İstanbul Finans Merkezi’ne sigorta şirketleri de katılımcı olabilecek

Uzun yıllardır beklenen İstanbul Finans Merkezi (İFM) Kanunu ile ilgili görüşmeler Plan ve Bütçe Komisyonu’nda halen devam ediyor. Taslak kanunda önemli görülen bazı kavram, düzenleme ve vergi istisnalarını sigorta şirketleri açısından değerlendiren EY Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri Levent Atakan, İstanbul Finans Merkezi’ne sigorta şirketlerinin de katılımcı olabileceğini belirtti.

Uzun yıllardır beklenen İstanbul Finans Merkezi (İFM) Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) 01.06.2022 tarihinde sunulmuş durumda ve söz konusu kanun ile ilgili görüşmeler Plan ve Bütçe Komisyonu’nda halen devam ediyor. Taslak kanunda önemli görülen bazı kavram, düzenleme ve vergi istisnalarını sigorta şirketleri açısından değerlendiren ve önerilerde bulunan EY Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri Levent Atakan, şunları söyledi: “2. maddenin “Tanımlar ve Kısaltmalar” başlığı altındaki (a) bendinde yer alan “Finansal Faaliyet” tanımı, “03.06.2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu kapsamında belirtilen faaliyetleri, hizmetleri ve işlemleri” içeriyor. Aynı maddenin (b) bendinde yapılan ‘katılımcı’ tanımının ‘katılımcı belgesi alarak ofis alanında faaliyet gösterecek gerçek ve tüzel kişileri, bunların şubeleri ile temsilciliklerini, adi ortaklıkları, irtibat bürolarını, bölgesel yönetim merkezlerini ve ulusal varlık fonlarını’ kapsadığı görülüyor. Buradan sigorta şirketlerinin de katılımcı olabileceği anlaşılıyor. “Finansal hizmet ihracatı” bu kanunla mevzuatımıza eklenen yeni kavramların en önemlisi. Kanunun 5’inci maddesinde şu iki hüküm yer alıyor: “(1) Katılımcı belgesi alarak finansal faaliyet gösteren kuruluşların yurt dışında yerleşik kişilere sundukları finansal hizmetler, hizmetten nihai olarak yurt dışında faydalanılması koşuluyla, finansal hizmet ihracatı olarak değerlendirilir.” “(2) Finansal kuruluşların kendi nam ve hesabına gerçekleştirdikleri türev işlemleri, portföylerine varlık alma veya portföylerinden varlık satma işlemleri ile yurt içinde yerleşik kişilerin tasarruflarının yurt dışına çıkaran faaliyetleri, hizmetleri ve işlemleri finansal hizmet ihracatı olarak değerlendirilmez.”

FİNANSAL HİZMET İHRACININ KAPSAMI

İlgili taslak maddeden yurt dışındaki bir riskin sigortalandığı bir işlemde ya da reasürans işlemleri kapsamında yurt dışındaki bir sigorta poliçesinin riskinin alınmasının finansal hizmet ihracı olarak değerlendirileceği, ancak sigorta veya emeklilik şirketinin yurtdışı ile türev yapmasının ya da yurt dışında ihraç edilmiş bir yatırım aracı almasının finansal hizmet ihracı olarak değerlendirilmeyeceği anlaşılıyor. Taslak kanunun 6’ncı maddesi uyarınca finansal hizmet ihracı kapsamındaki işlemler kapsamında elde edilen kazancın %75’i kurumlar vergisinde indirim olarak dikkate alınabilecek. Ek olarak kapsamdaki işlemler lehine alınan paralar BSMV’den (Banka Sigorta Muamele Vergisi), işlemler ise harç ve damga vergisinden istisna olacak. %75’lik oran, 2022 ila 2031 vergilendirme dönemlerinde %100 olarak uygulanacaktır. Kurumlar vergisi istisnasının kapsamının biraz daha geniş tutulmasının ya da en azından uygulama yönetmeliği veya tebliğinde daha geniş biçimde tanımlanmasının yerinde olacağı düşüncesindeyiz.

İSTİSNALAR NELER?

Aynı maddede katılımcı belgesi almış finansal kuruluşlar tarafından İFM’de istihdam edilen personele ödenecek aylık ücretin gerçek safı değerinin; yurt dışında en az beş yıllık mesleki tecrübeye sahip kişilerde %60’ının, yurt dışında en az on yıllık mesleki tecrübeye sahip kişilerde ise %80’inin gelir vergisinden istisna olacağı hükmü yer alıyor. Maddenin devamında, İFM’de çalışmaya başlamadan önceki son üç yılda Türkiye’de çalışmamış olan personelin ücret gelirlerine istisna uygulanacağı belirtiliyor. Son üç yılda Türkiye’de çalışmamış olan personelin de bu istisnadan faydalanabilmesi, istisna uygulama alanında daralmaya da işaret ediyor. Son olarak bölgede beş yıl süreli finansal faaliyet harcı (bölge içi ile sınırlı) istisnası bulunuyor. Kanuna özellikle finansal kurumlar açısından maliyet unsuru olan KDV’nin bölgede uygulanmaması, kambiyo mevzuatı hükümlerinin uygulanmaması, Türkiye’de finansal kurumlara uygulanmayan iyi mükellef indirimi ve nakit sermaye faizi indirimi gibi eklemeler yapılabileceğini düşünüyoruz.”