye yönetimi stratejisi benimsemeli.
- Yüksek riskli bölgelerden daha az maruz kalan pazarlara sermaye kaydırılabilmeli.
- Varlık Yönetiminde Savunmacı Stratejiler:
- Jeopolitik risklerden izole edilmiş pazarlara yönelim artacak.
- Bağımsız ve tarafsız ülkeler, yatırım yapılacak güvenli limanlar olarak ön plana çıkacak.
- Düşük riskli sektörlere ve defansif varlıklara yönelim sağlanacak.
Rapora göre bu stratejiler, sigorta sektörünün artan korumacılık ve ticaret savaşlarının neden olduğu karmaşık risk ortamına uyum sağlamasına yardımcı olacak ve şirketlerin uzun vadeli dayanıklılığını artıracak.
Senaryo 3: İki Karşıt Bloklu Radikal Jeoekonomik Parçalanma
Bu senaryoda, büyük bir jeopolitik çatışma ve geniş çaplı ekonomik yaptırımlar sonucunda küresel ekonomi iki karşıt bloğa ayrılıyor. Bu ayrışma, küresel ticaretin ve finansal entegrasyonun ciddi şekilde sekteye uğramasına yol açıyor ve sigortacıların küresel faaliyetlerini büyük ölçüde sınırlıyor.
Sigorta Sektörünün Yanıtları:
- Bloklara Özel Sigorta Ürünleri:
- Sigorta şirketleri, faaliyet gösterecekleri bloğa uyum sağlamak zorunda kalacak ve küresel çapta risk çeşitlendirme imkânları ciddi şekilde azalacak.
- Altyapı ve üretim sektörlerine odaklanan sigorta ürünleri, hükümet destekli yatırımlar çerçevesinde ön plana çıkacak.
- Ticaret ve yatırım sigortaları, bloğa özgü düzenlemelerle şekillenecek ve yeni ticaret koridorları sigorta teminatlarını doğrudan etkileyecek.
- Yoğunlaşan Riskler İçin Yeni Poliçelendirme Stratejileri:
- İki blok arasında keskin ekonomik sınırlar oluşacağından, sigorta şirketleri daha dar ve yoğunlaşmış risk havuzları ile çalışmak zorunda kalacak.
- Jeopolitik bağımlılıklar dikkatle analiz edilmeli ve riskin yüksek olduğu bölgeler için sigorta kapasiteleri yeniden düzenlenmeli.
- Sermaye ve Varlık Yönetiminde Blok Bazlı Stratejiler:
- Küresel portföy çeşitlendirmesi büyük ölçüde kısıtlanacağından, sigorta şirketleri yalnızca faaliyet gösterdikleri bloğun içindeki yatırımlara yönelmek zorunda kalacak.
- Sermaye yönetimi, bloke edilmiş bölgelerden gelebilecek finansal riskleri dikkate alarak yeniden yapılandırılmalı.
- Varlık yönetiminde devlet destekli sektörler ve stratejik alanlara yatırım yapılması, sigorta şirketlerinin uzun vadeli kârlılığını sürdürmesini sağlayabilir.
Rapora göre bu senaryo, küresel sigorta sektörünü köklü şekilde değiştirerek şirketlerin faaliyet alanlarını ve risk yönetim stratejilerini tamamen yeniden şekillendirmelerini zorunlu kılacak.
Cenevre Derneği’ne göre, Senaryo 2 (Ticaret Savaşları ve Yoğunlaşan Jeoekonomik Parçalanma) en olası sonuç olarak değerlendiriliyor. Bu öngörüde, 2024 ABD başkanlık seçimleri sonuçlarının belirleyici bir faktör olduğu belirtiliyor. Seçim sonuçlarının, korumacı politikaların ve misilleme temelli ticaret önlemlerinin artmasına yol açarak küresel ticarette daha fazla dalgalanma yaratması bekleniyor.
Senaryo 1 (Kademeli ve Kontrollü Parçalanma) da önemli bir ihtimal olarak görülüyor. Özellikle büyük ticaret ortaklarının, küresel ticaret savaşlarını tamamen tetiklemeden daha pragmatik ve işlem bazlı politikalar geliştirmesi bu senaryonun gerçekleşme şansını artırıyor.
Senaryo 3 (İki Karşıt Bloklu Radikal Parçalanma) ise oldukça düşük bir olasılık olarak değerlendiriliyor. Küresel ekonominin derin karşılıklı bağımlılık içinde olması ve ülkelerin büyük çaplı bir ayrışmadan kaçınma eğilimi, bu senaryonun gerçekleşme ihtimalini sınırlandırıyor. Ancak, büyük bir jeopolitik kriz veya savaş durumunda bu ihtimalin güçlenebileceği belirtiliyor.
‘JEOEKONOMİK PARÇALANMA HEM ZORLUK HEM FIRSAT YARATIYOR’
Cenevre Derneği Genel Müdürü Jad Ariss, raporla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Küreselleşmenin dinamikleri değişiyor ve jeoekonomik parçalanma sigorta sektörü için hem zorluklar hem de fırsatlar yaratıyor. Sigortacılar, artan değişkenlik, sınırlı risk çeşitlendirme olanakları ve küresel riskleri yönetmedeki zorluklarla başa çıkarken, aynı zamanda büyüme fırsatlarını da değerlendirmeli. Raporumuz, sigorta şirketlerinin bu dönüşen ortamda başarılı olabilmesi için uygulanabilir stratejiler sunuyor.”
‘SİGORTACILAR GİDEREK ARTAN ZORLUKLARLA KARŞI KARŞIYA’
Cenevre Derneği Makro ve Jeoekonomik Değişimler Direktörü ve raporun yazarı Kai-Uwe Schanz, konuyla ilgili şu değerlendirmede bulundu: “Jeoekonomik parçalanma, ekonomik verimlilikten ziyade ulusal güvenlik ve dayanıklılığa öncelik verilmesi yönünde bir dönüşüme işaret ediyor. Bu durum, serbest ticareti ve küresel tedarik zincirlerinin entegrasyonunu sekteye uğratıyor. Tam ölçekli bir ‘küreselleşme karşıtı’ süreç olası görünmese de sigortacılar giderek artan zorluklarla karşı karşıya. İklim ve siber güvenlik risklerine daha fazla maruz kalma, poliçelendirme ve yatırım yönetiminde çeşitlendirme imkânlarının daralması gibi faktörler öne çıkıyor. Bu değişken ortamda, stratejik esneklik hem oynaklığı yönetmek hem de yeni fırsatları değerlendirmek açısından kritik öneme sahip olacak.”